146 sonuç bulundu
Dergiler
- Belleten 111
- Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi 26
- Erdem 6
- Belgeler 3
Yayınlayan Kurumlar
Yazarlar
Anahtar Kelimeler
- Ottoman Empire 146
- Osmanlı Devleti 62
- Osmanlı İmparatorluğu 41
- History 12
- Turkey 9
- Birinci Dünya Savaşı 8
- First World War 8
- Europe 6
- Russia 6
- Turks 6
Wilson Prensipleri ve Liberal Emperyalizm
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2007, Cilt XXIII, Sayı 67-68-69 · Sayfa: 145-174
Özet
Tam Metin
Açıklandıkları 1918 yılından bu yana onları gerektiği gibi tahlil edemeyen ya da liberalizmin dar ideolojik parametreleriyle düşünen bir çok akademisyen ve yazar Wilson prensiplerini, adaletli, özgürlükçü ve eşitlikçi bir dünya idealinin formülasyonu olarak görmüşlerdir. Bu prensiplerin gerçekte, emperyalizmin Yirminci Yüzyılın koşullarına uygun olarak liberal bir anlayışla yeniden yapılandırılması amacıyla geliştirildiği, bilgisizlik nedeniyle ya da kasıtlı olarak göz ardı edilmiştir. Aşağıdaki makalede, ABD Başkanı Wilson'un adıyla anılan prensiplerin gerçek amaçları ve nitelikleri sorgulanmaktadır.
XIX. Yüzyılda Nesturiler ve İngiliz Misyonerlik Faaliyetleri
Belleten · 2007, Cilt 71, Sayı 261 · Sayfa: 653-688
Özet
Tam Metin
Osmanlı Devleti'nde diğer gayrimüslim tebaanın yararlandıkları bütün ayrıcalıklardan yararlanan Nesturiler, din ve kültürlerini serbestçe yaşayabilmişler ve bu hoşgörü ortamında XVI. yüzyıldan XX. yüzyıla kadar, aşağı yukarı dört yüz yıl kadar, dinsel ve kültürel bakımdan hiç bir asimilasyona maruz kalmadan varlıklarını sürdürebilmişlerdir. Osmanlı ile İran devletleri arasındaki sınır bölgesinde (Van-Musul-Urmiye üçgeni arasında) sıkışarak, XIX. yüzyıla kadar dış dünyadan ve uygarlıktan ayrı kalarak uzun bir tecrit dönemi yaşayan Nesturiler, Kürt kabileler tarafından etrafları çevrilmiş vaziyette hayatlarını sürdürmüşlerdir. Bu dönemde dışarıdaki Hıristiyan dünyasından, sadece kendilerini Katolik Kilisesiyle birleştirmek isteyen Fransız misyonerler ile ilişki kurmuşlardır.
Şehzade Eğitimini Çağdaşlaştırma Teşebbüsleri
Belleten · 2007, Cilt 71, Sayı 261 · Sayfa: 575-612
Özet
Tam Metin
Saltanat sistemiyle yönetilen her devlette olduğu gibi Osmanlı Devleti'nde de müstakbel hükümdarın, devrin şartlarına göre oldukça üst düzeyde eğitim görmesi, dönemin muteber eserlerini okuması, en şöhretli bilim adamları tarafından eğitilmesi normal bir durumdu. Bilhassa kuruluş ve yükseliş dönemlerinde şehzadelerin müstesna bir talim ve terbiye aşamasından geçtikleri görülmektedir. Bu yıllarda Osmanlı şehzadesi, doğduğu andan itibaren valide sultanın yanı sıra, onun gözetimi ve denetimi altında çok sayıda görevli tarafından bakılmakta; geleceğin hükümdar adayına layık bir çocukluk devresi geçirmekteydi.
Birinci Dünya Savaşı'nın Unutulmuş Bir Diplomatik Cephesi: Etyopya
Belleten · 2007, Cilt 71, Sayı 261 · Sayfa: 745-756 · DOI: 10.37879/belleten.2007.745
Özet
Tam Metin
Birinci Dünya Savaşı denilince, akla ilk önce kuşkusuz asker ve sivil 8.700.000 insanın ölümüne yol açan ve bir o kadarının da yaralanmasına, evsiz ve barksız kalmasına neden olan acımasız bir ihtilaf gelir. Bu savaş, siyasi sonuçları itibariyle tarihe damgasını vurmuş, dört imparatorluğun (Alman İmparatorluğu, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Çarlık Rusya İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğu) çökmesi neticesini doğurmuştur. Keza Birinci Dünya Savaşı'nı inceleyenler, dikkatlerini daha ziyade 1914-1918 döneminde cereyan eden büyük muharebeler, örneğin Fransa, Polonya, Galiçya, Çanakkale cephelerinde meydana gelen çatışmalar üzerinde yoğunlaştırır, Amerika Birleşik Devletleri'nin 6 Nisan 1917 tarihinde İtilâf Devletleri yanında savaşa giriş nedenleri üzerinde dururlar.
II. Abdülhamit Döneminde Yabancı ve Azınlık Mekteplerinin Faaliyetleri
Belleten · 2007, Cilt 71, Sayı 261 · Sayfa: 613-652 · DOI: 10.37879/belleten.2007.613
Özet
Tam Metin
Osmanlı Devleti, çok çeşitli etnik ve dini özelliklere sahip nüfusu bünyesinde barındıran bir demografik yapıya sahip olmuştur. Müslüman olmayan (gayrımüslim) nüfusun hak ve sorumlulukları, söz konusu dönem içerisinde İslam hukukunun öngördüğü esaslar çerçevesinde belirlenmiştir. Buna göre gayrımüslimlerin, azınlık olarak, özellikle dini haklarının korunduğu, askerlik görevinden muaf tutuldukları, mal ve can güvenliklerinin teminat altına alındığı, dolayısıyla Müslüman olan vatandaşlar karşısında ikinci sınıf bir hukuki statüye sahip olmadıkları bilinmektedir.
A Forgotten Diplomatic Front of World War I: Ethiopia
Belleten · 2007, Cilt 71, Sayı 261 · Sayfa: 757-768 · DOI: 10.37879/belleten.2007.757
Özet
Tam Metin
The First World War that caused the collapse of four Empires: the German Empire, the Austro-Hungarian Empire, the Russian Empire and the Ottoman Empire, is being remembered today as a pitiless conflict that caused the death of 8.700.000 soldiers and civilians and the rendering destitute of at least quite as many. Those who study the WWI tend to focus their attention upon the large battles that took place during the 1914-18 period but few realise the enormous struggle for influence over Ethiopia - the then only independent country, other than Liberia, on the African Continent - that took place between the Entente and the Central Powers and the intensity of diplomatic efforts made to draw Ethiopia into one camp or the other. The appointment of Ahmed Mazhar Bey, a previous director of the Translation Department at the Bâb-ı Ali (Sublime Porte) as Consul General of the Ottoman Empire in the eastern Ethiopian city of Harar and the subsequent transfer of the Consulate General to the Ethiopian capital Addis Ababa in 1914, led to important developments in the history of Ethiopia. Mazhar Bey who would demonstrate soon his skills of visionary in his position, was quick to realise the strategic advantages that would accrue from the alignment of Ethiopia to the ranks of the Central Empires. The Turkish Consul General's efforts towards this end were met favourably by Lidj Iyassou, the young de facto Emperor of Ethiopia, who, besides his sympathy for Islam, had developed a personal friendship with Mazhar Bey. The possible entry of Ethiopia to the war on the side of the Central Powers caused the Ambassadors of the Entente Powers (Great Britain, France and Italy) in Addis Ababa to take action and on September 10th 1916, the British, French and Italian Ministers made a joint "demarche" vis-avis the Ethiopian Government. The fruits of the Entente Powers' undertaking were soon to be harvested. The Archbishop of the Ethiopian Orthodox Church Abouna Matheos would, on the 27th September 1916, declare Prince Lidj Iyassou both deposed and excommunicated. Thus, the Addis Ababa "Coup d'Etat" of 27th September 1916, was going to change the course of the history of modern Ethiopia.
Osmanlı Devleti'nin Son Döneminde Uşak'ta Halıcılığın Makineleşme Süreci
Belleten · 2007, Cilt 71, Sayı 260 · Sayfa: 65-98
Özet
Tam Metin
Orta Asya'dan Anadolu'ya göç ederken Türklerin beraberinde getirdikleri halıcılık sanatını, XIII. yüzyılın üçüncü çeyreğinde iskânın şekillendiği tahmin edilen Uşak yöresinde yaşattıkları bilinmektedir. Uşak ve civarına yerleşen Türkmen ve yörük aşiretlerinden Kınıklı, Kaçar, Karakeçili, Kızılkeçili ve Tekeli gibi boylar, Orta Asya kökenli olan halıcılığı ayakta tutarak, XVI. yüzyılda burasını bir halı merkezi haline getirmişlerdir. El sanatı şeklinde gelişen dokumacılığın önemli bir kolunu teşkil eden halıcılık, yörede ev ve aile dışına taşmadan her ailenin kendine ve kızına gerekli olan halı, kilim, sandık ve yün örtüsü imâl etmesi ile aşama kaydetmiştir.
A Shameful Act: The Armenian Genocide and the Question of Turkish Responsibility, by Taner Akçam. New York: Metropolitan Books/Henry Holt & Company, 2006. x + 376 pages. Notes to p.464. Index to p.483. $ 30.00(hardback) [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 2007, Cilt 71, Sayı 260 · Sayfa: 223-240
Özet
Taner Akçam peremptorily writes that the title of his book "A Shameful Act" is a quotation from a speech on Armenian genocide delivered by Mustafa Kemal Atatürk at a session of the Grand National Assembly of Turkey on 24 April 1920 (pp.12-13, 335-336 and 348).The choice of title no doubt reflects the author's desire to give indication of the contents of his work. Yet the above words were not actually used by the founder and the first president of the Turkish republic with regard to the Armenian relocations of 1915, but pronounced pertaining to the claims of the Allied powers on these events.This is a deliberately intriguing and provocative venture, whose essential thesis is revealed in its subtitle.
Batı Anadolu'nun Dünya-Ekonomiyle Bütünleşme Sancıları ve Gayrimüslim Tebanın Rolü (1876-1908)
Belleten · 2007, Cilt 71, Sayı 260 · Sayfa: 99-160 · DOI: 10.37879/belleten.2007.99
Özet
Tam Metin
İlgili dönem hem Avrupa hem de Osmanlı'daki ekonomik gelişmeler açısından oldukça önemli sayılabilecek bir devredir. 1838 Balta Limanı Ticaret Sözleşmesiyle Osmanlı Devleti 'Dünya-Ekonomi' için bir çevre ülke namzedi haline gelmiş bulunuyordu. Yarı sömürgeleşme olarak nitelendirilebilecek bu süreçle, modernleşme sürecinin başlangıcı kabul edilen Tanzimat arasında bir ilgileşim kurmak her zaman mümkün olsa bile, meselenin bizi ilgilendiren yönü daha ziyade ekonomik ilişkiler olduğu için şimdilik bunun üzerinde durulmayacaktır. Fakat burada işaret edilmesi gereken önemli bir nokta; anlaşma öncesine takaddüm eden bazı askeri ve siyasi gelişmelerle, bu anlaşma arasında kurulabilecek doğrusal ilişkilerdir (Kıray, 1993: 76 vd.). Osmanlı devlet ricali, muhtemelen bu imtiyazların ilgili ülkelere ve bilhassa İngiltere'ye sağladığı avantajlarla, Osmanlı toprak bütünlüğü arasında doğrudan doğruya bir çıkar ilişkisi kurmuş olduğu için (Kasaba,1993: 34); ülke güvenliği açısından bu tarz bir politik yaklaşımı, yegâne çıkar yol olarak görmüş olmalıdır.
Rus-Türk İlişkileri Perspektifinden Rusya’nın Doğu Anadolu Politikaları
Erdem · 2007, Sayı 45-46-47 · Sayfa: 1-18
Özet
Osmanlı ile Rusya arasında fiili olarak 1700 yılından itibaren başlayan gerginlik ve savaş dönemi genel bir bakış açısı ile dünyanın en uzun savaş dönemlerinden birisi olduğunu söylemek mümkündür. Bu savaş döneminde taraflar dönemin askeri-politik kuralları gereğince birbirlerine karşı çeşitli stratejiler geliştirmişlerdir. Bunlar genellikle karşı tarafın askeri ve ekonomik yönlerini mahvetmeye yönelik fiziki saldırılar idi. Ancak xıx. yüzyılda politik anlayış çok daha ince bazı kurgular geliştirdi ve politikanın bir devamı olan askeri stratejiler de bundan etkilendi. Özellikle etnik yapılar üzerinden rakip devletin gücünü kırmaya, iç huzursuzluk çıkarmaya yönelik bu girişimler çok uluslu devletler için çok daha sıkıntılı bir süreç yarattı. Devletler bu politika sayesinde savaş yolu ile elde edecekleri bir bölgeyi isyan ettirme veya hâkimlerine sırt çevirme yolu ile ele geçirmek veya topraklarını rakip devletten ayırma sayesinde çok daha az maliyetli bir şekilde amaçlarına ulaşmaya başladılar. Rusya' da da bu politik anlayış xıx. yüzyılın hemen başlarında kendisini göstermiştir. Rusya bir yandan Balkanlarda Bulgarları, Sırpları, Hırvatları, Yunanları panslavist ideoloji yolu ile Osmanlı devletinden koparmayı hedeflerken Güney bölgelerindeki Ermenileri dini aynılık, Kürtleri de milliyetçi ideolojinin aşılanması yolu ile Osmanlı ülkesinde karışıklık çıkarmalarını ve hatta olabiliyor ise ayrılmalarını amaçlayan politikalar üretmişlerdir. Bunu yaparken Ruslar son derece dinamik bir bilim camiasına sahip olmalarının avantajını sonuna kadar kullandılar. Dünyaca isim yapmış bilim adamları bu politikalar merkezinde neşr yaparlarken bilimi manipüle etmekten de geri durmamışlardır. Onların çalışmaları da Osmanlı ülkesinde önemli politik hadiselerin yaşanmasına neden olmuştur. Böylelikle şunu diyebiliriz ki Moskova ve Petersburg'da ve diğer önemli kentlerde üniversitelerde üretilen teoriler, ajanlar ve konsoloslar sayesinde Osmanlı toprakları içinde pratiğe geçirilmiştir. Makalemizde Rusya'nın Ermeni ve Kürtlere yönelik politikalarını irdeleyerek özellikle xıx. yüzyılda tarihçilik yolu ile ortaya çıkarılan toplumsal ayrılık ve aykırılıkları inceleyerek üzerinde çokça söz söylenen önemli bir konuyu aydınlığa kavuşturmaya gayret edeceğiz.