5 sonuç bulundu
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yazarlar
Anahtar Kelimeler
1923-1960 Dönemlerinde Türkiye’den Hacca Gitmek: Politika, Organizasyon Ve Algı
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2025, Cilt XLI, Sayı 111 · Sayfa: 267-308 · DOI: 10.33419/aamd.1700567
Özet
Tam Metin
Türkiye’de hac ibadetinin 1923-1960 yılları arasındaki genel durumu, çok partili hayata geçilmesinden sonra hacca gideceklere döviz tahsis kararı, bunun basına ve meclise yansıyan halleri, 1953-1954 yıllarına kadar hacca ilişkin genel bir devlet organizasyonunun olmamasından kaynaklı hacı adaylarının karşılaştıkları güçlükler bu çalışmanın ana kapsamını oluşturmaktadır. 1945 yılında çok partili hayata geçilmesiyle birlikte iktidara talip olmanın beraberinde rekabeti ve halkın taleplerini eğilmeyi de gerekli kılması ve bunun partilerin siyasi söylem ve vaatlerine de yansımasının da etkisiyle bu döneme kadar çeşitli gerekçe ve nedenlerle kesintiye uğramış hac ibadetinin organize bir devlet hizmetine dönüşme süreci de bu çalışmanın ana konuları arasındadır. Süreç değerlendirilmeye çalışılırken devletçe yapılan hac organizasyonunun siyasi, iktisadi, ticari, uluslararası ilişkiler ve salgın hastalıklar gibi birçok duruma bağlı olarak değişkenlik gösterebildiği vurgulanmaya çalışılmıştır. Bu anlamda gerek Osmanlı Devleti’nin dağılmasının bıraktığı hac yollarının güvenliği meselesi gibi sorunlu alanlar, gerekse ulusal ve uluslararası yeni dengelerin organize bir haccın önündeki engelleri oluşturduğuna işaret edilmeye çalışılmıştır. Bu engellere, kuruluş ve kurumsallaşma döneminin ideolojik yaklaşımları, iktisadi şartları ve salgın hastalıklar gibi durumlar da ilave edildiğinde Türkiye’de uzunca bir dönem haccın organizasyonu mümkün olmamıştır. Ayrıca bu dönemde hac hususunda bir devlet organizasyonun yokluğu, hacı adaylarının uğurlanması ya da karşılanması gibi toplu uygulamalara sıcak bakılmaması gibi sebepler dolayısıyla hac ibadetinin genel itibariyle bireyselleştiği gözlemlenmiştir. Bu anlamda Türkiye’de hac uzun bir süre bireysel imkânlar üzerinden ve çoğu kere kaçak yollarla gerçekleşmiştir. Ancak bununla birlikte tek partili yıllar da dâhil olmak üzere Cumhuriyet döneminde resmi bir hac yasağı kararı alınmadığının da ifade edilmesi gerekir.
Çok partili yaşama geçilmesinden sonra yaşanan politika değişiminin etkisiyle dinî alanın rahatlatılmasına ilişkin alınan kararlardan hac ibadeti de payına düşeni almıştır. Demokrat Parti’nin (DP), Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) dönemi laiklik uygulamalarının daralttığı İslami alanın genişletilmesine ilişkin seçim vaatleri ve bunun kitleler üzerindeki etkisi dolayısıyla mevcut iktidar CHP bunun olası siyasi getirisini DP’ye bırakmak istememiş ve hacca gideceklere döviz tahsis kararı başta olmak üzere organize bir hac için çeşitli karar ve uygulamalara imza atmıştır. 1950 yılındaki iktidar değişikliği ile bunların kapsamı genişletilmiş ve bundan sonraki süreç aşamalı bir şekilde haccın devlet denetiminde bir organizasyona dönüşmesi şeklinde gerçekleşmiştir.
Hac ibadetinin tarihsel sürecinin Cumhuriyet dönemi henüz gerçek anlamda yazılmadığından alana ilişkin literatür oldukça yetersizdir. Dolayısıyla bu çalışma genel olarak Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet ve Osmanlı arşivleri, dönem basını, meclis tutanakları gibi birincil kaynaklardan faydalanılarak hazırlanmıştır. Bu çalışmanın bundan sonra yapılacak Cumhuriyet dönemi hac uygulamaları ve araştırmalarına kaynak ve fikir sağlaması hedeflenmektedir.
The Impact of the Spanish Influenza on the Ottoman Empire
Belleten · 2015, Cilt 79, Sayı 286 · Sayfa: 1099-1120 · DOI: 10.37879/belleten.2015.1099
Özet
Tam Metin
As the Spanish influenza affected almost all the world, the Ottoman Empire suffered from it. The geoepidemiology of the Ottoman was vulnerable to epidemic or pandemic diseases. Since it was an active participant of the First World War, it can be said that it was inevitable situation to escape from this devastating pandemic. Probably, the pandemic disease entered into the Ottoman from Europe and it led to cases or death in many places of Anatolia. The armies were so affected from it that this pandemic played a considerable role in the end of the war. So as to prevent this pandemic influenza, some precautions such as closure of public spaces like schools were taken. Much social mobility resulted from wartime caused this epidemic influenza to spread world widely easily. In order to prevent the pandemic, new inoculations and drugs were tested, but these attempts failed to prevent the spread of the flu completely. On account of the fact that present sources are inadequate, it is impossible to say the exact number of dead people of this pandemic. Nevertheless, available primary and secondary sources give us to estimate the impact of this pandemic disease on the Ottoman Empire.
Milli Mücadele’de Türkiye’de Azalan Nüfus ve İzdivac Meselesi
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2013, Cilt XXIX, Sayı 85 · Sayfa: 169-206
Özet
Tam Metin
Tarih boyunca kurulan her devlet, Türk devlet geleneğinde de görülebildiği üzere nüfus gücüne dayanarak hayatiyetini devam ettirme politikası takip etmiştir. Birinci Dünya Savaşı'ndan büyük bir yıkım ile çıkan Osmanlı Devleti'ndeki tartışmalardan biri de azalan nüfus meselesiydi. Azalan nüfus için alınabilecek önlemler, dönemin aydınları arasında tartışıldığı gibi TBMM'de kanun teklifleri olarak gündeme gelmiştir. Konunun önemine vakıf bir insan olan Mustafa Kemal Atatürk de Türk kamuoyu ile düşüncelerini paylaşmıştır.
Karantina Meclisi'nin Kuruluşu ve Faaliyetleri
Belleten · 1994, Cilt 58, Sayı 222 · Sayfa: 329-376
Özet
Tam Metin
Tarih boyunca çeşitli salgın hastalıklar insanların korku kaynağı olmuş, milyonlarca insan salgınlarda hayatını kaybetmiştir. Veba, kolera, tifüs, tifo, çiçek, grip gibi bulaşıcı hastalıklar tarihte korkunç salgınlara yol açmışlardır. XIV. yüzyılda Çin'de ortaya çıkan veba salgını bütün Asya'yı kaplamış, Avrupa'yı harap etmiştir. Avrupa nüfusunun muhtemelen üçte birini yok eden bu korkunç pandemide veba Avrupa'da 24 milyon, Çin'de de 13 milyon kişinin ölümüne sebep olmuştur. Bunun gibi muhtelif zamanlarda hükmünü icra ederek kitleler halinde insanların ölümü ve büyük maddi kayıplarla sonuçlanan salgınlara karşı, tıbbi bilgilerin yetersizliğinden dolayı alınan tedbirler: Bulaşık yerleri kordon altına almak, hastalığın görüldüğü yerlerde, sokaklarda ateş yakmak, evlerin duvarlarını absent veya sirke ile ıslatmak ve karantinadan ibaretti.
Ašḫella Rituali (CTH 394) ve Hititlerde Salgın Hastalıklara Karşı Yapılan Majik İşlemlere Toplu Bir Bakış
Belleten · 1985, Cilt 49, Sayı 193 · Sayfa: 1-40 · DOI: 10.37879/belleten.1985.1
Özet
Tam Metin
Hitit tıbbının, çağdaşları olan Mısır ve Mezopotamya tıbbına göre daha çok ilkel olduğu, hattâ elimize geçen yazılı belgeler incelendiğinde, hastalık ve tedavi konusunda Hititlerce bilinenler ve yapılanların "tıp" adına bile lâyık olmadığı görüşünün (Güterbock 1962) ortaya atılmasının üzerinden on iki yıl geçtikten sonra, bu konudaki belgelerin yeniden incelenmesi ile meydana getirilen bir araştırma (Burde 1974), daha iyimser bir tablo çizmeye çalıştıysa da, eldeki toplam yirmi iki tabletten oluşan metin malzemesinin sadece on yedisini işleyen bu eserin, Hitit tıbbı hakkındaki eski kanıyı pek fazla değiştirmediği, aldığı eleştirilerden (Hoffner 1977) belli olmaktadır. Hititlerde tıp anlayışı ve uygulamaları üzerinde yapılan son incelemede (Ünal 1980) de yazar, Hititlerin hastalık nedenleri ve hijyen konularında "kayıtsız ve bilgisiz" oldukları ve sağlıklı olabilmek için aldıkları önlemlerin hemen hepsinin sihirle ya da "uzun tecrübelere dayanan kocakarı ilaçları ile ilgili" olduğu sonucuna varmaktadır. "Tıp" terimine layık görülmese bile, hastalıkların tedavisi değilse de, defedilmesi için yapılan, sihre dayalı işlemlerin araştırılması, başedemediği güçler karşısında âciz kalan insanoğlunun fikrî gelişiminin izlenmesi açısından olduğu kadar, Hitit toplumundaki tanrı-insan ilişkilerine ışık tutması yönünden de ilginçtir.