6 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
  • Türk Kültür Tarihi
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Vakıflar Dergisi, Sayı : XII, Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara 1978 in. 4, 432 S. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1980, Cilt 44, Sayı 173 · Sayfa: 193-196
Tam Metin
Şimdiye kadar, belirli bir takvime bağlı olmadan çıkan, özellikle ilk sayıları ile Türk sanat ve kültür tarihine önemli katkıları olan Vakıflar Dergisinin bu sayısı yeni bir düzen içinde çıkmaktadır. Eski düz, sade kapak görünümü yerine, çeşitli konularda dört renkli fotoğraf gösteren bir kapak kompozisyonu bulunmaktadır. Şimdi Dergide yeralan makalelerin isimlerine ve gerektiğinde içeriklerine kısaca göz atalım.

Eski Bir Yazmadaki Meddah Hikayeleri

Belleten · 1975, Cilt 39, Sayı 156 · Sayfa: 697-724 · DOI: 10.37879/belleten.1975.156-697
Tam Metin
Halk hikayeleri, Türk kültür tarihinin zengin kaynakları içinden var olmuş ve her dönemde çeşitlenerek kültür birikiminin önemli öğelerinden biri olmuştur. Bu hikayeler, Türk halk edebiyatının özellik taşıyan bir biçimi olduğu gibi, bu hikayeleri anlatan ozanların da halk arasında saygın bir yeri vardır. Ancak benim burada ele alacağım konu gezici ozanların anlattıkları hikâyelerden biraz daha ayrıcalığı olan meddah hikayeleridir. Georg Jacob, Türk halk hikayeleriyle meddah hikayeleri arasındaki ayrıcalığı belirtirken birincilerin olayları ve kişileri idealleştirmesine karşılık, meddah hikayelerinin gerçekçi bir tutum gösterdiklerini söyler. Ozanların anlattıkları halk hikayeleri ile meddah hikayeleri arasındaki önemli bir ayrıcalık da, birincilerde anlata sanatçının getirdiği süsleyici açıklamaların meddah hikâyelerinde bulunmaması ; bunun yerine, çok kişi ve bol olay ile kişisel ilişkilere ve bu ilişkilerin taklidine gidilmesidir. Boratav, halk hikayelerini meddah hikâyelerine yaklaştıran ve bir karşılaştırma olanağı bırakan öğenin, yalnızca her ikisinde de var olan dramatik nitelik olduğunu belirtir.

Atatürk Ulusçuluğu ve Geleneksel Kültür

Belleten · 1973, Cilt 37, Sayı 148 · Sayfa: 527-532 · DOI: 10.37879/belleten.1973.148-527
Tam Metin
Cumhuriyetin ilânından elli yıl sonra geleneksel kültürü ulusçulukla eşdeşleştirme çabalarına tanık oluyoruz. Atatürk'ün en büyük amacı olan Ulus bütününü gerçekleştirme, yeni Osmanlılık taraftarlarının düşüncelerinde, değişik bir yorumla, bütün tükenmiş geleneksel tutumları neredeyse yeniden restore ederek varılacak bir olgu haline dönüşüyor. Bu bakımdan Atatürk'ün tanımladığı ulus kavramını gelenekle doğru ilişkiler içine yerleştirmek önemli bir sorun oluyor günümüz Türk kültüründe. Sadece bir ulus yaratmak değil, fakat geleceğin dünyasında erimeyecek bir kültür varlığına sahip olmak da bugüne kalmış Osmanlıların kurtulamadıkları kavram kargaşasından kurtulmakla kabil olabilir. Kurtuluş Savaşı Atatürk'ün "lider"liğinde anti-emperyalist bir büyük uğraş idi ve bütün ekonomik, politik, sosyal ve kültürel koşulları Geç Osmanlı toplum yapısı içinde oluşmuştu. Gerçek savaş ondan sonra başladı. Bu, kültür ortamının değişmesi, kültür dönüşümü savaşıydı ; bir tanımlar savaşıydı. Bu savaşı günümüzde, ve ne yazık ki Atatürk'ün güçlü politikasından mahrum olarak, sürdürmek zorundayız.

Türk Kültür Tarihi Bakımından Arşivlerimizin Önemi

Belleten · 1973, Cilt 37, Sayı 147 · Sayfa: 305-320 · DOI: 10.37879/belleten.1973.147-305
Tam Metin
Zaman zaman yurdumuzun yer-altı ve yer-üstü servetlerinden söz edilir, bunların değerlendirilmesi yapılarak, kâh işletemediğimiz, onaramadığımız için üzüntü duyulur, kâh Allah'ın yurdumuza bahşettiği bu lutuf ve bereketten doğan kıvanç ve öğünç paylaşılır. Lâkin, aslında yer-yüzünde olmakla beraber, zenginliği, ehemmiyeti, toplumumuza maddi ve manevi sahada sağlayabileceği faydaları çoğunluğun meçhûlü olduğu, bazan sandıklar içinde, bazan rutûbetli yerlerde bizlere, insan yüzüne, temiz havaya, güneşe hasret kaldıkları için, saklı, gizli, gözlerden ırak bir hazinemiz daha vardır: Türkiye Arşivleri ve içerisindeki bakım bekleyen, tozdan, nemden sahifelerini bazan dantelâ gibi işleyen kurtlardan arınmaya muhtaç, ancak bir kısmının sayısı hakkında tahminler yürütülebilen bir yığın evrak, tam deyimi ile "yükte hafif, bahada ağır" bir sürü kağıt parçası. Onları bir yandan küçük kitap böcekleri kemirir, karınlarını doyururken, diğer taraftan bir kısım dostları onların açlığı, özlemi içerisindedirler; bu zararsız yaratıklar onları deşememe, değerlendirememenin çaresizliği içerisinde yanar, tutuşurlar. Belgeler ve okuyucuları, engin sessizlik ve sabırla bekleyişleri içerisinde maksat bakımından birbirlerine zıt iki kutup teşkil ediyor gibi görünürler. Halbuki, onları, aslında birbirlerinin gönüllerinde yatan, kavuşacakları günü, am bekleyen bahtsız sevgililere benzetmek daha doğru olur.

Ankara'nın Eski Evleri, Türk Ev Kültürü, Müze Evler

Belleten · 1973, Cilt 37, Sayı 145 · Sayfa: 123-128 · DOI: 10.37879/belleten.1973.145-123
Tam Metin
Ankara, Türkiye Cumhuriyeti'nin başkenti olmadan önce bir vilayet merkezidir. Orta Anadolu'da demiryolu ile İstanbul'a bağlı bu vilayetin, kalesinin eskiliği, Ahi teşkilatının merkezi olarak da şöhreti olmuştur. Tarihte, Bayazıt-Timur savaşının geçtiği bölgedir diye adı geçer. Bütün bu tarihi devirlere, binlerce yıllık eski kalıntılara da değinecek Cumhuriyet devrimizde Türk heyetleri tarafından arkeolojik buluntular ve bu konudaki yayınlar Ankara'nın ve çevresinin en eski devirlerden beri Anadolu insanına mekan olduğunu göstermiştir. Ahlatlıkal Eti yokuşu gibi ... Yalnız benim, bu yazımda üzerinde durmak istediğim, nihayet iki üç asırlık geçmişten, ayakta kalan ve bugün de kullanılan evlerdir. Ev hayatı, ev kültürü bir milletin medeni olmasının en belirli örnekleridir. Aileler nasıl ki topluluğun küçük birlikleri ise, şehir ve kasabalarda da evler, bu yerleşik hayatın madde olarak görüntüleridir. Bugünkü yaşayış tarzı, ev ünitesini toplu, kalabalık apartmanlara terk etmektedir. Bu bir zaruret olmakla beraber eski aile hayatımızın ve ev kültürümüzün anılarını, eşyaların' da unutmamamız gerekir. Bu demek değildir ki, yeni hayat tarzına uymadan, bu eskiye dönelim ve o şekilde yaşayalım. Ancak her millet için, ev kültürünün yaşayış tarzının, örf ve adetlerin hangi devirde olursa olsun bilinmesi gereken ve üzerinde önemle durulacak bir konudur.

Celâl Esad Arseven

Belleten · 1972, Cilt 36, Sayı 142 · Sayfa: 173-202 · DOI: 10.37879/belleten.1972.142-173
Tam Metin
1971 yılının son haftalarında İstanbul tarihi ve arkeolojisi ile Türk sanat tarihi bilimine büyük hizmetleri olan Celâl Esad Arseven aramızdan ayrıldı Yazdığı monografyaları, yabancı dillerden çevirdiği sanat tarihi veya sanat incelemeleri, derlediği büyük sanat tarihi sentezleri, arada bir el attığı sahne oyunları, yalnız başına hazırlıyarak baskısını sona erdirdiği büyük bir ansiklopedisi, kara kalem ve suluboya tekniğinde yaptığı resimleri, ve daha bir çok şeyi ile Celâl Esad Arseven kültür tarihimizin önemli ve önemli olduğu kadar da renkli bir siması idi. Bunların dışında üzerine aldığı idari görevleri, uzun süreli öğretim üyeliği, iki devre süren milletvekilliği de "çok taraflı"lığının başka işaretleridir. Arseven, Atatürk'ün 1932-34 yıllarında yazdırmaya çabaladığı büyük bir Türk Tarihinin Ana Hatları eserine de Türk sanatı ile ilgili iki yazı vermek suretiyle, Türk tarih çalışmalarına da katılmış bir kimsedir.