7 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Sanatı
Dergiler
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

İkonografik Açıdan Orta Çağ Türk Mimarisinde Yer Alan İstiridye Motifi

Erdem · 2008, Sayı 52 · Sayfa: 111-124
Tam Metin
Eski çağlardan itibaren pek çok ülkenin sanatında gördüğümüz istiridye motifinin genel olarak "yeniden doğuşu, ikinci hayatı" simgelediği bilinmektedir.Bu makalede Orta Asya'da "Gök Tanrı" ve "Budizm" gibi farklı inançların etkisindeki Türk sanatının kaynaklarında istiridye motifinin varlığına değinilmekte, X. yüzyıldan başlayarak büyük ölçüde Müslüman olan Türklerin 1071'den itibaren kendilerine yurt edindikleri Anadolu'daki mimari eserlerinde istiridye motifini nasıl ve nerelerde kullandıkları üzerinde durulmaktadır. Yine bu araştırmada Selçuklu devleti ve beyliklerin hüküm sürdüğü Orta Çağ Anadolu'sunda öncelikle hangi yapılarda, nerelerde istiridye motifinin kullanıldığı tespit edilmekte ve mezar yapılarında istiridye şeklindeki kubbeye geçiş elamanlarının İslam inancı içersinde taşıdığını düşündüğümüz sembolik anlamları ve bu anlamların diğer kültürlerdeki örnekleri ile benzer ya da ayrılan yönleri irdelenmektedir.

CORNELIUS GURLITT, İstanbul'un Mimari Sanatı, Ankara 1999, Çeviren Rezan Kızıltan, XXII-128 sayfa, büyükboy, CCV tane levhada fotoğraflar ve çizimler bulunmaktadır. Yayınlayan: Enformasyon ve Dokümantasyon Hizmetleri Vakfı. Projenin yapım ve düzenleyicisi: Hasan Duman. Osmanlı Devleti'nin 700. kuruluş yıldönümü vesilesi ile teşvik edilen eserler kapsamındadır. Başlıklar ve sunuş kısımları, Türkçe'den başka İngilizce ve Almanca olarak da verilmiştir. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2008, Cilt 72, Sayı 265 · Sayfa: 951-954
Türk sanatı üzerine yaptığı çalışmalar ve bu arada Osmanlı Devleti'nin vitrini mahiyetinde addolunan İstanbul hakkında en eski çağdaş ilmi yayınlardan birisini yaratan Cornelius Gurlitt adlı araştırıcının eseri uzun yıllar sonra dilimize kazandırıldı. Neşrini gerçekleştiren Vakıf, eserin tamamlayıcısı olan plan ve çizimleri de ihmal etmemiş ve bunların hepsi de kitaba dahil edilmiştir. Vakfın ve projenin idarecisi olan H. Duman, bu eserden başka süreli yayınlar, salnameler üzerinde yaptığı çalışmalar ve bunların semeresi olan devasa ciltler sayesinde de tanınmış bir araştırıcıdır. Kütüphanecilik sahasında uzun seneler süren çalışmaları neticesinde, en yüksek idari makama da erişen H. Duman, şimdi elimizde bulunan bu eseri de kazandırmakla, hem İstanbul üzerine hem sanat tarihi sahasında ve hatta mimari mevzûlarda çalışmak isteyenlere, şimdi tedariki zor bir kaynak eseri tedarik ettirmiş bulunuyor.

Orta Çağ Anadolu Türk Mimarisinde Düğüm Motifi ve İkonografisi

Erdem · 2008, Sayı 51 · Sayfa: 23-52
Tam Metin
Düğüm motifinin çeşitli örnekleri ile eski çağlardan itibaren farklı uygarlıklar tarafından kullanıldığı bilinmektedir.Bu araştırmada Türklerin tarih sahnesine çıktıkları dönemlerden başlayarak düğüm motiflerini nerelerde kullandıkları gözler önüne serilmekte, yaşadıkları coğrafyada ve eserlerinde şekillendiği görülen iki düğüm biçimi üzerinde durulmaktadır. Ayrıca Anadolu Selçuklu ve Beylikler devri yapılarında yer alan biri köşeli diğeri dairesel hatlara sahip olan bu motiflerin Orta Çağ Türk mimarisi içinde taşıyabilecekleri sembolik anlamlar tartışılmaktadır.

Orta Asya Türk Sanatında Palmet ve Lâle Motiflerinin Değerlendirilmesi Hakkında Bir Deneme

Belleten · 1997, Cilt 61, Sayı 230 · Sayfa: 37-42 · DOI: 10.37879/belleten.1997.37
Tam Metin
1994 yılı lâle bitkisinin İstanbul'dan Hollanda'ya gönderilişinin 400. yıldönümüydü. Bu sebeple düzenlenen "Türk Sanatında Lâle Devri" konulu seminerde çerçevenin biraz dışına taşarak XVI. y.y'dan itibaren Osmanlı sanat eserlerinde natüralist üslupta görülmeye başlanan lâle motifinin kaynaklarına inmek istedik. Bu kaynak elbette ki Türk milletinin doğduğu, ilk sanat eserlerini verdiği Orta Asya olmalıydı.

MAX VAN BERCHEM, Opera Minora (= Küçük Yazılar), publie par les soins de la Fondation Max Van Berchem (= Max Van Berchem Vakfı yardımıyle yayınlanmıştır.) Editions Slatkine, Geneve 1978, 2 Cilt, I, XXXVI 1-614; II, 615-1190 S. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1981, Cilt 45, Sayı 178 · Sayfa: 115-136
Tam Metin
Max van Berchem (1863-1921), Doğu ve İslam dilleri ve sanatları ile uğraşanların çok iyi tanıdıkları bir addır. İslam sanatlarına ve epigrafyasına büyük hizmeti dokunan bu İsviçreli ilim adamının ölümünün üzerinden altmış yıla yakın bir süre geçmiş bulunuyor. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde 1943 yılında Sanat Tarihi kürsüsünü kuran ve buradan üzücü bir biçimde ayrılmak zorunda bırakılan Prof. Ernst Diez (1878-1961), 1923 yılında yayınlanan en büyük eserlerinden birini onun hatırasına ithaf etmişti. Birinci Dünya savaşının hemen önündeki yıllarda, henüz o sıralarda hakkında hiçbir şey bilinmeyen Iran ve Horasan bölgesinde inceleme ve araştırmalar yapan E. Diez, elde ettiği bilgilerin sentezini teşkil eden bu çok önemli eserinin başındaki iki sahifeyi Max van Berchem'e ayırmıştı. Burada Diez, onun ölümü ile "yalnız İslam epigrafyasının en başta gelen uzmanlarından birinin değil fakat bu çevrenin çok taraflı en mükemmel kültür tarihçilerinden birinin de kaybedildiğini" açıklıyordu. Sanat Tarihi bilim dalına ilk defa olarak Doğu ve burada Türk Sanatı ufuklarını açmış olan Josef Strzygowski (1862-1941)'nin yetiştirdiği elemanlardan olan Avusturyalı E. Diez, İsviçreli Max van Berchem ile hiçbir vakit karşı karşıya gelememişti. Bir nekroloji - anma yazısı olan bu makalede Diez, Max van Berchem'in hayatının eseri olarak tasarladığı esas büyük çalışmasını tamamlayamadan bu dünyadan göçtüğünü bildirirken onun çok taraflılığını da bilhassa belirtir. Ölümü ile bir ömrün vakfedildiği eser tamamlanamadan kopmuş oluyordu.

Wien 1529 - Die erste Türkenbelagerung, Historisches Museum der Stadt Wien, Hermann Böhlhaus, Wien, 1979. (A IV - 4227) [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1980, Cilt 44, Sayı 176 · Sayfa: 769
Tam Metin
Viyana Şehri Tarih Müzesinin bir sergi için hazırladığı bu edisyonda şu makaleler yer almaktadır: Günter Düriegl, İlk Türk Kuşatması s. 7-34, Robert Waissenberger, Reformasyonun ilk yıllarında Viyana'nın dahili vaziyeti s. 35-46, Renata Kassal-Mikula, İlk Türk Kuşatması sırasında Viyana'da Resim, Mimari ve Plâstik Sanatları s. 47-58, Floridus Röhrig, 16. Asır başlarında Kilise s. 59-64, Karl Teply, Türk Efsanelerinde Viyana (Kızıl) Altın Elmada Buluşalım s. 65-76, Adelbert Schusser, 1554-1556 da Viyana'da Para İşleri, s. 77-82, Hans Bisanz, Olaydan Efsaneye Viyana 1529 s. 83-92, Markus Köhbach, 1529 olayının İbrahim Peçevi'deki yazılışının Istvanfy'nin Osmanlıca redaksiyonundaki durumunu, ele alıyor. s. 93-106, Ünsal Yücel, Türk silahları ve harp tekniği s. 107- 122, Wilhelm Hein'in Türk Seramik ve halı sanatı s. 123-126, ve Yavuz Ercan'ın 15-16. asırda Osmanlı azınlıklarının durumu s. 127-159 üzerindeki makaleleri ile derleme bitiyor.

Prof. Albert - Louis Gabriel

Belleten · 1973, Cilt 37, Sayı 147 · Sayfa: 321-364 · DOI: 10.37879/belleten.1973.147-321
Tam Metin
Paris'teki Türk elçiliğinden 26.12.1972 günü Ankara'da Dışişleri Bakanlığına çekilen çok acele kayıtlı bir telgrafın başında Fransa hükümeti yanındaki elçimiz sayın Hasan Işık şu haberi veriyordu: "Türkiye'ye büyük bağlılığı ile tanınmış olan, 1926 - 1936 seneleri arasında İstanbul Üniversitesinde ve İstanbul'daki Fransız Arkeoloji Enstitüsünde çalışmış olan arkeolog Prof. Albert Gabriel, 25 Aralık günü ikamet etmekte olduğu Bar-sur-Aube şehrinde 89 yaşında vefat etmiştir. Prof. Albert Gabriel, Türk Tarih Kurumu şeref üyesidir. Ankara Üniversitesinden Prof. honoris causa, İstanbul Üniversitesinden de doctor honoris causa payelerini almıştır. İstanbul ve Bursa fahri hemşerisidir. Türkiye hakkında çeşitli kitaplar yazmıştır. Telgrafın devamında elçiliğimizce bu hususta yapılanlar özetlendikten sonra, durum bildirilerek, yurdumuzda da bu hususda neler yapılabileceği bir temenni olarak ortaya konuluyordu. Böylece Türk Sanatı'nın tanınması ve tanıtılması yolunda harcanmış uzun bir ömrün sona erdiği kesinlik kazanmış oluyordu. Bu yazımızda artık aramızdan ayrılmış olan Prof. Albert Gabriel'in hayat hikayesini ortaya koymağa çalışacak, onun başlıca yayınlarının bir bibliyografyasını düzenleyecek ve eserlerinin Türk sanat tarihi bilim bakımından ne ifade ettiğini özetleyeceğiz.