2 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk-Arap İlişkileri
Yayın Yılı

Arap Dünyasının Hatay Devleti'nin Kurulmasına Karşı Tavrı ve Türk-Arap Muhâdeneti (Dostluk) Cemiyeti

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2005, Cilt XXI, Sayı 62 · Sayfa: 775-820
Tam Metin
Osmanlı Devleti'nin dağılma döneminde ortaya çıkan Arap milliyetçiliği, kısa zamanda siyasî nitelik kazandı. Arap milliyetçileri başta İngiltere olmak üzere Batı emperyalizminin kontrollünde ulus-devletlerini kurmak üzere harekete geçtiler. Ancak amaçlarına ulaşamadıkları gibi çeşitli manda rejimleriyle yüz yüze kaldılar. Bu dönem boyunca Arap milliyetçileri Türklere yönelik yoğun bir propaganda içine girdiler. Sancak (Hatay), iki dünya savaşı arasında Türk-Suriye ve Türk-Arap ilişkilerini etkileyen en önemli sorunlardan biri oldu. Türkiye, Hatay'da Türklerin hukukunu korumayı öncelikleri arasına aldı. Hatay Devleti'ni kurdurarak Türkiye'nin bölge üzerindeki nüfuzunu sağlamlaştırdı. Bu olayların yaşandığı süreçte, Mısır'da Türk-Arap Muhâdeneti (Dostluk) Cemiyeti kuruldu. Böylece Türkiye'nin tezleri Arap dünyasında savunuldu ve imajı düzeltilmeye çalışıldı.

MEHMED FUAD KÖPRÜLÜ, Kıyâmu'd-Devleti'l-Osmâniyye, Türkçe'den Arapça'ya çeviren: Ahmed es-Sa'id Süleyman, Vezâretu's Sakâfe Daru'l-Kâtibi'l-Arabi Yayınevi, Kâhire, 196 [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1975, Cilt 39, Sayı 154 · Sayfa: 347-350
Tam Metin
Türkler ile Araplar'ın tarih sahnesindeki münâsebetleri, İslam Dini'nin ortaya çıkışından sonra başlamış ve zamanımıza kadar kesif şekilde devam etmiştir. Bugün de Türkler ile Arap Devletleri arasında siyasi, iktisadi ve kültürel münâsebetler geliştirilmek istenmektedir. Ancak, bu münâsebetler geliştirilirken, Osmanlı İmparatorluğu'nda Yavuz Sultan Selim ile gerçekleştirilen Arap alemi üzerindeki siyasi ve askeri hakimiyet, bazı Arap aydınlarınca Türkler aleyhine kullanılmakta, Araplar'ın sömürüldükleri ve geri bırakıldıkları iddia edilmektedir. Bu hususta Müsteşrıklar'ın taraf tutan araştırmalarının Arap Alemi üzerindeki te'siri gayet açık olarak görülmektedir; mesela, İstanbul'un fethi gibi, Müslümanlar adına öğünülecek tarihi bir vak'ayı, Araplar'ın aleyhine herhangibir şey getirmediği halde, Müsteşrıklar'ın görüş tarzına uygun olarak, Türkler'in barbarlığı şeklinde değerlendiren çağdaş Arap yazarlarına rastlanmaktadır. Asırlardır hakimiyetimiz altında yaşayan Araplar'ın, bu şekildeki değerlendirmelere, psikolojik olarak hazırlıklı bulunmalarının tabii olacağı söylenebilir. Ancak, Arap aydınlarının, milli tarihimize ait kaynak ve araştırmaları okuyup değerlendirme imkanlarına sâhip olmadıkları da bir gerçektir. Tarihimize âit bazı kaynakların ve araştırmaların, asırlardır aynı idare altında yaşadığımız Araplar'ın istifâdelerine sunulması şeklinde bir kültür politikasından yoksun bulunduğumuzu i'tiraf etmek gerekiyor.