148 sonuç bulundu
Dergiler
- Belleten 148
Yayınlayan Kurumlar
Yazarlar
Anahtar Kelimeler
- Türkiye 148
- Tarih 55
- Osmanlı 26
- Türkler 24
- Osmanlı İmparatorluğu 18
- Mustafa Kemal Atatürk 17
- Atatürk 15
- Avrupa 15
- Anadolu 14
- Turkey 13
Sultan Abdülazîz'e Karşı Girişilen Bir Suikast Olayı ve Hüseyin Vasfi Paşa
Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 199 · Sayfa: 193-204 · DOI: 10.37879/belleten.1987.193
Özet
Tam Metin
Türkiye'de parlamenter rejimin kurulması yolunda ilk hareketler XIX. yüzyılın ikinci yarısında görülmeye başlar. XVIII. yüzyıl başlarından itibaren imparatorluğun başta askerî kurumları olmak üzere diğer teşkilâtında da görünmeye başlayan batı tesirleri giderek artarak Tanzimat döneminde Türk-Osmanlı tefekkür hayatını da iyice etkisi altına almıştır. Özellikle 1860'lı yılları takip eden dönemde büyük ve süratli bir gelişme gösteren basın faaliyetleri ile Avrupa siyasi tefekkürü kamuoyuna da intikal etmiş bulunuyor ve devrin hükümetlerinin icraatı bazı paşa konaklarıyla kahvehane ve diğer benzeri yerlerde açıkça konuşuluyor ve münakaşa ediliyordu. Bu münakaşaların ağırlık merkezini de Reşit ve Âli paşaların şahsî nüfuz ve gayretleriyle sarayın hükümet icraatına müdahalesinin önlenmesi dolayısıyla hükümetin murakabesiz icraatı teşkil ediyordu.
Türk-Yunan Başbakanlarının 1974 Haziran Toplantısı
Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 199 · Sayfa: 357-366
Özet
Tam Metin
Türk-Yunan münasebetleri 1950'lerden itibaren, Yunanistan'da iç savaş sona erip de, Mareşal Papagos mustakar bir hükümet kurduktan sonra bozulmaya başladı. Bozulma sebebi, Yunan Hükümetinin Kıbrıs'la ilgili tutumu idi. Yunan Hükümetleri o tarihe kadar, kendi iç meseleri dolayısıyla başka konularla ilgilenmek imkânı bulamamışlardı. Kıbrıs, Papagos Hükümeti zamanında, 1952 yılından itibaren, Yunanistan'ın millî bir davası haline sokuldu. Bu davranış karşısında ilgisiz kalamayan Türk Hükümeti de konuya dahil olunca Kıbrıs, Türkiye ile Yunanistan arasında bir problem haline geldi.
Cumhuriyet Dönemi Türk Arkeolojisi
Belleten · 1986, Cilt 50, Sayı 198 · Sayfa: 895-914
Özet
Tam Metin
Bir ulusun tarihi, hiçbir zaman dünya tarihi içinde yalın olarak algılanamaz. Toplumların uluslaşması; geçmişleri, yani kültür ve uygarlık tarihleri ile bugüne değin olan bütünleşmeleri ile oluşur. Bu görüşler her zaman tartışmaya açıktır. Ancak şunu hemen belirtmemizde yarar vardır: Bugün uzayı değişik amaçlarla kullanma çabasındaki insan, bu olanaklara ulaşmak için, geçmişi en iyi biçimde içine sindirmiş toplumların özlerinden çıkmaktadır.
Taş Aletlerin Teknik Betimleri İçin Türkçe - Fransızca Bir Sözlükçük Denemesi
Belleten · 1986, Cilt 50, Sayı 196 · Sayfa: 1-8 · DOI: 10.37879/belleten.1986.1
Özet
Tam Metin
Taş nesnelerin betimlenmesi, parçalar üzerinde istiyerek yapılmış düzelti özelliğinin, bir başka deyişle gerçekleştirilen nesnelerin, rastlantısal olarak değil de, insanın isteği ile yapıldığının anlaşılmasından bu yana prehistoryenlerin önemli uğraşlarından birini oluşturmuştur. Daha 1847 yılında Boucher de Perthes, taş nesneleri tanımlama yoluna gitti ve daha sonra da, düzeltilenmiş parça ile yontma artığının ayırdedilmesi gereğini ortaya koydu. O tarihten bu yana da taş aletlerin betimlenmesi, prehistorik incelemelerde başlıca ilgi alanı olmakta devam edip gitti. Türk Dil Kurumu'nun ilk yıllarında (1932-1937) Şevket Aziz Kansu, taş aletlerin ayırdedilebilmesi için bir dizi genel sözcük önerdi. 1960 yılında ise Kılıç Kökten, Türk Arkeoloji Dergisi'nde kullandığı kaplağ (patine), dilgi (lame) gibi yeni sözcüklerle terminolojiyi zenginleştirdi. Bununla birlikte, bazı kavramlardaki anlayışın değişmesi gibi, Türkiye'de bulunan taş aletlerin de artması, yeni bir terminolojinin geliştirilmesini gerekli kılmıştır.
BİBLİYOGRAFYA [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 1985, Cilt 49, Sayı 193 · Sayfa: 111-162
Özet
BİBLİYOGRAFYA [Kitap Tanıtımı]
Bir Amerikalı Gazeteci Gözüyle Ermeni Macerası
Belleten · 1985, Cilt 49, Sayı 195 · Sayfa: 569-578 · DOI: 10.37879/belleten.1985.569
Özet
Tam Metin
Konuya Ermeni hadiselerini araştıranların pek fazla dikkat etmedikleri bir hususu açıklamakla başlamak istiyoruz. XIX. yüzyılın son çeyreğinde Osmanlı İmparatorluğu'nda ortaya çıkan veya çıkarılan Ermeni hadisesi nedir ve bundan ne anlamak gerekir? Kanaatimize göre bu sorunun cevabı çok önem arzetmektedir. Zira, bu soruya verilecek cevaba göre Ermeni hadisesi incelenip, yorumlanabilir. O halde, her şeyden evvel Ermeni hadisesinin ne olduğu ve kime göre neyi ifade ettiği muhakkak açıklığa kavuşturulmalıdır. Evvela, Ermeni hadisesi nedir? derken arkasından üç soru daha akla gelmektedir. Şöyle ki, Ermeni hadisesi "siyasî bir mesele midir"? "siyasî bir macera mıdır"? "siyasî bir isyan mıdır"? Ayrıca, kimin için "mesele", kimin için "macera" ve nihayet kimin için "isyan" olduğu hususu da önem kazanmaktadır. Çünkü, taraflara göre konunun mahiyeti değişir. Şimdi bu hususlar üzerinde biraz durmayı faydalı görüyoruz.
Atatürk ve Devletçilik
Belleten · 1985, Cilt 49, Sayı 194 · Sayfa: 357-372
Özet
Tam Metin
Devletçilik, Türkiye'nin toplumsal ihtiyaçlarına cevap veren, ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmasına ve gelişmesine olanak kazandıran bir politik uygulamadır. Devletçilik bir politik uygulama ve yöntem olarak Türk toplumunun gerçeği üzerine inşa edilmiştir. Bu binanın temelinde uzak görüşü, fikir ve ideali ile Atatürk vardır. Atatürk, Türk inkılâbının yaratıcısı, başı ve mimarı olduğu kadar ileri fikirlerin, topluma yeni değerler katan ideallerinde güç kaynağıdır. Daha 1922 yıllarında devletçiliği ilke olarak dile getiren, millî ihtiyaçların zorunlu kıldığı hallerde, devleti vazife ve hizmete davet eden, çağıran Atatürk olmuştur. Atatürk, fikirleri ve uyguladığı politikası ile Türk devletçilik anlayışına yön vermiştir. İncelememizin başlığının, "Atatürk ve Devletçilik" şeklinde belirlenmesi, devletçilik ilkesinin ancak Atatürk fikir ve ideali içinde birlikte birarada değerlendirilmesindendir.
Hatay Sorunu ve Türk-Fransız Siyasal İlişkileri (1936-1939)
Belleten · 1985, Cilt 49, Sayı 193 · Sayfa: 79-110
Özet
Tam Metin
Hatay Sorunu 1936 yılında ortaya çıkmış ve 1939'da, 2. Dünya Savaşı'ndan birkaç ay önce, Hatay Türkiye'ye bağlanmak suretiyle, kesin bir çözüme kavuşturulmuştur. Sorunun üç yıllık süreci bir diplomasi savaşımı içinde geçmiştir. Yüce Atatürk, bu sorunu kan dökmeden en son aşamasına ulaştırıp aramızdan ayrılmış, İnönü ve onun Dışişleri Bakanı Saraçoğlu da, savaş öncesi uluslararası siyasal konjonktürden ustaca yararlanmasını bilerek, mutlu sonucu elde etmişlerdir. Sonuç, diplomatik tarihimiz bakımıdan, kuşkusuz, üstün bir başarıdır. Hatay Sorunu üzerinde Türkiye'de, arşivlere ve öbür belgelere dayanılarak henüz bir araştırma yapılmış değildir. Yayımlanan kitap ve makaleler daha çok gözler önünde geçen olayları yansıtmaktadır. Oysa, Türkiye ile Fransa arasındaki görüşmeler ve yapılan anlaşmaların gerisindeki gerçekler bilinmeden, varılan sonucu değerlendirmek olanaksızdır. Biz bu konferansımızla, özellikle Fransız Dışişleri Bakanlığı Arşivlerine dayanarak, boşluğu bir ölçüde de olsa, doldurmaya çalışacağız.
De l’empire à la république: regards sur la Turquie, CAHIERS du GETC. Nr I 1984-85 kış sayısı. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 1985, Cilt 49, Sayı 194 · Sayfa: 396
Özet
Tam Metin
Çağdaş Türkiye üzerine araştırmalar grubu Paris Üniversitesi ve CNRS (Bilimsel Araştırmalar Milli Merkezi) öğretim üyelerinden oluşuyor. İktisatçı, tarihçi ve sosyologlar her yıl Türkiye üzerine bir seminer yapmaya başladılar, Fransız türkolojisinin bu önemli olayının ilk ürünü de ilk seminerin bildirilerini derleyen bir kitapçık. Bu sayıda; François Georgeon'un "Türk Ocakları" üzerine bir incelemesi, Paul Dumont'un "1919-1923 döneminde Frank masonluk", Ahmet İnsel'in "Devletçilik'in anatomisi ve iktisadi devlet teşebbüsleri" gibi makaleleri görülüyor.
Ana Hatlarıyla General Moseley Raporu: Türkiye'de Amerikan Mandası
Belleten · 1984, Cilt 48, Sayı 189-190 · Sayfa: 95-108 · DOI: 10.37879/belleten.1984.95
Özet
Tam Metin
I. Dünya Savaşı başından 1917 yılına kadar Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa diplomasisine uzak kalmak ilkesini içeren Monroe Doktrinine sığınarak savaş dışı kalmayı başarmıştı. Umulanın aksine savaşın yıllarca sürmesi ise bu süre içinde Avrupa ülkelerinin tüm ağırlıklarını savaşa vermelerine yol açtı. Aynı dönemde Amerika, Avrupa ülkelerinin üretemediklerini üreterek, onları destekliyecek silah endüstrisini geliştirerek ekonomisini alabildiğine güçlendirme olanağı bulmuştu. Ancak, uzayan savaş gitgide alıcılarının alış gücünü de tüketmeye başlayınca bu güçlü ülke, artık çarpışmaların sonunu belirlemek gereğini duydu. Nitekim, Almanlar tarafından üst üste batırılan İngiliz - Fransız yolcu gemilerinde birçok Amerikan vatandaşının da yaşamlarını yitirmelerinin tepkilerine Almanya'nın Meksika ile gizlice anlaşarak Amerikan toprakları üzerinde spekülasyonlara girişmesi de öğrenilince, Amerika, Monroe Doktrininin ihlal edildiğini öne sürerek savaşa girme kararı aldı. Büyük ve yıpranmamış bir güçle İtilaf Devletlerinin yanında yer alınca, savaş bu gurubun başarısı ile sonuçlandı.