68 sonuç bulundu
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yazarlar
Anahtar Kelimeler
Halkevleri (1932-1951), Temsil Şubeleri ve Bir Örnek: Adana Halkevi Temsil Şubesi
Erdem · 2005, Sayı 43 · Sayfa: 15-26
Özet
Halkevleri 1932-1951 yılları arasında etkinliklerini sürdüren kuruluşlardır. Amacı; Mustafa Kemal Atatürk'ün ilke ve devrimleri doğrultusunda, halkın sosyal ve kültürel alanda gelişimine katkıda bulunmaktır. Aynı zamanda, 1929 Ekonomik Bunalımı ve İkinci Dünya Savaşı'ndan etkilenen Yeni Türkiye Cumhuriyeti'm yıpratmaya yönelik risklere karşı, cumhuriyet coşkusuyla bir kültür seferberliği yaratmak ve cumhuriyet bilincini yükseltmek yolunda bulunan bir çözümdür. Kuruluş aşamasında, OsmanlI'nın son döneminde M illiyetçilik ideolojisiyle örgütlenen birçok dernekle birlikte, özellikle Türkocaklan'nın örgütlenme ve çalışma biçiminden etkilenmiştir. Aynı süreçte, iilke dışından birçok benzeri örgütlenmeler de araştırılıp incelenmiştir. Türkocaklan'nın 1931 yılında kapanmasından sonra 1932 yılında kurulan Halkevleri'nde, her vatandaşın tercih edebileceği çeşitli şubeler vardır. Dil Şubesi, Edebiyat Şubesi, Güzel Sanatlar Şubesi, İçtimai Yardım Şubesi, Halk Dersaneleri ve Kurslar Şubesi, Kütüphane ve Neşriyat Şubesi, Köycülük Şubesi,Müze Şubesi ve Temsil Şubesi gibi. H alkevleri Temsil Şubeleri'nde temel amaç; "Milliyetçilik, Halkçılık, D evrimcilik" ilkeleri çerçevesinde, yeni Türkiye'nin oluşum sürecine tiyatro yoluyla katkıda bulunmaktır. Temsil Şubesi üyelerinin çoğunluğu cumhuriyet coşkusuyla dolu tiyatro heveslisi gönüllülerden oluşur. Halkevleri Temsil Şubeleri'nin içinde en etkin olanlardan biri de Adana H alkevi Temsil Şubesi'dir. Genelde Halkevi çalışmaları ve özelde Temsil Şubesi etkinlikleri, her ne kadar topyekün bir bilinçlendirme ve halkın kültürel donanımını zenginleştirme iddiasıyla gerçekleştirilse de, gerek dünya, gerekse Türkiye koşulları nedeniyle bu iddia süreklilik kazanamamış, 1951 yılında da Demokrat Parti tarafından kapatılmıştır. Öte yandan, Kemalist ilkeler ışığında yapılan pek çok araştırma-inceleme ve uygulamalar ciddi bir kültürel-sanatsal birikim de sağlamıştır. Özellikle tiyatro alanında sağlanan bu birikim, altmışlı yıllardan başlayarak Türk Tiyatrosu'nun yükseliş dönemine kayda değer katkılarda bulunm uştur.
Ankara’nın Başkent Olduğu Yıllardaki Eğitim, Sağlık ve Sosyal Durumu Üstüne
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2004, Cilt XX, Sayı 58 · Sayfa: 105-128
Özet
Ankara, Osmanlı Devleti'nde adı sıkça öne çıkmayan bir kentti. Türkiye Cumhuriyeti'nin Hükümet merkezi olunca dikkatleri üzerine çekti. Bu yıllarda Ankara'ya 10 kaza 7 nahiye ve 1075 köy bağlıydı. Toplam nüfusu 312549 idi. Merkez nüfusu 2 nahiye 72 köy dahil 9090T kadın, 12356'sı erkek olmak üzere 21446 idi. İlde toplam 108 ilk, orta ve lise mektebi, 39 medrese vardı. 1924 yılında l'i resmî, 6'sı özel, 7 eczane ve 2 resmî hastahane de bulunmaktaydı. Dispanser yoktu. Kentte toplam 526 çeşme vardı. 345 çeşme merkezde, geri kalanları kaza ve köylerde bulunuyordu. Yine kentte, 56 caminin 35'i merkezde idi. 27 han vardı. Otel yoktu. Başkent olduktan sonra 16 otel yapılmıştır. Vilâyette birer adet imalat-ı harbiye, elektrik, fişek, kibrit ve un fabrikası vardı. 526 su ile çalışan un değirmeninin 437'si faal durumdaydı. 70 mahalleli, tarım ve hayvancılığa dayalı ekonomisi olan kentti. Ulaşım araçları fayton ve eşekti. Aydınlanması gazyağı ile sağlanan lüks lambaydı. İlk mecliste milletvekillerinin oturduğu sıralar mektup sıralarıydı. Bugün modern, çağdaş ve güzel bir kente ulaşılmıştır.
Cumhuriyetin Anlamı, Önemi ve Milletimize Kazandırdıkları
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2003, Cilt XIX, Sayı 56 · Sayfa: 467-469
Özet
Bu yıl, 80. yıldönümü kutladığımız Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuna giden yolun başlangıcında milletimizin "kayıtsız şartsız, bağımsız yeni bir Türk Devleti" kurmak üzere "ya istiklâl ya ölüm" ilkesi ile başlattığı Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşımız yer almaktadır. Bu süreç içinde Erzurum ve Sivas Kongrelerini takiben 23 Nisan 1920'de, millî iradeye dayanan Türkiye Büyük Millet Meclisi açılmış ve bütün dünyaya karşı, yayınladığı beyanname ile "egemenliğin kayıtsız şartsız Türk milletine ait olduğunu" ve "Büyük Millet Meclisi'nin üzerinde hiçbir makam bulunmadığını" ilân etmişti. Gerçi bu meclis ve bu meclisin içinden çıkan "Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti", yapısı ve işleyişi yönünden, aslında ismi konmamış bir cumhuriyet yönetiminden farksızdı. Ama Millî Mücadele'nin ve Kurtuluş Savaşı'nın zaferle bitişini ve Lozan Antlaşması'yla bağımsızlığımızın bütün devletlerce onayını takiben, artık devlet yönetiminin daha açık biçimde isim alması gerekiyordu. İşte 29 Ekim 1923 günü yapılan Anayasa değişikliği ile bu husus da yerine getirildi ve bu yıl 80. yıldönümünü kutladığımız Cumhuriyet ilân edildi.
Türkiye Cumhuriyetinin İlânı
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2003, Cilt XIX, Sayı 56 · Sayfa: 435-456
Özet
1 Nisan 1923'de seçimin yenilenmesine karar veren TBMM'si, Cumhuriyeti resmen ilân etmemesine rağmen görevini büyük bir sorumlulukla yapan tarihî meclis olmuştur. Birinci Büyük Millet Meclisi seçimin yenilenmesine karar vererek dağıldıktan sonra Mustafa Kemal Paşa, yeni meclis toplanıncaya kadar yetiştirilmek üzere bir kısım uzman arkadaşlarını yeni bir Anayasa tasarısı hazırlamakla görevlendirmiş ve zaman zaman toplantılara başkanlık ederek bu yoldaki çalışmaları kendi düşünce ve direktifleri ile aydınlatmıştı. Özellikle konuşmalarında, millî hükümetin mahiyetinin Cumhuriyet olduğu halde onu kesin olarak ifade ve ilân etmemenin devlet idaresinde zaaf olduğunu, ilk fırsatta Cumhuriyeti ilân ederek bu zaafı ortadan kaldırmanın gereğini belirtmişti.
Türkiye Cumhuriyeti’nin Tapu Tescil Andlaşması: Lozan
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2003, Cilt XIX, Sayı 55 · Sayfa: 1-16
Özet
XX.Yüzyılın ilk çeyreğinde kurumlaşmış devlet emperyalizminin temsilcisi olan İngiltere, Fransa ve İtalya Anadolu Türklüğünü parçalamak, bağımsızlığını elinden almak ve uydu devletçikler ile yapay bir siyasî coğrafya oluşturmak için harekete geçmişler ve 16 Mart 1920'de İstanbul'u resmen işgal etmişlerdi. Tarihin ruhunu, atalarının ruhunu ve toprağın ruhunu kendi ruhlarında duyan, bu duyarlılığın yüklediği sorumluluğa sahip çıkan Mustafa Kemal ve arkadaşları, emperyalizme karşı 19 Mayıs 1919'da Samsun'da başlattıkları ve 9 Eylül 1922'de İzmir'de tamamladıkları büyük zaferi kazandılar. Bağımsız bir devletin doğuşunu kabul etmek anlamına gelen bu zafer, İsviçre'nin Lozan şehrinde, çok taraflı imza edilmiş siyasî sınırları ve ekonomik hakları belirleyen bir barış andlaşması ile tamamlanarak tüm dünyaya ilân edilmiştir.
ALİ AKYILDIZ, Osmanlı Dönemi Tahvil ve Hisse Senetleri "Ottoman Securities" Türkçe-İngilizce, İstanbul 2001, 532 sayfa. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 2002, Cilt 66, Sayı 247 · Sayfa: 1007-1010
Özet
Bilimsel çalışmalarıyla yurt içinde ve yurt dışında haklı bir şöhret kazanan Prof.Akyıldız, son yayınladığı bu eseriyle de büyük takdir toplamıştır. Osmanlı İmparatorluğu'nun son devirleri ile Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk devirlerinin mali tarihi üzerinde çalışanlar için bir kaynak eser olan elimizdeki kitap aynı zamanda değerli bir albümdür. Prof.Akyıldız bu bilimsel çalışması ile Osmanlı tarih yazıcılığını siyasi tarih yazıcılığından kurtarıp yeni bir yön vermeyi denemiş ve çok başarılı olmuştur.
ŞERAFETTİN TURAN, İSMET İNÖNÜ Yaşamı, Dönemi ve Kişiliği, Kültür Bakanlığı Yayınları / 2507, Yayımlar Dairesi Başkanlığı Kültür Eserleri Dizisi / 279, Birinci Baskı, Ankara 2000, XIV+591 s. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 2002, Cilt 66, Sayı 246 · Sayfa: 607-612
Özet
Eser, Kültür Bakanı M. İstemihan Talay'ın Sunuş yazısından sonra (s. V-VI) İçindekiler (s. VII-XI) ve yazar Prof. Dr. Şerafettin Turan'ın Sunuş'u (s. XII) ile başlamaktadır. 12 ana Bölüm ile bunların pek çok alt başlıklarından meydana gelen Eser, 14 adet eki içeren Ekler (s. 523-549), Kısaltmalar (s. 551-553), Kaynakça (s. 555-564) ve karma alfabetik Dizin (s. 565-591) ile sona ermektedir.
Atatürk İlkeleri̇ İle İlgi̇li̇ Bi̇bli̇yografya Denemesi̇
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2002, Cilt XVIII, Sayı 53 · Sayfa: 530-625
Özet
Bu makalede "Atatürk İlkeleri" konusunda bir bibliyografya çalışması yapılmıştır. Bu çalışma, seçilmiş bir bibliyografya çalışmasıdır. Çalışmamızda; A- Kitaplar, B- Makaleler şeklinde iki türlü tasnif yapılmıştır. Umarız bu çalışma Türkiye ve Atatürk ile ilgilenenlere yararlı bir kaynak olur. Anahtar Kelimeler Atatürk, Atatürk İlkeleri, Türkiye Cumhuriyeti, Kitaplar, Makaleler.
Türkiye’de Demokrasinin Gelişim Sürecine Genel Bir Bakış
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2002, Cilt XVIII, Sayı 52 · Sayfa: 187-234
Özet
Türkiye'de demokrasiyi kurma çabalarının yaklaşık 200 yıllık bir tarihi gelişim süreci vardır. 1808'de Sened-i İttifak ile başlayıp,1876'da Kanun-i Esasi'nin ilâm ile gelişen süreç Cumhuriyetin bir eseri olarak günümüze kadar devam etmiştir. Bu süreç içinde Cumhuriyetin kuruluş dönemi olan 1923-1938 arasında çok partili sistem denemeleri yapılmış ise de başarılı olunamamıştır. İkinci Dünya Savaşı'nı demokratik ülkelerin kazanacağı belirmeye başlayınca iktidardaki parti, çok partili sistemi kurmak için iç ve dış gelişmelerin uygun olduğunu görerek bu kararı yürürlüğe koymuştur. Nitekim 4 yıl sonra da 14 Mayıs 1950'de yapılan seçimler sonucunda demokratik yöntemlerle Türkiye'de iktidar değişimi gerçekleşmiştir. Zaman zaman zora düşmüş olsa da Demokrasi, günümüz Türk toplumu için kendisinden artık hiçbir şekilde vazgeçilemeyecek modern bir yaşam şekli haline gelmiştir. Bu çalışmada Türkiye'de demokrasi düşüncesi ve uygulamasının tarihsel gelişim süreci incelenecektir.
1923-1952 Arası Türk-Bulgar İlişkileri Ve 1950-1951 Yıllarında Muğla Vilâyetine İskân Edilen Bulgaristan Muhacirleri
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2002, Cilt XVIII, Sayı 52 · Sayfa: 249-263
Özet
Bu çalışmada Türkiye'nin Cumhuriyet döneminde en fazla sorun yaşadığı Türk-Bulgar ilişkileri ele alınmıştır. Burada Türk-Bulgar ilişkileri giriş bölümü dışında iki kısma ayrılmıştır. Giriş kısmında; Bulgaristan'ın Türk hakimiyetine girişinden 1908'de bağımsızlığını kazanmasına ve 1908'den 1923'e kadarki Türk-Bulgar ilişkileri ele alınmıştır. Birinci kısımca; 1923-1944 arası Türk-Bulgar ilişkileri ayrıntılı bir şekilde incelenmiştir. İkinci ve son kısımda ise; 1944-1950 arası Türk-Bulgar ilişkileri ve 1950-1951'de Bulgaristan'dan Türkiye'ye ve burada da Muğla Vilâyeti'ne iskân edilen Bulgar-Türkleri'nin iskân durumları ayrıntılı bir şekilde ortaya konulmuştur.