20 sonuç bulundu
Dergiler
- Belleten 20
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler
- Türk Tarih Kurumu 2
- 1920-1960 1
- 1923-1973 1
- 1934-1937 1
- 1939-1941 1
Cumhuriyetin Denize Çıkan İlk Savaş Gemisi ve Hamidiye'nin Beşiktaş Deniz Müzesindeki Şeref Defteri
Belleten · 1983, Cilt 47, Sayı 188 · Sayfa: 1073-1118 · DOI: 10.37879/belleten.1983.1073
Özet
Hamidiye kruvazörü, Rahmetli Rauf Orbay komutasında olarak Balkan Savaşı'nda (1912-1913) müstesna bir tarih yaratmıştı: Yunan donanmasını kuvvet ayırımına zorlamak amacıyla Ege, Doğu Akdeniz ve Adriyatik Denizi'ne açılan bu gemi, düşman üslerini bombalayıp asker yüklü gemilerini batırmaktan başka şerefli bayrağımızı Akdeniz'de dolaştırarak devlete büyük itibar sağlamış ve silahlı kuvvet birlikleri içinde tek muzaffer Türk birliği olarak yurda dönmüştü. İngiltere'de Brezilya devleti hesabına yapılmakta olan Rio de Janeiro muharebe gemisinin "Sultan Osmanı evvel", adıyla Yunanlılara tercih edilerek, bize satılmasını da Hamidiye kruvazörünün bu itibarlı harekâtı sağlamıştı.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti
Belleten · 1983, Cilt 47, Sayı 188 · Sayfa: 903-928 · DOI: 10.37879/belleten.1983.903
Özet
Geçmişte Türk milleti, çeşitli coğrafi bölgelerde ve tarihlerde devletler, imparatorluklar kurmuştur. Bu devrelerde Türk medeniyetine de eserler bırakmıştır. Ancak ilk defa 29 Ekim 1923'te kurulan devlet "Türkiye Cumhuriyeti" adını almıştır.
ATATÜRK'LE İLGİLİ BİR KİTAP [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 1983, Cilt 47, Sayı 187 · Sayfa: 877-878
Özet
Tam Metin
Yeni Türk Devleti'nin kurucusunun sonsuzluğa geçtiği 1938 yılının 10 Kasımından sonraki yaslı günlerde son satırlarını yazdığını söyleyen ve o günlerde ülkemizde Arjantin diplomatik temsilciliğinin İstanbul'da bir başkonsoloslukta yönetildiği 1930-1935 arasında beş yıl boyunca Türkiye'de görev yapan Sayın Jorge Blanco Villalta'nın ispanyolca olarak 1939 yılı başlarında Buenos Ayres'te, Claridad basımevinin çıkardığı ve Lâtin Amerika ülkelerinde büyük ilgi gören Atatürk adlı yapıtından bizde olduğu kadar, Avrupa'da da kimsenin haberi olduğunu sanmıyorum. İyi bir raslantı ile, kendisi gibi, yazarın babası, İstanbul'da Arjantin Başkonsolosluğunda bulunduğu için, Atatürk'ün davetlerinde, kabullerinde kendisini Çankaya'da yakından görmek, İstanbul'a gelişlerinde kalmaktan hoşlandığı Park Otel'de akşam saatlerinde onu yakın arkadaşlariyle birlikte seyretmek olanağını bulmuş, kişiliğine duyduğu derin hayranlık gün geçtikçe artmış. Bu duygu ile, tanık olduğu olaylar içinde, kendi gözlemlerine de dayanarak, yazar, ölümünden sonra ilk kez Lâtin Amerika'da Atatürk'ün yaşamını, dolayısıyle Cumhuriyet Türkiyesini geniş ölçüde tanıtmaya çalışmış. İşte 1939 yılında ispanyolca olarak basılan Atatürk adlı kitabın 1976 yılında ingilizceye ilk çevirisi, geçen ay içinde (Ekim 1979) Türk Tarih Kurumu yayınları arasında çıktı.
Asker ve Devlet Adamı Atatürk(1881-1938)
Belleten · 1982, Cilt 46, Sayı 181 · Sayfa: 133-144
Özet
Tam Metin
Toplumların yaşamında olağanüstü olaylar vardır: Savaşlar, devrimler gibi… Bu olayların bir bölümü olumlu, bazısı ise olumsuz dönüm noktaları olarak göze çarpar. Örneğin, Türk İstiklal Savaşı'nda (1919-1922) 30 Ağustos Başkomutan Meydan Muharebesi'nde kazanılan zafer, Türkiye Cumhuriyeti'nin temelini oluşturması bakımından, yakın tarihimizde hayati değerde bir olumlu dönüm noktası teşkil eder. Buna karşılık, I inci Dünya Savaşı'nı (1914-1918) kazanan devletler arasında bulunan Fransa için, II nci Dünya Savaşı (1939- 1945) öncesi dönem, olumsuz bir dönüm noktasıdır. Çünkü, o dönemde Fransa'nın iç durumunda meydana gelen yıpratıcı gelişmeler, bu ülkeyi II nci Dünya Savaşı'nda adeta bir çöküntünün eşiğine getirmiştir. Fransa, böyle bir duruma niçin ve nasıl düşmüştü? Bu konferansta, elbette, bu konuyu tartışacak değilim. Bununla beraber, görünüşte askeri nitelikli, fakat temelde çok daha anlamlı ve ibret verici bir örneğe değinmeden de geçemeyeceğim. Bu örnek, çağımızın ünlü devlet adamlarından Winston Churchill'in (1874-1965) tanınmış Fransız yazarı ve Fransa Akademisi üyesi André Maurois'ya (1885- 1967) 1935 yılında bir sohbet sırasında yaptığı bir tavsiyeyi yansıtıyor. Churchill'in tavsiyesi şöyle: "...Bakınız Mösyö Maurois, artık hikaye yazmamalısınız. Biyografi de yazmamalısınız. Bunları asla yazmamalısınız. Yapmak zorunda olduğunuz tek şey, günde bir makale, sadece bir makale yazmaktır. Her gün yazacağınız bu makalelerde aynı konuyu işlemelisiniz. Bu yazılarda, düşünebileceğiniz çeşitli açılardan ele alarak, işleyeceğiniz tek fikir şu olmalıdır: Düne kadar, dünyada en iyi durumda olan Fransız Hava Kuvvetleri, bugün, niçin dördüncü veya beşinci sıraya düşmüş bulunuyor? Şimdiye kadar adı bile geçmeyen Alman Hava Kuvvetleri, nasıl oluyor da bugün dünyada en iyi duruma yükselmek üzeredir? Siz, bu gerçekleri Fransa'da açıklayabildiğiniz ve Fransızlara dinletebildiğiniz takdirde; bir kadının aşklarını veya bir adamın ihtiraslarını dile getirmekten çok daha büyük bir hizmet başarmış olursunuz…
IX. Türk Tarih Kongresi
Belleten · 1981, Cilt 45, Sayı 180 · Sayfa: 587-588
Özet
Tam Metin
Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Türk Tarih Kurumu'nun kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün Doğumunun 100. Yıldönümü dolayısıyla düzenlenen IX. Türk Tarih Kongresi 21-25 Eylül 1981 tarihleri arasında, Devlet Başkanı Orgeneral Sayın Kenan Evren'in koruyucu başkanlığında Ankara'da toplandı. Hazırlık çalışmalarına birbuçuk yıl önce başlanan Kongre'ye sunulacak bildirilerde Atatürk ve Türk Devrimi ile ilgili araştırmalar ile Atatürk'ün gösterdiği yolda, Türklerin ve Türkiye'nin tarihini aydınlatacak araştırmaların yoğunluk kazanması öngörülmekteydi. Eski Anadolu ve Çevresi Uygarlıkları, Orta Asya ve Ortaçağ Türk Tarihi ve Türkiye Tarihi, Osmanlı Tarihi ile Atatürk ve Devrimlerini konu alan Kongre'ye, yurt içinden ve yurt dışından 500 dolayında bilim adamı katılmıştır.
Türkiye'nin Batı İttifakına Yönelişi (1934-1937)
Belleten · 1981, Cilt 45, Sayı 177 · Sayfa: 95-156 · DOI: 10.37879/belleten.1981.95
Özet
Atatürk Türkiyesi, Lozan Antlaşmasından sonra, Avrupa'da henüz tehlikelerin belirmediği 1923-1932 döneminde, bir yandan Sovyetler Birliği ile, 1925 Saldırmazlık Paktı ve 1929'da onun kapsamını genişleten Uzatma Protokolü çerçevesinde, dostluk ve dayanışmasını güçlendirirken, öte yandan başlıca Batı ülkeleriyle ortada kalan sorunlarını çözümlemek, onlarla sağlıklı ilişkiler kurmak yolunu tutmuştu. İngiltere ile Musul anlaşmazlığına son verip Türk - Irak sınırını kesinlikle belirleyen 1926 Antlaşması, İtalya ile 1928 Dostluk ve Tarafsızlık Antlaşması, Fransa ile, Suriye ve Lübnan için, 1928 Sözleşmesi ve 1930 Dostluk ve Tarafsızlık Antlaşması, Yunanistan ile 1930 Dostluk Antlaşması bu dönemin en önemli aşamaları olmuştu. 1932'de Milletler Cemiyetine katılan Türkiye, toplu güvenlik düzeni içinde, "statu quo" yanlısı bir politika izleyecek, Boğazların askerselleştirilmesi, Hatay gibi ulusal sorunlarını barışçı yoldan çözümlemek isteyecekti. 1933 ve 1934 yıllarında, Avrupa'da savaş hazırlıklarının başladığı bir sırada ise, Türkiye kendisini Akdeniz'de İtalya'nın tehdidi karşısında görmüştür. Bu durumda, Atatürk Türkiyesi Sovyetler Birliği ile dayanışmasının yanı sıra, yeni savunma çareleri aramak, caydırıcılık olanaklarını artırmak çabası içine giriyordu. Onun 1934 Şubatında Balkan Paktını gerçekleştirmesi; Habeşistan savaşı üzerine 1935 sonlarında, İtalya'ya karşı Milletler Cemiyeti çerçevesinde, İngiltere ve Fransa'nın önayak olduğu yaptırım önlemlerine katılması ; ayrıca İtalya'nın yaptırımlar nedeniyle saldırıya geçmesi olasılığına karşı, İngiltere ile Akdeniz Anlaşmasını yapması ; Boğazların yeniden askerselleştirilmesi amacıyla 1936 yazında bir Konferans (Montreux) düzenlemesi; bu Konferans sırasında ve sonrasında Sovyetler Birliği ile - sonuç vermeyen - ittifak antlaşması görüşmeleri; 1936'da İspanya iç savaşı çıkınca, bu savaşa karışmama politikasında İngiltere ve Fransa'ya ayak uydurması ; 1936-37 döneminde bir Akdeniz Paktı yapılması amacıyle Fransa'nın girişimlerini olumlu karşılaması ; 1937 Sâd Abad Paktı ile Orta Doğu'da İtalyan'nın emellerine set çekmek isteyişi ve, 2. Dünya Savaşı henüz çıktığı bir sırada, İngiltere ve Fransa ile Üçlü İttifakı imzalaması gibi olgular özellikle İtalya'ya karşı korunma gereksiniminin göstergeleri olmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Oluşması Üzerine
Belleten · 1979, Cilt 43, Sayı 170 · Sayfa: 491-504 · DOI: 10.37879/belleten.1979.491
Özet
Tam Metin
Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı İmparatorluğunun budanıp ufalanması ile meydana gelen ulusal devletlerin sonuncusudur. Aslında bu durumu tarihsel bir sürecin doğal sonucu olarak kabul etmek gerekir. Çünkü Türklerin, birçok ulusları kapsayan imparatorluğun kurucusu ve başlıca dayanağı olan temel öge sıfatıyla, kendi devletlerini yaşatmak çabası içinde direnmeleri, devleti dağıtmak ereğine yöneltilmiş her girişime karşı koymaları kadar doğal bir davranış düşünülemez. Aynı surette, ulusal bilincin, imparatorluğu oluşturan bütün milliyetler arasında en geç Türklerde uyandığı da tarihsel bir gerçektir. Teokratik bir yapıya sahip olan Osmanlı İmparatorluğunda gerçek anlamda bir ulusçuluk aramak hiç kuşkusuz boşuna olur. Böyle bir dokudaki siyasal bir gövdede yaşama egemen olan temel ilkeler, İslamlık ve bir de evrensel egemenlik kavramları altında toplanabilir. Gerçekten de, yüzyıllar boyunca Osmanlı İmparatorluğunda devlet ve kamu hizmetlerini yüklenecek kişiler için dinin dışında hiçbir ayrılık gözetilmemiştir. Yalnız Müslüman olmak koşulu ile herkese, hangi ırk ve milliyete mensup olursa olsun, kişisel yeteneğine göre resmi görev kapıları aynı ölçüde açık tutulmuştur. Hiç kuşkusuz, bu halin en önemli sonucu, kamu hizmetleri için en üstün yeteneği olanların seçilmesi zemininin yaratılmış bulunması olmuştur.
Amerikan Belgelerinde Türk Yazı Devrimi
Belleten · 1979, Cilt 43, Sayı 169 · Sayfa: 107-214 · DOI: 10.37879/belleten.1979.107
Özet
Ellinci yılını andığımız Türk yazı devrimi, zamanında, dış dünyada yankılar yapmıştır. Bu arada Amerika'da da ilgi uyandırmıştır. Türkiye'deki Amerikan Büyükelçiliği bu konuya önemle eğilmiştir. Vaşington'daki Amerikan Diplomatik Arşivlerinde Türk yazı devrimi üzerine epeyce belge bulunmaktadır. Amerikan Diplomatik Arşivleri Müdürü Sayın Milton O. Gustafson aracılığıyla bu belgelerin örneklerini sağladık. Kendisine burada teşekkürü borç biliriz. 12 Ekim 1927 günü güven mektubunu Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal'e sunarak Türkiye'de göreve başlayan Amerikan Büyükelçisi Joseph C. Grew, Arap harflerinden yeni Türk harflerine geçişimizi bir yıl boyunca yakından izlemiştir. 1928 yılı ortalarından 1929 ortalarına kadar Vaşington'a birçok rapor yollamıştır. Türk yazı devriminin nasıl hazırlandığını, nasıl başarıldığını, ne gibi sonuçlar verdiğini hükümetine anlatmıştır. Devrimin ellinci yılında bu belgeleri yayınlamak uygun görüldü.
Elli Yıllık Cumhuriyetin Dış Politikası 1923-1973
Belleten · 1975, Cilt 39, Sayı 154 · Sayfa: 265-308 · DOI: 10.37879/belleten.1975.154-265
Özet
Tam Metin
Türkiye Cumhuriyetinin dış politikası herşeyden önce ülkenin egemenliğinin sarsılmaması ve milli çıkarlarının korunması temeline göre düzenlenmişti. Böyle bir politikanın ışığı altında yürütülmesi öngörülen diplomasi, iyi komşuluk ilişkilerini geliştirmek ve bu amaçla dünya politikasında ağırlığı olan bazı ülkelerle işbirliği yapmaktı. Fakat milletlerarası ilişkilerin dayandığı temellerin, evrensel fizik yahut kimya kanunları gibi aynı sonuçları veren niteliği olmaması, ulusların da dış politikalarında, gerek iç gerek dış etkenler nedeniyle aynı tutum içinde bulunmamalarım gerektirmiştir. Türkiye Cumhuriyetinin dış politikası ancak böyle bir açıdan izlenirse, yarım yüzyıl içindeki gelişmeler gerçek değerleri içinde yargılanabilir. Cumhuriyetin kurucuları, Osmanlı devletinin kendi coğrafyasında nasıl tek başına kaldığını yakından görmüşlerdi. Bulgar ordusunu Çatalca'ya kadar getiren 1912-13 Balkan Savaşları, Türkün Avrupa topraklarında yaşama hakkına son vermek için gösterilen çabaların en tehlikeli bir örneği olmuştu. Öte yandan 1916'da Hicaz'da başlıyarak gittikçe büyüyen ve Birinci Dünya Savaşında İtilaf Devletleriyle işbirliği yapan Arap isyanı, gerek Çukurova gerekse Güneydoğu Anadolu'nun bazı kesimlerinin Türklüğüne de son vermek istemişti. Bu eylemleri iyi değerlendiren Cumhuriyetçi önderler, dış politikalarını planlarken, herşeyden önce karşılarında düşman bir Balkan koalisyonu ve Arap cephesi yaratmak istememişlerdi. Büyük Atatürk'ün 'Yurtta Sulh, Cihanda Sulh' ilkesi uyarınca, ilk önce komşu ülkelerle dostluk ilişkilerinin kurulması olanakları araştırıldı.
Türkiye Cumhuriyeti Donanmasının Ellinci Yılı
Belleten · 1973, Cilt 37, Sayı 148 · Sayfa: 497-526 · DOI: 10.37879/belleten.1973.148-497
Özet
Tam Metin
Heybeliada'daki Mekteb-i Bahriye-i Şahaneye (Padişahın deniz okuluna) 1918 yılında en son bizim sınıf girmişti. Mütarekeden ötürü, ta Cumhuriyet dönemine kadar da başka öğrenci alınamamıştı. O yıl tepedeki Rum Ruhban Okuluna da el konulmuş ve bu binada, "Güverte ve Makina Namzed (Aday) Okulu" açılmıştı. İki yıl bu okulda hazırlık dersleri okunacak, ondan sonra da güverte öğrencileri Güverte Okuluna, makina öğrencileri de Makina Okuluna gideceklerdi. Böylelikle Ada'da Deniz Kuvvetlerine ait dört okul olmuştu. İskelenin yanındaki Güverte Okulu ile Namzet Okullarının müdürü Yarbay Şevket, yukarıdaki Makina Okulu ile bunun yanındaki Mızıka Okulunun müdürü de Kıdemli Yüzbaşı Ferit idi. Bahriye Nazırı Cemal Paşa, yönetim sorumluluğunu "Eti senin, kemiği benim" der gibi bu iki değerli subaya bırakmıştı. Onlar ne isterse yapacaklar, Cemal Paşa da bir dediklerini iki etmeyecekti. O kadar ki, öğrencilere ilişkin öğretim kurulunun verdiği kararların hiç bir temyizi yoktu, "kifayetsizdir" hükmü verilen her öğrenci bavulunu alıyor ve okulla ilişkisini kesiyordu.