68 sonuç bulundu
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yazarlar
Anahtar Kelimeler
Abolishment of The Caliphate And Turkey’s Transformation to Modern State
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2001, Cilt XVII, Sayı 50 · Sayfa: 345-358
Özet
Caliphate had played a very important in both domestic and foreign poli- ties of Ottoman Empire, especially during the reıgn of Abdulhamid II, but It could not always refrain from serving to the interests of the foreign powers. We also see that Caliphate assumed important roles in the struggle for saving the Turkish nation whose land was almost completely invaded at the end of World War I. The fact that religious elements and the Caliphate have been stili dominant in the mind's of Turkish people. It is clear that with the Constitutıon on 20th January 1921. Sovereignty was unconditionally given to the nation and the Sultanate became null and void. The fact that Ankara was adopted as Capital city on 13th October 1923 and declaration of the Republic of Turkey on, 29th October 1923 oficially Sym¬bol ized the realization of a new State İn Turkey, which was then very dİferent from the former regime in every aspect. As a result of voting performed, in 3rd March 1924, in the Turkish Great National Assembly the Calphate was abolished, The abolishment of the Caliphate can be evaluated as the most meaninful sign that Republic of Turkey shall burn the ships and continue in this direction, Abolishment of the Caliphate, was the most important step in the efforts to dominate not religious post but will of the nation in the administratıon of the state. With this step, the most important legal bases of a national, secular, democratic and modern State has been completed.
Saltanat’tan Cumhuriyet’e İmparatorluk’tan Millî Devlet’e
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2001, Cilt XVII, Sayı 49 · Sayfa: 1-22
Özet
Bu konu, Osmanlı İmparatorluğu' ndan mîllî Türk Devleti'ne ve saltanat rejiminden Cumhuriyet idaresine geçişin ifadesidir. Başka bir deyişle, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun ve Osmanlı İmparatorluğu' ndan millî bir devletin çıkış sürecidir. Bu süreç, belki yanlış değil, ama eksik olarak, genelde Millî Mücadele ile sınırlandırılır. Millî Mücadele dönemiyle birlikte, bu konuda kesin sonucun elde edildiği doğrudur. Ancak bu sürecin Millî Mücadele öncesine dayanan bir geçmişi de vardır. XVIII. yüzyıldaki "meşveret" uygulamaları ve 1808 Sened-İ İttifak'ı, sultanların yetkilerini kısıtlamaya ve halka veya temsilcilerine bazı söz hakları vermeye yönelik adımlar olarak değerlendirilebilir. Sened-i İttifak Tanzimatçıları, Tanzimat ve Tanzimatçılar da meşrutiyetçileri etkilemiştir. Bu çizgide Fransız İhtilâli ile başlayan, hakimiyetin millete verilmesi uygulaması, Atatürk kuşağına kadar uzanmıştır.
Atatürkçülükte Sistem ve Strateji
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2000, Cilt XVI, Sayı 47 · Sayfa: 603-613
Özet
Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti'ni kurarken, bir sistem ve stratejiye dayanarak amacını belirlemiştir. Sistem, modem bir Türk Cumhuriyeti kurulmasını amaçlıyordu. Atatürk, bu amacı gerçekleştirmenin zor olduğunu biliyordu. Çünkü, Osmanlı Devleti, çağdaş teknolojik gelişmelere ayak uyduramamıştı. Bu nedenle, Batı toplumlarıyla Türkler arasında büyük bir gelişmişlik farkı ortaya çıkarmıştı. Atatürk, çok zor da olsa, bu farkı ortadan kaldırıp, Türkler'i modem bir toplum haline getirmek gerektiğine inanıyordu. Önce bir bağımsızlık savaşı, sonra da bir devrim yapmak gerekiyordu, Bu modem sisteme bir an önce kavuşabilmek için, bir strateji oluşturdu. Bu stratejinin şartları, Türk Milleti'nin özellikleri dikkate alınarak belirlenmişti. Atatürk'ün oluşturduğu strateji, Atatürkçülük ve Atatürk ilkeleri olarak gerçekleşmiş oldu.
Güney Doğu’daki Terör Sorunu, Tarihî İnceleme, Tedbirler
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2000, Cilt XVI, Sayı 46 · Sayfa: 133-144
Özet
Güney Doğıı'dakİ terör sorununun tarihî bir perspektifini çizmeye ça-lıştığımız makalemizde önce Kürtlerin menşei ve dili üzerinde durduktan sonra OsmanlI'dan günümüze kadar gelen çalışmalar anlatılmıştır. OsmanlInın son dönemlerinde yapılan bir takım ıslahat hareketlerine değindikten sonra Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş aşamasında gerçekleştirilen faaliyetlerine, Türkiye Cumhuriyeti'nin mimarı Mustafa Kemal Atatürk'ün, meseleyi millet bazında alışma değinilmiştir. Gerçekten de, Mustafa Kemal Atatürk, birçok dünya liderinin aksine kendisini değil onları, halkı hâkim kılmış ve "Hâkimiyet-i Mİlliye"yi gerçekleştirmiştir. Makalenin devamında da, ele alınacak tedbirler maddeler hâlinde sıralanmış ve çözüm yollan belirtilmiştir.
75. Yılında Türkiye Cumhuriyeti
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1999, Cilt XV, Sayı 44 · Sayfa: 673-681
Özet
Egemenliğin halkta olduğu bir devlet biçimini açıklayan Cumhuriyet başlıca iki şekilde uygulanır. Bunlardan birincisi ve ilk aşaması devletin üst düzeydeki yöneticilerinin, özellikle devlet başkanının seçimle belli bir süre için iş başına getirilmesidir. Cumhuriyeti bu anlamıyla ele aldığımızda, halk tarafından veya halkın oylarıyla tesbit edilen bir kurul tarafından belli bir süre İçin seçilmiş bir cumhurbaşkanı ilk şarttır. Cumhurbaşkanının atayacağı bir hükümet ise Cumhuriyet yönetiminin ikinci koşuludur. Bir ülkenin Cumhuriyet olabilmesi için bu iki koşulun gerçekleşmesi yeterlidir. Bir Cumhuriyette Cumhurbaşkanı veraset ya da atama yoluyla işbaşına gelemez. Cumhuriyet uygulamalarından İkincisi ise ortaya Demokrasiyi çıkartmaktadır. Demokrasi bir siyasal rejim şeklidir. Devlet yönetimi olan Cumhuriyet ile siyasal rejimi ifade eden demokrasi bir araya geldiklerinde ikisi de halk yönetimini amaçladıklarından birbirlerini tamamlamakta ve ortaya çağdaş "Demokratik Cumhuriyet" çıkmaktadır.
Atatürk’ün Kazandırdığı Değerler Ve Atatürkçülükten Beklentilerimiz
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1999, Cilt XV, Sayı 44 · Sayfa: 745-749
Özet
Atatürk'ün Türk tarihi içiresindeki yeri ve Atatürkçülüğün Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu ve Türk milletinin düşünce ve davranışları üzerindeki etkisi, her geçen gün daha belirgin olarak ortaya çıkmakta, bu katkının ve etkinin büyüklüğü çok zaman olayın içerisinde yaşayanların değerlendirmelerini aşmaktadır. Geçen zaman, Atatürk'ün dünya politik akışı üzerindeki yeri ve değerini de daha belirginleştirmekte, büyüklüğü önce hissedilmeye sonra anlaşılmaya başlanmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti’nde 75 Yılda Neler Yapılmıştır, Neler Yapılmalıdır?
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1999, Cilt XV, Sayı 43 · Sayfa: 361-379
Özet
Cumhuriyetin 75. yılına girerken, zamanımızda Cumhuriyet rejiminin kendi içinde geçirdiği dönüşümler ve gelecekte Türkiye'de Cumhuriyet rejiminin yapısı konusunda öngörülerde bulunmak için, Atatürk önderliğinde kurulan ve daha sonra kuram ve kurumlarıyla yerleştirilmeye çalışılan -ki bu çabanın, günümüzde Cumhuriyetin geldiği aşama dikkate alındığında büyük oranda başarılı olduğunu görüyoruz- yönlerinin tartışma konusu yapılması gerekmektedir.
Türkiye Cumhuriyetinde 75 Yılda Neler Yapılmıştır? Neler Yapılmalıdır?
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1999, Cilt XV, Sayı 43 · Sayfa: 381-400
Özet
Türkiye Cumhuriyeti'ni anlayabilmek için tarihin gördüğü en büyük imparatorluklardan biri olan Osmanlı İmparatorluğu'nun* 1 son iki yüz yılını çok iyi tahlil etmek gerekir. Bu tahlil Cumhuriyet rejiminin önemini ve Türk Milleti'nin son dönemlerde çektiği ızdırabı ortaya koyacaktır.
Atatürk Biyografisine Katkı
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1997, Cilt XIII, Sayı 38 · Sayfa: 539-541
Özet
Herkesin hayatı mükemmel bir tarih parçasıdır. Tarih yapan büyük adamların biyografileri bu açıdan daha bir anlam kazanmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'le ilgili pek çok sayıda biyografi çalışması yapılmış ve yapılmaktadır. Bu eserler hem Atatürk'ü hem de Türkiye Cumhuriyeti'ni daha iyi anlamamıza yardımcı olmaktadır. Bununla birlikte, söz konusu Atatürk Biyografilerinde bir takım tereddütler görülmektedir. Türk Milleti'nin önderi ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Atatürk hakkında, yapılan biyografi çalışmalarına titizlik gösterilmelidir.
Çanakkale'deki Komutan ile Modern Türkiye Cumhuriyeti'ne
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1996, Cilt XII, Sayı 34 · Sayfa: 315-320
Özet
I. Dünya Savaşı'nda Çanakkale'deki zafer, Türk askerinin maneviyatı sayesinde kazanılmıştır, doğrudur. Balkan Savaşlarını da yapan orada da savaşan aynı Türk askeri değil mi? O zaman bu askerler inançsız, imansız mıydılar, yoksa bunlar başka bir milletin askeri miydi? Çanakkale dışındaki Kafkasya hariç diğer cephelere ne demeli? Buradaki gerçek, savaşan askerdeki maneviyatı ve inancı ateşlemek çok önemlidir. Bunu da M. Kemal Çanakkale'de gerçekleştirmiştir. Millî Mücadele'de ateşlemiştir.