137 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
  • Türkler
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Bartholomaeus Georgievic'in Türkler Hakkındaki "De Turcarum Ritu Et Caermoniis" (1544) Adlı Yazısı ve Türkçe Tercümesi

Belleten · 1992, Cilt 56, Sayı 216 · Sayfa: 437-458
Tam Metin
Bartholomaeus Georgievic, daha 16 yaşlarında bir delikanlıyken, Mohaç seferi (29. Ağustos 1526) esnasında Türkler tarafından esir alınmış ve yazılarından anlaşılacağı üzere, 13 yıl Türklerin esareti altında kalmıştır. Georgievic'in 1505-1510 yılları arasında doğduğu ve 1566 yılında öldüğü tahmin edilmektedir. Yazılarında kendisini Macar veya Sırp asıllı olarak tanıtır. Georgievic, 1544'de ilk kitapcığı olan De Turcarum ritu et caeremoniis (De ritu) ve De afflictione tam captivorum quam etiam sub Turcae tributo viventium christianorum'u ve yine aynı sene De ritibus et differentiis Graecorum et Armenorum'u yayımlar.

Bulgarcaya Türkçeden ve Türklerden Geçen Sözcükler

Belleten · 1991, Cilt 55, Sayı 213 · Sayfa: 529-562
Tam Metin
Bulgaristan'daki 500 yıllık Osmanlı egemenliği ve Türk varlığı, Bulgarcaya Türkçeden ve Türklerden çok sayıda kelimenin geçmesine yol açmış, Bulgar dilini zenginleştirmiştir. Aradan 113 yıl geçmesine rağmen Türkçeden ve Türklerden geçen sözcüklerin birçoğu Bulgarcada varlıklarını korumuştur. Bu belirlemeden hareketle bu tür kelimelerin sayısını saptamak amacıyla Bulgar Bilimleri Akademisi'ne bağlı Bulgar Dili Enstitüsü tarafından 1982'de Sofya'da yayınlanan "Bulgar Dilindeki Yabancı Kelimeler Sözlüğü" (Reçnik na Çujdite Dumi v Bılgarskiya Ezik) ve Sofya'da Bilim ve Kültür Yayınlarından "Bularca Sözlük"ün (Bılgarski Tılkoven Reçnik) üçüncü baskısı taranmış, 2557 sözcük saptanmış ve bu derlemede alfabetik olarak yer almıştır. Bu derlememizdeki kelimelerin çoğunluğunu Türkçe sözcükler teşkil etmektedir. Bunlar arasında bir kısım bugünkü Türkçede kullanılmamaktadır. Diğer yandan derlememizde yer alan başta Arapça ve Farsça olmak üzere diğer yabancı dillerdeki sözcüklerin Türkler aracılığıyla Bulgarcaya intikal ettiği anlaşılmaktadır. "Bulgarcaya Türkçeden ve Türklerden geçen sözcükler" başlığını taşıyan bu derlememiz, Bulgaristan'daki Türk varlığı üzerinde yapılacak araştırmalarda yararlanılmak üzere hazırlanmıştır.

GIACOMO E. CARRETTO, I Turchi del Mediterraneo, dall'ultimo impero islamico alla nouva Turchia, Editori Riuniti, Roma, 1989. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1991, Cilt 55, Sayı 213 · Sayfa: 589-592
Giacomo E. Carretto'nun yapıtı son İslam İmparatorluğundan, Yeni Türkiye Cumhuriyetine kadar olan gelişmeleri kısaca ele alan, Türk ulusunun kökeninden başlayıp günümüze dek geçirdiği evreleri özet halinde okuyucuya sunan öğretici ve aydınlatıcı bir yapıt. Giriş ve Sonuç bölümlerinin dışında 6 ana başlık altında toplanmış olup her başlık kendi içinde çeşitli bölümlere ayrılmış. Yazar, Giriş bölümünde önce "Türk" adının İtalyanlarda nasıl duygular uyandırdığını açıklayarak, aslında batı dünyasının Türkleri tam olarak tanımadığını söyler. İ.S. IV. ve V. yüzyıllarda görülen Hun işgalinden sonra başlayan göçlerin Avrupa'ya bugünkü görünümünü verdiğini açıklayarak eski göçebe halklarının Batı dünyasının oluşumunda da önemli rol oynadığından söz ettikten sonra Türklerin dini inanışını ele alır ve aslında Türklerin, önceleri Şaman dinine bağlı olduğunu açıklar. Ardından İslam dinine geçişlerinin öyküsünü anlatır.

OTAM, Ankara Üniversitesi Osmanlı Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, sayı 2, Ankara Ocak 1991, 342 sayfa. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1991, Cilt 55, Sayı 213 · Sayfa: 593-594
Eserde, Ondört makale, iki belge yayını ve iki kitap tanıtımı bulunmaktadır. Dergide makaleler yazar soyadı alfabetiğine uygun şeklinde yer almaktadır. Yine, dergide bazı makaleler yabancı dilde (İngilizce) kaleme alınmıştır. Derginin arkasında ise, dergini içindekiler listesi İngilizce olarak da verilmiştir. Dergideki makaleler, adından da anlaşılabileceği gibi, Osmanlılardaki siyasi olaylar, onların milletler arası münasebetleri, bilimsel faaliyetleri, bu geniş zaman kesitinde sosyal hayattaki gösterdiği değişimler vb. konuları ele alıp, incelemektedir.

Doğumunun 110. Yıl Dönümünde Atatürk Makedonya'da Türklük Coşkusu İle Anıldı

Belleten · 1991, Cilt 55, Sayı 214 · Sayfa: 857-860
Tam Metin
Son yıllarda Avrupa ve Balkan Yarımadası'nda esen yumuşama ve demokrasi rüzgârı, Yugoslavya'daki Türklerin durumunu da olumlu yönde etkiledi. İlk kez örgütlenme hakkı tanınması sayesinde Makedonya'da Türk Demokratik Birliği kuruldu. Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanı Sayın Namık Kemal Zeybek'in Ağustos 1990'da, Makedonya'ya yaptığı verimli faaliyetlere zemin sağladı. Bunların arasında en önemli etkinlik 23-26 Nisan 1991 tarihleri arasında, Atatürk'ün Doğumunun 110. Yıl Dönümü dolayısıyla Üsküp, Kalkandelen, Gostivar (Kozivar) ve Manastır'da gerçekleşti.

Bulgaristan Türklerinin Birinci Milli Kongresi (31 Ekim - 3 Kasım 1929)

Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 209 · Sayfa: 309-330
Tam Metin
Bundan 60 yıl önce, 31 Ekim - 3 Kasım 1929 tarihleri arasında Sofya'da Bulgaristan Türk azınlığının Birinci Milli Kongresi yapıldı. Bu, Bulgaristan Türklerinin milli varlığını, duygularını dile getiren ilk teşebbüs oldu. Böyle bir kongrenin yapılması için çeşitli düşünceler senelerce ortaya atılan konular arasında yer almış, fakat onun gerçekleştirilmesi için gereken imkânlar yaratılmamıştı. 1928-1934 yılları arasında Mehmet Celil yönetimi altında çıkarılan "Rehber" gazetesi Milli Kongre düşüncesini özetle şöyle açıklamaktadır: "Bulgaristan'ın kuruluşundan beri geçen elli yıl içinde Bulgaristan'da yaşayan Türk azınlığı bir genel toplantı yapmamış, kendi sorunlarını birlikte görüşüp konuşmamış ve ortak kararlar almamıştı. Bu, büyük bir eksiklikti. Bulgar Hükümeti böyle bir toplantıyı engellemiyordu; ama Türklerin kendisinden kongre teklifi de gelmemişti. Ara sıra bu düşünceyi ortaya atanlar olmuşsa da onlar da bu işi gerçekleştirememişlerdi. Başkaları böyle toplantılar yapıyorlardı. Bulgaristan Türk gençliği de bazı dernekler kurmuştu ve periyodik aralıklarla toplantılar düzenliyorlardı. Bütün Bulgaristan Türklerini kapsayacak genel bir kongre ihtiyacı günden güne artmıştı".

Balkan Türkleri ve Bulgarlar

Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 209 · Sayfa: 297-308
Tam Metin
İkinci Dünya Savaşı sonunda Rusya'nın Kars ve Boğazlar üzerindeki isteklerini bildirmesi ile birlikte Türkiye'ye dışarıdan yapılan saldırılar giderek yoğunluk kazanmıştır. Bu saldırılar zaman zaman açıkça, çoğu zaman ise terör örgütlerine her türlü destek sağlanarak dolaylı yollardan yapılmış ve yapılmaktadır. Türkiye'nin karşı karşıya bulunduğu bu tehlike yanında Türkiye dışında, özellikle komşu ülkelerde yaşayan Türkler üzerindeki baskı ve zulüm son elli yılın en üzücü olayları olarak tarihe geçecektir. Rusya'da yaşayan Türklerin durumu herkesce bilinmektedir. En iyi durumda bulundukları Romanya ve Yugoslavya'da her türlü hakları sınırlandırılmıştır. Arnavutluk'ta Türklerin varlığı artık kabul edilmemektedir. Yunanistan Türk kelimesinin kullanılmasını yasaklamıştır. Bulgaristan'da Türklere yapılanlar ise insanlık tarihinin bir yüz karasıdır. Bunlar Türkiye'de az-çok bilinen durumlardır. Türkiye'de pek çok kişi tarafından bilinmeyen bir durum vardır ki o da Suriye, Irak ve İran'da yaşayan Türklere yapılan zulüm, baskı ve soykırımın Bulgaristan'da yapılanlara rahmet okutacak boyutlara ulaşmış olmasıdır.

Türkiye'de İlahiyat Biliminin Gelişimi

Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 209 · Sayfa: 347-354
Tam Metin
M.Ö. V. y. yıldan beri türlü yerlerde, bölgelerde köklü devletler kurarak varlığını günümüze dek kesintisiz sürdüren Türk ulusu, sürekli olarak, kendi yapısına uygun bir dinin arayışı içinde olmuştur. Bu amaçla türlü Türk boyları, toplulukları, türlü bölgelerde animizm, şamanizm, budizm, maniheizm, hıristiyanlık, yahudilik vb. gibi dinlere girmişlerdir. Örneğin, adlarını verdikleri Hazar Denizi kıyılarında bir devlet kuran Hazar Türkleri 508 yılında hıristiyanlığı benimsediler. Arapların VII. y. yıl sonlarında Kafkas bölgesine saldırıları sırasında islamiyet de aralarında yayıldı. Başkentleri Belencer olan bu devlet IX.y.yılda yahudiliği resmi din olarak kabul ettiler. Bugün Romanya'da yaşayan Gagavuz Türkleri, ortodoks hıristiyandırlar. Kiliselerinde ibadetlerini türkçe yaparlar. Türkistan bölgesindeki Türk devletleri islamiyeti resmi din olarak X. y.yıl sonlarında kabul etmeye başlamışlardır. İlk müslüman Türk devleti olarak, 840-1212 yılları arasında hüküm sürmüş olan Karahanlıları görüyoruz. İlek Hanlar da denilen bu devleti oluşturan Türk halkı X.y.yıl sonlarında (940'da) toplu olarak müslüman oldular. Bu tarihten sonra kurulan Türk devletlerinin hepsi müslümandırlar.

Arşiv Belgeleri Işığında Zeytun Ermeni Meselesinin Halli

Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 209 · Sayfa: 435-462
Tam Metin
Ermeni konusu XIX ve XX. yüzyıllarda gerek iç gerekse dış politikada Türk komuoyunu meşgul eden meselelerden birisidir. Türklerin Anadolu'ya ayakbasmaları ile başlayan Türk-Ermeni münasebetleri XIX. yüzyıla kadar iyi bir seyir takip ederken, bu yüzyılın ikinci yarısından itibaren Ermeniler tarafından tek taraflı olarak bozulmasını, Osmanlı İmparatorluğu'nu bölme ve paylaşma faaliyetlerinden ayrı düşünmek mümkün değildir. Batılı devletler Osmanlı İmparatorluğu'nu yıkma faaliyetlerini Ermenileri kullanmak suretiyle ülke içine yaymışlar ve gayelerini gerçekleştirme yolunda onları maşa olarak kullanmışlardır. Ermeniler ise olayları gerçekci bir değerlendirmeye tâbi tutmadan kışkırtmalara alet olmuşlar ve yüzyıllarca bütün nimetlerinden istifade ettikleri Türk devletini yıkma yolunda Batılı devletlerin saflarında yer almışlardır.

Bulgarlar Yine "Türk Himayesi" İstiyor

Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 209 · Sayfa: 331-346
Tam Metin
Yahya Kemal Beyatlı'nın naklettiğine göre, 93 Savaşı denilen 1877-78 Türk-Rus savaşında bir Bulgar papazı, işgalci ve istilâcı Ruslara: "Siz bizi Türklerden kurtardınız, ama bizi sizden kim kurtaracak?" diye sormuştu. Başka bir olay: Bulgaristan'ın Tuna Alayı Komutanı Yüzbaşı Vılkov, 1886 yılında Bükreş'teki Bulgar İhtilal Komitesi üyelerini ziyarete gider. Üs olarak kullanılan "Simon" Hoteli'nde birkaç isyancıyla karşılaşır. Yüzbaşının da kendilerine katılmasını isterler. "Nasıl olsa, Ruslar Bulgaristan'ı işgal edecek, bari arada acı olaylar olmasın" derler. Vılkov'un cevabı şu olur: Rusya bizi Türklerden kurtarmıştır, ama kendisi için değil, bizim için. Yurdumuzu savunmak üzere bize silah verdi. General Skobelev, İslimye'deki söylevinde: "Her şeyden önce Bulgar yurtseveri olunuz" demiştir.