340 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
  • TARİH
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Atatürk'ün Günümüz Olaylarına da Işık Tutan Bazı Konuşmaları

Belleten · 1988, Cilt 52, Sayı 204 · Sayfa: 953-974
Tam Metin
Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü, kuruluşundan bu yana kendisine sağlanan pek sınırlı parasal imkanlara rağmen, Atatürk'ün söylev, demeç, tamim, telgraf ve beyannamelerini toplayıp beş cilt halinde yayınlayarak Atatürk'ün biyografisi ve yakın tarihimiz üzerinde çalışacaklar için pek kıymetli bir koleksiyonu ortaya koymuş bulunmaktadır. Ne var ki Atatürk'ün bütün sözleri ve yazıları önceden tam olarak saptanmadan yayına başlandığı için bu beş cilde girmemiş pek çok malzeme de vardır. Gene bir ön saptama yapılmadığı içindir ki aynı gün söylenen bir söylev, verilen bir demeç ya da yazılan bir mektup veya telgraf ayrı ayrı cildlerde yer almış, bu da yayınlanan belgelerin kronolojik düzenini bozmuştur. Bugüne kadar yayınlanan beş ciltten sadece dördüncüsüne bir dizin konulup ötekilerinde dizin bulunmayışı da araştırıcılar için ayrı bir güçlük yaratmaktadır. Bütün bunları ortaya konan eserin değerini ve önemini küçümsediğimizden değil, fakat ilerki basımlarda gözönünde tutulması dileği ile bir öneri olarak söylediğimizi belirterek konumuza gelmek istiyoruz.

Atatürk ve Türkiye'nin Modernleşmesi

Belleten · 1988, Cilt 52, Sayı 204 · Sayfa: 985-992
Tam Metin
1922 Lozan konferansına delegelerimiz eşsiz bir zaferle gittiler. Fakat orada müzakereler açıldığı zaman batılı devletler Türkiye'ye eşitlik hakkı tanımak istemiyorlar, bilhassa Türkiye'nin geri bir memleket olduğu noktası üzerinde duruyorlardı. Kapitülasyonların ipkası için Ryan "Medeni Kanun İslâm mevzuatından alınmadır", Galli ise "Kanun-i esasî, kanunların daima fıkıh ahkâmına uygun olmasını ister. Muhtelit mahkemelerde bile Mecelle ihticâc olunur" diyordu. Başdelegemiz İsmet Paşa, Türk adliyesini övdüğü zaman da Curzon "yazık ki, bütün âlemin bildiği üzere mesele böyle değildir" diye bunu istihza ile karşılıyordu. İşte o zaman Riza Nur ve Münir beyler, Türkiye'nin umumî ve asri bir kanun neşredeceğini Barış konferansına bildirdiler. Aynı tarihte Mustafa Kemal, Türk milletine şu sözlerle hitap ediyordu: "Memleket behemehal asri, medeni, müteceddit olacaktır. Bizim için bu hayat dâvasıdır". Ogündenberi modernleşme, Türkiye için bir hayat davası, mücadelelerimizin ana meselesi olmuştur. Bugünkü meselelerimizin asıl kaynağı şüphesiz modernleşme davasıdır.

Türkiye'de Laikliği Gerektiren Nedenler

Belleten · 1988, Cilt 52, Sayı 204 · Sayfa: 913-938
Tam Metin
Sayın Başkan, Türk Tarih Kurumu'nun Sayın Yöneticileri, Sayın Dinleyicilerim Huzurlarınızda bugün Sayın Başkanımızın buyurdukları gibi çok çetin; fakat çok konuşulmuş, tartışılmış bir konu üzerinde durmaktan sevinç duyuyorum. Özellikle böyle karakışın müstesna bir gününde her türlü güçlüklere katlanarak teşrifinizden ötürü son derece duyguluyum. Ve sizlere en içten şükranlarımı sunarım. Bu konferansın konusunun bugüne değin çeşitli yönlerden işlendiğini biliyorum. Bu konuda yazılmış pek çok yazıların, yapıtların, çalışmaların bulunduğunun da farkındayım. Fakat bugün devrimlerimizin üzerinden elli yıl geçmiş olmasına karşın, hala bu konularda çeşitli anlayış ve yorumların bulunması, beni böyle bir konuşmaya zorlamış bulunmaktadır. Bugüne değin çevremden aldığım izlenimler, okuduğum yazılar, bu konunun her zaman üzerinde durulmayı gerektiren, ciddi ve ulusumuz ve ülkemiz için hayati bir önem taşıdığına beni inandırmıştır. Hayatidir; çünkü Türkiye'nin varlığı ya da yokluğu, uygar bir ulus olması ya da olmaması, bu konunun anlaşılmasına ve uygulanmasına bağlıdır.

Atatürk'ün Geleceği Seziş Gücüne ve İnsandan Anlayışına Üç Örnek

Belleten · 1988, Cilt 52, Sayı 204 · Sayfa: 975-984
Tam Metin
İlk örneği 1918 bırakışması sıralarında çıkmış olan Minber gazetesinden alacağız. Bu gazeteyi Dr. Rasim Ferid (Talay) çıkarıyor ve orada Ali Fethi (Okyar)'ın başkanı bulunduğu "Osmanlı Hürriyetperveran Avam" partisinin görüşleri yayınlanıyordu. Bunların ikisi de Mustafa Kemal'in düşünce arkadaşı idiler ve o da gazeteye, daha önce atlarını Bahriye Nazırı ve IV. Ordu Komutanı Cemal Paşaya satarak elde ettiği paranın bir kısmını yatırmıştı. Minber'in 19 Kasım 1918 günlü nüshasında "Nühüfte bir Sima" başlıklı bir yazıda Mustafa Kemal övüldükten ve gördüğü işler belirtildikten sonra onun, adı söylenilmeyen bir dostuna, Fransızlar'la Almanlar arasındaki Marn vuruşmasından az sonra yazılmış bir mektubunu, içindeki bütün öz adları çıkararak yayınlamıştır.

Gazi'nin (Atatürk'ün) Halkçılık Ülküsü, Halkevleri ve Sonrası

Belleten · 1988, Cilt 52, Sayı 204 · Sayfa: 869-912
Halkçılık çağı: Halkçılık, halk amacında, halka dayalı ve halkça yürütülen bir toplumsal düzen anlamındadır. Temelinde gerçek demokrasi anlamına gelir. Ancak Gazi'nin halkçılığı, bugünkü anamalcı (kapitalist) ülkelerin biçimsel ve törensel demokrasisi değil, gerçek bir halkçılıktır. Halk, halkçılık, demokrasi deyimleri günümüzde ve ülkemizde hemen tüm dünyada çok kullanılan sözcükler olmuştur. Ancak bu sözcükleri herkes kendine göre bir anlamda kullanmaktadır. Halk sözcüğü bizde 1920 den beri -demek ki yeni Türk Devleti'nin kuruluşundan beri- özellikle üzerinde durulan ve çok yinelenen (tekrarlanan), çok söylenen bir deyim olmuştur.

Atatürk'ten Anılar

Belleten · 1988, Cilt 52, Sayı 204 · Sayfa: 939-952
Tam Metin
ATATÜRK ADI, Bunu Atatürk Hayatı ve Eseri adlı kitabımın önsözünde kısaca ele almıştım. Sonra karşılaştığım sorular dolayısıyle işin gerektiği gibi anlaşılmadığını gördüğümden daha açık yazmayı doğru buldum. Bir akşam Atatürk, bu adı almaya karar verdiğini söyledi ve düşüncemi sordu. "Mustafa Kemal adıyle parlak zaferler kazandınız, ün saldınız, çürümüş bir imparatorluktan dipdiri bir cumhuriyet çıkardınız, büyük devrimler yaptınız; bu adı bırakmak doğru olmaz." dedim.

Atatürk'ün Hastalığı

Belleten · 1988, Cilt 52, Sayı 204 · Sayfa: 1195-1454
Cumhurbaşkanı seçildikten sonra, Atatürk'ün sağlığı konusunda ilk haber, Kasım 1923'te çıktı. Cumhuriyet ilan edileli henüz on gün kadar olmuştu. Bir gün Gazi, öğle yemeği sırasında, sofra başında birdenbire bir kriz geçirdi. Eşi Lâtife Hanım'ı tedavi için rastgele orada bulunan Dr. Refik (Saydam) Bey hemen bir morfin iğnesi vurdu. Kriz geçti. İki gün sonra, öğle yemeğinden sonra Cumhurbaşkanı bir kriz daha geçirdi. Bu biraz daha hafifti. Bunun üzerine, kalp mütehassısı Prof. Dr. Neşet Ömer (İrdelp) 13 Kasım 1923 günü İstanbul'dan Ankara'ya çağırıldı. Ertesi günü Çankaya'da Cumhurbaşkanı'nı muayene etti. Rahatsızlığın "çok çalışmadan ve yorgunluktan" ileri geldiğini, asabî bir hal olduğunu söyledi. Dinlenme; alkol, tütün ve kahveyi azaltmayı öğütledi. Gazi, iki ay kadar rejim yaptıktan sonra tamamen iyileşti. Bu konuda önce bir bildiri yayınlanmadı. Gazeteler konuyu kurcaladılar. Sonunda Hükümet, Prof. Dr. Neşet Ömer (İrdelp) imzasını taşıyan sağlık raporunu yayınladı. 2 Şubat 1924 tarihli bu raporda, "Gazi Paşa'nın tamamen ve katiyen afiyette bulundukları" kesinlikle açıklandı. Atatürk aslında beş-on gün kadar iyice dinlenip perhiz yapmış, ondan sonra doktorun öğütlerine pek aldırmamış, yine eski yaşamını ve yoğun çalışmalarını sürdürmüştü.

Türkiye'yi II. Dünya Savaşı'na Sokma Çabaları

Belleten · 1988, Cilt 52, Sayı 204 · Sayfa: 1455-1468
Tam Metin
I. Dünya Savaşı sonunda imzalanan barış antlaşmalarıyla Avrupa'da, Versailler sistemi diye isimlendirebileceğimiz yeni bir düzen kurularak, dünya barışının garanti altına alındığı kabul olunmuştu. Ne var ki bu düşünce çok kısa ömürlü olmuş, her gün bir tarafından çatlak veren bu sistem, 1938 senesine gelindiğinde tamamen iflas etmiş, Anschluss'un gerçekleşmesinden sonra da, artık barışın devam edeceğini düşünmenin dahi hayal olduğu idrak edilmişti. 1938 Avrupası bir bakıma bugünkü gibi muhasım kamplara bölünmüştü. Ancak, bir taraftan bu muhasım kampların çokluğu, diğer taraftan, bitaraf durumdaki devletlerin önem ve ağırlığı bakımlarından genel görünüm bugünkünden hayli farklı idi. O tarihlerde Avrupa, hatta, dünya dış polikasına istikamet veren en kudretli devlet Almanya idi. I. Cihan Harbi'nde İtilaf grubuna dahil olan İtalya bu defa Almanya ile Mihver grubunu oluşturmaktaydı. Her iki devlet de, hayat sahası sloganı altında, yayılma politikası takip ediyorlardı.

Cumhuriyet Eğitimine Geçişte Atatürk'ün Etkisi

Belleten · 1988, Cilt 52, Sayı 204 · Sayfa: 1013-1088
Konumuzu Cumhuriyet eğitimine geçiş dönemi sınırları içinde ele alacağız ve geçiş yıllarını da hesaba katarak Atatürk'ün etkisini belirtmeğe çalışacağız. Bu dönem bilindiği gibi 23 Nisan 1920 de Türkiye Büyük Millet Meclisinin Anakra'da toplanması, 25 Nisan 1920 tarihinde de İcra Vekilleri Heyetinin kurulmasıyla başlar. Cumhuriyetin ilanı olan 29 Ekim 1923 yılına kadar süren bu dönemin eğitime ait durumu ve gelişimi üzerindeki incelemelerimizi açıklarken kurtuluş savaşlarının başlatılmasında ve yeni devletin bu savaşların temel felsefesi üzerine kurulmasında öncülük eden Atatürk'ün Cumhuriyet öncesinden başlayan eğitime etkilerini de belirteceğiz.

Atatürk Hakkında Şiirler (1915-1938) Bunların Tarih ve Edebiyat Bakımından Değerlendirilmesi

Belleten · 1988, Cilt 52, Sayı 204 · Sayfa: 1169-1194
Türk edebiyatının yeni devirleri üzerinde çalışanlar için, henüz ciddi olarak işlenmemiş, ele alınması gerekli konulardan biri de Atatürk hakkında yazılmış olan eserlerdir. Hatıra, Roman, Hikâye ve başkaca nevi'lerdekilerden daha çok şiirlerde ondan bahsedildiği gibi, yine muhtelif nev'ilerde ona ayrılmış eserlerimiz de vardır. Elimizde, Atatürk hakkında yazılanları içine alan başlıca altı bibliyografya bulunmaktadır; 1941 - 74 yılları arasında yayımlanan bu eserlerden ba'zılarında yer-yer, ba'zılarında ayrı bir bölüm halinde onun için yazılmış şiirlerin künyeleri verilmiştir.