7 sonuç bulundu
Yayınlayan Kurumlar
Yazarlar
Anahtar Kelimeler
- ‘ekmek’ 1
- ağız 1
- Alıntı 1
- Ang Şuur dergisi 1
- basın tarihi 1
Tatar ve Başkurt Söz Yapımında Yeni Bir Birleşik Ek: +lıklı / +lěklě
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2024, Sayı 78 · Sayfa: 43-70 · DOI: 10.32925/tday.2024.119
Özet
Tam Metin
Söz yapımının fonetik, morfolojik, söz birleştirme, söz gruplarının birleşik söze evrilmesi, ek yardımı ile birleşik sözlerin oluşumu, tür ve işlev değişikliği, kısaltmalar gibi çok çeşitli yolları vardır. Türk dilinin yapısı gereği bunların en aktif olanı ise şüphesiz morfolojik yoldur.
Ekler, frekanslarına göre üretken, az üretken veya ölü olarak sınıflandırılırlar ve gramerlerimizde ya alfabetik ya da frekansları bakımından sıralanırlar. Frekansları dışında yapı bakımından da eklerin çeşitli tasnifleri vardır. Bunlar, en temelde basit ve birleşik ekler olarak tanımlanırlar. Birleşmelerinin ne zaman gerçekleştiği tam olarak belirlenemeyen birleşik eklerin genel olarak yazı dili tarihinin ilk ve orta dönemlerinde oluştuğu ifade edilir. Ancak bu durum, dilin sürekliliği bağlamında içinde bulunduğumuz zamanın dilin var oluş süreci olarak kabul edilmediğinin de bir göstergesidir. Hâlbuki ek birleşmeleri, bu devamlılık içerisinde yakın dönemde de meydana gelebilir. Bu makale, bir ek birleşmesinin birkaç yönden karşılaştırmalı olarak nasıl tespit edilebileceğine dair yöntem ortaya koymayı hedeflemektedir. Tatar ve Başkurt edebî dillerinde tespit edilen ve insana dair nitelikleri ifade etme işleviyle kullanılan +lIklI (+lIk+lI) ekinin varlığına işaret edilmektedir. +lIk ekinin başka eklerle birleşerek yeni biçimler meydana getirdiğini gösteren örnekler farklı çalışmalarla da ortaya koyulmuştur. Çalışma sırasında tercih edilecek terimde ortaya çıkabilecek belirsizliğin önüne geçmek amacıyla birleşik ek, ek kalıplaşması, ek yığılması terimlerinin kapsamı üzerine düşüncelere yer verilmiştir. Bu düşünceler ışığında +lIklI eki, birleşik bir ek olarak tanımlanmıştır.
MACAR ARŞİV BELGELERİNİN IŞIĞINDA I. DÜNYA SAVAŞI SIRASINDA AVUSTURYA-MACARİSTAN TOPRAKLARINDA BULUNAN TATAR ESİR KAMPLARINDA YAŞAM, TÜRKOLOJİ ÇALIŞMALARI VE IGNÁC KÚNOS (1915-1918)
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2019, Sayı 67 · Sayfa: 231-256
Özet
I. Dünya Savaşı sırasında Avusturya Macaristan İmparatorluğu topraklarında bulunan Kenyérmező ve Éger (Cheb) kamplarına Rus ordusunda görev yapan ve esir düşen Tatar askerler yerleştirildi. Esir kamplarının kurulması, bilim adamlarının antropoloji, dil bilimi, folklor araştırmaları yapmaları için bir fırsattı. Doğulu milletlerin Macarlarla akrabalığının araştırılmasını ve ilişkileri sıklaştırmayı amaç edinen Macar Turan Derneği, Macar Bilimler Akademisi ile iş birliği yaptı. Bu kamplara bazı bilim adamlarını gönderildi. Bu bilim adamlarından Macar Türkolog Ignác Kúnos, 1915-1918 yılları arasında kamplara girerek folklorik malzeme topladı. İzlenimlerini Macar Bilimler Akademisine rapor etti. I. Dünya Savaşı'nda esir kamplarının tanığı durumunda olan Kúnos'un şahsında, savaşın en kanlı döneminde cephe gerisinde Türkoloji çalışmalarının sürdürülmesi, kampların araştırmacılar için bir okul görevini gördüğünü göstermektedir. Ayrıca, Macar Türkolojisinin önemini ortaya koymakta, sadece Türkoloji açısından değil diğer disiplinler açısından da önemli veriler içermektedir.
Batı Kaynaklı Alıntılara Başkurt ve Tatar Lehçelerinden Öneriler
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2017, Sayı 44 · Sayfa: 207-213
Özet
Cumhuriyet dönemi içerisinde dil bahsinde önemli adımlar atılmıştır. Devlet eli ile sadeleşmenin başladığı bu dönemde dildeki Arapça ve Farsça alıntı unsurlara karşı Türkçe kaynaklı karşılıklar belirlenmiştir. Karşılıkların tespitinde çeşitli yollara başvurulmuştur. Bu yollardan biri de lehçelerin söz varlıklarından yararlanmak olmuştur. 20. yüzyılın başlarından itibaren yeni Türk devletinin şekillenmesinde büyük katkı sağlayan Y. Akçura, S. Maksudi, H. Zübeyir, R. Rahmeti gibi isimlerdir. Bu isimlerin ortak yönü ise, İdil-Ural bölgesinden olmalarıdır. Bu nedenle İdil-Ural bölgesi Türk lehçeleri, Arapça ve Farsça alıntılara karşılık belirlemede başvurulan ilk kaynak olmuştur. Günümüzde İdil-Ural Türk lehçeleri ile birlikte diğer lehçelerin de söz varlığından yararlanma imkânı bulunmaktadır. Bu çalışmada kaynak olarak yine İdil-Ural Türk lehçelerinden karşılıklar teklif edilmiştir. Ancak bu karşılıklar Batı kaynaklı alıntılara yöneliktir.
Tatar Halk Geleneklerinde ve Yerel Ağızlarında ‘Ekmek’ Sözünün Kullanımı (The Use of the Word ‘Bread’ in Tatar Folk Tradition and Local Dialects)
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2016, Sayı 41 · Sayfa: 7-11
Özet
'Ekmek', insan için bir gıdadan çok daha fazlasıdır. Özellikle tarım kültürlerininvazgeçilmezi olan 'ekmek', dilde ve halk kültüründe de büyük bir yere sahip olmuştur.Tatar halk kültüründe de çok çeşitli ekmek türleri olduğu görülmektedir. Bu türlerinçeşitliliği fonetik açıdan da Tatar diyalektleri içerisinde zenginlik kazanmıştır. Bununyanı sıra folklorik ürünlerde ve söylemlerde 'ekmek'le ilgili ritüellerin fazlalığı dadikkat çekicidir. Bu ritüeller ve ekmek türlerinin adlandırılmasında kullanılan sözlerinköken bakımından genel olarak Türk dili kaynaklı olduğu görülmektedir. AncakArap dilinden alıntı bilgilerin de anlam değişikliğine uğrayarak kullanıldığı tespitedilmektedir. Özellikle evlenme, doğum, ölüm ve ölüyü anma gibi ailevî âdetlerde'ekmek'le ilgili ifadeler ve pratikler önemli bir yere sahiptir.'Bread', for people, is more than food. 'Bread', indispensable part of agriculturalsocieties, has an important place in language and folk traditions. It is seen that thereare a number of bread types in Tatar folk culture. This variety is also rich in termsof phonetic in the local dialects. The variety of rituals regarding 'bread' in folkloricdiscourse is notable. The words used to name the types of bread and in the rituals aremostly Turkish origins. However, some Arabic origin words with changes in meaningare also used. In particular, expressions regarding 'bread' and the practices in the familial traditions concerning marriage, death/funeral have an important place.
Tatar Kitap Tarihi Hakkında
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2015, Sayı 39 · Sayfa: 119-134
Özet
Uygarlık tarihinde büyük önem taşıyan kitap yayımı, yer aldığı milletin tarihi, medeniyeti, kültürü hakkında bilgi verir. Kitabın basımı, dağıtımı ve tirajı fiziksel bir faaliyetten çok daha fazlasını ifade etmektedir. Kitap tarihi de tam bu noktada önemli bir araştırma alanı olarak karşımıza çıkar. Türk dünyasında köklü kitap yayım geleneğine sahip olan Tatarların kitap tarihi de birçok yönden diğer milletlerin kitap yolcuğundan ayrı tutulmalıdır. Tatar kitaplarının üzerinde durulması gereken iki husus; çok dillilik ve zengin içeriktir. Yayıncılık ve matbuat faaliyetlerinin böylesine önemsendiği bir milletin köklü kitap tarihi de üniversitelerde araştırılması, üzerinde çalışılması ve bilim insanlarının yetiştirilmesi gereken bir araştırma alanı olmayı hak etmektedir. 1804 yılında Kazan'da kurulan matbaanın faaliyetler ile başlayan basma kitap geleneğinin Osmanlı kitap basma geleneğinden sonraki en güçlü kültür sahası olduğu unutulmamalıdır. Bu bağlamda basma kitaplar konusunda öncü olan Gabdělgaziz Bulaşov, Hemze Mamışev, Gali Rehmetullin, Korbangali İshakov, Yosıf Apanayev gibi isimler ve onların zor şartlara rağmen sürdürdükleri kültürel faaliyetler dahi araştırmayı hak etmektedir. Tatar kültürünün ilgi çekici alanı olan Tatar yayımcılık ve kitap tarihi üzerine odaklanan bu çalışma Sovyet öncesi ve sonrasında değişen yayın dengeleri, kitap tarihinin önemli noktaları, kitap basım ve satış rakamları hakkında bilgi vermektedir.
TATARCA ÖN ÜNLÜLÜ SÖZCÜKLERDE ÜNLÜLER ARASI -g- SESİ ÜZERİNE
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2010, Cilt 58, Sayı 2 · Sayfa: 131-136
Özet
Bu yazıda, Tatarsko-russkiy slovar' (1966) ve Ganiyev'in Tatarca Türkçe Sözlük'ü (1997) taranarak *-g- sesinin Tatarcada, ünlüler arası durumdaki farklı görünümleri belirlenmeye ve bu farklılıkların ünlü niteliğiyle ilgili olup olmadığı ortaya konulmaya çalışılmıştır
FATİH EMİRHAN (1886-1926)
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2008, Sayı 25 · Sayfa: 25-32
Özet
Fatih Emirhan (1886-1926), XIX. yüzyıl sonu ve XX. yüzyıl başlarında gerçekleşen Tatar rönesansının parlayan tan yıldızıdır. O, Tatarların kendilerine bayrak yaptığı ünlü şairi Gabdulla Tukay'ın hem fikir babası hem yakın arkadaşıdır. Daha genç yaştayken felç geçiren ve ömür boyu tekerlekli sandalyeye mahkûm kalan bu bahtsız insan, ömrünün son gününe kadar edebiyatı araç yaparak ulusunu aydınlatmaya çalışmıştır.