10 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Trabzon
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Trabzon’da Günümüze Ulaşmayan Saraçzade / Hacı Pir Medresesi ve Mimarisi

Erdem · 2022, Sayı 83 · Sayfa: 185-212 · DOI: 10.32704/erdem.2022.83.185
Trabzon’da, Ortahisar Mahallesinde bulunan ve Saraçzade / Hacı Pir Efendi Medresesi olarak bilinen medrese günümüze gelmemiştir. Yapıdan günümüze, Ortasaray, Ortahisar ya da Saraçzade Mescidi olarak bilinen kısmı ve avlu kapısı ulaşmıştır. 18.yüzyılda mevcut olduğu anlaşılan yapı 19.yüzyılın ortalarında yaşanan yangında harap olmuştur. Bu tarihten sonra, yapıya adını veren ve aynı zamanda medresenin müderrisi olan Hacı Pir Efendinin girişimleriyle yeni baştan inşa edilmiştir. Büyük oranda padişahın katkılarıyla; mescid ve kütüphane ile birlikte inşa edildiği anlaşılan medresenin planı ve mimarisi hakkında bilgiler çok sınırlıdır. Medresenin mescidi için valide sultanın da katkı sağladığı arşiv belgelerinde geçmektedir. Günümüze gelmeyen medresenin projesi, Osmanlı Arşivinde mevcuttur. Projede medresenin kat planları ve cephe görünümüne yer verilmiştir. Yapının dikdörtgen plan şemasında, revaklı, açık avlulu, iki katlı bir medrese olduğu anlaşılmaktadır. Mekanlar her iki katta avlu etrafında, üç yönde dolanan revak dizisinin arkasına gelecek şekilde, “U” düzeninde yerleştirilmiştir. Medresenin günümüze ulaşan mescidi, avlunun köşesinde yer almaktadır. Medreseye giriş, alt katta, güney duvarı ortasındaki kapı açıklığından sağlanmaktadır. Medresenin alt katındaki mekanlar güney, doğu ve kuzey yönde yerleştirilmiştir. Kuzey yöndeki mekanların ise avluya ve dışarıya açık dükkan şeklinde düzenlendiği görülmektedir. Planda mekanlar tek tek tanımlanmıştır. Aynı zamanda medreseye gelir getirmesi amacıyla inşa edildiği anlaşılan dükkanlar alt katta yer almaktadır. Medresenin projede tanımlandığı haliyle inşa edilip edilmediğini tespit etmek zordur. Medresenin ilave ve onarımlarla günümüze gelebilen mescidi, dikdörtgen planlı ve kiremit kaplı çatı ile örtülüdür. Mescidin, aynı zamanda medresenin batı duvarı, üzerinde niş ve açıklıklar bulunan Bizans yapısına ait olması muhtemel bir duvardır. Mescidin doğu yönünde, medresenin kapısından, yani güney yönden girişi bulunan, kapalı bir son cemaat yeri düzenlemesi vardır. Son cemaat yerinin doğu duvarı, bu yöndeki medrese mekanına ait olmalıdır. İnşa kitabesi de bu duvar üzerinde bulunmaktadır. İç mekanda kuzey yönde, ortada ahşap bir dikmeyle taşınan ahşap kadınlar mahfili vardır. Mescidin harim mekanı, barok karakterde süslemelere sahip mihrap dışında sadedir. Bu makalede, Osmanlı Arşivi’nden elde edilen belgeler ışığında, yapının yangın sonrası inşa süreci ve mimarisi değerlendirilecektir. Geç dönem Osmanlı medreselerinin bir örneği olduğu anlaşılan medresenin planı ilk defa bu çalışmada tanıtılacak ve ayrıntılı bir şekilde incelenecektir.

TRABZON TAVANLI CAMİ HAZİRESİ 19. YÜZYIL KADIN MEZAR TAŞLARI

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2018, Sayı 46 · Sayfa: 91-122
Millî kültürümüzün önemli bir parçasını teşkil eden mezar taşları ve mezarlıklarımız geçmiş ile kurulan bağın nesiller boyu devam eden tanıklarıdır. İnsanın ölümünden sonra onun hatırasını devam ettirmek için dikilen mezar taşları ve mezar yapıları, İslamiyet öncesi Türklerin sahip olduğu, atalar kültünden gelmektedir. İnsanoğlu geçmişten günümüze kendi kültürel birikimi doğrultusunda ölümü her zaman farklı şekillerde yorumlamıştır. Ölen insanlar için mezar yapısı üzerine taş dikmek binlerce yıldır devam eden bir geleneğin ürünüdür. Mezarların topluca bulunduğu açık alanlar şeklinde nitelendirilen mezarlıkların yanı sıra cami veya türbe avlusunda parmaklık ya da duvarlarla çevrili hazirelerde yer alan mezar taşları, ölünün gömüldüğü yerin bilinmesi ve kimliğini göstermek amacıyla dikilmiştir. Mezar taşları yapıldıkları dönemin, çevrenin, inançların, geleneklerin, sanat anlayışının ortak ürünüdür ve tarihî birer belge olarak döneminin sanat anlayışını yansıtır; unvanlar, isimler, meslek grupları, sülale isimleri, ölüm nedenleri gibi çeşitli konular hakkında somut bilgiler vermesi bakımından sosyo-kültürel açıdan da çok yönlü değerlere sahiptir. Osmanlı mezar taşları genel olarak Osmanlı Türkçesiyle yazılmıştır. Ancak erken tarihli mezar taşlarında Arapçanın da kullanıldığı görülmektedir. Çalışmada, sonuç olarak, Trabzon Tavanlı Cami Haziresinde yer alan 19. yüzyıla tarihlenen on dört adet kadın mezar taşı; malzeme, form, teknik, işleniş niteliği, bezeme özellikleri ile kitabe bilgileri bakımından tanıtılmış ve farklı bölgelerdeki Osmanlı mezar taşları karşılaştırılarak bu taşların Türk sanatı içindeki yeri belirlenmeye çalışılmıştır

Trapezus Sikke Darpları

Belleten · 2008, Cilt 72, Sayı 265 · Sayfa: 707-746
Trapezus'un =Trabzon Coğrafi Konumu: Bir Pontos kenti olup, sınırları güney-doğuda Susurmena Sürmene ; doğuda Rhizaion'a Rize kadar uzanırdı(1) Yörenin doğusunda Kolkhis, güneyinde ise, Armenia Minor yer almaktadır. Trapezus topografyası oldukça dağlık olduğundan Plinius(2) burasının mante vasto clausum = geniş dağ kütlesi tarafından hapseldiğini söylemekteydi. Buna karşın gemilerin demir atmaları için uygun limanlara sahip olan Trapezus sahilleri(3) balıkçılık açısından bereketliydi(4). Yörenin dağları ise, maden bakımından oldukça zengindi. Özellikle bakır madeni açısından zengin olan bu dağlar tarihin her döneminde yoğun olarak kullanılmıştı. Bu durum söz konusu dağların civarlarında yoğunlaşan antik yol güzergahları tarafından desteklenmektedir. Trapezus territorium'unu adeta bir örümcek ağı gibi saran, yörenin iç kesimindeki yol ağı her bir vadi boyunca Karadeniz istikametine doğru ilerlemekteydi. Buradan da limanlar vasıtasıyla öngörülen istikametlere taşınmaktaydı.

Trabzon Bedesteni: Türk Bedesten Mimarisindeki Yeri ve Sorunlarına İlişkin Bir Değerlendirme

Belleten · 2007, Cilt 71, Sayı 262 · Sayfa: 923-938
Tam Metin
Eyice, Trabzon bedesteninin mimari özellikleri ve çözüm bekleyen problemleri bakımından bütün bedestenler arasında tek örnek olduğunu söyler(1). Duvarlarının ikinci bir kata imkan verecek kadar yüksek tutulmuş olması ve eşine başka yerde rastlanmayan bir üst örtüyle biçimlenmesi, yapıyı benzerlerinden ayıran en önemli özellikler olarak nitelendirilmiştir.

Trabzon Rum Devleti'nin Kuruluşu Hakkındaki Tartışmalar

Erdem · 2004, Sayı 41 · Sayfa: 139-146
Doğu Karadeniz bölgesindeki ilk yerleşim merkezlerinden birisi olan Trabzon, M.Ö.VII. yüzyıldan itibaren bir Grek ticaret kolonisi haline gelmiş, zamanla Pers ve Roma hakimiyeti dönemini yaşadıktan sonra XI. yüzyılın sonlarına kadar Bizans'ın elinde kalmıştır. 1075 yılında, şehri ele geçirmiş bulunan Türkleri buradan çıkaran Theodore Gabras, Sinop'a kadar uzanan bölgede kendi hakimiyetini tesis etme yoluna giderken yöredeki Türk beyliklerinden de yardım görecektir. XII. yüzyılın ortalarına doğru tekrar Bizans'ın eline geçen Trabzon, Haçlılar İstanbul'a girdiği sırada Gürcistan'a kaçan Komnenoslar tarafından zaptedilerek XIII. yüzyılın ilk çeyreğinde yeni bir devletin merkezi haline getirilecektir. Daha sonra Türkler, Bizanshlar ve Gürcüler arasında vuku bulan Karadeniz bölgesine hakim olma mücadelesinde önemli bir yer işgal edecek olan bu siyasi teşekkül, yani Trabzon Rum devleti çok yönlü bir dış politika izlemek suretiyle XV. yüzyılın ortalarına kadar varlığını sürdürmeyi başaracaktır.

Trabzon ve Yöresinde Serenderler

Erdem · 2004, Sayı 41 · Sayfa: 99-118
Son zamanlarda bir kültür terimi olarak yaygınlaşan serender, büyük ihtimalle Orta Asya'dan getirilen bir mimarlık biçimdir. Daha çok Orta ve Doğu Karadeniz bölgesinde görülmektedir. Kelime, Türkçe seren direği kelimelerinin birleşmesiyle oluşmuştur. Hemen hemen bütün terimleri Türkçedir.

İngiliz Konsolosu Longworth'a Göre Trabzon Vilayeti (1892-1898)

Belleten · 2003, Cilt 67, Sayı 250 · Sayfa: 881-910
Tam Metin
Tarihimizde 93 harbi olarak geçen 1877-78 Osmanlı-Rus Harbi Türkiye'nin bir ölçüde kaderini belirlemiş olması bakımından önemli bir savaştır. Savaş sonunda Rusya, Osmanlı Devletinin imzalamak zorunda kaldığı Ayastefanos Antlaşması (3 Mart 1878) ile hem Balkanlarda, hem de Kafkasya'da mutlak bir üstünlük ele geçirmiştir. Ancak Osmanlı Devletinin istemeden de olsa imzalamak zorunda kaldığı bu antlaşma Avrupalı büyük devletlerin, özellikle de İngiltere'nin ve Avusturya'nın menfaatlerine ters düşmekteydi. Onlara göre bu antlaşmanın kabulü kendi milli menfaatlerine ters düşeceği gibi, uzun vadede Avrupa barışı için de tehdit arz etmekteydi. Nitekim Rusya, Almanya, ve Fransa'nın da desteğini alan İngiltere ve Avusturya'nın kararlı tavırları sonucunda Berlin'de milletlerarası bir konferansın toplanmasına razı olmuş ve 13 Haziran 1878'de Berlin Kongresi toplanarak, 13 Temmuz'da antlaşma imzalanmıştır.

Trabzon Ağızları Üzerine Değerli Bir Araştırma ve Düşündürdükleri

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2002, Cilt 50, Sayı 2 · Sayfa: 66-104
Bu makale Norveçli Türkolog B. Brendemoen'un The Turkish Dialects of Trabzon adlı iki ciltlik eserinin önce ana çizgileri ile bir özetini veren, sonra da yazarın analiz cildinde yaptığı temel yanılgıları düzeltmek üzere tarihi kaynaklara, arşiv belgelerine ve bu konuda yapılan yazarın görmediği araştırmalara dayanarak Trabzon ve yöresi ağızlarının, yazarın savunduğu biçimde bir A Rum alt tabakası ile bir B Türkçe üst tabakanın iç içe karışıp kaynaşması ile değil, bir A Kuman-Kıpçak Türkçesi alt tabakası ile Eski Anadolu Türkçesine dayanan bir B üst tabakanın karışıp kaynaşması ve tarihi gelişmesi ile oluştuğunu ortaya koyan bir araştırma inceleme yazısıdır.

Trabzon'da Kullanılan Lakaplar Üzerine Bir Derleme/Değerlendirme

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 1999, Cilt 47 · Sayfa: 26-40
Kişi adları filoloji, dil bilimi, kültür tarihi ve halk bilimi çalışmaları açısından önem taşır. Dil bilimi açısından kişi adları, dilin öz varlığında önemli bir yer tutar. Aynı zamanda dil/düşünce ilişkisinin çözümlenmesinde, kavramların dile getiriliş biçimlerinin anlaşılmasında, buna bağlı olarak söz konusu dili konuşan ulusun dünya görüşü/yaşama biçimi ilişkisinin belirlenmesinde de yol gösterici olur. Bu çerçevede kişi adlarının bir türü olarak lakaplar da öz adlar gibi üzerinde dikkatle durulmaya değerdir.

Kurtuluş Savaşı'nda Trabzon'a Yönelik Ermeni-Rum Tehdidi

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1990, Cilt VI, Sayı 17 · Sayfa: 421-434
Birinci Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı Devleti'nin yenilgiyi kabul etmek zorunda kalması ve Mondros Ateşkes Antlaşması'nı imzalaması, bütün Türkiye'yi olduğu gibi Trabzon vilâyetini de endişeye sevk etmişti. Zira şimdiki Doğu Karadeniz Bölgesinin tek vilâyeti olan Trabzon üzerinde yoğun bir Ermeni-Rum tehdidi vardı. Birinci Dünya Savaşı'nda açıkça kendisini gösteren bu tehdit, mütareke döneminin buhranlı ortamında emperyalist politikaların emellerini gerçekleştirme vasıtası haline getirildi. Trabzon'un jeopolitik konumu dolayısıyla, öteden beri güdülen amaçların gerçekleştirilmesi zamanının geldiği kanaati yaygındı. Trabzon'un düşman tehdidi altında kalmasının yanında, vilâyetin bazı hususiyetleri, burayı Kurtuluş Savaşı boyunca ön plâna çıkardı. Bu olağanüstü görünümün sebepleri şunlardı : Bölge tarıma az elverişli, orta verimlilikte topraklara sahip olup hayvancılık ilkel durumdaydı. Bundan dolayı şehrin güçlü ve köklü Müslüman-Türk eşrafı, iç ve dış ticarete yönelmişti. Ticaret ortamından dolayı eşraf kesimi politik gelişmeleri yakından takip ediyor, çocuklarını okutuyor, basın-yayın çalışmalarına katılıyordu