2 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
  • Troas
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Epigrafik ve Arkeolojik Veriler Işığında Alexandria Troas’taki Kültler ve İkonografileri

Höyük · 2024, Sayı 14 · Sayfa: 91-108 · DOI: 10.37879/hoyuk.2024.2.091
Tam Metin
Kuzeybatı Anadolu’nun en büyük yerleşimlerinden biri olan Alexandria Troas antik kentinin, kuruluşundan itibaren yazılı kaynaklar ve arkeolojik buluntuların verdiği bilgiler ışığında çeşitli inanışlara ve kültlere ev sahipliği yaptığı görülmektedir. Antik kentteki en eski kültlerin başında Apollon Smintheus kültü gelmektedir. Günümüzde yaklaşık olarak Çanakkale ili sınırlarını kapsayan Troas Bölgesi’nin en eski ve saygı gören kültlerinden olan Apollon kültü, Smintheus sıfatıyla Homeros’un İlyada Destanı’ndaki dizelerinde ilk kez karşımıza çıkmaktadır. Apollon Smintheus kültü, antik kentte kuruluş evresinden itibaren tanınsa da asıl güçlü ilişki Roma İmparatorluk Dönemi’nden itibaren, Gülpınar’daki Apollon Smintheus Tapınağı’nın Alexandria Troas’ın ana kült merkezi olmasıyla, MS 3. yüzyıla kadar sürmüştür. Apollon’un yanı sıra antik kentte varlığı bilinen Dionysos ve Aphrodite kültleri de yazıtlar yardımıyla tanınmaktadır. Roma Dönemi’yle birlikte sikkeler üzerindeki betimlerden tanıdığımız Tykhe de kent tanrıçası olarak antik kentte saygı gören kültlerden biri olmalıdır. Karia Bölgesi’nde Lagina’da bulunmuş olan MÖ 81 yılına tarihli Grekçe bir yazıt yoluyla kurabildiğimiz Hekate ile Alexandria Troas arasındaki dinî bağın erken Geç Helenistik Dönem’e kadar gittiği, son yıllarda Forum’da yürütülen kazılar sırasında bulunmuş olan farklı boyutlardaki üç gövdeli Hekate heykelleri ise kültün Roma Dönemi’ndeki varlığı ve kültün bu kentte daha eskiye dayandığının somut kanıtı niteliğindedir. Alexandria Troas’ın İmparator Augustus ile birlikte bir koloni yerleşimi haline gelmesinden sonra kente kazandırılan kültlerden biri de İmparatorluk kültüdür.

Troas'ta Aşağı Kara Menderes Ovası Çevresindeki Şehirler

Belleten · 1978, Cilt 42, Sayı 165 · Sayfa: 1-52 · DOI: 10.37879/belleten.1978.1
Tam Metin
Çanakkale yarımadası eski çağların Troas'ını kapsar. Bu yarımadaya Osmanlı çağındaki adı ile Biga yarımadası da denir; Biga o çağda sancak merkezi idi. Bu, kuzeyde Gönen çayı - eski çağlarda adı Aisopos - ağızından güneyde Edremit körfezi içine çekilecek bir çizginin batısında kalan yarımadadır. Güneyden kuzeye, doğudan batıya doğru alçalan bir dağ kitlesi ve eteklerindeki kıyı ovaları ile vadilerden oluşur. Dağın eski çağlarda adı İda dağı idi. Bugün hem dağ kitlesine, hem de dağın en yüksek doruğuna Kazdağı deniyor: Yüksekliği 1700 m.dir. Vadilerle parçalanmış şeklinden dolayı bu yarımadayı M. Ö. 1 inci yüzyılda coğrafyacı Strabon (XIII, 1,5) kırkayağa benzetmiştir. Gerçekten bu benzetiş dağın genel şeklini çok güzel yansıtıyor. Yarımadanın batı kesiminde Kara Menderes - eski çağlarda adı Skamandros - Kazdağı'ndan çıktıktan sonra önce batı yönünde, sonra kuzeye doğru akıp Çanakkale boğazı ağızında denize dökülür. Orta Menderes ve aşağı Menderes vadileri Troas'ın iki büyük ovasıdır. Kuzeyde Marmara kıyılarında Sinekçi ve Gönen ovaları vardır. Güneyde Kazdağı Edremit körfezi boyunca dik bir duvar gibi yükselir ve eteklerinde Küçükkuyu'dan Edremit'e kadar bir riviera meydana getirir. Küçükkuyu'dan Bababurnu'na ve oradan Marmara'ya kadar kıyı, yer yer vadi ve derelerle kesilmiş, girintisi çıkıntısı az, yüksek kıyılar halindedir.