10 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Turkish culture
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Çingiz-Nâmeler Üzerine Bir İnceleme: Çingiz Han’ın Soyu ve Mogol Tarihinin İlk Devirleri

Belleten · 2018, Cilt 82, Sayı 294 · Sayfa: 407-481 · DOI: 10.37879/belleten.2018.407
Tam Metin
Günümüz itibarıyla tarihçilerin pek çoğunun Çingiz Han'a tek bir pencereden bakmaları, beraberinde birtakım sıkıntıları da getiriyor. Kimisi onu Asya'nın tek kurtarıcısı, yıllar sonra Doğunun Batıya karşı üstünlüğü olarak görürken; kimi de bütün dünyada kan döken bir vahşi şeklinde tanıtıyor. Dolayısıyla bu konularda bugüne kadar binlerce araştırma yapılmakla beraber, biz burada bazı Çingiz-nâmelerin ışığında, Çingiz'in ortaya çıkışıyla, nasıl bir devlet kurduğunu işlemeye çalışacağız. Destansı bir biçimde yazıya geçirilen Çingiz-nâmeleri temel alarak, Çingiz Kagan'ın çocukluk, gençlik ve han olmasına dair bir takım tarihi hadise ve motifleri Türkçe belgelerle de karşılaştırarak, aradaki benzerlikleri ortaya koymaya gayret edeceğiz.

Türk Kültüründe Pedagoji Eğitimi Açısından Ahlâk-ı Alâî: Çocuk Terbiyesinin Adabı

Belleten · 2014, Cilt 78, Sayı 283 · Sayfa: 931-954 · DOI: 10.37879/belleten.2014.931
Tam Metin
Ahlâk-ı Alâî, 1510'da Isparta'da doğan Kınalı-zâde Ali Çelebi'nin en önemli eseridir. El yazması olan eser 1832'de Mısır'daki Bulak matbaasında basıldı. Bu çalışma için istifade ettiğimiz eserin tıpkıbasımı ise TTK tarafından gerçekleştirildi. Felsefî esaslar açısından ilk Türkçe ahlâk kitabı olan eser, bu alanda Osmanlı eserlerinin en eskisi ve en önemlisidir. İlm-i ahlâk, ilm-i tedbîrü'l-menzil ve siyaset-i medîne olmak üzere üç kitaptan oluşan bu eserde, pedagojik eğitim açısından çalışma konusu olarak seçilen çocuk terbiyesi ikinci kitap olarak da zikredilen "ilm-i tedbîrü'l-menzil" adlı kısımda yer almaktadır. Bilindiği üzere 19. yüzyılda çocuk pedagojisi üzerinde gerçekleşen değişimler birçok sorunu da beraberinde getirdi. Günümüzde bile önemini koruyan çocuk terbiyesi bu açıdan Ahlâk-ı Alâî'de oldukça ibret verici boyutuyla ele alınmaktadır. Çocuğun doğumu ve yetiştirilmesine ilişkin dikkat çekici açıklamaları ifade eden bu kaynak günümüz pedagoglarına da bilgi verir niteliktedir. Bu yönde Kınalı-zâde'nin ahlâk ilmine getirdiği bir yenilik açısından çocuk terbiyesindeki adabın ele alınması oldukça önemlidir.

Türk Konut Mimarisinde Tarihsel Süreklilikler: Orta Asya ve Anadolu

Belleten · 2012, Cilt 76, Sayı 276 · Sayfa: 503-526
Türklerin yurt edindiği önemli bölgelerden biri olan Anadolu'da bulunan tarihsel konut mimarisi örnekleri Anadolu'nun antik dönemlerine değin uzanan yapı tekniklerinin Orta Asya Türk kültüründe var olan bazı mekânsal kurgular ve yapı elemanları ile sentezlenerek günümüze ulaştığını göstermektedir. Tarihsel veriler ışığında Anadolu'da XI. ve XII. yüzyıllarda artan Türk nüfusu ile Anadolu'daki diğer topluluklar arasında kendini mimaride gösteren verimli bir kültürel etkileşim gerçekleştiği söylenebilir. Stratejik coğrafi konumu dolayısı ile tarihte uzun süreli siyasi istikrarsızlık dönemleri geçiren Anadolu'da üst idari değişikliklere rağmen genelde geniş halk kitlelerinin kültürel yapısı tarih boyunca süreklilik göstermiştir. Kültürün somut izlerini oluşturan mimari ürünler, bu sürekliliğin okunabileceği önemli tarihsel bilgi kaynaklarıdır. Bu bağlamda özellikle sivil konut mimarisi örnekleri halk kültürünün mekânsal kurguları hakkında somut bilgiler vermektedir. Bu çalışmada sivil konut mimarisi alanındaki bilgi altyapısı ışığında Anadolu ve Orta Asya Türk konut mimarileri arasındaki süreklilikleri ortaya koymak ve değerlendirmek için yeni bir kavramsal çerçeve önermekte ve bu altyapıdan faydalanarak değişik mimari örnekleri karşılaştırmakta ve yorumlamaktadır.

Osmanlılarda Dondurma ve Dondurmacılık Mesleği İle İlgili Notlar

Erdem · 2011, Sayı 59 · Sayfa: 129-144
Tam Metin
Türklerin, henüz ata yurtta iken, yaşadıkları ortam genelde serin olmakla beraber özellikle yaz aylarında serinlemek amacıyla soğuk veya dondurulmuş meyve suları içtikleri tahmin edilmektedir. XIII. asırdan itibaren ise Selçuklular ile beraber soğuk veya dondurulmuş şerbetleri hazırlamak için "karlıklar" yapmışlardır. Karlıkların Osmanlılar döneminde de kullanıldığı hatta sarayda bu işleri organize eden "karcıbaşı ve buzcubaşı" adı verilen bir görevli tayin edildiği anlaşılmaktadır. Bu görevli sadece sarayın değil bütün esnafın ihtiyaç duyduğu kar ve buzu temin ederek bunların ilgililere dağıtımını organize etmiştir. Osmanlı toplumunda dondurma ise 17. yüzyıldan itibaren sofralarımıza girmeye başlamış, başlangıçta "ev dondurmacılığı" şeklinde ev ve tekke gibi alanlarda yapılmış, daha sonra ise sokağa taşınarak yaz günlerinin aranan tatlısı ve ticari bir emtiası olmuştur. Dondurma, başlangıçta muhallebici, helvacı, fındıkçı, kestaneci, kahveci gibi esnaflar tarafından satılırken daha sonra ihtisas bir meslek haline gelerek dondurmacılık mesleğinin ortaya çıktığı düşünülmektedir. 19. yüzyıl başlarında dondurmacılık mesleğinin bulunduğu ancak kar ve buz temininde hoşabçı ve şerbetçi esnafının dondurmacılara göre daha öncelikli olduğu anlaşılmaktadır. Bunun olası nedeni hoşabcı ve şerbetçi mesleklerinin dondurmacılık mesleğine göre daha köklü olmasıdır. 18. ve 19. yüzyıllarda Osmanlı sarayında da dondurmanın ikram edildiği hatta 1910 yılında sarayda "mâbeyn-i hümâyûn dondurmacılığı" adı altında bir meslek grubunun bulunduğu görülmektedir.

DEDEM KORKUT KİTABI

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2010, Cilt 58, Sayı 2 · Sayfa: 67-90
Dedem Korkut Kitabı, Türklüğü konu alan bütün bilimler için çok zengin malzeme içeren eşsiz bir kaynaktır. O, Türk dilinin bir incisi olduğu gibi, sosyoloji, folklor, etnografya, tarih bilimleri açısından da ilk başvuru eserlerinden biridir.Bu çalışmada, Dede Korkut araştırmalarına giriş kabilinden toplu bir değerlendirme yapılmış ve eser etraflıca tanıtılmıştır

Türk Kültürü ve Edebiyatında Çevgan Oyunu

Erdem · 2009, Sayı 53 · Sayfa: 83-114
Eski çağlarda savaşsız geçen günlerde eğlence amacıyla şenlikler düzenlenir ve bu şenliklerde birçok spor etkinliklerine yer verilirdi. Spor etkinlikleri, kişiyi bedenen ve zihnen güçlendirdiği gibi düşmana karşı verilecek savaşa da hazırlamış olurdu. Bu bakımdan diğer devletlerin yanı sıra Orta Asya Türkleri ve daha sonraki Türk devletleri için sporun ayrı bir önemi vardı. O dönemlerdeki spor etkinliklerinin bir bölümünü atlı spor gösterileri oluşturmaktaydı. Çevgan, atlı spor oyunlarından sadece biridir. Türklerin yanı sıra bu oyunu Arap, Acem ve Bizanslılar da oynamışlardır. Çevgan oyununu bütün dünyanın "polo" adıyla tanıması, XIX. yüzyıl başlarında İngilizlerin Afganistan ve Kuzey Hindistan'ı işgali sırasında olmuştur. Bu çalışmada, çevgan oyununun Türk kültürü ve edebiyatındaki yeri ve önemi, edebî metinlerde işlenişi üzerinde durulmuştur.

Mevlana Celaleddin Rumî and Mawlawism in Turkish Cultural Life

Erdem · 2008, Sayı 50 (Doğumunun 800. Yılında Mevlânâ Özel Sayısı) · Sayfa: 161-168

Mevlana, one of the 13th century Anatolian sufis, is among the major scholars who laid the foundations of Turkish sophism. Based on Mevlana's ideas, Mawlawism reached every area within the borders of the Ottoman empire end became one of the fundamental dynamics setting the course of Ottoman cultural life. Mawlawism is still being kept alive in many parts of the world, from Anatolia to Europe and America; and the Mevlana's universal messages are enlightening people even today. The reason why Mawlawism has unique position among other mystic institutions is that Mevlana was able to reach a synthesis which embraced every sort of person by bringing together different understandings in an entirely new system where different cultures and thoughts were in conflict in 13 th century Anatolia.

Türk Kültüründe "Yada Taşı" ve XVIII. Yüzyıl Sonu Osmanlı-Rus Savaşlarında Kullanılması

Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 241 · Sayfa: 863-900
Tam Metin
Türk kültür tarihine baktığımızda, yada taşı diye bilinen taş vasıtası ile, bir nevi sihir yoluyla kar ve yağmur yağdırıldığının pek çok örneklerine rastlamaktayız. Bu hususta Çin kaynaklarında olduğu gibi İslâm kaynaklarında (Arap, Fars ve Osmanlı) da bilgi vardır. Arapça İslâm kaynaklarında hacerü'l-metar, Farsça kaynaklarda seng-i metar (=yağmur taşı), seng-i ceda (=ceda taşı) diye geçen taşa, muhtelif Türk lehçelerinden Yakutça'da sata, Altayca'da çata, Kıpçak grubu lehçelerde cay adı verilmektedir.

Cumhuriyet Döneminin Türk Kültürüne Bakışı Ve Kültür Politikaları

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1995, Cilt XI, Sayı 31 · Sayfa: 21-41
Millî mücadele yıllarından itibaren ele alacak olursak yetmiş- altı yıllık, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan itibaren ele alacak olursak ise yetmişiki yıllık bir dönemin kültür politikasını bir ko¬nuşmada veya makalede ortaya koymanm güçlüğü herkesçe bilinmek¬tedir. Bu bakımdan yapacağımız değerlendirme, sadece, bu, yüzyıla yakın dönemin genel esaslarını ortaya koymaya çalışmak, onlardan Örnekler sunmak, bazı yerlerini "sondaj metodu"yla gözden geçirmek ve bugünle karşılaştırarak faydacı sonuçlar çıkarmaya çalışmaktan ibaret olacaktır. Bu çerçevede, "kültür"ün ve "Türk kültürü"nün kabul görmüş bir¬kaç tarifi üzerinde durduktan sonra, Cumhuriyet döneminin kültür an¬layışı ve bunun temel kaynakları, Türkiye Büyük Millet Meclisi zabıtları ve hükümet programlarındaki kültür politikaları incelene¬cek, bütün bunlarda Atatürk'ün ve dönemin devlet ve fikir adam¬larının görüşleri gözden geçirilmeye çalışılacaktır.

Atatürk'ün Kültür ve Eğitim Anlayışı

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1986, Cilt II, Sayı 6 · Sayfa: 579-584
Atatürk'ün sosyal inkılâpları üzerinde incelemeler yaparken, bu inkılâpların dayanak noktalarını oluşturan kültür ve eğitim anlayışını da belirtmek gerekir. Bu konuya girerken her şeyden önce Osmanlı İmparatorluğunun geleneksel kültür ve eğitim anlayışına eğilmekte yarar görüyoruz. Bu bakımdan kısa bir özetleme yapacağız.