5 sonuç bulundu
Dergiler
- Belleten 5
Yayınlayan Kurumlar
Yazarlar
Anahtar Kelimeler
- Viyana 5
- Seyahatnâme 2
- Vienna 2
- 19. Yüzyıl 1
- Akdeniz 1
- Avrupa 1
- Avusturya 1
- Cyprus 1
- Fetihname 1
- Habsburg Empire 1
Savaş ve Propaganda: 1683 Viyana Kuşatması Üzerine Bir Değerlendirme
Belleten · 2020, Cilt 84, Sayı 301 · Sayfa: 1045-1096 · DOI: 10.37879/belleten.2020.1045
Özet
Tam Metin
Propaganda, insanları istenen şekilde düşünmeye ve davranmaya ikna etmek için tasarlanmış bir yöntemdir. Geçmişi, insanların birbirleriyle ilk iletişim kurmaya başladığı zamana dayanmaktadır. Bu doğrultuda propaganda, kişisel çıkarlara hizmet eden ve sık başvurulan bir yöntem olmuştur. Tarih boyunca insanlar, propaganda faaliyetlerinden çeşitli şekillerde yararlanmışlardır. Özellikle savaş zamanlarında etkin bir şekilde kullanılan propaganda faaliyetleri, bu süreçte insanları ikna etmek, cesaretlendirmek ve savaşı desteklemek konusunda önemli bir role hizmet etmiştir. Bu bağlamda, bir savaşın başlamasından bitmesine kadar uygulanan propaganda faaliyetleri, bu kavramla savaşın birbirinden ayrılmaz bir şekilde bağlantılı olduğunu göstermektedir.
Bu çalışma, XVII. yüzyılın son çeyreğinde ortaya çıkan, Türk ve Avrupa tarihinin en önemli siyasî hadiselerinden birisi olan 1683 Viyana Kuşatması’ndaki propaganda faaliyetlerine odaklanmaktadır. Sonuçları itibarıyla, gerek Osmanlı Devleti’ni gerekse Habsburg İmparatorluğu’yla birlikte diğer Batılı devletlerin geleceğini şekillendiren bu savaş, siyasî, sosyal ve iktisadî açıdan pek çok kez ele alınmıştır. Fakat savaşın öncesinden sonuna kadar gerçekleştirilen propaganda faaliyetleri pek ele alınmamıştır. Bu noktadan hareketle çalışma, her iki tarafın savaşın karar aşamasından sonuçlanmasına kadar geçen süreçte başvurdukları propaganda yöntemlerini ortaya koymaktadır.
Çalışmada, Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın, çeşitli propaganda faaliyetleriyle devlet erkânını savaşa ikna etmek, ordunun moralini yüksek tutmak ve düşmanın maneviyatını kırmak gibi propaganda faaliyetlerine giriştiği görülmektedir.
Pîrî’nin Fethiyye-i Cezîre-i Kıbrıs’ının Viyana Nüshası
Belleten · 2004, Cilt 68, Sayı 253 · Sayfa: 633-648
Özet
Tam Metin
Türkler dönemi Kıbrıs tarihinin en önemli kaynaklarından birisi Kıbrıs fetihnâmeleridir. Bu fetihnâmeler, bizzat fetih olayını yaşamış olan kimselerin ağzından Kıbrıs'ın Türkler tarafından ele geçirilmesi olayını ayrıntılı, fakat çoğu zaman abartılı olarak anlatırlar. Dolayısı ile diğer arşiv kaynaklarınca test edilmek kaydı ile en azından adanın zaptı için yapılan savaşın tarihi açısından kayda değer bir öneme sahiptirler. Bugün gerek yurt içinde ve gerekse yurt dışında resmî ve özel arşivlerde birçok Kıbrıs fetihnâmesi nüshalarının bulunduğu bilinmektedir. Kıbrıs fetihnâmeleri 1956 yılından bu yana araştırmacıların ilgisini çekmiş ve bu konuda birçok çalışma yapılmıştır. fiu anki bilgilerimize göre, Kıbrıs'ın fethini başından sonuna kadar ele alan en eski tarihli fetihnâme Pîrî'ye ait olup, Hicrî 978-979 / Miladî 1570-1571 tarihinde ele alınmış olan Fethiyye-i Cezîre-i Kıbrıs'dır. Bu fetihnâmenin bilinen iki nüshası edisyon kritiği yapılarak Harid Fedai tarafından 1997 yılında yayımlanmıştır. Araştırmalarımız sonucunda, Avusturya Millî Kütüphanesi'nde (Viyana) bu eserin bir başka nüshasını tespit ettik. Söz konusu fetihnâme nüshasının, Harid Fedai'nin yayımlamış olduğu nüsha ile karşılaştırmalı olarak tanıtımı bu yazımızın konusunu oluşturmaktadır. Anlaşıldığı kadarıyla, Avusturya'da bulunan Fethiyye-i Berây-ı Cezîre-i Kıbrûs isimli nüsha, Harid Fedai'nin yayımladığı nüshaya göre, yeniden basılmasını gerektirecek kadar nicelikli ve nitelikli farklılıklar içermektedir.
REINHOLD SCHIFFER, Oriental Panorama: British Travellers in 19th Century Turkey, Amsterdam - Atlanta 1999, VIII-445 sahife. Viyana'daki Karşılaştırmalı Edebî Bilimler Enstitüsü (Institut für Vergleichende Literaturwissenschaft)'nün 33 numaralı yayını. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 241 · Sayfa: 973-976
Özet
Tam Metin
Seyahatnâmelerin tarih ile uğraşanlar için birinci elden kaynaklar türünden olduğu bilinir. İnsan ister kendi ülkesini, ister yabancı ülkeleri gezsin, dolaşsın, gördüklerini, işittiklerini, bazan önceden veya seyahat sırasında okuduklarını kaleme döker, bazan bunları resimlerle veya gravürlerle yani görüntü malzemesi ile de süsler. Onun için Osmanlı hakimiyetindeki topraklarda dolaşanların yanlarında gravür sanatkârları da vardır.
J. von Hammer-Purgstall ve Seyahatnâmeleri
Belleten · 1982, Cilt 46, Sayı 183 · Sayfa: 535-550 · DOI: 10.37879/belleten.1982.535
Özet
Tam Metin
Josef von Hammer-Purgstall (1774-1856), yaz aylarını geçirdiği Hainfeld şatosunda, 12 Eylül 1841'de Erinnerungen aus meinem Leben ( = Hayatımdan hatıralar) başlığı altında geçmişini yazmaya başlamıştı . Hammer'in ince el yazısı ile 246 defteri dolduran bu hatıralar 29 Eylül 1852'de, yâni 21 Kasım 1856'da vuku bulan ölümünden dört yıl önce kesilmektedir. Bu hatıralara, Hammer tarafından çeşitli dillerde yazılmış, 800 kadar mektup da eklenmişti. Hatıralar bugüne kadar tamamı ile yayınlanmadı. Ancak bunlar kısaltılarak, Reinhart Bachofen von Echt tarafından 600 sahifelik bir kitap halinde, Viyana Akademisinin yayınları arasında, 1940 yılında basılabildi. Bu hatıraların bilhassa ilk bölümleri gözden geçirildiğinde, bu Avusturyalı Doğubilimci (Orientalist)'nin, vakit bulduğunda seyahatler yapmağa ne kadar meraklı olduğu görülür.
KARL TEPLY, Türkische Sagen und Legenden um die Kaiserstadt Wien, Hermann Böhlaus, Wien - Köln - Graz 1980 (A IV/5232) [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 1982, Cilt 46, Sayı 181 · Sayfa: 147
Özet
Tam Metin
Avusturyalı yazar Türkçe bilmiyor. Kitabta tanınmayan veya işlenmeyen Osmanlıca kaynakların kullanılıp onların tartışılması söz konusu değil... Yazar sadece Türkologların yayınladıkları kaynaklara, incelemelere dayanıyor. Bunların da hemen hepsi Avusturyalı ve Alman uzmanların kaleme aldıkları… Eserde Viyana muhasarası ile ilgili olduğu söylenen ve doğuşu ona bağlanan bazı Türk menkibelerinden söz ediliyor. Karşılaştırmalı bir tenkit yapmak yazar için imkansız... özellikle (Goldene Apfel-Kızıl Elma, 35-73 sah.) mitinin ele alındığı bölüm, bu konuda okuyucuya yeni veriler getirecek bazı sorunları aydınlatacak güçte değil, kitabta ele alınan menkibeleri bazen ilgiyle izlememek elde değil, ama edebiyat tarihçiliğinin en zor, en çok lisan bilgisi ve literatür tanımayı gerektiren bir dalı menkibelerdir. Teply'nin bu konudaki nakil ve yorumlarından ne derecede yararlanılabileceğini zamana ve okuyucunun bilgisine bırakıyoruz.