35 sonuç bulundu
Dergiler
- Belleten 35
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler
- XVI. Yüzyıl 30
- Osmanlı 11
- Osmanlı İmparatorluğu 11
- Tarih 10
- Osmanlı Devleti 5
- XVI. yüzyıl 5
- Anadolu 4
- 16th Century 3
- Ottoman 3
- Akdeniz 2
XVI. Yüzyıl Osmanlı İlmiyye Kanûnnâmeleri ve Medrese Eğitimi
Belleten · 2014, Cilt 78, Sayı 283 · Sayfa: 955-982 · DOI: 10.37879/belleten.2014.955
Özet
Tam Metin
İlk Osmanlı medresesinin İznik'te kurulmasının ardından Osmanlı eğitim sistemi önemli bir inkişaf sürecinden geçmiş, Fatih Sultan Mehmet ve Kanuni Sultan Süleyman devirleri önemli dönüm noktaları oluşturmuş, klasik Osmanlı eğitim sisteminin ana esasları bu dönemlerde teşekkül etmiştir. Bu kurumlaşma sürecinde ve devamında görülen aksaklıklarla ilgili XVI. yüzyılda üçü kanûnnâme biri hüküm ve biri hatt-ı humâyun olmak üzere beş önemli düzenleme yapılmıştır. Bu düzenlemelerle medreselerde okutulacak kitaplar belirlenmiş, verilen eğitimin niteliği artırılmaya çalışılmış, eğitim süresinin standartlaştırılmasına gayret gösterilmiş, ideal müderris ve öğrenci tipine yaklaşma hedefi güdülmüştür. Bu düzenlemelerdeki hükümler Osmanlı gerileme paradigmasının oluşmasında etken olan Osmanlı eleştiri literatürüne de kaynaklık etmişlerdir.
ALAIN SERVANTIE ve RAMON PUIG DE LA BELLACASA, L'Empire ottoman dans l'Europa de la Renaissance / El Imperio Ottomano en la Europa renacentista, Leuven (Belçika) 2005, 411 sayfa, Kitap, Brüksel şehrindeki İspanya Kültür Merkezi tarafından organize edilen bir bilimsel toplantının bildirilerini içerir. Alt başlığı: Ideas et imaginarios de intelectuales, diplomaticios y opinion publica del siglo XV, XVI y principios del siglo XVII en los antiguos Paises Bajos y el Mundo Hispanico [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 2007, Cilt 71, Sayı 261 · Sayfa: 783-786
Özet
Osmanlı tarihinin en hareketli olduğu çağ sayılan XVI. yüzyıl çalışmalarına, İspanya'dan bir katkı daha sağlanmış bulunuyor. Karşılıklı çarpışmamış olsalar bile arada bulunan Akdeniz adlı müstesna mekân iki tarafı her zaman birleştirdi. Ortaya çıkan malzeme araştırıcıların vazgeçemediği kaynaklar arasında sayılır. Fakat nedense İspanya'da Türk tarihi ve kültürü üzerine olan çalışmalar sınırlı kalması kadar memleketimizde İspanyol kaynaklarına doğrudan temas veya burada yaratılan eserlerin tanıtılması hep belirli çevrelerde tanındı. Bu boşluğun giderilmesini amaçlayan bir çalışma şimdi elimizin altında bulunuyor. Bu arada giriş kısmında gördüğümüz bazı bilgiler sayesinde, çalışmaların ilerki senelerde daha büyük boyutlara kavuşturacağını göstermektedir; tarihten gelen kıymetli hatıralar yanında günümüz meselelerinden bazılarına da ilerde temas edileceği haberi veriliyor.
Osmanlı Devleti’nde Müneccimbaşılık Müessesesi
Belleten · 2006, Cilt 70, Sayı 257 · Sayfa: 167-264 · DOI: 10.37879/belleten.2006.167
Özet
Tam Metin
Osmanlı Devleti'nde ve hususiyle sarayda bulunan müneccimlerin başında bulunan kişiye "müneccimbaşı" denilmektedir. Müneccimbaşılık, arşiv belgeleri ve kaynaklardaki bilgilere göre, XV. asrın sonları ile XVI. asrın başlarında ortaya çıkmış bir müessesedir. Osmanlı sarayında bîrun erkânından olan müneccimbaşılar, aslen ilmiye sınıfına mensup, medrese mezunu kişiler arasından seçilmekteydi. XVI. yüzyılda Seydî İbrahim b. Seyyid, İshak Sadi Çelebi, Yusuf b. Ömer, Mustafa b. Ali, Takiyüddin-i Râsıd gibi kimseler müneccimbaşılık görevinde bulunmuşlardır. Mustafa b. Ali de astronomi ve coğrafya sahasında mühim bazı eserler telif etmiştir. Takiyüddin-i Râsıd da astronomi ve matematik sahasında çok sayıda önemli eser vermenin yanında İstanbul'da bir de rasathane açmış ve bazı gözlemlerde bulunmuştur. XVI. asırda müneccimbaşıların astronomi ve astroloji alanında saraya ait bir kısım görevleri bulunmaktaydı. Müneccimbaşılar XVI. yüzyıldan itibaren saray ve ileri gelen devlet adamları için takvim, imsakiye ve zayiçe gibi işler yapmaya başlamışlardır. Müneccimbaşıların en önemli vazifesi takvim hazırlamaktır. Takvimler 1800 senesine kadar Uluğ Bey Zîci'ne göre bu tarihten sonra da Jacques Cassini Zîci'ne göre hesap edilmiştir. Ayrıca her Ramazan ayından önce imsakiye hazırlanması ve zayiçe hazırlamak da müneccimbaşıların vazifeleri arasında bulunmaktaydı. Başta cülûs olmak üzere savaş, doğum, düğün, denize gemi indirilmesi, has atların çayıra salınması, padişahın yazlık ve kışlığına gitmesi gibi konularda müneccimbaşılar ve bazen müneccim-i sâniler uğurlu saat tespit ederlerdi. Başta padişahlar olmak üzere pek çok devlet adamı müneccimbaşıları zayiçelerine göre değerlendirmiş ve zayiçelerinin isabetli çıkması üzerine onlara ihsanlarda bulunmuşlardır. Bununla birlikte Sultan I. Abdülhamid ve III. Selim gibi uğurlu saate ve zayiçeye itimat etmeyen padişahlar da bulunmaktaydı. Ancak uğurlu saat uygulaması adet haline geldiği için bu padişahlar tasvip etmedikleri bu işin devam etmesine kerhen izin vermişlerdir. Diğer taraftan kuyruklu yıldızların geçişi, zelzele, yangın, Güneş ve Ay tutulmaları gibi önemli astronomi olaylarıyla fevkalade olayları da müneccimbaşılar takip eder ve yorumlarıyla birlikte saraya bildirirdi. Muvakkıthaneler gibi kurumların idaresi de bir bakıma müneccimbaşılara ait idi, bunun yanında Takiyüddin-i Râsıd rasathanesinin, Müneccimbaşı Hüseyin Hüsnü ve Müneccimbaşı Sadullah Efendi de Mekteb-i Fenn-i Nücum'un idaresiyle meşgul olmuşlardır. Ulema sınıfına mensup saray memurlarından olan müneccimbaşılar, Silahtar ağaya bağlı olan hekimbaşının maiyetinde bulunduklarından tayin ve azilleri de onun tarafından yürütülürdü. Tespit edildiği kadarıyla Osmanlı Devleti'nde otuz yedi kişi müneccimbaşılıkta bulunmuştur. Müneccimbaşılar ilmiye mensubu olduklarından dolayı müderrislik ve kadılık gibi vazifelerde bulunmuşlardır. XVI. yüzyıldan sonra belirli bir sisteme göre devam eden müneccim-başılık Osmanlı Devleti'nin sonuna kadar devam etmiştir. Müneccimbaşı Hüseyin Hilmi Efendi'nin vefatına kadar gelen bu müessese, onun 1924 yılında vefatıyla yerine tekrar müneccimbaşı tayin edilmeyerek lağvedilmiş ve yerine 1927 senesinde baş muvakkıtlık makamı tesis edilmiştir.
XVI. Yüzyılda Ayaş Kazası Vakıfları
Belleten · 2003, Cilt 67, Sayı 250 · Sayfa: 801-852 · DOI: 10.37879/belleten.2003.801
Özet
Tam Metin
Osmanlı devletinde genel olarak mâlî kaynaklar avârız, cizye ve mukataalar ile havâss-ı hümâyûn olarak adlandırılan pâdişah hâslarının oluşturduğu iç ve dış hazîne; eyâletler mâliyesi olarak tanımlanan timar sistemi ve büyük ölçüde eğitim, sağlık ve bayındırlık gibi hizmetlerin finansmanını sağlayan vakıflar olarak kategorize edilebilir. İmâret, câmi, zâviye, medrese, çarşı gibi çeşitli hayrî, içtimâî ve iktisâdî unsurların vakıf eserler olarak vücut bulduğu ve varlıklarını sürdürebilmeleri için emlâk, akar veya nakit para tahsis edildiği (vakfedildiği) bilinen bir keyfiyettir. Tarihi vakıflarla ilgili çalışmalar arttıkça bir yandan içtimâî ve iktisadi amaçlı müesseseler gün yüzüne çıkacak diğer yandan bu amaç için ayrılan fakat devlet bütçesi dışında kalan kaynakların kabaca da olsa miktarı belirlenebilecektir. Böylelikle toplumun varlıklı kesiminden yoksul kesimine yönelik kaynak transferi ve sosyal ihtiyaçlar için yapılan harcamalar, diğer bir ifade ile toplumun sosyal adalet mekanizmaları daha sağlıklı olarak değerlendirilebilecektir.
XVI. Yüzyılda Macaristan'da Osmanlı Barut Üretimi: Budin Baruthânesi
Belleten · 2003, Cilt 67, Sayı 249 · Sayfa: 541-552
Özet
Son zamanlara kadar Macaristan'daki Osmanlı kale sistemi bilimsel çevrelerden yalnız ılımlı bir ilgi çekmiştir. Araştırmacılar en önemli kalelerin savaş malzemesi ve yiyecek depolarıyla beraber silah ve cephane üretim merkezleri olduğu gerçeğini neredeyse tamamen göz ardı ettiler. Konuya bu açıdan yaklaşmak askeri tarihi zenginleştirebilir ve Macaristan'daki Osmanlı kalelerinin oluşturulması ve korunması ile ilgili bilgilerimize önemli detaylar ekleyebilir. Askeri silahların yaygınlaşması ve kullanılması -Michael Roberts ve Geoffrey Parkey tarafından bilimsel çevrelere tanıtılan sözde "askeri devrimin" en önemli elemanlarından biridir -16 ve 17. yüzyıllarda Avrupa toplumunda, ekonomisinde, mali ve idari yönetiminde önemli değişiklere neden oldu. Bu değişim Osmanlı İmparatorluğu'nun cevaplaması gereken bir meydan okumaya dönüştü. Osmanlılar topçuluktaki gelişmeleri, silah ve cephanelerin sürekli üretim ve yenilenmelerini takip etmek zorundalardı. Bu iş ancak eyaletlerdeki ana askeri üslerin yardımıyla gerçekleştirilebilirdi. Budin'deki baruthâne bunlardan biriydi.
XVI. Yüzyılda Ayaş Kazası -İktisâdi Tahlil Denemesi-
Belleten · 2002, Cilt 66, Sayı 246 · Sayfa: 421-502
Özet
Şehir tanımı yapılırken esas alınan kriterler toplum hayatının iş bölümüne dayanması, sanat - ticâret yapılması, eğitim ve kültür faaliyetlerinin bulunması, nüfusun nisbeten fazla olması ve yollarla civar merkezlere bağlanması gibi unsurlardır. Tahrir defterlerinde "nefs" olarak adlandırılan yerler de benzer özelliklere sahiptir. Ayaş, Anadolu'da iki kola ayrılan tarihi ipek yolunu birbirine bağlayan Roma döneminin kral yolu üzerinde; medresesi, ulu camii, pazar yeri, çarşısı yani çeşitli sanatların icra edildiği veya malların satıldığı dükkânları ile bir "nefs"dir.
XVI. Yüzyılda Osmanlı Beylerbeyileri I Temerrüd Ali Paşa
Belleten · 2001, Cilt 65, Sayı 244 · Sayfa: 1007-1034
Özet
Tam Metin
XVI. yüzyılda yaklaşık otuz yıl beylerbeyilik yapan ve birçok hayır eseri bırakan Temerrüd Ali Paşa pek az bilinen bir tarihi şahsiyettir1. 1986 yılında Tokat Ali Paşa Cami ile ilgili yaptığımız bir araştırmada2 karşımıza çıkan bu beylerbeyi hakkındaki incelemelerimize aradan geçen yıllarda devam ettik ve XVI. yüzyılın fazla tanınmamış simalarından olan Temerrüd Ali Paşa'nın hayatını önemli ölçüde aydınlatabilecek duruma geldik. Temerrüd Ali Paşa Bosnalı olup, Enderun'dan yetişmiştir3. Hayatının ilk yılları hakkındaki bilgilerimiz kesin bir doğruluk taşımamaktadır. Temerrüd lakabı ile beylerbeyilik yıllarında karşımıza çıktığı için bu yıllardaki hayatını ve faaliyetlerini takip etmek mümkündür.
NİLÜFER BAYATLI, XVI. Yüzyılda Musul Eyaleti, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1999, Sayfa sayısı: XI + 230. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 2001, Cilt 65, Sayı 242 · Sayfa: 387-410
Özet
Tam Metin
Son yıllarda Osmanlı tarihi üzerinde yapılan araştırmalar artarak devam etmektedir. Bu araştırmalar özellikle arşiv vesikalarına dayandırılmakta, Osmanlı idari yapısı, teşkilat, ekonomik ve sosyal yapısı hakkında yeni bilgi ve belgeler gün yüzüne çıkarılmaktadır. Osmanlı tarihinin bütün boyutlarıyla ve objektif olarak yazılabilmesi için, Başbakanlık Osmanlı Arşivi'ndeki tasnif işlemlerinin bir an önce tamamlanması ve arşivlere dayalı ilmi çalışmaların da yoğunlaştırılarak sürdürülmesi gerekmektedir. Birkaç yıldan beri Osmanlı tarihi hakkında yapılan çalışmaların büyük bir kısmı, Tapu Tahrir defterlerinden faydalanıp Eyalet, Sancak ve Kaza ünitelerinin araştırılması yönünde yoğunluk kazanmıştır. Bu çalışmalardan biri de Nilüfer BAYATLI (Abdülhakim) tarafından, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde 1974 yılında tamamlanan XVI. Yüzyılda Musul Eyaleti adlı çalışmadır. Bu çalışma Türk Tarih Kurumu tarafından 1999 yılında basılarak ilim aleminin istifadesine sunulmuştur.
BENJAMIN ARBEL, Trading nations. Jews and Venetians in the Early Modern Eastern Mediterranean, Leiden 1995, XV-237 sayfa, 2 tablo. Brill's Series in Jewis Studies, cild XIV. A VI 1337. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 241 · Sayfa: 969-970
Özet
Tam Metin
İtalyan okurların daha önceden tanıdığı araştırıcı, şimdi 8 tane makalesini bir araya getirmiş. Bunların İtalya'da yayımlanmaları doğrudan bu ülke Musevilerini ilgilendirir görünür ise de, devrin güçlü ülkesi Osmanlı Devleti'nin koruması altında olduklarından dolayı, Venedik-Türkiye ilişkilerinde yer edinir. 1492 yılında İspanya'dan zorla çıkarılan Museviler, başta Venedik olmak üzere Akdeniz havzasının zengin şehirlerine yayıldılar, becerikli ve kendisine güvenenler de İstanbul başta olmak üzere Selanik, İzmir, Bursa, Şam, Halep, Beyrut gibi çok canlı ve hareketli ticaret merkezlerinde faaliyet gösterdiler.
ÖZER ERGENÇ, Osmanlı Klâsik Dönemi Kent Tarihçiliğine Katkı. XVI. Yüzyılda Ankara ve Konya, Ankara Enstitüsü Vakfı Yayınları: 1, Ankara 1995, 247 s. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 1999, Cilt 63, Sayı 236 · Sayfa: 253-256
Özet
Tam Metin
Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan Türk tarihi çalışmaları arasında özellikle Anadolu'daki yerleşim birimleri monografilerinin sayıca fazlalığı ve bu konulara ilginin yoğunluğu dikkati çekerken. sonraki yıllarda bu tür çalışmaların azaldığı da gözden kaçmamaktadır. Ancak arşivlerimizin araştırmacıların hizmetine girmesi ve üniversitelerimizde bu sahalarla ilgili tezlerin yapılması şehir tarihi çalışmalarına eski önemini kazandırmıştır.