2 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • charity
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Bir Hanedan Damadının Yaşam Tarzı ve Standardı: Ahmed Fethi Paşa’nın Terekesi

Belleten · 2020, Cilt 84, Sayı 300 · Sayfa: 745-788 · DOI: 10.37879/belleten.2020.745
Tam Metin
Rodoslu zengin bir aileye mensup olan Ahmed Fethi Paşa (1801-1858), çağdaşlarına göre oldukça iyi bir eğitim aldı. Devlet kademelerinde hızla ilerleyen paşa, Sultan II. Mahmud’un dikkatini çekerek, saraya damat oldu. Böylece mesleki kariyeri ve özel yaşamında farklı bir statüye kavuşan Ahmed Fethi Paşa, elde ettiği bu makamlar ve icraatları sayesinde, Tanzimat dönemine damga vurdu. Yanı sıra imparatorluğun en zengin adamlarından birisi haline geldi. Onun çok dikkat çeken devasa serveti ve lüks yaşam tarzı, siyasi rakiplerinin ağır eleştirilerine konu oldu. Terekesinin merkeze alındığı bu makalede, mal varlığından hareketle Ahmed Fethi Paşa’nın ticari ve sosyal ağları, okuma ve harcama alışkanlıkları ile lükse düşkünlüğü gibi hususlar gün yüzüne çıkarılmaya çalışıldı. Ayrıca ardında bıraktığı büyük meblağlardaki borçlarının tespiti ve ödenmesine dair yaşanan sorunlar, arşiv kaynakları kullanılarak incelendi. Böylece Osmanlı Devleti’nde üst düzey bir bürokratın yaşam tarzı ve standardı ortaya konularak karakterine dair elde edilen karinelerle biyografisine katkı sağlandı. İlaveten paşanın ait olduğu zümre ve Tanzimat’la birlikte değişen bazı tüketim alışkanlıklarına dair ipuçları elde etme imkânı doğdu.

Birinci Dünya Savaşı’na Girerken Donanmada Yapılan Islah Çalışmaları ve Yabancı Uzmanlar

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2008, Cilt XXIV, Sayı 72 · Sayfa: 757-796
Tam Metin
Çok uluslu devletlerin son evreleri her zaman sancılı olmuş ve çelişkili yorumlara sebebiyet vermiştir. Osmanlı Devleti de bu gelişmeden payını almıştır. 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşının ardından ordu komutanları hükümete sundukları raporlarında Osmanlı Devleti'ne komşu olan devletlerin askeri güçlerinin büyük bir tehdit unsuru olduğunu belirterek kuvvetli ve çağın gereklerine ayak uydurabilecek ve modern silah sistemleriyle donatılmış bir ordunun zaman kaybedilmeksizin kurulmasını istemişlerdir. Elbette kara ordusunun tercihi Almanlardan yanadır. Deniz Kuvvetleri ise uzun zamandan beri İngilizlerin ıslahat programını uygulamaktadır. Bu düşünceden hareketle ordunun istediği ıslahat programını uygulamak üzere Osmanlı yönetimi, II. Meşrutiyetin ilanını takip eden yıllarda Silahlı Kuvvetlerin ıslahı için gerekli tedbirleri birer birer alınmaya başlamış ve kara ordusunun yeni iskeleti, yönetim yapılanması hemen hemen tamamlanmıştır. Aynı dönem içerisinde Osmanlı Ordusunun "Teşkilat Nizamnamesi" (1910) hazırlanmasına rağmen Cemal Paşanın da fark ettiği bürokratik hantallıklar sebebiyle ancak 1911 tarihinde yürürlüğe girebilmiş ve 1913 tarihine kadar da yürürlükte kalabilmiştir. Bu Nizamname ile Osmanlı askeri yapılanması kısmen de olsa hantallıktan kurtarılmış ve mekanize birlikler haline getirilmiştir. Osmanlı Devleti'nin ordusunu, vakit kaybetmeden toplamak arzusuyla sıkı sıkıya sarıldığı uygulamalardan birisi de yabancı personel istihdamıylatek noloji transferidir. I. Mahmud döneminde Comte de Bouneval ile başlayıp, III. Mustafa döneminde Baron de Tott ile hızlanan III. Selim zamanında en kapsamlı ve sistematik halini alan bu uygulama, II. Meşrutiyetin ilanının ardından da modern anlamda ordunun teşkilat ve eğitim sisteminde yerini almıştı. Teşkilat ve eğitim sisteminde yapılan köklü düzenlemelerle, askerin mali, idari görev ve yetkileri eski sisteme oranla sınırlandırmış, askeri okullarda idarecilikten çok askeri eğitim ağırlık kazanmıştı. Askeriye de uygulanan Batı tarzındaki eğitimle birlikte Batı kültürü de sınırlı kaynakla da olsa subay adaylarının ilgi alanını oluşturmaya başlamıştı.