8 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • define
Dergiler
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Ani’de 2002 Yılında Ortaya Çıkarılan Yapı ve İçinde Bulunan Define

Erdem · 2009, Sayı 55 · Sayfa: 93-116
Tam Metin
Bu makale bugüne kadar araştırılmamış olan Orta Çağ pazar yerlerindeki gümrük yapılarının plan ve işlevleri hakkında bilgi sahibi olmamızı sağlamaktadır. Diğer taraftan Ani'deki bu yapıda ele geçen işlemeli altın parçalar farklı kültürlerin altın işçiliğini ve üslubunu tanıtmakta, Çin'den Anadolu'ya ve Bizansa kadar olan geniş bir alanda kuyumculuk sanatı hakkında fikir vermektedir. Makale farklı dönemlere ait parçalardan oluşan bu definenin nasıl bir araya geldiğini ve bu yapıda bulunuş sebeplerini incelerken Moğol idaresi altındaki Ani'nin sosyo-ekonomik durumunu, Moğolların para ve vergi politikasını, devletin idarî sistemini de ortaya çıkarmakta, tarihî kaynaklardan da edinilen bilgilere dayanarak, bu definedeki parçaların halife veya sultanın idareciye gönderdiği hediyeler olduklarını ve hükümranlık sembolü olarak yollandıklarını ileri sürmektedir. Kars'ın 42 km doğusunda, surun yaklaşık 250 m batısında pandantifler üzerine oturan çift kubbeli bir yapı kalıntısı bulunmaktadır. 2002 yılında kazısı yapılan bu yapıdan 1.75 m aşağı inildiğinde 291 x 272 cm ölçülerinde bir oda; bu odanın içinde ise dairesel planlı bir kalıntı ortaya çıkmıştır. Bu kısmın taban ve duvar taşları yanmış olup, bir fırın veya ocak olduğu anlaşılmaktadır. Üste doğru kubbeleşen bu ocağın taban taşlarından birinin altından çıkan küçük, ağzı kırık bir testi içinde ise hepsi altından yapılmış olmak üzere iki bilezik, iki kemer tokası ve bir tüm kemerin saklandığı görülmüştür. Yapının tarihi ya da işlevine ait bir bilgi mevcut olmamakla birlikte, Ani'de tarihsiz eserleri tarihlendirmek zor değildir. Bu tip yapılar tarihi belli olanlara dayanılarak inşa tarzı, taşlarının ölçüleri, malzemenin cinsi gibi belli kriterlerle tarihlendirilebilmektedir. Bu yapının kazısı tamamlandığı zaman yanyana dört oda ve bunları bağlayan 1.5 m genişliğinde bir avlu ortaya çıkmıştır. Pazar yerlerinin hemen surun dışından başladığı göz önünde tutulursa, bu yapının satılacak eserleri damgalama işlemini yapan muhtesiplerin kullandığı resmi bir daire olduğu akla gelmektedir. Gerek bilezikler, gerekse kemer ve kemer tokalarının her çifti birbirinden çok farklı işçilik ve bezeme anlayışlarını yansıtmakta olup, bunların bir arada bulunmasının izahı, bulundukları yapıyla ilgisi ve tarihlendirilmeleri oldukça güç bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Gerek definenin parçaları, gerekse yapı, çeşitli üslup verileri ve benzer örnekler göz ününe alınarak tarihlendirilmeye çalışılmıştır.

Mut-Dağpazarı Aspendos Stater Definesi

Belleten · 2009, Cilt 73, Sayı 267 · Sayfa: 337-394
270 adet güreşçi figürlü gümüş Aspendos stateri'nden oluşan bu define, 2007 yılında, Mersin İli, Mut İlçesi, Dağpazarı Beldesi sınırları içerisinde bulunmuştur. Dağpazarı Beldesi, Dağlık Kilikia'daki Koropissos antik kenti olarak lokalize edilmektedir. Bu önemli define Mersin Müze Müdürlüğü'nde bulunmakta ve 07.10.1-270 envanter numarası ile kayıtlıdır

Kırklareli Müzesi’ndeki Asilbeyli Lysimachia Definesi

Belleten · 2008, Cilt 72, Sayı 263 · Sayfa: 5-52
Bu define, 1993 yılında, Kırklareli'ye 2 km. uzaklıktaki Asilbeyli Köyü'nde bulunmuştur. Asilbeyli köyünde bir define bulunduğu haberi üzerine, Müze Müdürü Sn. Zülküf YILMAZ tarafından bir kazı ve temizlik çalışması yapılmıştır. Muhtemelen bir çömlek içerisinde saklanmış olan define sikkeleri tarım yapılırken çömleğin kırılmasıyla ortalığa dağılmıştır. Kırklareli Müze Müdürlüğünün yaptığı kazı çalışması sonucunda, 500 civarında bronz sikke toplanmıştır(1). Bunlardan 305 adet sikke, 204-509 envanter numarasıyla envanterlik olarak işlem görmüştür. Definenin, yaklaşık 190 civarında olan sikkeleri ise, kondisyonlarının çok bozuk olması nedeniyle müze tarafından etütlük olarak tasnif edilmiştir. Biz burada, definenin envanterliğe ayrılmış kısmını, yani 305 sikkeyi tanıtabiliyoruz. Çünkü defineden geriye kalan ve müze tarafından etütlüğe ayrılmış olan diğer sikkeleri Kırklareli Müzesinde çalıştığımız zaman içinde görememiş ve üzerinde çalışma olanağı bulamamıştık(2). Ancak, Asilbeyli Definesini bizzat bulmuş ve müzeye taşımış olan, Kırkalareli Müze Müdürü Sn. Zülküf YILMAZ bu etütlük sikkelerin, 160-190 civarında olduğunu bize daha sonraları beyan etmiştir(3).

Kargı Köyü Büyük Çalıştepe Definesi

Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 209 · Sayfa: 33-38
Tam Metin
Definenin Yeri ve Tanımı: Define, Muğla İli, Fethiye İlçesi, Kargı Köyü, Büyük Çalıştepe Mevkii'nde bir kaçak kazı sonucu bulunmuştur. Bayram GÖCER isimli bir şahıs bu defineyi 2.8.1974 yılında Fethiye Müzesine satmıştır. Söz konusu define pişmiş toprak bir gözyaşı (Unguenterium) kabı içersinde 61 adet olarak bulunmuştur. Definedeki sikkeler M.Ö. 167-88 yılları arasında Rodos'ta darp edilmişlerdir. Sikkelerin tamamı gümüş drahmidir. Ağırlıkları: 2,80 ve 3,15 gr., çapı: 14 ve 15,5 mm., kalınlıkları: 3 ve 3,5 mm. arasında değişmektedir.

Kayseri Müzesindeki Eski Tunç Çağı Definesi

Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 200 · Sayfa: 581-586 · DOI: 10.37879/belleten.1987.581
Tam Metin
1983 yılında Kayseri'nin Felahiye ilçesine bağlı Çukur bucağının 3 km. kuzeydoğusunda, Kağnı deresindeki kum ocaklarından kum alınırken bulunduğu bildirilen 29 adet tunç eser Müzemize getirildi. Ele geçirilen bu eserlerin yanında değişik malzemelerden yapılmış, değişik türde başka eserlerin de bulunup bulunamadığı anlaşılamadı. İlk bakışta bu eser grubunun bir defineyi temsil ettiği anlaşılmaktadır. Ancak bu defineyi oluşturan eserlerden bir kısmının eksik olduğu izlenimi edinilmiştir. Yerinde yaptığımız araştırmalarda, buluntu yeri olarak işaret edilen kesimde herhangi bir eski kalıntıya rastlanmamıştır. Yalnız bugünkü köyün dışında, kum ocaklarının bulunduğu yere 1 km. uzaklıktaki tarlada, Eski Tunç Çağı'na ait kaba seramik parçaları ele geçirilmiştir. Bu araştırma sırasında köylüler, sözkonusu tarlada daha önceleri küçük bir tepenin bulunduğunu, sonradan bu tepenin sürülerek düzleştirildiğini ifade etmişlerdir. Bu bilgilerin ışığında üzerinde duracağımız eserlerin, ait oldukları çağda, bu iskan yerinin yakın çevresine depo edilmiş, saklanmış olabilecekleri gibi, tamamen ayrı bir bölgeden, özellikle Orta Anadolu'nun kuzeyinden Müzemize getirilmiş olabilecekleri ihtimali de düşünülebilir. Kağnı deresindeki kum ocağından elimize geçmeyen irice kahverengi bir kap içerisinde bulundukları yolundaki ifade, bu eserlerin bir define, bir depo oldukları görüşüne ağırlık kazandırmaktadır. Define, teber biçimli onbir balta, sap delikli üç balta, bir kabza veya asa başı ile onüç çalparadan oluşmaktadır.

Sümeysat Definesi

Belleten · 1985, Cilt 49, Sayı 195 · Sayfa: 441-450 · DOI: 10.37879/belleten.1985.441
Tam Metin
Eski ve ortaçağların başkentlerinden ve önemli kalelerinden biri olan Samsat (Samosata, Sümeysat) Atatürk Barajı gölünün suları altında kalacağı için, kurtarma kazıları yapılan eski yerleşme yerleri arasında önemli bir yere sahiptir. Kazılar Orta Doğu Teknik Üniversitesi adına ve Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın desteği ile, ortalama yirmi bilim adamından oluşan başkanlığımdaki Kazı Kurulu tarafından 1978 yılından beri yürütülmektedir. Roma çağının ünlü Samsat su yolları Ülkü İzmirligil ekibi tarafından incelenmektedir. Samsat ve çevresinin prehistorik araştırmalarını Işın Yalçınkaya ve H. Müller-Beck ekibi yapmıştır.

Sümeysat Definesi Sikkeleri

Belleten · 1985, Cilt 49, Sayı 195 · Sayfa: 451-466 · DOI: 10.37879/belleten.1985.451
Tam Metin
Definemiz 1983 yılı yaz dönemi kazılarında E/15. plan karenin IV. katında meydana çıktı, define Altın, Gümüş bilezik ve küpelerle birlikte bezden bir torba içinde bulundu. Definenin önemli grubunu teşkil eden 340 adet gümüş sikke sırasıyla Emevi, Abbasi, Samani, Hamdani ve Büveyhi devletlerine aittir. Emevilere ait olan sikke sayısı (6) adet olup ancak bir adet sikkenin hangi halifeye ait olduğu tespit edilemedi.

Altıntepe'de Bulunmuş Olan Emevî Sikkeleri (Altıntepe Definesi)

Belleten · 1983, Cilt 47, Sayı 188 · Sayfa: 1191-1206 · DOI: 10.37879/belleten.1983.1191
Altıntepe, Urartu Devleti M. Ö. 590 yıllarında ortadan kaldırıldıktan sonra, uzun bir süre iskan edilmedi. Ancak, çok kuvvetli bir ihtimal ile M.S. 6. yüzyıldan sonra Bizans döneminde, sitadel yeniden sağlam bir taş sur ile tahkim edildi. MÖ. 8. yüzyılın başlarında, 60 m. yüksekliğindeki tabiî tepenin dik sırtlarına tipik Urartu stilindeki sûr inşa edilmişti. Prens ve prenses mezarları, açık hava mabedi bu sûrun dışında kalmıştır. Sûrun, tepenin her yönü dik kesimine inşaedilmiş olması, Urartu yapı tekniğine ve girişilen operasyonların büyüklüğüne canlı bir örnektir. Urartunun aksine, Orta çağ sûru tepenin en yüksek kesimine inşa edilmiş olduğundan, bu çağda sitadel alanı çok küçültülmüştür.