3 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • development
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Atatürk Dönemi’nde Doğu Üniversitesi Kurulmasına Yönelik Yapılan Faaliyetler (1936-1938)

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2024, Cilt XL, Sayı 110 · Sayfa: 573-604 · DOI: 10.33419/aamd.1577705
Tam Metin
Türkiye Cumhuriyeti, çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşmak maksadıyla her alanda bir inkılap seferberliği başlatmıştır. Köklü değişimlerin yaşandığı alanlardan birisi de eğitim olmuştur. Bahsedilen süreçte ilköğretim kademesi başta olmak üzere toplumun her kesimini kapsayan ve halkın ihtiyaçlarına yönelik modern eğitim kurumları açılmaya çalışılmıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren yapılan inkılap hareketlerinden ülkenin tek yükseköğretim kurumu da nasibini almıştır. Bu kapsamda Osmanlı Devleti’nden miras alınan Darülfünun kapatılarak İstanbul Üniversitesine dönüştürülürken aynı zamanda ülkenin doğusunda bir üniversite kurulması fikri gündeme gelmiştir. Bu çalışma, ülkenin kalkınmasını sağlamak ve nitelikli eleman ihtiyacını karşılamak maksadıyla açılması düşünülen doğu üniversitesini ele almaktadır. Böylece yeni bir üniversite açılması düşüncesinin altında yatan sebepleri ve bu doğrultuda yapılan faaliyetleri ortaya çıkarmak amaçlanmıştır. Bu çalışmada, nitel araştırma yöntemlerinden tarihsel araştırma ve tarama yöntemi kullanılırken, teknik olarak doküman analizi tekniği tercih edilmiştir. Bu kapsamda arşivlerde yapılan taramalar sonucunda yeterli belgeye ulaşılmadığı için çalışmanın esas kaynağını dönemin basını oluşturmaktadır. Gazetelerde yapılan detaylı incelemeler neticesinde doğu üniversitesi kurma faaliyetlerinin 1936 yılından itibaren gündeme geldiği görülmüştür. Yine bu bağlamda basının süreci yakından takip ettiği, haber ve köşe yazıları sayesinde kamuoyu oluşturmaya çalıştığı ve üniversite kurma işine olumlu katkı yaptığı söylenebilir. Ayrıca Türkiye’nin doğusu ile batısı arasındaki gelişmişlik farkının azaltılması, doğu bölgelerinin ihtiyaç duyduğu nitelikli elamanın yetiştirilmesi, bölgenin imar alanında kalkındırılması maksadıyla Van’da bir üniversite kurulması düşünüldüğü tespit edilmiştir. Ancak ülkenin içinde bulunduğu şartlar, dış politikadaki gelişmeler, Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatı, II. Dünya Savaşı’nın patlak vermesi gibi nedenlerden dolayı düşünülen üniversitenin kurulamadığı anlaşılmıştır. Netice itibariyle milat olarak kabul edilen 1 Kasım 1937 tarihli Mustafa Kemal Atatürk’ün konuşmasından önce doğu üniversitesi kurma çalışmalarına başlandığı, ancak bahsedilen konuşmadan sonra sürecin hızlandığı fakat çeşitli sebeplerden dolayı tamamlanamadığı görülmüştür.

Hintli Bir İktisatçının Tarihte Özgürlük Arayışı: Amartya Sen'in Hindistan'da Türk Hakimiyetine Dair Tespitleri

Belleten · 2013, Cilt 77, Sayı 278 · Sayfa: 89-108
Hindistanlı bir iktisatçı olan Amartya Sen'in eserleri değişik zamanlara ve mekanlara nüfûzu açısından dikkate değerdir. İktisadî kalkınma hakkındaki yazılarında Amartya Sen, sık sık imparator Ashoka ve Ekber Şah gibi Hindistan hükümdarlarına değinmektedir. Ona göre, Ashoka ve Ekber Şah'ın bu devasa ülkede her inançtan insana hitap eden dinî tesamüh siyaseti, modern Hindistan'ın oluşumuna büyük katkıda bulunmuştur. O, günümüzde iktisadi kalkınma teorisi ve pratiği ile ilgilenenlerin Hindi hükümdarların uygulamalarından çok şey öğrenebileceği iddiasındadır. Bu makalede, Amartya Sen'in Gazneliler ve Babürlülerle ilgili fikirleri çağdaş birincil kaynaklar ışığında değerlendirilecektir.

Peyami Safa’nın Türk Romancılığındaki Yeri

Erdem · 2012, Sayı 62 (Peyami Safa Özel Sayısı) · Sayfa: 289-298
Tam Metin
Türk edebiyatında roman türü çok yeni bir türdür. Dolayısıyla ilk örnekler geleneği olan şiire nispetle dil bakımından çok daha acemicedir. Bu biraz da nesir dilinin hayatı anlatma bakımından yetersiz olmasındandır. Ayrıca Türk dilinin sosyal meseleleri anlatma imkânlarının dar olduğunu da belirtmeliyiz. Bir bakıma nesir dili ile roman dili beraber gelişti. Belki birinin gelişmesi diğerini etkiledi. Bunda Peyami Safa'nın payı büyük olmuştur. Öte yandan sadece dil noktasından değil, ele alınan konular bakımından da roman türünde önemli gelişmeler olmuştur. Başlangıçta son derece dar veya sınırlı konular işlenirken giderek hem ülkenin çeşitli meseleleri kucaklanmış, hem de insan derinlemesine ele alınmış, psikolojik tahliller yapılmış, beşerî alanda ülkeler arası problemler irdelenmiştir. Belki de bu konuda en büyük gelişme Peyami Safa'nın romanlarında görüldüğü gibi çeşitli bilim dallarının romanlarda ele alınmasıdır. Elbette bu konuda Türk romanında en büyük gelişme roman tekniği noktasından olmuştur. fiemsettin Sami'nin romanı ile Peyami Safa'nın romanları arasındaki teknik fark bu konuyu bize anlatır. Şu hâlde Peyami Safa, Türk romanının dil, muhteva, teknik bakımdan gelişmesinde önemli bir paya sahiptir. Hatta bu konuda birkaç isimden biridir.