37 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • dil
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

FITRAT’IN HAYATI VE İLK DEVİR ÖZBEKÇEDEKİ DİL BİLGİSİ TERİMLERİNİN GÜNÜMÜZ ÖZBEK VE TÜRKİYE TÜRKÇESİNDEKİLERLE KARŞILAŞTIRILMASI

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2006, Sayı 22 · Sayfa: 7-22
Fıtrat, Özbek Türklerinin yetiştirdiği yenilikçi devlet adamlığının yanında bilim, eğitim ve sanatla da yakından ilgilenmiştir. Fıtrat, bilim hayatı ve siyasi basamaklarda yükselişi yönüyle ele alındığında, onu soydaşı olduğu Ali Şir Nevai'ye benzetebiliriz. Özbekistan'da dil, terim ve imla konusunda önemli çalışmalar yapar. Eserlerini bu çalışmaların sonuçlarına göre her baskıda yeniler. Fıtrat, dil bilgisiyle ilgili eserlerinde günümüzdeki orandan daha fazla sayıda Türkçe kökenli terime yer vermiştir. Bu terimlerin büyük bir kısmı varlığını korumaktadır.

YAŞ TÜRKİSTAN DERGİSİ’NDE DİL MESELELERİ

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2006, Sayı 22 · Sayfa: 23-38
Türkistan Türkçesi, 11. asırdan 20. asrın başlarına kadar tam dokuz yüzyıl boyunca kesintisiz olarak ve Arap harfleriyle kullanılagelmiştir. Fakat yarım asır içinde Türkistan'da birkaç defa alfabe değiştirilmiş ve yeni edebî diller icat edilmiştir. Alfabenin böyle bir uygulamaya maruz kalmasının sebebi nedir? Alfabe değişimlerinin siyasal ve sosyal hayata ne gibi etkileri olmuştur? sorularının cevabını bulmamız gerekir. ortaya çıkması yönünde gelişmiştir. Çarlık misyonerlerinin; her boyun kendi lehçesini canlandırması yönünde telkin ve teşviklerinin, sosyalistler tarafından resmileştirmesi sonucunda Türkistan Türkleri bugün kendi ana dillerindeki şive farklılıkları sebebiyle birbirleriyle anlaşamaz duruma itilmişlerdir. Bunun sonucunda ortak dil olarak Rusçayı kullanır hale gelmişlerdir. Diğer yandan eğitim, bilim hatta günlük konuşma dili dahi Rusça olmuştur. Buna ek olarak 1926-1940 arasında önce Arap harflerinden Latin harflerine, Latin'den Kiril'e geçilerek, alfabeler ve yazım kurallarında da farklılıklar yaratılmıştır. Bunun topluma yansıması iki farklı alanda olmuştur: Bir yandan yeni nesil Arap harfleriyle yüzyıllar boyunca oluşturdukları bilgi ve kültür birikimini okuyup anlayamaz hale gelmiş, diğer yandan ortaya konan yeni imla ve yazım kurallarının karışıklığı, insanları duygu ve düşüncelerini ifade edemez hale getirmiştir

TÜRKÇE DEYİMLERİN ANLAM ÖZELLİKLERİ: KONUŞMA İLE İLGİLİ DEYİMLER

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2006, Sayı 22 · Sayfa: 39-45
Türk halkları felsefesinin, dünya ve hayat görüşünün bir ifadesi olan deyimler, etkili anlatım araçlarıdır. Bu sebeple deyimlerin şekil, anlam ve konularına göre sınıflandırılması gerekmektedir. Örneğin: İnsan vücuduyla ilgili deyimler (el, kol, baş, kafa, göz, kalp); insan ilişkileriyle ilgili deyimler (sevgi, saygı, nefret, dostluk, düşmanlık, namus, kin); hayvanlar dünyasıyla ilgili deyimler (hayvanların adı, vücudu, yaptığı hareketleri) vs.Deyimlerin bu şekilde incelenmesi, onların en uygun şekilde, yerinde ve verimli olarak kullanılmalarına olanak sağlar, deyimlerin öğretilmesiyle ilgili bir çok sorunlara da çözüm getirir

LEHÇEYE TÜRKLER TARAFINDAN TAŞINAN TÜRKÇE ARAPÇA FARSÇA KELİMELER VE KULLANIM BOYUTLARI

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2005, Cilt 53 · Sayfa: 69-92
Osmanlı-Lehistan ilişkilerinin tarihi boyutu tarihçiler başta olmak üzere pek çok araştırmacı tarafından kitap, makale, bildiri ve değişik yazılara konu edilmiştir. Ancak dil alanındaki etki, birkaç kelime üzerine yazılan makale ve sunulan bildiri dışında, bütün yönleriyle şimdiye kadar gerektiği gibi ele alınmamıştır. Yapılan çalışmalar da daha çok Kıpçak sahasına yöneliktir. Bu çalışma böyle bir eksiği gidermek amacıyla hazırlanmıştır.Eski adıyla Lehçe günümüzdeki kullanımıyla Polonya diline Türkçeden geçmiş kelimelerin taşınış ve anlam boyutları ile Osmanlı ve diğer Türk devlet-topluluklarının dilinden Lehçeye geçen kelimelerin eski ve yeni Lehçedeki işlevleri çalışmamızın çerçevesini oluşturmaktadır. Türk diline Arapça ve Farsçadan gelen kelimeler, Türkçe olmadıkları halde, Osmanlılar tarafından Leh diline taşındıkları için incelemeye dahil edilmiştir. Konuyu bütün yönleriyle ortaya koyabilmek amacıyla; I. Batı Türkçesi: Osmanlı Sahasından Lehçeye Geçen Kelimeler II. Kuzey ve Doğu Türkçesi: Osmanlı Sahası Dışındaki Türk Devlet ve Topluluklarının Dilinden Lehçeye Geçen Kelime- ler şeklinde iki ana başlık altında toplanmıştır. Kelimeler, ilgili oldukları alanlar göz rak sınıflandırılmış, alfabetik sıraya göre tarih ve sosyolingüis-tik açıdan değerlendirilmiştir.

İçtihad Mecmuasında Dil Ve Dilde Sadeleşme Tartışmaları (Iı. Meşrutiyet Dönemi)

Erdem · 2005, Sayı 42 · Sayfa: 119-148
İçtihad mecmuasının Türk kültüründe önemli bir yeri vardır. Bu dergide ortaya atılan görüşlerde Batıcı düşüncenin etkin bir sözcülüğü yapılmıştır. Dergide toplumsal, siyasî, İktisadî ve kültürel hayatın hemen her detayıyla ilgili konular işlenmiştir. Dergide savunulan görüşlerin bir çoğu Cumhuriyet döneminde somut hayata geçmiştir. Bu hâliyle dergide düşünsel olarak inkılâpların hazırlığı yapılmıştır. Bu araştırmada İçtihad mecmuasının dil ve dilde sadeleşme tartışmaları konularında ileri sürdüğü görüşler İncelenmektedir. Dil konusuna baştan beri önem gösteren dergide bu konuda onlarca yazı yayımlanmış diğer yayın organları ile polemiklere girilmiştir. Konuşma ve yazı dilinde sadeleşme istenmiştir. Bu istek de zamanla gerçekleşmiştir.

Köseçobanlı Ağzından Derlemeler

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2004, Cilt 52, Sayı 1 · Sayfa: 44-62
Değişen dünya şartlarından en çok etkilenen varlıklardan biri dildir. Küreselleşme ve medya etkisiyle yerel unsurlar hızla unutulmaya başlamıştır. Bunlar içerisinde yerel diller, şiveler ve ağızlar kayda geçirilmediği takdirde kesin olarak unutulacaklardır. Ağız çalışmalarının yapılmasıyla yabancı dillerden kelime almanın yanında, dilin kendi birikimi de kullanılabilir. Bu çalışmada Türkçe'nin kırsal bir yörede halen kullanılan ağzından derlemeler yapılmıştır.

Beyin ve Dil İlişkisi

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2002, Cilt 50, Sayı 2 · Sayfa: 127-146
Yapılan araştırmaların sonucunda, beyin hasar geçirmiş Türk hastaların konuşmalarında gözlemlenen bozukluklar sesbilgisi, kelime bilgisi, dilbilgisi seviyelerinde incelenerek sistemleştirilmiştir.

Işığa Doğru

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1999, Cilt XV, Sayı 44 · Sayfa: 711-716
Bir milleti ayakta tutan, hür kılan, gelişip yükselmesini sağlayan üç temel unsur vardır. Bunlar; Dil, Eğitim ve Ekonomik Kalkınmadır.Bir toplumun bel kemiği niteliğindeki bu üç öğeyi gerçekten uygulayabilen bir devlet, daimi olarak ayakta kalır.Dil nedir, Dil "millet' dediğimiz insan topluluğunun oluşmasında ve kaynaşmasında en büyük etkendir.

Dede Korkut Hikayelerinde Dil-Üslup Bağlantısı

Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 1998, Cilt 46, Sayı 1 · Sayfa: 101-112
Dede Korkut, Türk destan edebiyatının doruğa yükselmiş bir şaheseridir. Bu bakımdan taşıdığı tarihi, sosyal ve kültürel değerler çok yönlüdür. Dede Korkut'u kendi döneminin değerli birçok eserinin üstüne çıkaran ve destan edebiyatının doruğuna yükselten yanı, dilindeki güzellik ve üslubundaki mükemmelliktir.

Atatürkçü Düşünce Sisteminde Lâikliğin Yeri Ve Önemi

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1998, Cilt XIV, Sayı 40 · Sayfa: 6-35
Lâiklik kavramının aslı "Lâik"dir, Sondaki "lik" eki Türkçe bir ektir. Lâik kelimesi, Türkçeye Fransızcadan geçmiştir. Esasen Yunanca olan Lâik kelimesi, yine Yunanca olan Lâikos sıfatından türetilmiştir. Lâikos sıfatı ise, halk anlamına gelen "Laos" kelimesinden bir ek yardımıyla tü- retilmiştir. Laikliğin tiiretildiği lâikos kelimesi, Tanrı ile yakın ilgisi bu- lunmayanlar veya din adamları sınıfına mensup olmayanlar, yani din adamları sınıfının dışında kalan alelade halk tabakasına mensup olanlar anlamına gelir. Din adamları sınıfına veya Tanrı İle yakın ilgisi bu- lunanlara ise, Kleros adı verilmektedir. Buradan hareketle Lâikos, dinî ni- telik taşımayan, Klerikos ise dinî nitelik taşıyan anlamını kazanmıştır. Bu durumda Lâik kelimesi din ve ruhbanlıkla ilgisi olmayan anlamına gelir. Din ile ilgisi olmayan da dinsizlik demek değildir. *1 Ancak aşağıda çeşitli tanımları verilen Lâiklik bugünkü gerçek anlamını Avrupa düşünce tarihi, Özellikle Fransız düşünce tarihi içinde kazanmıştır.