4 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • esaret
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Kırımlı Türk Ediplerinin Hatıralarında Esaret, Sürgün, Hürriyet: Volga Kızıl Akarken ve Hatıralarda Cengiz Dağcı

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2025, Sayı 60 · Sayfa: 217-246 · DOI: 10.24155/tdk.2025.261
Tam Metin
Kırım toprakları, 20. asırda bilhassa Sovyet politikalarıyla çetin bir var olma mücadelesine sürüklenmiş ve bu mücadeleye katılan yahut tanıklık eden edipler, yaşananları çarpıcı şekilde eserlerine taşımıştır. Söz konusu edipler arasında, kitaplarını yazdığı Türkiye Türkçesinde geniş bir okur kitlesi kazanan Cengiz Dağcı, akla ilk gelen isimlerdendir. Çoğu roman türündeki eserlerini sarsıcı hikâyeler üzerine kuran Dağcı, otobiyografik yönü daima ilgi toplayan anlatılar üretmiştir. Hatıralarda Cengiz Dağcı (1998) isimli kitabında kendi yaşamından sahneler paylaşan Dağcı, Kırım Türklerinden biri olarak yurdundan koparılışını hatırlar ve hatırlatır. Kırım Türklerinin acılarını, meşakkatlerle dolu yaşamıyla temsil eden bir başka isim, hatıratını dikte ettirmek suretiyle yazdıran Şevki Bektöre’dir. Kırımlı şair ve öğretmen Bektöre’nin yaşamına dayanan bir anlatı olarak Volga Kızıl Akarken (1965), tehlikeli görülen milliyetperver aydınların maruz kaldığı muamelenin bir hülasası olarak okunabilir. Bektöre’nin uzun bir esaret ve sürgün dönemi boyunca kendisine yaşatılanları, şahit olduğu sahneleri aktardığı bu eser âdeta okuru dehşetli bir tanıklık kitabının ağırlığından kurtarmak istercesine tahkiyeye yaklaşır. Buna karşın metnin arka planındaki tarihsel süreç hatırlandığı anda, eseri var eden hakikat yükü tekrar açığa çıkar. Dağcı ve Bektöre’nin yaşamlarından beslenen bu metinler, esasen bütün bir milletin kolektif bilincine ait çizgiler sunmaktadır. Nitekim eserlerin ikisinde de Sovyet tahakkümünün yaygın bir uygulaması olan sürgün ve esaret sorununa yer verilirken hürriyet fikri değer kazanır. Nihayetinde, yurdundan koparılan insanların ıstırapları da esirliğin açtığı yaralar da hürriyetin önemini kavramak için birer merhaleye dönüşür. Bu çalışmada, aynı tarihsel sürecin mahsulü olan iki hatırat bir arada değerlendirilmiş ve insani acıların metinlerdeki yansımaları üzerinde durulmuştur.

Zaman Kırıntıları Şiirinde Varlığı Tehdit Eden Unsur

Erdem · 2018, Sayı 74 · Sayfa: 79-98 · DOI: 10.32704/erdem.450095
Tam Metin

Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Zaman Kırıntıları isimli şiiri, insan varlığını tehdit eden unsuru, esaret olarak görünüşe çıkaran bir şiirdir. Şiirde imlenen ve içinde olunan ancak çoğunlukla farkında olunmayan durumun ismi de olan esaret, en insanî olanakların ölümün belirlemesinde değerlendirilişi demektir. Olumsuz bir değerlendirmeyi içeren esaret, olanak açıcı yaşamın değil, bilakis olanak kapatıcı ölümün yaşamı belirlemesini bildirir. Aynı zamanda özgürlüğün yokluğunu da işaret eden esaret durumu, bu şiirde, ömrünün son dönemine girdiğini bilen şairin bir aşk ilişkisi esnasında karşılaştığı olanaklar arasından seçim yaparak yaşadığı bir yitim deneyimi ile bu hadise karşısında aldığı tavırda ifadesini bulur. Bir diğer ifadeyle esaret durumu bu şiirde, bilme, duyma, görme, aşıp geçme, adama ve inanma gibi en temel olanakları kapatarak insan varlığını tehdit eden unsur olarak öne çıkarılır.
Bu yazıda, öncelikle, özgürlük ve esaret kavramları kısaca tanımlanarak onların ölüm ve yaşam içgüdüleriyle ilişkisi ortaya konmuştur. Ardından da söz konusu şiir, bu esas iddiaya bağlı olarak özgürlük ile esaret kavramları bağlamında açıklanmıştır.

Floransalılara Esir Düşen Erdoğmuş Oğlu Hamza’ya Yazılan Türkçe Bir Mektup (1576)

Erdem · 2014, Sayı 66 · Sayfa: 5-18 · DOI: 10.32704/erdem.537396
Tam Metin
Esaret ve bununla ilgili anlatı, hatırat ve yazışmalar dünyanın birçok yerinde gerek edebî gerekse tarihî açıdan daima dikkat celbeden konular arasında olagelmiştir. Türk tarihi açısından ele alındığında, Osmanlı Devleti'yle birlikte Akdeniz Havzası'nda yaşanagelen yoğun Müslüman-Hıristiyan çekişmelerinin sonucunda ortaya çıkan esaret, beraberinde birçok kişisel anı ve hatıratı da ortaya çıkarmıştır. Bu makalede Floransa'da esir tutulan bir Osmanlı Türkü ile Tunus'ta bulunan kardeşi arasında cereyan eden bir yazışma üzerinde durulacaktır. Söz konusu mektup, en azından şimdilik, en erken tarihli Türkçe mektuplara bir örnek gibi görünmektedir. Bu mektup sadece Osmanlı toplumunun eğitim seviyesi bakımından değil, ayrıca o döneme ilişkin bazı tarihî konular bakımından da önemli bilgiler sunmaktadır.

Geri Döndürülen Eserler: H. S. Ayvazov’un “Esaret Kurbanları (Ebeveynlere İbret)” Hikâyesine Dair

Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi · 2013, Sayı 35 · Sayfa: 89-97
H. S. Ayvazov'un pek tanınmayan "Esaret Kurbanları (Ebeveynlere İbret)" adlı eseri 1907'de Bakü'de basılmakta olan Füyuzat dergisinde okuyucuların dikkatine sunulmuştur. Anlatıda, kadınların sorunları, XIX. yüzyılda Kırım Tatar toplumunda kadının konumu tartışılmakta ve esaret, kadın hakları gibi kavramlar vurgulanmaktadır. Makalede, eserin XIX. yüzyıl Kırım Tatar Edebiyatı tarihindeki yerinin belirlenmesi amaçlanmıştır