80 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
  • history
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Gritti Ludovicus'un Macar Valiliği (1531-1534)

Belleten · 2008, Cilt 72, Sayı 263 · Sayfa: 251-294
Viyanalı araştırmacı Heinrich Kretschmayr'ın "Gritti Lajos" adlı yapıtı Magyar Törteneti Eletrajzok (Macar Tarihsel Yaşamöyküleri) dizisinde 1901 yılında (XVII/1) yayımlandı. Gyula Schröder "Yayıncının Sonsözü"nde bu kitabın yazılmasının yabancı bir yazara verilmesinin gerekçelerini tanıtırken bu yanıtla birlikte ortaya çıkan ana soruna da yönetmek zorunluluğunu duyumsadı. "Önyargısız eleştirmen Macar koşullarının çiziminde ondan (yani Kretschmayr'dan - G.B.) yeni bir şey bekleyemeyeceğimizi doğal karşılayacaktır; hatta her tarih yazarının hizmetine amade olan verilerin tümüyle kullanımını bile bekleyemeyiz; bunlar bir yabancıya bir Macar tarihçiye olduğu ölçüde doğrudan seslenmezler." Ama kitabın yayımlanmasının ileride Macar araştırmacılarının da onun kahramanına dikkatini çekeceği ve onların yapıtın yanlışlarını düzelterek dönemin olaylarının ilerde daha iyi anlaşılmasına yardım edeceği umudu salt iyi niyetli bir arzu olarak kalmıştır. Mohaç sonrası yıllarla ilgili olarak zaten yeterince üvey evlat konumunda olan tarihsel literatürümüz Venedik Doçu Andrea Gritti'nin İstanbullu mücevher tüccarına-bankerine dönüşen yasadışı oğlunun yurdumuzun tarihinde baştan sona oynadığı tuhaf epizodla pek ilgilenmemiştir.

Selçukluların Yıkılışından Sonra Irak ve Azerbaycan'ın Durumu

Belleten · 2007, Cilt 71, Sayı 262 · Sayfa: 891-908
Tam Metin
Irak Selçukluları Devleti, Sultan II. Tuğrul'un 17 Mart 1194 tarihinde Rey yakınlarında yapılan savaşta Harezmşah Tekiş'e yenilip, öldürülmesinden sonra tarih sahnesinden çekilmekteydi(1). Aslında bu olay, yaklaşık 40 yıldır devletin bünyesinde yaşanan birtakım siyasî çalkantılar sebebiyle, büyük ölçüde yıpranmış olan bu devlete son ve öldürücü darbenin vurulmasından başka bir şey değildi.

Irak'taki Bektaşi Tekkeleri

Belleten · 2007, Cilt 71, Sayı 261 · Sayfa: 689-720
Tam Metin
Bektaşi tekkelerinin coğrafi dağılımına dair en eski çalışmanın sahibi olan F.W. Hasluck, haklarında ayrıntılı bilgi vermeden Bağdat, Kâzımiyye, Kerbela, Necef ve Samerra gibi Şiilerce kutsal kabul edilen yerlerde Bektaşi tekkeleri olduğunu belirtir. Yazara göre bunlar tam anlamıyla birer tekke olmaktan çok türbeleri ziyarete gelen Bektaşilerin kaldığı konuk evleridir. Hasluck'un 1920'lerde yayımlanan bu çalışmasından sonra Bektaşilik hakkında yapılan yayınlarda dolaylı birkaç değinme dışında konunun bahsi geçmez. Bunun tek istisnası, 1990'ların sonlarından itibaren yayımlanmaya başlayan Bektaşilerin Babagan kolundan Bedri Noyan Dedebaba'nın hacimli eseridir. Eserin dergâhlara tahsis edilmiş beşinci cildinde Noyan, Irak'taki beş Bektaşi tekkesi hakkında muhtelif bilgiler verir, ayrıca adlarını vermeden Kerkük'te eskiden on beş tane Bektaşi tekkesinin var olduğunu yazar.

Selçuklular'da Rüşvet

Belleten · 2007, Cilt 71, Sayı 261 · Sayfa: 445-478
Tam Metin
En eski dönemlerden itibaren toplumda görülen bir olay olan rüşvet alıp vermenin tarifine sözlüklerde pek rastlanmıyor. Şemseddîn Sami'nin rüşvet tarifi ki, bugünkü anlamına uygun düşmekte olup, şu şekildedir, "Bir memura haklı veya haksız bir iş gördürmek için verilen ücret veya hediye". Bir başka tarife göre, "rüşvet, yaptırılmak istenen bir işte, kanun dışı kolaylık sağlanması için bir kimseye mal veya para olarak sağlanan menfaat" dir. Bu tarife hediyeyi de eklersek genel anlamıyla konumuza daha uygun düşmektedir. Selçuklu dönemindeki rüşvet ile ilgili bir çalışma, Prof. Ahmet Mumcu'nun eserinde görülmektedir. Ancak bu çalışma Osmanlı Devleti'yle ilgilidir ve adı geçen eserde "Selçuklular'da Rüşvet" alt başlığıyla ifade edilmiş kısa bir girişten öteye geçememektedir.

Şehzade Eğitimini Çağdaşlaştırma Teşebbüsleri

Belleten · 2007, Cilt 71, Sayı 261 · Sayfa: 575-612
Tam Metin
Saltanat sistemiyle yönetilen her devlette olduğu gibi Osmanlı Devleti'nde de müstakbel hükümdarın, devrin şartlarına göre oldukça üst düzeyde eğitim görmesi, dönemin muteber eserlerini okuması, en şöhretli bilim adamları tarafından eğitilmesi normal bir durumdu. Bilhassa kuruluş ve yükseliş dönemlerinde şehzadelerin müstesna bir talim ve terbiye aşamasından geçtikleri görülmektedir. Bu yıllarda Osmanlı şehzadesi, doğduğu andan itibaren valide sultanın yanı sıra, onun gözetimi ve denetimi altında çok sayıda görevli tarafından bakılmakta; geleceğin hükümdar adayına layık bir çocukluk devresi geçirmekteydi.

A Shameful Act: The Armenian Genocide and the Question of Turkish Responsibility, by Taner Akçam. New York: Metropolitan Books/Henry Holt & Company, 2006. x + 376 pages. Notes to p.464. Index to p.483. $ 30.00(hardback) [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2007, Cilt 71, Sayı 260 · Sayfa: 223-240
Taner Akçam peremptorily writes that the title of his book "A Shameful Act" is a quotation from a speech on Armenian genocide delivered by Mustafa Kemal Atatürk at a session of the Grand National Assembly of Turkey on 24 April 1920 (pp.12-13, 335-336 and 348).The choice of title no doubt reflects the author's desire to give indication of the contents of his work. Yet the above words were not actually used by the founder and the first president of the Turkish republic with regard to the Armenian relocations of 1915, but pronounced pertaining to the claims of the Allied powers on these events.This is a deliberately intriguing and provocative venture, whose essential thesis is revealed in its subtitle.

Ali Paşa'nın Evlilik Öyküsünün Tarihsel Geri Planı ve Osmanlılarla İlgili Yanları

Belleten · 2006, Cilt 70, Sayı 259 · Sayfa: 963-1000
Tam Metin
1. Budin paşası Kalaylıkoz Ali Paşa'nın evlenmesinden ve ölümünden söz eden, Satoraljaujhely'de kaleme alınan tarihi destan 16. yüzyıl Macar edebiyatını ve tarihini araştıranlarca eskiden beri biliniyor. İlk kez elimize geçen ve eksikleri olan bir kopyasını Gabor Ihâsz, Macar Bilimler Akademisi kütüphanesine armağan etmişti. Icon vicissitudinis humanae vitae başlığını taşıyan bu hasılı yapıt Karoly Szabo'ya göre 16. yüzyılın sonunda Bartfa Matbaası'nda basılmış olmalı. 1880'li yılların sonunda yeni ve daha eksiksiz bir nüsha çıktı ortaya. Matbaa süslemelerinden yola çıkarak 1629 dolayında Löcse'deki Brewer Matbaası'nda yayımlanmış olabileceği sonucuna varan Aron Szilady'ye bu nüshayı Sr. Jozsef Szinnyei armağan etmişti. Szilady, eline geçen bu ikinci nüshadan Icon'un o zamana dek eksik olan bölümlerini tamamladı ve - 61. kıtanın kesikliğe uğrayan ya da doğru okunmuş olup olmadığı kuşkulu bir iki sözcüğü dışında - metnin tümünü (ilk nüshanın eksikleri olan kenar notları da dahil olmak üzere) Irodalomtörteneti Közlemenyek (Edebiyat Tarihi İncelemeleri) adlı derginin 1893 yılı cildinde yayınladı.

On her Majesty's Secret Service: Marlowe and Turkey*

Belleten · 2006, Cilt 70, Sayı 259 · Sayfa: 903-918 · DOI: 10.37879/belleten.2006.903
Tam Metin
Since the early 1990s, there has been a great deal of serious in-depth research on the Elizabethan dramatist Christopher Marlowe (1564-1593), whereby his historically admitted career and connection with Shakespeare have been revisited, and consequently a comprehensive controversy among Marlowe students has risen with regards to a wide range of issues including his involvement in Elizabeth's secret service. Historically, it is true that, while he was a student at Cambridge from 1580 to 1587, he was secretly recruited to become an agent and, thus, from 1583 onwards, was sent abroad on secret missions; hence, his frequent and prolonged absences from his studies at the university. His espionage activities and their geographies have always been a mystery except his visits to France and, perhaps, to other Catholic countries. In this context, if one recalls that the first diplomatic relations between the Ottoman Empire and Elizabeth's England were officially established in 1583 when William Harborne was appointed the first English ambassador to the Ottoman court, it was also of vital importance for Elizabeth's government to secure the Ottoman support and alliance against the growing Spanish and Catholic threat. Therefore, Harborne's appointment was a timely political and diplomatic manoeuvre, and evidently a close watch on Ottoman politics and international relations came to the fore as a serious and vitally important exigency. Indeed, besides the regular staff of Harborne's embassy, three "gentlemen," who may have been assigned special missions, also accompanied him. Could one of them be Marlowe? It is hard to be specific and certain in the absence of documented evidence. However, given the Turkish contents and references of Marlowe's Tamburlaine the Great and The Jew of Malta, one can argue that he was fully familiar with Turkey and Turkish history and that some of the names and material in these plays seem to indicate his first-hand knowledge in this respect. So, through reference to some historical facts and a close textual study of the Turkish material in these two plays, this article is an attempt to demonstrate Marlowe's direct connection with Turkey and, thus, to argue that he must have visited this country in his capacity as Elizabeth's secret agent.

Kuman Kıpçakların Tarihinde İgor Destanı'nın Yeri ve Önemi

Belleten · 2006, Cilt 70, Sayı 258 · Sayfa: 523-560
Tam Metin
Rus ilim adamları tarafından Rus ve dünya tarihinin paha biçilmez destanları arasında gösterilen Slovo o Polku İgoreve : İgor Destanı (İgor Bölüğü Destanı, İgor'un Seferi Destanı) hem Rus hem de Türk tarihi açısından son derece önemli bir kaynaktır. Milli Rus edebiyatının ilk örneği olan bu destanın konusunu Ruslarla-Kumanlar'ın 1185 yılında yaptıkları savaş teşkil etmektedir. Bu yüzden de destana geçmeden önce destana konu olan bu iki milletin yani Rus ve Kumanların Kiev Rusyası dönemindeki tarihleri hakkında kısaca bilgi vermeye çalışalım: Batı Gök-Türk topluluklarından olan Kumanlar, eski Çikler'in X. asırdaki devamları olan Kimekler'in İşim-Tobol vâdilerinde oturan bir koludur. Balkaş'tan İrtiş'e kadar uzanan bir bölgenin hâkimi bulundukları sırada doğudan gelen K'i-tan baskısı, yer ve otlak darlığı yüzünden batıya yönelmişler ve bu sırada güneyden gelen Kun (Kuman)-Sarılar'la da birleşmişlerdir. Önlerindeki Uz kütlelerinin 1048'de Balkanlar'a çekilmeleri üzerine de hep birlikte Güney Rusya sahasına gelmişlerdir. Bu suretle Rus yıllıklarında ilk defa 1054 yılında "Polovetsi" adıyla zikredilmişlerdir.

İlhanlı Tarihine Ait Yeni Bir Kaynak: Târih-i Vassâf'ın Müellif Nüshası

Belleten · 2006, Cilt 70, Sayı 258 · Sayfa: 501-522 · DOI: 10.37879/belleten.2006.501
Tam Metin
Ortaçağ İran tarihi araştırmacıları Vassâf tarihinin siyasi, sosyal ve iktisadi tarih araştırmalarındaki önemini iyi bilirler. Bunun yanında, hiç kuşku yok ki, bu değerli kaynağın tarih araştırmalarında kullanımının nedenli güç olduğunu da takdir ederler. Müellif, son derece süslü bir üslupla kaleme aldığı eserini, Arapça-Farsça kıssa ve şiirlerle süslemiş ve kullandığı nesri, kendisinden sonraki müelliflerin pek çoğunun taklit edeceği, ama hiçbirinin erişemeyeceği bir noktaya taşımıştır. Bu özelliği ile eser, kendisinden sonraki müellifler üzerinde derin izler bırakmıştır.