80 sonuç bulundu
Dergiler
- Belleten 80
Yayınlayan Kurumlar
Yazarlar
Anahtar Kelimeler
- History 80
- Tarih 37
- Ottoman 17
- Ottoman Empire 11
- Turkey 10
- Osmanlı 9
- Archaeology 7
- Arkeoloji 6
- Turks 5
- Islam 4
Selçuklular ve Türkçe
Belleten · 2003, Cilt 67, Sayı 248 · Sayfa: 111-118
Özet
Tam Metin
Zaman zaman Türk hükümdarlarının hâkim oldukları ülkeler nedeniyle anadillerini muhafaza edip etmedikleri tereddütlere yol açmıştır. Bazı araştırıcılar Selçuklular döneminde sarayda ve orduda Türkçe konuşulduğunu kabul etmelerine rağmen bu konuda yeterli deliller ortaya koyamamışlardır. Bazı araştırıcılar ise Türkçe'nin kullanımını edebi eserlerle açıklamaya çalışmışlardır. Bu tebliğimizde Selçuklu hükümdarları ve orduda Türkçe konuşulması hakkında bazı destekleyici bilgiler ortaya koyarak, bu konuya bir ölçüde açıklık getirmeye çalışacağız.
Ankara 1924 Lörcher Planı Raporu
Belleten · 2003, Cilt 67, Sayı 248 · Sayfa: 153-192 · DOI: 10.37879/belleten.2003.153
Özet
Tam Metin
Ankara'nın erken cumhuriyet dönemi planlama kararları ve belgeleri üzerinde yaklaşık üç yıldır yapılmakta olan inceleme çalışması ve arşiv araştırmaları, bugün iyi bir noktaya gelmiş bulunuyor. Ne yazıktır ki, başkentlik kararının alındığı 13 Ekim 1923 tarihinden sonra, Ankara şehrinin yönetimi, Ankara'da başkente özgü bir yönetim arayışı ve belediyeciliğin kurumsallaşması, ilk belediye yılları, ilk plan arayışları ve bulguları, bugüne kadar çok fazla araştırılmamıştı. Yaklaşık 80 yıl sonra bu yazının ekindeki raporun da kilit taşlarından birini oluşturduğu araştırma, bir dönüm noktasını, bir uğrak noktasını haberleyen çarpıcılıkta.
Osmanlı Medrese Geleneğinin Doğuşu
Belleten · 2002, Cilt 66, Sayı 247 · Sayfa: 849-904
Özet
Osmanlı medreseleri tarihi üzerine birinci el kaynaklara dayalı ilk ciddi çalışmayı -Osmanlı devlet teşkilatı konusunda olduğu gibi Osmanlı tarihinin geneli bakımından da- başlatan, rahmetli İsmail Hakkı Uzunçarşılı olmuştur. Onun 1965'te yayınlanan Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilâtı adlı eseri bu konunun da öncüsü olmuştur. Uzunçarşılı bu eserinde Osmanlı medreselerini daha çok "teşkilat" açısından değerlendirmiştir. Eserinin medreselere ayrılan seksen sayfalık kısmında İstanbul'un fethinden önceki dönemi çok kısa şekilde (2.5 sayfa) ele almış, ardından Fatih'in Sahn-ı Seman medreseleri ile Kanûni'nin Külliyesi'ndeki medreseleri, vakfiye metinleri, kronikler, bazı arşiv belgeleri ve öğrencilerine daha önce yaptırmış olduğu akademik ödevlere dayalı olarak incelemiştir. Uzunçarşılı eserinde, medreselerin derecelerini, hiyerarşik düzenlerini ve müderrislerin tayin ve terfi usullerini ele alarak üzerinde uzun uzadıya durmuş ve bu konulan geniş arşiv malzemelerine dayalı olarak irdelemiştir. Uzunçarşılı ayrıca, medreselerde okutulan dersleri ve ilgili diğer konuları toplu şekilde incelemiş ve onlar hakkında önemli bilgiler ve referanslar sunmuştur.
M.Ö. I. Binyılın İlk Yarısında Önasya Krallıklarında Araba Tekerleklerinin Özellikleri ve Yapım Teknikleri
Belleten · 2002, Cilt 66, Sayı 247 · Sayfa: 789-818 · DOI: 10.37879/belleten.2002.789
Özet
Tam Metin
M.Ö. I. binyılın ilk yarısında Önasya ülkelerinin siyasi coğrafyasına kısaca bakıldığında, Doğu Anadolu'da ve Kuzeybatı İran'da Urartu Devletinin, Güneydoğu Anadolu ve Kuzey Suriye'nin bir bölümünde Geç Hitit Kent Devletlerinin, İç Anadolu yüksek yaylasında Kızılırmak ve Konya ile Niğde bölgelerinde batıda Afyon'dan, doğuda Kapadokya'ya kadar olan bölgelerde Frig Devletinin, İç Batı Anadolu'da Lidya, Batı Anadolu kıyılarında kuzeyde yer alan Troas yöresinden İzmir'e kadar olan bölgelerde Aeoller, İzmir-Aydın Bafa Gölü arasında Orta Yunanistan'dan göç eden İon'lar, Aydın-Bafa'dan Fethiye'ye kadar olan bölgede Dor'lar ve Güneybatı Anadolu'da ise Likya yerleşmelerinin yer aldığı görülür.
Türkiye'de İlk Beglik'ler ve Kabilevî Siyasî Birlik'lerin Ortaya Çıkışı (1071-1175)
Belleten · 2002, Cilt 66, Sayı 245 · Sayfa: 61-86
Özet
Tam Metin
Göçebelerin hâkimiyetini esas alan tarihçiler, M. S. 1000-1500 arasını "göçebe imparatorluklar çağı" olarak nitelendirir(1). Gerçekten bu dönemde göçebeler o kadar geniş bir coğrafyaya yayıldı ki, meskûn dünyada neredeyse ayak basmadık yer bırakmadılar. Batı Asya(2) ve Batı Asya'nın en uç uzantısı olan yarımada da bundan yoğun olarak etkilendi. Burada yaşanan değişim öylesine dikkat çekiciydi ki, bir süre sonra yarımada Latinler tarafından Turkia (Turcia) olarak adlandırıldı(3). Dolayısıyla bu coğrafyanın tarihinde, göçebe ve yarıgöçebe hayat süren Türkmenler ve onların oluşturdukları siyasî birlikler gözardı edilemeyecek kadar önemli bir yere sahiptir.
İskitli Okçuların Atina'ya Getiriliş Tarihi Üzerine Yeni Bir Yorum (M.Ö. 5. Yüzyıl)
Belleten · 2001, Cilt 65, Sayı 244 · Sayfa: 905-910
Özet
Tam Metin
İskitli okçuların özellikle M.ö.5. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Atina şehrinin düzenini sağlayan bir polis gücü olarak kullanıldıkları bir gerçektir(1). Yakın geçmişte yapılan çalışmalar sonucunda İskitli okçuların Atina'ya tam geliş tarihinin belirlenmesinin zor olduğu ortaya konmuştur(2). Bu okçuların Atina'ya geliş tarihiyle ilgili yorum yapılabilecek tek gözlem, Atinalı politikacı ve mahkeme konuşması yazarı Andokides (M.ö.440-390)'in Peri tês pros Lakedimoniouseirênês (Spartalılarla Barış Hakkında)(3) başlıklı konuşmasında geçmektedir.
Turco-British Rapprochement on the Eve of the Second World War
Belleten · 2001, Cilt 65, Sayı 242 · Sayfa: 257-312
Özet
Tam Metin
The Italian invasion of Ethiopia in 1935 marked the beginning of a definite closeness in Turco-British relations, which were to undergo a long process of development. During the Ethiopian crisis, Turkey followed Britain in defence of the League of Nations Covenant. Firm co-operation between Turkey and Britain during the Montreux Straits Conference of 1936 further accelerated the pace of rapprochement. With King Edward VIII's visit to Turkey, just after the Montreux settlement, the mutual friendship took a step forward. At the Nyon Conference of 1937, Turkey supported Britain in its defence of international shipping against attacks by pirate submarines in the Mediterranean. Nyon drew the Turks and British closer together. In 1938 Britain granted a credit of sixteen million pounds to Turkey which strengthened the growing friendship between Ankara and London and aimed at reducing the necessity of Turkish economy depending on Germany. Germany's occupation of Czechoslovakia and Italy's annexation of Albania in the spring of 1939 soon led Turkey and Britain to sign a mutual assistance agreement. This accord combined Turkish and British energies for the protection of peace and paved the way for the conclusion of the Turco-Anglo-French Triple Alliance Treaty in the autumn of the same year.
Milletler, Halklar ve Devletler
Belleten · 2001, Cilt 65, Sayı 242 · Sayfa: 313-374
Özet
Tam Metin
On küsur yıldan bu yana, sona ermekte olan soğuk savaşın ve sömürgeciliğin sona ermesinin (dekolonizasyon) çifte tesiriyle, dünya sanki devletlerin, milletlerin ve sınırların belli ölçüde istikrara kavuşmasına doğru yol alıyor gibidir. Zira gözlerimizin önünde, sömürgeci imparatorlukların çöküşünden sonra, orta Avrupa ve Balkanların sarsıntılara uğradığı bir sırada, SSCB imparatorluğu ve hattâ, Ukranyalıların, Baltıklıların ve Gürcülerin darbeleriyle, bizzat Ruslar ve sovyet halkı mefhumu çözülme yolundadır. Ulus-devlet modelinin kendisi, fırtınaya dayanacak mıdır? Başka modeller mi ortaya çıkacaktır? Yoksa bu durum, miletler üstü tutkuların ve millî-ötesi (post-nasyonal) ütopyaların matem çanı mıdır?
Dicle ve Fırat Nehirlerinde Nakliyat
Belleten · 2001, Cilt 65, Sayı 243 · Sayfa: 655-660
Özet
Tam Metin
1963 senesinde İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi'nde Cengiz Orhonlu ve Turgut Işıksal'ın aynı konuda bir makalesi yayımlanmıştı. Tam 25 sene önce, çok vakitsiz olarak, bir bilim adamı için çok erken bir yaşta kaybettiğimiz C. Orhonlu ve T.Işıksal zengin Osmanlı Arşivi malzemesinden, bazı İngilizce seyahatnamelerden, Evliya Çelebi'nin Seyahatname adlı ünlü eserinden, Helmuth von Moltke'nin Türkiye Mektupları gibi bazı kitaplardan faydalanmışlardı. Yayımlanmasından sonra hemen hemen 40 yıllık süre geçmesine rağmen bu makale alanında örnek bir çalışma olarak kaldı. Bu uzun zaman içinde İstanbul'da Başbakanlık Osmanlı Arşivi Dairesi'nde yeni tasniflerin okuyucuya sunulması neticesinde, ortaya konu ile ilgili yeni belgeler çıktı. Vaktiyle gözden kaçmış görülememiş yayınlara da göz atmak imkânı oldu. Bu bakımdan aşağıda bu iki kıymetli araştırıcıyı anmak, verdikleri bilgiler kısmen tamamlanmak istenmektedir. C. Orhonlu ve T.Işıksal önce Fırat nehri üzerinde Birecik'te gemi inşaatına temas ediyorlardı. Bunların sayısı XVI.yüzyılın ikinci yarısında 1560'ta 60, 1565'te 400 kadar olup, 150'si zahire, 250'si asker gemisi olarak niteleniyordu. Birecik'te 1734'te 20 firkate ile 40 daha ufak nakliye aracının yapıldığı, Hindistan'dan Basra'ya gelen bir kısım ticari malların nehir gemileri ile Birecik'e kadar nakl edildiği, oradan da gelen malların deve kervanları ile Halep, İskenderun, Trablus ve diğer istikametlere sevk edildiği belirtiliyordu.
İlk Osmanlı Tarihçilerinde Süreklilik Niteliği Taşıyan Öğeler
Belleten · 2001, Cilt 65, Sayı 243 · Sayfa: 591-606
Özet
Tam Metin
Mükrimin Halil Yinanç, "Tanzimat'tan Meşrutiyet'e Kadar Bizde Tarihçilik" başlıklı araştırmasının girişinde Osmanlı tarihçiliğinin başlangıcının bir değerlendirmesini yaparken ilk Osmanlı tarihçilerinin "nakilci, hikayeci, tasvirci" olmaktan ileri gidemedikleri üzerinde durmuştur. Günümüzdeki, hattâ 1940'lı yıllardaki tarih anlayışına göre bu yargılarda haklılık payı bulunabilir. Bu da son derece doğaldır. Günümüzden beş yüz yıl önce yaşamış insanların bizim gibi düşünmelerini beklemek yanıltıcı olur. Çünkü tarih zamanın çocuğudur. "L'histoire est fille de son temps". Bu nedenle günümüz tarihçisi geçmişi değerlendirirken içinde bulunduğu zamanın sosyal, ekonomik yapısından, dünya görüşünden ve kültürel birikiminden yola çıkar. Bu açıdan bakınca geçmişin zihniyetini olduğu gibi yakalamanın zorluğu da ortadadır. XV. yüzyıl tarihçileri de kendi dönemlerinin dünya görüşünden yola çıkarak eserlerini yazıyorlardı. Daha doğrusu kendi yaşadıkları çağın zihniyetinden yola çıkıyorlardı.