16 sonuç bulundu
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yazarlar
Tarih Nedir?
Belleten · 1991, Cilt 55, Sayı 213 · Sayfa: 579-588
Özet
Bugünkü dünyanın hâli, tarihin belki ...tarihinin bir dönemecinde bulunduğu bir hâldir. Şüphesiz içinde yaşadığımız, hareket ettiğimiz ve düşündüğümüz toplumların tarihi diye ilan edilmiş olduklarını artık biliyoruz. Bir oluş şuuru içine köksalmış olduğumuzu hissediyoruz. Bu noktai nazardan, "bunalım'ın sarstığı çağdaş zihniyet, bizi yalanlamıyor. Bu zihniyet, bir sonun çileli bekleyişiyle sürekli biçimde ihtimal dahilinde bulunmayan rabıtalar kurduğundan, daima şunları itiraf etmek zorunda kalmıştır: "Herşey değişiyor" veya: "uyum sağlamak gerekir". Hiçbir şey devamlı değildir, sonsuz bir şekilde verilmemiştir, herşey istihâle ediyor. En azından bir şey kesindir: eğer bu kökleşmenin tertibatı altüst olursa, karanlık bir gecenin sessizliğine gömülmüş intibaına kapılabiliriz. Bununla birlikte, yeni meselelerin ortaya çıktığını iyiden iyiye hissediyoruz. Eskiden tarihin geçmiş çağlar arasında muzafferâne bir tekâmülünün bakış açılarını, bir hürriyete kavuşma yörüngesinin temaşasını tanzim ettiği yerlere kısmen ortak tecrübeler yerleşiyor, bir vaadedilmiş toprak haberleri kayboluyor. Şaşırtıcı bir biçimde, biyografiler, nokta incelemeler ve hadiselerin veya nutukların sınırlı tahlilleri lehine, evrensel tarihler bir yana bırakılmıştır. Sanki beşerî eylemlerin, onların ölümlerinin ve sanatlarının kitabını sekanslar, ağlar hâlinde çözmeye gayret etmek, onları evrensel ve erek-bilimsel bir akış fikri altında tahlil etmekten daha değerliymiş gibi. Öyleyse, tarihin bu yeniden dökümünde ve çağdaş yönlere ve şuura yepyeni biçimler kazandırılmasında rol oynayan kimdir?
P. Ovidius Naso'nun Tanrıları Aşk Elegeia'sı Şiirlerinde Kullanımı
Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 210 · Sayfa: 591-602
Özet
Tam Metin
Çok tanrılı eski Yunan dinindeki antropomorfik tanrı kavramı iki ana özellik göstermektedir: Tanrı vücudunun insana benzerliği (Epikuros bile "tanrı" konusunda bu düşünceye varmıştır); tanrıların insanlarla ve insan etkinlikleriyle olan ilgisi (bu ilgi ya da bağ, tapınma eylemlerinin ve mitoloji öykülerinin temelini oluşturmaktadır). İnsan ve tanrı arasındaki bu yakınlık daha çok "kahramanlık çağının" bir özelliği olarak görülmüştür. Bu çağda tanrılar insanlarla konuşup görüşerek ilişki kurmakla kalmazlardı, aynı zamanda onların yaşantılarına katılabilirlerdi. Öte yandan ölümlü eşler seçip aileler (küçük aile toplumu) kurabilirlerdi, bunun sonucunda doğacak çocukların ana-babası olabilirlerdi. Böylece tanrılar, ölümsüzlüklerine ve üstün güçlerine karşın, gerçekten farklı bir tür değildi, tersine, bir ölçüde ortak dış görünüşleriyle, bir ölçüde ortak ilgileriyle, duygularıyla ve deneyimleriyle insanlara benzer yaratıklardı.
Kültür Tarihimizde Din
Belleten · 1990, Cilt 54, Sayı 210 · Sayfa: 773-804
Özet
Tam Metin
Din, geniş anlamıyla, insan ile Tanrı arasında kutsal bir bağdır. İnsanoğlu, öteden beri hayata bir anlam vermek istemiştir. Düşünürler, evrenin başlangıcını, sonunu ve nasıl meydana geldiğini çözmeye çalışmışlardır. Evrenin ilk unsuru üzerinde kafa yormuşlardır. Varlığı anlamak istemişlerdir. Düşünürler, ayrıca insanın evren içindeki yerini tespit etmek için çaba harcamışlardır. İnsanın yazgısı sorunu üzerinde düşünmüşlerdir. Birçok düşünürü ölümden sonraki hayat meşgul etmiştir. Şu kadar var ki, bu konularda din, insanlığa en azından bir avuntu sağlamıştır. Gerçi dinler arasında ortak bir düzen ve ortak bir açıklamanın olduğu iddia edilemez. Ancak, hemen hemen bütün dinlerde kutsal değerlere inanmak sözkonusudur. Evrene ve insana bakış da sözkonusudur. Ne var ki, kimi dinler konuyu ilkel biçimde çözümlemeye çalışmış, kimileri de daha ayrıntılı dile getirmiştir.
Kalkınma Antropolojisi
Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 201 · Sayfa: 1349-1358 · DOI: 10.37879/belleten.1987.1349
Özet
Tam Metin
Kalkınmakta olan ülkelerin insanları dünyanın hızla geliştiğini görmektedirler. Bu insanlar çeşitli ekonomik ve teknik yardımları istemektedirler; bunlara muhtaçtırlar da. Halk sağlığı, tarım, eğitim, idari ve benzeri bir çok alanlarda çalışan teknik uzmanların iyi yetmiş oldukları ve meslek açısından yetkili oldukları inkâr edilemez. Ancak, bilinen ihtiyaç ve yardım isteğine ve de teknik uzmanların beceri ve yeteneklerine rağmen, genellikle, sözkonusu yardım veya kalkınma programlarının amaçlarına ulaşamadıkları da bir gerçektir. İşte burada, sözkonusu kalkınma, planlı değişme veya modernleşme programını uygulayanların bir "kültür görmezliği" içinde bulundukları kabul edilmelidir.
Kültür Alanı Yaklaşımı
Belleten · 1986, Cilt 50, Sayı 196 · Sayfa: 229-246 · DOI: 10.37879/belleten.1986.229
Özet
Tam Metin
İnsanoğlunu diğer yaratıklardan ayıran önemli özelliklerden biri, onun her türlü ekolojik ortama uyum sağlayarak varlığını yüzyıllar boyunca sürdürebilmiş olmasıdır. Bunda, insanın, "kültür yaratıcı bir varlık" olma özelliği sonucu, tabiî ekosistemlere ek olarak sunî olanlarını yaratabilmiş olmasının tartışmasız bir rolü vardır. Şöyle ki, insan hayatı, belirli bir tabiî çevre (habitat)'deki sosyal ortamda geçer; bu sosyal ortam ise insanoğlunun eseridir. Bu bakımdan, "çevre" nin insan tarafından yaratılan kısmına "kültür" denilmektedir.
Atatürk’ün Sevgi Felsefesi
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 1985, Cilt II, Sayı 4 · Sayfa: 163-174
Özet
Bu makalede Atatürk'ün insana verdiği değer ve onun hümanizmi olan bunun kaynağı ele alınmıştır. Atatürk felsefe, Aşk, Sevgi, ulus için tek millet, diğer milletler için de genişletir. Atatürk'ün bu felsefesi sadece yurt içinde değil yurt dışında da barışı korumada önemliydi.