3 sonuç bulundu
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Anahtar Kelimeler
- character 3
- karakter 3
- Alienation 1
- appearance 1
- behavior 1
- davranış 1
- dış görünüş 1
- gizli ilimler 1
- Hamdullah Hamdî 1
- insan 1
HAMDULLAH HAMDÎ’NİN KIYAFETNAME’SİNİN BİR NÜSHASI ÜZERİNE
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı - Belleten · 2022, Sayı 74 · Sayfa: 193-222 · DOI: 10.32925/tday.2022.91
Özet
Tam Metin
En eski dönemlerden itibaren insanlar, görünenin ardındaki görünmeyeni merak etmiş ve buna yönelik çeşitli uygulamalarda bulunmuştur. “Gaybi / gizli ilimler” adı altında toplanan uygulamalar doğrultusunda Doğu’da “ilm-i firâset”, Batı’da “fizyonomi” adıyla karşılanan bilim dalları ortaya çıkmıştır. Kıyafetnamelerde, temelde insan bedeninin ruhu kaplayan bir kıyafet / giysi / kılıf olduğu düşünülerek insanın beden yapısı ve bazı eylemleri gibi dışarıdan gözlemlenebilen somut özelliklerinden yola çıkılarak ruhsal yaşamı, karakteri ve ahlakı ile ilgili hükümler verilmiştir.
Bu çalışmada Türk edebiyatında kıyafetnamelerden kısaca bahsedilmiş, elde bulunan en eski tarihli Türkçe eser olan Akşemseddinzade Hamdullah Hamdî’nin Berlin Staatsbibliothek’te Diez A oct. 144. numarada kayıtlı 8 varaklık manzum Kıyafetname nüshası incelenmiş, metinde ne anlatıldığı üzerinde genel hatlarıyla durulmuş, çalışmanın sonunda metnin transkripsiyonlu çevirisine ve birkaç sayfasının tıpkıbasımına yer verilmiştir. Kıyafetname’nin girişinde Allah’a ve Hz. Muhammed’e şükranlar sunulduktan sonra “Reng”, “Boy”, “Et”, “Hareket”, “Saç”, “Baş” gibi toplamda 24 bölüm açılarak bunların yansıması olan karakter özellikleri ile ilgili ön kabuller sıralanmıştır. Teni ya da yüzü kırmızı olan kişilerin utanma duygularının bulunduğuna işaret edildiği ve böyle kişilerin övüldüğü bölümde utanan insanların gerçekten yüzlerinin kızarabileceği gerçeğinden hareketle ön kabullerden bazılarının mantıki temellere dayandırıldığı da anlaşılmaktadır. Kıyafetnamelerin içinde barındırdığı kültürel unsurlar; o toplumun dünya görüşünün, ortak kabullerinin bir anlamda dile yansımış şeklidir. Bu nedenle bu tür eserlerin gün yüzüne çıkarılması ve yeni nesillere tanıtılması, kültür tarihi açısından önem arz etmektedir.
Yabancılaşmayı Bir Karakter Üzerinden Okumak: Peyami Safa’nın “Meral”i
Erdem · 2022, Sayı 83 · Sayfa: 111-134 · DOI: 10.32704/erdem.2022.83.111
Özet
Yabancılaşma kavramı, toplum içerisinde yaşayan ve diğer bireylerle iletişim halinde olan kişinin, inandığı değerlerin, sahip olduğu düşüncelerin, hayat algısının; çevresiyle uyuşmamasından doğan bir çatışma hali sonucunda yavaş yavaş değişmesi ve kendini bulunduğu ortama ait hissetmemesi durumudur. Çeşitli düşünürler ve sosyologlar tarafından tanımlanan bu kavram hakkında incelemeler yapan bir isim de Melvin Seeman’dır. O, yabancılaşmayı beş boyut eşliğinde incelemiştir. Bunlar güçsüzlük, anlamsızlık, kuralsızlık, soyutlanma ve kendine yabancılaşmadır. Güçsüzlük, bireyin zihnindeki düşünceleri gerçekleştirmek için harekete geçememesi; anlamsızlık, varlığına ve dünyaya değer ifade eden bir anlam yükleyememesi; kuralsızlık, zihninde tasarladığı hedeflere ancak kuralları çiğneyerek ulaşabileceğini düşünmesi; soyutlanma, içinde yaşadığı topluma ve onun değerlerine bir anlam yükleyememesi ve kendine yabancılaşma, geleceğe dönük beklentileri birer birer yok olduktan sonra, derin bir ümitsizlik ve yalnızlığa düşmesidir. Sanat alanında eserlere çeşitli şekillerde yansıyan yabancılaşma, Türk edebiyatında da kendine yer bulmuştur. Bu çalışmada Peyami Safa’nın “Yalnızız” adlı romanının kişilerinden biri olan Meral karakteri, eserde bu konuyu en belirgin şekilde yansıtan karakter olarak Seeman’ın yabancılaşma teorisine göre incelenecektir.
Meral karakteri bu doğrultuda incelendiğinde onun, kişisel özgürlük alanının sınırlandırıldığı endişesiyle bazı toplumsal kuralları ve değerleri çiğnediği, ahlaki olmayan durumlar içerisinde yer aldığı, ailesinin ve Samim’in tasvip etmediği arkadaşlıklar içinde bulunduğu görülmektedir. Samim’in ona yaptığı uyarılar ve ikisinin, hayat hakkındaki sohbetleri; kendisine karışılmasından, yaptıklarına müdahale edilmesinden hoşlanmayan Meral için bunaltıcı olmaktadır. Meral’i bunaltan etkenler; çevresindekiler tarafından hürriyetinin kısıtlanması yani iradesinin kontrol edilmek istenmesinin yanı sıra, yalnızlaşması hem de kalabalık içerisindeyken bile yalnız hissetmesidir. Meral’in, içine düştüğü kötü durumlar ve bu durumların, çevresindekiler tarafından tasvip edilmemesi ve özellikle de ağabeyi tarafından gördüğü baskı dolayısıyla kendisini değersiz, öz varlığını anlamsız hissettiği görülmektedir. Yaptıklarından dolayı zaman zaman vicdan azabı çekse de, kendi kendine yaptığı sorgulamalara cevap bulamayan Meral hayatını ve bu hayatı çekilmez hale getirdiğini düşündüğü kuralları anlamsız bulmaya başlamıştır. Karşısına çıkan zorluklarla mücadele etmek için gücünün kalmadığını düşünerek, sonunda öz varlığına dahi yabancılaşan Meral, kendisini sınırsız bir özgürlüğe kavuşturacağını düşündüğü kaçış düşüncesini gerçekleştiremeyince ölümü, kurtuluş için tek çare olarak görmüştür. İntiharı düşünmesine rağmen, romanın sonunda bir kaza sonucu yanarak ölen Meral’den geriye kalan not; onun yok oluşa sürüklenmesinin en önemli nedeninin hakikatte dünyadaki yalnızlığı olduğunu göstermektedir. İçine düştüğü yabancılaşma onu yalnızlığa, ümitsizliğe, kaçış ve ölüm düşüncesine doğru sürüklemiştir.
Sabahattin Ali’nin “Ses” Hikâyesinde Mekân-İnsan İlişkisi
Erdem · 2011, Sayı 59 · Sayfa: 121-128
Özet
Tam Metin
"Memleketçi Edebiyat"ın en güçlü hikâyecilerinden biri olan Sabahattin Ali, özellikle güçlü gözlem ve tasvirleri ile dikkatleri üzerinde toplamayı başarmış ve bu bağlamda kaleme aldığı realist çizgideki eserleri ile Türk toplumunun genel dokusuna temas etmeye çalışmıştır. Türk dilinin anlatım zenginliğine son derece hakim olan Sabahattin Ali, hikâyelerinde ince detaylara gösterdiği hassasiyetle tanınmış ve estetik yönü güçlü hikâyeler kaleme almıştır. Hikâye tekniğinde oldukça deneyimli ve bilgili olan sanatçı, bu türün temel yapısını oluşturan mekâna ve karakter oluşumuna gösterdiği özenle de ön plana çıkmaktadır. Nitekim sanatçının "Ses" hikâyesi, mekânın insan karakterine yön veren dokusu ile dikkatleri toplamakta, kendisinin bu unsurun önemine gösterdiği hassasiyet; onun ne kadar önemli bir sosyal bilimci olduğunu da ortaya koymaktadır. Hikâyede olay örgüsündeki devinimin farklı mekânlarda hız kazanması, karakter gelişimine destek veren unsurların, özellikle de dar ve geniş çerçeveli mekânlardaki eşya, araç ve gereçlerin ön plana çıkması; yazarın tekniğinin, seçiciliğinin ve dikkatli değerlendirmelerinin birer göstergesi sayılır. Bu perspektiften değerlendirecek olursak "Ses" hikâyesi, sadece içerdiği tematik zenginlik ve duygu yoğunlaşmasındaki niteliklerle değil, "mekân-insan" birlikteliğindeki realist çizgilerle ayrıcalıklı bir değer taşımakta, ayrıntılardaki gizemli oluşumlar da insan psikolojisinin travmatik yapısını ortaya çıkartmakta ve böylelikle, hikâyedeki edebi ve estetik zenginlik üst noktalara taşınmaktadır.