7 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • müze
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Isparta Müzesi Envanterinde Bulunan Cumhuriyet Dönemine Ait El İşlemeli Peşkirler

Arış · 2014, Sayı 10 · Sayfa: 34-41 · DOI: 10.34242/akmbaris.2019.59
Tam Metin
İnsanoğlunun varolduğu tarihten günümüze kadar uygarlıklar, el sanatları ile iç içe yaşamışlardır. Yaşamın gereği olan üretim biçimlerinden meydana gelen el sanatları aynı zamanda kültürel birer olgudur. Anadolu'da el dokumacılığının en güzel örneklerinin görüldüğü ürünlerden biri de peşkirlerdir. Bu makalede, Isparta Müzesinde bulunan peşkirler işleme tekniği, motif ve kompozisyon özelliklerine göre, kullanılan malzemeler de dikkate alınarak dönemlerine göre incelenmiştir. Cumhuriyet dönemine ait olduğu müze envanter kayıtlarında belirtilen 16 örnek incelemeye alınmıştır. Cumhuriyet dönemi peşkirlerinin önceki dönemlerden faklılık ya da benzerlik gösteren özelikleri irdelenmiştir. Genellikle peşkirlerin desenlerinde stilize tarzda çiçek motifleri, basit-sıralı yüzey şemaları ve dokumanın kendinden desenli olduğu örnekler yer almaktadır. Cumhuriyet dönemine ait olan örnekler, ayrıca işleme, kenar süsleme teknikleri, renk ve kompozisyon özelliklerine göre incelenmiştir.

Halı, Kilim ve Diğer Düz Dokuma Yaygıların 2863 Sayılı Yasa Kapsamında Değerlendirilmesinde Karşılaşılan Sorunlar ve Çözüm Önerileri

Arış · 2011, Sayı 5 (Türk Dünyasında Halı ve Düz Dokuma Sempozyumu Özel Sayısı - 1) · Sayfa: 32-43 · DOI: 10.34242/akmbaris.2019.3
Tam Metin
Halı ve diğer dokumalar, 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda isim olarak belirtilmemekte, 23 ncü maddenin a) bendinde etnoğrafik eserler içerisinde yer bulmaktadırlar. Etnoğrafik eser tanımı çok genel olmakta ve çok geniş bir zamanı kapsamaktadır. Çok erken veya çok geç bir tarihe ait olan eserler arasındaki farkın ve yapılacak muamelenin belirlenmesi gerekmektedir. Aynı Kanun'un 24 ncü maddesine göre etnoğrafik eserlerin yurt içinde alımı satımı serbest olup, hangilerinin alınıp satılacağı bir yönetmelikle belirlenmektedir. Bu işlerde daha çok kişisel tercihler kullanılmaktadır. Ayrıca etnoğrafik ifadesi, insanlarda, eserlerin birinci derecede korunması gerekli eser olmadığı imajı oluşturmaktadır. Eserlerin müzelere alınması konusunda, 25. maddeye göre Devlet müzelerinde bulunması gerekli görülenler, müzecilerin ifadesiyle "koleksiyonu tamamlayıcı nitelikte olanlar" müzelere alınmaktadır. Yani 200 yıllık bir Milas Seccadesi müzeye götürüldüğünde koleksiyonda ihtiyaç yoksa alınmayabilmektedir. Buna karşın 20-30 yaşlarında bir dokuma müzeye alınabilmektedir. Bu çelişkilerin giderilmesi gerekmektedir. Bu nedenlerle ilgili Kanun ve Yönetmeliklerde etnoğrafik ifadesinin kullanılmaması ve başta hah ve diğer dokumalar olmak üzere taşınır kültür varlıklarının müzayede yoluyla satışının yapılmaması önerilmektedir.Vakıflar Genel Müdürlüğünün sorumluluğunda bulunan halı, kilim ve diğer düz dokuma yaygılar için yeni bir tasnif sistemi getirilmiş, üzerinden 100 yıl geçmediği için müzelere alınacak nitelikte eski eser olmayan, fakat yöresel, özgün renk, desen ve motifleri taşıyan dokumalar ayrı bir sınıf olarak belirlenerek önümüzdeki yüzyıllar için saklanmıştır.

Atatürk Dönemi Arkeoloji Çalışmalarından Biri: Sultanahmet Kazısı

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2005, Cilt XXI, Sayı 62 · Sayfa: 747-774
Tam Metin
Atatürk döneminde, kültür belgelerinin araştırılması ve müzelerin çağdaş metodlara uygun olarak ele alınması konusuna önem verilmiştir. Arkeoloji çalışmalarına hız verilerek eskiçağ araştırmalarının bilimsel temelleri atılmıştır. Bu dönemde yabancı uzmanlar tarafından pek çok kazı yapılmıştır. Bunlardan biri de Sultanahmet'te "Hipodrom" denilen bölgede gerçekleştirilen At Meydanı kazıdır. Bizans dönemine ait tarihî eserleri çıkarmak amacıyla bu bölgede kazı yapılması için 17 Temmuz 1926 tarihinde British Academy tarafından Maarif Vekâleti'nden izin istemiştir. Konu, 26 Eylül 1926 tarihinde Bakanlar Kurulu'nda görüşülmüş ve 1927 Mart ayından itibaren başlamak üzere, bir yıl süreyle İstanbul Sultanahmet'te "Hipodrom" denilen yerde kazı yapılmasına izin verilmiştir. Bu çalışmada kazının seyri ve elde edilen bulgulara yer verilmiştir.

Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ndeki Bir Kiliseye Ait Mimari Parçalar

Belleten · 2002, Cilt 66, Sayı 245 · Sayfa: 49-60
Tam Metin
Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi bahçesinde envanter numarasız bir ambona(1) ait olduğunu düşündüğümüz iki levha ile bir templon(2) payesi bulunmaktadır. Bu üç eserin pembe öbeklere sahip mermer malzemeye sahip oluşları, aynı kiliseye ait mimari parçalar olduklarını gösterir.

Kastamonu ve Sinop Müzelerinde Bulunan Bazı Tunç Çağ Çanak-Çömleği

Belleten · 2001, Cilt 65, Sayı 243 · Sayfa: 519-528 · DOI: 10.37879/belleten.2001.519
Tam Metin
1-3 Haziran 1999 tarihleri arasında Kastamonu ve Sinop Müzelerindeki bazı arkeolojik malzemeler üzerinde çalışmalar yaptık. Bu makalemizde, sözedilen müzelerde rastladığımız bir kısım Tunç Çağ çanak-çömleği üzerinde durulacaktır. Çalıştığımız kap örneklerini başlıca üç ana grup içerisinde incelememiz mümkündür: 1.Omurgalı ve Dışa Açık Ağızlı Kaplar 2.Yayvan Çanaklar 3.Dipten Ağıza Doğru Genişleyen Kadehler

Selanik Atatürk Evi ve Müze Haline Getirilmesi

Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi · 2000, Cilt XVI, Sayı 48 · Sayfa: 711-752
Atatürk'ün Doğduğu Ev: Atatürk'ün doğduğu ev konusunda, farklı görüşler mevcuttur. Bunlardan birincisi, Atatürk'ün Ahmet Subaşı Mahallesi'nde bir evde doğduğuna dairdir. İkincisi de, günümüzde müze olarak kullanılan Islahane Semti (Aya Dimitri Mahallesi Apostolu Pavlu Caddesi Numara 75)'ndeki evdir. Evin Müze Haline Getirilmesi: Selanik Belediye Meclisi, Tlmesini istedi. Bunu müteakiben uzun süren çalışmalar neticesinde ev, tamir ve tefriş edilerek 10 Kasım 1953'te bir törenle "Selanik Atatürk ürkiye Cumhuriyeti'nin 10. Yılı münasebeti ile 1933'te aldığı bir kararla, Atatürk'ün doğduğu evi kendisine hediye etmiştir. Atatürk, kendisine verilen bu evin müze haline getiriEvi Müzesi" adı ile ziyaretçilere açıldı. Ev, 1966'da yeniden tefriş edildi. Ancak 1970Tİ yıllarda yaşanan bir depremde hasar gören ev, yeniden tamir edildi. 1980'de üçüncü defa dü-zenlenerek, 19 Mayıs 1980'de yeniden ziyarete açıldı. Bu gün, Türk-Yunan dostluğunun bir simgesi olan ev, bütün dünya vatandaşları tarafından ziyaret edilmektedir.

Kayseri Müzesindeki Eski Tunç Çağı Definesi

Belleten · 1987, Cilt 51, Sayı 200 · Sayfa: 581-586 · DOI: 10.37879/belleten.1987.581
Tam Metin
1983 yılında Kayseri'nin Felahiye ilçesine bağlı Çukur bucağının 3 km. kuzeydoğusunda, Kağnı deresindeki kum ocaklarından kum alınırken bulunduğu bildirilen 29 adet tunç eser Müzemize getirildi. Ele geçirilen bu eserlerin yanında değişik malzemelerden yapılmış, değişik türde başka eserlerin de bulunup bulunamadığı anlaşılamadı. İlk bakışta bu eser grubunun bir defineyi temsil ettiği anlaşılmaktadır. Ancak bu defineyi oluşturan eserlerden bir kısmının eksik olduğu izlenimi edinilmiştir. Yerinde yaptığımız araştırmalarda, buluntu yeri olarak işaret edilen kesimde herhangi bir eski kalıntıya rastlanmamıştır. Yalnız bugünkü köyün dışında, kum ocaklarının bulunduğu yere 1 km. uzaklıktaki tarlada, Eski Tunç Çağı'na ait kaba seramik parçaları ele geçirilmiştir. Bu araştırma sırasında köylüler, sözkonusu tarlada daha önceleri küçük bir tepenin bulunduğunu, sonradan bu tepenin sürülerek düzleştirildiğini ifade etmişlerdir. Bu bilgilerin ışığında üzerinde duracağımız eserlerin, ait oldukları çağda, bu iskan yerinin yakın çevresine depo edilmiş, saklanmış olabilecekleri gibi, tamamen ayrı bir bölgeden, özellikle Orta Anadolu'nun kuzeyinden Müzemize getirilmiş olabilecekleri ihtimali de düşünülebilir. Kağnı deresindeki kum ocağından elimize geçmeyen irice kahverengi bir kap içerisinde bulundukları yolundaki ifade, bu eserlerin bir define, bir depo oldukları görüşüne ağırlık kazandırmaktadır. Define, teber biçimli onbir balta, sap delikli üç balta, bir kabza veya asa başı ile onüç çalparadan oluşmaktadır.