20 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
  • türkçe
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Peyvend-i Siyaset ve Ferheng der Asr-ı Zevâl-i Timurlyân ve Zuhur-i Safevlyân

Belleten · 2011, Cilt 75, Sayı 274 · Sayfa: 971-974
Seferleri ve zaferleri sonunda Timur'un şöhreti bütün dünyada yayılarak, asırlarca bir dehşet siması ve efsanevi bir kahraman olarak yaşadı. Evet o, göçebe fatihlerin sonuncusudur. Fakat bazı tarihçilerin ifade ettiği gibi, sadece bir eşkıya çetesi reisi veya ele geçirdiği şehirleri yakıp yıkan, insan kellelerinden minareler diktiren bir fatih mi idi? Timur'un gayesi mümkün olduğu kadar ve hattâ kabilse o zamanın dünyasını hakimiyeti altına almaktı. Zamanın tarihçilerinden biri olan "bütün dünya iki hükümdarı n sahip olacağı kadar değerli değildir" sözünü isnad etmektedir. Tahripkarlığına rağmen o, aynı zamanda imarcı idi. Onun zamanında muhteşem bahçeler ve binalar yaptırılmış, yeni yerleşme yerleri kurulup, sulama kanalları açtırılmıştı. Bilindiği üzere İran, Orta Asya ve Hindistan'da İslam mimarisinin en parlak devri Timur ve haleflerinin adı ile sıkı sıkıya bağlıdır. Timur, ticaretin devlet için en büyük gelir kaynağı olduğunun farkındaydı. Ana dili olan Türkçeden başka Farsçayı da biliyordu. Edinmiş olduğu tarih bilgisi ile meşhur İbn Haldun'u bile hayretler içinde bırakmıştı.

RICHARD TAPPER, İran'ın Sınır Boylarında Göçebeler - Şahsevenlerin Toplumsal ve Politik Tarihi, çev. F. Dilek Özdemir, İmge Kitabevi Yayınları, Ankara 2004, 699 sayfa [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2006, Cilt 70, Sayı 259 · Sayfa: 1005-1010
Şahseven, İran'da, özellikle Azerbaycan'daki Mugan ve Erdebil yöreleri ile Zencan ve Tahran arasındaki, Harrakan ve Hamse yörelerinde yaşamakta olan bazı aşiret topluluklarının adıdır. İnanç olarak Şii olan ve Türkçe konuşan Şahsevenler, günümüzde büyük ölçüde yerleşik hayata geçerek, tarım ile uğraşmakta iseler de, yakın zamanlara kadar konar-göçer bir hayat tarzı sürdürmüşlerdir. İzleri XI. yüzyılda İran'a gelmiş bulunan Türk-Oğuz boylarının kültürlerine kadar uzanır. XVI. yüzyıldan itibaren XX. yüzyıl ortalarına kadar İran, Osmanlı, Rus ve Sovyet kuvvetleri çeşitli vesilelerle Şahseven topraklarında hak iddia etmiş veya bu toprakları işgal etmiştir. Bulundukları coğrafi konum yüzünden Şahsevenlerin merkezi hükümetle ilişkileri değişiklik göstermiş ve aşiret konfederasyonu 1880'lere kadar birleşik ve merkezi bir siyasi yapıya kavuşamamıştır.

Gregoryen Kıpçaklar'a Dair

Belleten · 2005, Cilt 69, Sayı 256 · Sayfa: 825-840 · DOI: 10.37879/belleten.2005.825
Tam Metin
Dünya, Kıpçak dilli Ermenilerin emsalsiz etnik grubu hakkında ilk bilgileri Agatangel Krımskiy'in Türkoloji araştırmalarında Türk ve yabancı araştırmacılar için onlarca yıl boyunca ansiklopedik elkitabı rolünü oynamış olan "Tyurki, İh Movi ta Literaturi" adlı kitabından almıştır. Ünlü Akademik Krımskiy (1871-1942) daha genç bir araştırmacı iken 1894 yılında XVI.-XVII. yüzyıl Kamenets-Podolsk "Ermenilerinin", Ermeni yazısıyla yazılmış fakat dil bakımından Ermenilerce anlaşılmayan, tahmini olarak Türkçe olan tuhaf metinlerin araştırılması için görevlendirilmiştir.

Köl Tigin Yazıtının Çince Yüzü Hakkında

Belleten · 2004, Cilt 68, Sayı 252 · Sayfa: 403-422
Moğolistan'daki Türk Anıtları Projesi çerçevesinde 2002 yılının 16 Temmuz-17 Ağustos tarihleri arasında Koşo Çaydam Gölü yakınında bulunan Orhun Yazıtlarının Çince metinleri üzerinde incelemeler yaptım. Daha önce Gök-Türk tarihi ile ilgili Çin kaynaklarındaki orijinal bilgiler üzerinde çalıştığım için ve bu konularda iki kitap yayınladığım, iki kitabı da yayınlamak üzere olduğumdan konuya çok aşina idim. Fakat, yine de Köl Tigin ve Bilge Kagan yazıtlarını görmenin, orijinal metnin üzerinde çalışmanın beni heyecanlandırdığını söylemem gerekir.

JAN SCHMIDT, Catalogue of Turkish Manuscripts in The Library of Leiden University and Other Collections in The Netherlands. Volume One Comprising The Acquisitions of Turkish Manuscripts in The Seventeenth and Eighteenth Centuries, Leiden University Library, Leiden 2000 [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2003, Cilt 67, Sayı 248 · Sayfa: 203-208
Jan Schmidt'in hazırlamış olduğu bu kataloğun, geçtiğimiz asrın son çeyreğinde yayınlanmış kataloglar arasında müstesna bir yeri vardır. Diğer kataloglar göz önüne alınınca, aslında bu çalışmayı katalog diye adlandırmakla, sanki kendimi bir haksızlık yapmış gibi hissediyorum. Çünkü Schmidt'in eserinde sadece Leiden Üniversitesi Kütüphanesi'nde bulunan Türkçe yazmaların bibliyografik tanıtımlarını değil, katalogda yer alan yazmalar vasıtasıyla Hollandalı kitap meraklılarının, diplomatların ve ilim adamlarının Doğu'yla olan münasebetlerini, bu pazarlardan sağladıkları yazmaları, koleksiyonlarının oluşum serüvenini ve bu yazmaların bize anlattıkları hikayeleri de buluyoruz. Özellikle diplomatların koleksiyonlarının Osmanlı-Hollanda siyasi ve kültürel münasebetlerine ışık tutacak materyal ihtiva ettiklerini görüyoruz.

Selçuklular ve Türkçe

Belleten · 2003, Cilt 67, Sayı 248 · Sayfa: 111-118
Tam Metin
Zaman zaman Türk hükümdarlarının hâkim oldukları ülkeler nedeniyle anadillerini muhafaza edip etmedikleri tereddütlere yol açmıştır. Bazı araştırıcılar Selçuklular döneminde sarayda ve orduda Türkçe konuşulduğunu kabul etmelerine rağmen bu konuda yeterli deliller ortaya koyamamışlardır. Bazı araştırıcılar ise Türkçe'nin kullanımını edebi eserlerle açıklamaya çalışmışlardır. Bu tebliğimizde Selçuklu hükümdarları ve orduda Türkçe konuşulması hakkında bazı destekleyici bilgiler ortaya koyarak, bu konuya bir ölçüde açıklık getirmeye çalışacağız.

Türkiye Selçukluları Devrinde Türkçe'nin Resmî Dil Olmasını Kim Kabul Etti?

Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 239 · Sayfa: 51-58
Tam Metin
Son yıllarda devletin de kabul ettiği "Dil Bayramı" kutlamalarında (13 Mayıs) yanlış bir değerlendirme görülmekte ve Türkiye Selçukluları döneminde Türkçe'nin resmi dil olarak Karamanoğlu Mehmed Bey (1261-1278) tarafından gerçekleştirildiği ifade edilmektedir. Nitekim "Dil Bayramı" kutlamalarında gerek medyada ve yazılı metinlerde, gerek ders kitaplarında bu şekilde açıklamalar yapılmaktadır. Peki bu durum nasıl ortaya çıkmıştır veya bu konudaki değerlendirmeyi kim başlatmıştır?

Selçuklularda Emîr-i Dâd Müessesesi

Belleten · 1995, Cilt 59, Sayı 225 · Sayfa: 327-340 · DOI: 10.37879/belleten.1995.327
Tam Metin
Büyük Selçuklular'da: Emîr-i dâd, Arapça "Emîr" ve Farsça "Dâd" yani adalet kelimelerinden oluşmuş bir terkiptir. Ayrıca "Dâdbeg" şeklinde Farsça-Türkçe bir terkip olarak da görülmektedir. Belki de terkip olması nedeniyle lügatlerde pek açıklanmasına rastlanmıyor. Steingass bu terkibi Emir maddesinde, Emir-i Dâd-chief justice: baş hâkim olarak açıklamaktadır. İslam Ansiklopedisi'nde de bu konu gereği kadar incelenmemiş, Avrupa'daki ikinci baskısıyla, Türkçe neşrinde "Selçuklular devrinde, hususiyle Anadolu Selçuklularında, adliye nazırı" şeklinde bir açıklama ile geçiştirilmiştir.

GUSTAV BAYERLE, The Hungarian Letters of Ali Pasha of Buda, Akadémiai Kiado, Budapest 1991, in-8°, XVII+195. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1994, Cilt 58, Sayı 223 · Sayfa: 783-784
Tam Metin
Ali Paşa'nın hayatı ve mektupların özelliklerine dair bilgi içeren bir önsözden sonra (VII-XVI), 209 Macarca mektup aynen neşrediliyor (1-263), kısa bir lugatçada (265-268) metinlerde geçen başlıca Türkçe terimlerin İngilizce tercümeleri veriliyor, (269-270)'de bibliyografya yer alıyor, (271-277)'de mektuplarda kullanılan şahsa adları sıralanıyor ve (279-295)'de coğrafi isimlerin cetveli var.

Bulgarcaya Türkçeden ve Türklerden Geçen Sözcükler

Belleten · 1991, Cilt 55, Sayı 213 · Sayfa: 529-562
Tam Metin
Bulgaristan'daki 500 yıllık Osmanlı egemenliği ve Türk varlığı, Bulgarcaya Türkçeden ve Türklerden çok sayıda kelimenin geçmesine yol açmış, Bulgar dilini zenginleştirmiştir. Aradan 113 yıl geçmesine rağmen Türkçeden ve Türklerden geçen sözcüklerin birçoğu Bulgarcada varlıklarını korumuştur. Bu belirlemeden hareketle bu tür kelimelerin sayısını saptamak amacıyla Bulgar Bilimleri Akademisi'ne bağlı Bulgar Dili Enstitüsü tarafından 1982'de Sofya'da yayınlanan "Bulgar Dilindeki Yabancı Kelimeler Sözlüğü" (Reçnik na Çujdite Dumi v Bılgarskiya Ezik) ve Sofya'da Bilim ve Kültür Yayınlarından "Bularca Sözlük"ün (Bılgarski Tılkoven Reçnik) üçüncü baskısı taranmış, 2557 sözcük saptanmış ve bu derlemede alfabetik olarak yer almıştır. Bu derlememizdeki kelimelerin çoğunluğunu Türkçe sözcükler teşkil etmektedir. Bunlar arasında bir kısım bugünkü Türkçede kullanılmamaktadır. Diğer yandan derlememizde yer alan başta Arapça ve Farsça olmak üzere diğer yabancı dillerdeki sözcüklerin Türkler aracılığıyla Bulgarcaya intikal ettiği anlaşılmaktadır. "Bulgarcaya Türkçeden ve Türklerden geçen sözcükler" başlığını taşıyan bu derlememiz, Bulgaristan'daki Türk varlığı üzerinde yapılacak araştırmalarda yararlanılmak üzere hazırlanmıştır.