6 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • tıp tarihi
Dergiler
Yayın Yılı
Anahtar Kelimeler

Beyrûnî ve Kitâbü’s-Saydana Fi’t-Tıbb Adlı Eseri

Erdem · 2020, Sayı 78 · Sayfa: 295-298 · DOI: 10.32704/erdem.749171
On birinci yüzyıl, İslam dünyası açısından son derece önemli gelişmelerin yaşandığı, önemli isimlerin eserleriyle çeşitli bilim dallarının gelişmesine katkıda bulundukları kıymetli bir zaman dilimidir. Beyrûni de bu dönemde yaşamış; astronomi, matematik, fizik, tıp, coğrafya, tarih ve dinler tarihi gibi çeşitli bilim dallarında çok sayıda eser vermiş bir şahsiyettir. Ünlü bilim tarihçisi George Sarton, Introduction to the History of Science adlı eserinde bu yüzyıla Beyrûnî yüzyılı adını vererek bir düşünür olarak Beyrûnî'nin önemini vurgulamıştır.

Tarihî Türkçe Tıp Metinlerinde Savaş Aletleri ve Savaş Yaralarının Tedavileri

Erdem · 2019, Sayı 77 (Bilim Tarihi ve Prof. Dr. Fuat Sezgin Özel Sayısı) · Sayfa: 281-306 · DOI: 10.32704/erdem.656913
Tam Metin

Tıp metinlerinde, savaş yaralarına neden olan silahlar, onların neden olduğu yara çeşitleri, bu yaralarda kullanılması gereken ilaçlar ve onların tedavileri de bulunabilmektedir. İlgili bölümler, savaş aletleri, yaraları ve tedavileri açısından dünya ve Türk savaş tarihi ile tıp tarihine, Türkçenin söz varlığına veriler sunabilecek özelliktedir. Bu çalışma da tıp metinlerindeki savaş araç gereçlerini ortaya çıkarmak, onların açmış olduğu yaraları ve tedavileri dile getirmek ve alanla ilgili söz var- lığına kazandırmak için hazırlanmak istenmiştir. Ayrıca konuyla ilgili yapılan alan yazını taramalarında da konunun özel olarak ele alınmadığının görülmesi de konunun incelenmesi yönünde motive edici bir güç olmuştur. Çalışmanın malzemeleri, 15. ve 19. yüzyıllar arasında Batı Türkçesiyle yazılmış tıp kitaplarından tarama yöntemiyle toplanmış, malzemeler, savaş aletleri esas alınarak alfabetik sırayla açıklanmış ve tanıklanmıştır.

Çalışmanın sonuçlarına göre ok, yay, bozdoğan, kılıç, mızrak, top, tüfek/tüfenk, çomak, gönder, bıçak, zemberek ve temrenler, tıp metinle- rinde geçen savaş aletleridir. Bunların özellikleri ayrı ayrı açıklanarak, yaraları, tedavileri ve hangi milletler tarafından kullanılacağı hekim tarafından diğer hekimlere öğretilmeye çalışılmıştır. Ancak bu milletlerin kim oldukları hakkında bilgi verilmemiştir. Temren çeşitleri, tıp metinlerinde savaş aletlerinin en zengin çeşidini oluşturmaktadır.

Yaralar, cerahatli yaralar, kırıklar (ufak kırıntılara sahip olan kırık (hurd/ hurde sınuk; mevatat sınuk), parça parça kırık (pare pare sınuk), yarık kırık (yaruk sınuk; kırığın uzamış olanı), geniş kırık (giñ sınuk), dar kırık, ucu geniş kırık, ucu dar kırık (aya sınuk), kopmuş kırık (üzük sınuk), uzu- nuna kopmuş kırık (uzununa üzük), kıkırdaktan ve etten temizlenemez [kırık]; enli yerde ve kıkırdaklı (geyreklü) yerde olan kırık (hatâlu sınuk); ufak kemiklerde olan kırık (sınug-ı hicab); tarak kemiği kırığı, çene kırığı, burun kırığı, köprücük kemiği kırığı, el, kol, uyluk ve bel kemiği kırıkları), çıkıklar (omuz, kalça, köprücük kemiği çıkıkları gibi), deşikler, bağırsak çıkmaları savaş yaraları olarak tespit edilmiştir. Bunların bitkiler ve hayvansal droglarla, dağlama, dikme, ustalıkla yerleştirme, sarma, yakı uygulama, özel bir şekilde besleme gibi yöntemlerle iyileştirilebileceği tarifler verilmiştir.

Meyyâfârikîn Bîmâristânı Üzerine Bazı Yeni Bilgiler Işığında Bir Değerlendirme

Belleten · 2016, Cilt 80, Sayı 289 · Sayfa: 741-756 · DOI: 10.37879/belleten.2016.741
Tam Metin
Anadolu topraklarında inşa edilen en eski hastanelerden birisi olan Meyyâfârikîn Bîmâristânı Mervânîler döneminde [983-1085] inşa edilmiştir. Emîr Nasîru'd-devle [s. 1011-1061] Hekim Zâhidu'l-'Ulemâ'nın önerisiyle yaptırdığı hastaneye mülkler de vakfetmiştir. İbnu'l-Ezrak tarafından bildirilen 414 [1023/24] tarihinde hastanenin yapımına başlandığını, İbn Matrân tarafından bildirilen Şevvāl 417 başında [15 Kasım 1026] hastanenin hizmete açıldığını söylemek olanaklıdır. Literatürde yer alan Mervânîler döneminde Meyyâfârikîn'de yapılan hastane ile Artuklular döneminde var olan hastanenin birbirinden ayrı olduğu iddiasını destekleyen bir bilgiye araştırma sırasında ulaşılamamıştır. Yapılan değerlendirmeler sonucu Mervânîler döneminde Nasîru'd-devle tarafından bina edilen Meyyâfârikîn Bîmâristânı'nın Artuklular döneminde de ayakta olduğunu ve hizmetine devam ettiğini, Necmu'd-Dîn Alpî döneminde de Meyyâfârikîn Bîmâristânı'nın vakıflarının yeniden düzenlendiğini söylemek mümkün görünmektedir.

Mir'atül-Ebdan Fi Teşrih-I A'Zai'l-İnsan'da Yer Alan Anatomi Terimleri Üzerine Bir Ön Çalışma: "Birinci Kısım: Osteoloji Hakkında"

Belleten · 2013, Cilt 77, Sayı 279 · Sayfa: 547-572 · DOI: 10.37879/belleten.2013.547
Tam Metin
Şanizade Mehmed Ataullah Efendi'nin Mir'atul-ebdan adlı eserinin osteoloji bölümünde yer alan anatomik terimleri ortaya koymak ve değerlendirmek amacıyla adı geçen eserin Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı Kütüphanesinde bulunan basılı bir nüshası incelenmiştir. Kitabın ilk ana bölümü olan "osteoloji" ele alınmış; ilgili konular ve bunlara ait resimlerin alt yazılarının Osmanlıcadan çağdaş Türkçe abeceye çevriyazısı yapılarak, bu metinler incelenmiş; bu bölümlerde yer alan anatomik terimler saptanarak, bunlar Şanizade'den önce ve sonraki bazı eserlerde yer alan terimlerle karşılaştırılmıştır. Şanizade metinde anatomik terimin Arapçasını kullandıktan sonra, Türkçesini ve bazen de Yunanca ve Latincesini vermektedir. Eğer Türkçe bir karşılık vermiyorsa, o terimi açıklamaktadır. Kemik isimlerinde Arapça, Türkçe, Yunanca-Latince terimler kullanırken, kemiklerde yer alan bölgelerin adlandırılmasında hemen hemen hiç Türkçe terim kullanmamış, bu anatomik bölgeler Arapça isim ya da isim tamlamaları ile tanımlanmıştır. İsimlendirme, nadiren, hem Arapça isim tamlaması ile hem de Yunanca/Latince-Arapça isim tamlaması ya da terim kulanarak yapılmıştır. Bazı Avrupalı yazarların adıyla anılan anatomi terimlerine de rastlanmaktadır. Türkçe anatomi terminolojisinin oluşturulması sürecinde Şanizade'nin ne kadar etkin olduğunun belirlenebilmesi ise, onun koyduğu terimlerle, ondan önce ve sonra yazılmış olan eserlerde yer alan anatomi terimlerinin ayrıntılı olarak karşılaştırılmasıyla mümkün olabilecektir.

AHMED İSÂ BEK, Tarih-i Bîmâristânhâ der-İslâm (İslam Memleketlerinde Hastaneler Tarihi), Tahran 1371 [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2003, Cilt 67, Sayı 248 · Sayfa: 201-202
Tıp tarihine ilişkin olarak Dr. Ahmed İsâ Bek tarafından Arapça kaleme alınan eser Dr. Nurullah Kesâ'i tarafından Farsça'ya tercüme edilmiş ve Muhammed b. Zekeriyâ-yi Râzi'nin ölümünün on ikinci yüzyılı münasebetiyle H. 1371 tarihinde neşredilmiştir. Toplam 229 sayfa olan eserin göz önünde bulundurulması gereken en önemli özelliği, muasır kaynaklar ve vekâyinâmelerden yararlanılarak kaleme alınmış olmasıdır. Buna rağmen, kaynaklardan yapılan bazı gereksiz diyalog aktarımları, eserin bilimselliği açısından bir eksiklik olarak değerlendirilebilir. Fakat eser, İslam ülkelerinde ortaçağlarda tesis edilmiş hastaneleri toplu bir biçimde ele alması ve faaliyetlerini konu edinmesi bakımından yararlı bir yapıt niteliğindedir.

Hitit Tıbbının Ana Hatları

Belleten · 1980, Cilt 44, Sayı 175 · Sayfa: 475-496 · DOI: 10.37879/belleten.1980.475
Tam Metin
Birçoklarımız bilerek veya bilmeyerek eski medeniyetlere hayranlıkla bakıyor, bu medeniyetlerin yaratıcılarının birtakım konularda bugüne nazaran daha ileri olduklarına inanıyoruz. Hepimiz milattan 3 bin yıl önce eski Mısırlı hekimlerin beyin ameliyatı veya diş dolgusu yaptıkları gibi haberleri, popüler kitaplarda veya gazete sütunlarında oldukça sık okumuşuzdur. Ancak birinci elden kaynaklara inip, yazılı belgelerin ışığı altında o medeniyetlerin verilerini araştırdığımızda, bu tür savlardan birçoğunun, yanlış yorumlar sonucu ortaya çıktığını görüyoruz. Herkesin büyük ümitlerle baktığı, bir mucize beklediği ve sayıları 30 bini geçen Boğazköy Hitit arşivi tabletlerinden hareketle din, hukuk, bilim, teknik, edebiyat, güzel sanatlar, felsefe, matematik, ekonomi, coğrafya, tarih, astronomi, harp tekniği, sosyal ve ekonomik yaşam, tıp, doğa gözlemleri v.s, ve daha birçok konularda derinlemesine bir inceleme yapıldığında araştırıcı, yönelttiği ve metinlerden yanıtını beklediği sorunlardan bazı hallerde %70'in üzerinde bir oranın açık kaldığını görünce hayretler içinde kalıyor. Bu arşiv arasında örneğin, "falanca kral veya adam öldüğünde 65 yaşındaydı; askerlerin birçoğu harpte yaralandı ; bugün kar yağıyor; bay - bayan X kara saçlı, kara gözlü, güzel - çirkin bir kimseydi; x merdivenleri inerken ayağı kaydı ve düştü; deprem oldu" v.s, ve daha bunun gibi binlerce, insanın dış ve ruh dünyası ile ilgili birçok şeylerin hiç ifade edilmemiş olduğunu görüyoruz. Bu durum tabiatıyle bu arşivin bir kraliyet arşivi olması, yalnız kral ve kraliyet ailesiyle ilgili konuları kapsaması, halkla ilgili hemen hiçbir konuya yer vermemesinin bir sonucudur. Hitit ve genel olarak eski doğu insanının dünyaya bakış şekli de elbette büyük rol oynamıştır. Ion doğa düşünürlerine kadar, kim ne derse desin, bu konuda fazla bir ilerleme yoktur.