340 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
  • tarih
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

ELIZABETH A. ZACHARIADOU, Trade and Crusade. Venetian Crete and the Emirates of Menteshe and Aydın (1300-1415), Venice 1983. Library of the Hellenic Institute of Byzantine Studies-No 11. 8°, XXXVI+276 s. II Levha, ederi $ 20 [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1984, Cilt 48, Sayı 189-190 · Sayfa: 343-352
Tam Metin
Anadolu'da kurulmuş olan Türk Devletleri'nin Ortaçağ'da Batı ile ticarî ilişkileri üzerinde yapılan araştırmalar, günümüze kadar son derece sınırlı kalmıştır. İlk defa XIII. yüzyılda Anadolu Selçukluları zamanında Kıbrıs Krallığı ve Venedikliler ile başlayan ticarî ilişkiler, bu devletin parçalanmasından sonra kurulan Beylikler tarafından da geliştirilmiştir. Balat (Palatia) ve Ayasoluk (Theologo) gibi Ortaçağ Türkiye'sinin iki önemli limanına sahip olan Menteşe ve Aydın-Oğulları, daha çok Venedik'e bağlı Girit Dükaları ile ticarî ilişkilerde bulunmuşlardır. Burada tanıtılacak olan Elizabeth Zachariadou'nun, "Trade and Crusade" adlı kitabında, Menteşe ve Aydın-Oğullarına ilişkin yeni belgeler ilk kez yayımlanarak, Venedik ile olan ticarî ilişkileri aydınlatılmakta ve bu Beyliklere karşı girişilen Haçlı Seferleri hakkında ayrıntılı bilgi verilmektedir.

XVIII. Yüzyıla Ait İlginç Bir Mahkeme Hükmü

Belleten · 1984, Cilt 48, Sayı 189-190 · Sayfa: 257-270 · DOI: 10.37879/belleten.1984.257
Tam Metin
Düşünmek ve düşüncelerini açıklayabilmek… Özellikle de iktidar sahiplerinin, güçlülerin, güçlü oldukları için de kendilerini daima haklı sananların, yapmış bulundukları yanlışlık ve haksızlıkları korkmadan, çekinmeden belirtebilmek ve onlara doğru olanları, uygun bulunanları ve yapılması gerekenleri anlatmaya çalışmak... Sanırım düşünebilen insanoğlu, düşünmeye başladığından beri, daima, bunların özlemini çekmiş, bu uğurda, çeşitli zorluklara göğüs germek zorunda bırakılmış; bütün bunlara rağmen, gene de düşüncelerini açıklayacak ilginç birtakım yollar bulmuştur.

Uygarlık ve Çağdaşlaşma

Belleten · 1984, Cilt 48, Sayı 189-190 · Sayfa: 249-256 · DOI: 10.37879/belleten.1984.249
Tam Metin
"Uygarlık" ve "çağdaşlaşma" herkesin dilinde dolaşan iki terim; anlamı üzerinde herhangi bir tereddüt duyulmayan, bu yüzden de bilimsel bir tanımına gidilmeyen iki ilk bilgidir. "Uygarlık" kavramı Avrupa'da Aydınlanma çağında, 18. yüzyılın ortalarında oluşmuştur. Buna Fransızlar "civilisation" demişlerdir. Bu terim ile bir ülkenin ya da bir toplumun düşünsel, sanatsal ve maddesel yaşamına özgü olan özelliklerin tümü anlaşılır. Ancak "civil" (medeni) sıfatı çok daha eskidir ve Tanrı korkusu duyan, toplum yaşamını yasalarla düzenleyen, her türlü vahşetten uzak olan uluslar için kullanılmıştır.

Kayseri ve Sivas Darüşşifaları'nın Vakıfları

Belleten · 1984, Cilt 48, Sayı 189-190 · Sayfa: 299-308 · DOI: 10.37879/belleten.1984.299
Tam Metin
Kayseri Gevher Nesibe Darüşşifası, Anadolu'da bilinen en eski Selçuklu hastahanesi ve tıbbiyesidir. Kitabesinin kaydına göre Darüşşifa sultan II. Kılıç Arslan'ın kızı Gevher Nesibe Hatun'un vasiyeti üzerine kardeşi Gıyaseddin Keyhüsrev'in ikinci saltanatı (1205-1211) zamanında 1205 (602 h.) yılında yaptırılmıştır.

Mustafa Kemal'in Unutulmuş Bir Hatırası

Belleten · 1984, Cilt 48, Sayı 189-190 · Sayfa: 339-342 · DOI: 10.37879/belleten.1984.339
Tam Metin
İzmir Yangınından sonra Lâtife Uşakîzade Karargâh erkânı ile Mustafa Kemal Paşa'yı Göztepe'de anababa evine davet etmiştir. Orada da 29 Ocak 1923'te İzmir Kadısı huzurunda evlenmişlerdir. M. Kemal'in şahitleri Fevzi ve Kâzım Karabekir Paşalar, Lâtife Hanımın ise Abdülhalik (Renda) ve Salih (Bozok) idiler.

1919'da Ayvalık Savunması İle İlgili Anılar

Belleten · 1984, Cilt 48, Sayı 189-190 · Sayfa: 167-240 · DOI: 10.37879/belleten.1984.167
Tam Metin
Bu anılar, 1919 yılında Balıkesir Mutasarrıfı olan babam Ahmet Hilmi (Ergeneli) tarafından yazılmış olup 15 Mayıs 1919'da İzmir'in Yunanlılar tarafından işgalinden sonra Balıkesir Müstakil Mutasarrıflığına bağlı bir kaymakamlık olan Ayvalık'ın da işgal edilmek istenmesi üzerine yapılan savunma ve kurulan Kuvvayı Milliye teşkilatı ile ilgilidir.

Atatürk ve İnkılap

Belleten · 1983, Cilt 47, Sayı 188 · Sayfa: 893-902 · DOI: 10.37879/belleten.1983.893
Hepimizin bildiği gibi içinde bulunduğumuz 1981 yılı Mustafa Kemal Atatürk'ün doğumunun yüzüncü yılıdır ve bu nedenle Atatürk, uluslararası önemli bir kuruluş olan UNESCO'nun da kararı ve işbirliği ile bütün dünyaca anılmaktadır. Muhakkak ki O, yüzyılımızın yetiştirdiği "büyük insanlar"ın en ön sırada yer alanlarından biridir. Hiç de uzun sayılamayacak, ömrü boyunca başardığı işlerle ona bu "büyük insan" ünvanını kazandıran yüksek meziyetlerinden biri, kişiliğindeki İnkılapçılık vasfıdır. Gerçekten de, Atatürk denince her şeyden önce onun Türk toplumunda yapmış olduğu köklü değişiklikler akla gelir. Biz bunların topuna Atatürk İnkılabı ya da Türk İnkılabı demekteyiz. İşte bu nedenledir ki, iki kardeş milletin bilim adamlarının işbirliği ile Atatürk'ü anmak üzere bir araya geldiğimiz böyle müstesna ve mutlu bir günde Atatürk İnkılabını konuşmama konu olarak seçtim.

Barış Sever ve Özgürlükçü Atatürk

Belleten · 1983, Cilt 47, Sayı 188 · Sayfa: 929-934 · DOI: 10.37879/belleten.1983.929
Tarih boyunca dünya'da yer yer ve zaman zaman, meydan savaşları kazanmış komutanlar ya da ülkesi halkının sosyal ve ekonomik yaşamında büyük hizmetleri görülmüş liderler yetişmiştir; ama yurdunun hemen hemen her yeri işgal edilmiş, halkı, sürekli savaşlarla bitkin düşmüş, sosyo-ekonomik ve kültürel durumu hiçe inmiş bir ülkede, orayı düşman işgalinden kurtararak onbeş yıl gibi kısa bir zamanda, askerî ve sivil alanda giriştiği başarılı atılımlarla, dinamik ve çağdaş bir devlet yaratmış bir lidere raslanamaz. O, orduda göreve başlayışının daha ilk yıllarında arkadaşlarıyla ve çevresindekilerle yaptığı konuşmalarda tüm ulusların kendi kaderlerine egemen olmalarını, büyük devletler denen bencil ve sömürücü devletlerin mazlum ulusları boyunduruk altında tutmaya hakları olmadığını dile getirmiş ve savunmuş bir kişidir.

Atatürk'ten Anılar

Belleten · 1983, Cilt 47, Sayı 188 · Sayfa: 943-950 · DOI: 10.37879/belleten.1983.943
Hiç umulmadık koşullar, şimdi uzakta kalan 1930 yılında bir gün, hayatımda çok büyük yer tutacak olan ve seçtiğim bir vatan olarak sevdiğim Türkiye'ye beni getirdi. Arjantinli olmakla beraber eski bir İspanyol ailesinden geliyorum ve annem tarafından da memleketimin ovalarının Kızılderililerinin kanını taşıyorum. Niyetim babamdan ve dedemden intikal eden doktorluk mesleğine devam etmekti. Ancak babam doktorluğunun dışında dikkati çeken bir piyanist ve heykeltraş olduğundan büyük bir şöhrete sahipti. Klinik doktoru olarak olgunlaşmak için Paris'te çalışmalar yaparken, Bourdel'in atölyesine de devam etmek şansına erişti. Sonunda biçim güzelliğinde belli amaçlar görmeği elde etti. Bununla beraber Fransız ekolünün eserlerini kopya etmedi, tam tersine elde ettiği teknikten faydalanarak Arjantin bağımsızlığı ve egemenliği için savaş vermiş bir kişi olarak "gaucho" gibi ulusal konuları oluşturan kahramanları, atları işledi.

Cumhuriyetin Denize Çıkan İlk Savaş Gemisi ve Hamidiye'nin Beşiktaş Deniz Müzesindeki Şeref Defteri

Belleten · 1983, Cilt 47, Sayı 188 · Sayfa: 1073-1118 · DOI: 10.37879/belleten.1983.1073
Hamidiye kruvazörü, Rahmetli Rauf Orbay komutasında olarak Balkan Savaşı'nda (1912-1913) müstesna bir tarih yaratmıştı: Yunan donanmasını kuvvet ayırımına zorlamak amacıyla Ege, Doğu Akdeniz ve Adriyatik Denizi'ne açılan bu gemi, düşman üslerini bombalayıp asker yüklü gemilerini batırmaktan başka şerefli bayrağımızı Akdeniz'de dolaştırarak devlete büyük itibar sağlamış ve silahlı kuvvet birlikleri içinde tek muzaffer Türk birliği olarak yurda dönmüştü. İngiltere'de Brezilya devleti hesabına yapılmakta olan Rio de Janeiro muharebe gemisinin "Sultan Osmanı evvel", adıyla Yunanlılara tercih edilerek, bize satılmasını da Hamidiye kruvazörünün bu itibarlı harekâtı sağlamıştı.