4009 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Büyük Menderes Havzasında Prehistorik Yerleşim Dokusu

Belleten · 2002, Cilt 66, Sayı 245 · Sayfa: 1-34 · DOI: 10.37879/belleten.2002.1
Tam Metin
Ege Bölgesi'nin en uzun akarsuyu olan Büyük Menderes Irmağı, Dinar-Sandıklı arasındaki dağlık arazide doğar. Burada bulunan kaynak kollarından biri Dinar'ın hemen kuzeydoğusundaki kireç taşı dikliklerinde yer alan karstik kökenli Antik Çağ'ın ünlü Marsyas kaynağından doğan koldur. Marsyas kaynağı çoğu zaman Büyük Menderes'in başlangıcı sayılır. Daha uzun olan ikinci kol ise Sandıklı Ovası'nı çeviren yüksek dağlardan inen derelerin birleşmesinden oluşur. Çivril Ovası'na kavuşan bu ikinci kol Büyük Menderes adını alır. Bir süre aynı ovanın ekseni doğrultusunda aktıktan sonra Çal'da keskin bir dirsek yaparak batıya döner ve üçüncü bir kaynak olan Banaz Çayı ile birleşir. Günümüzde bu birleşme Banaz Çayı olarak adlandırılmaktadır. Büyük Menderes daha güneyde Sarayköy yakınlarında kendi adını taşıyan çöküntü ovasına girer. Honaz Dağı eteklerini izleyerek gelen Aksu Çayı'nı da aldıktan sonra genellikle ovanın güney kenarına yakın ve yaklaşık 200 km. uzunluğunda bir çığır izler. Dandalas Çayı'na Morsynos ek olarak Menteşe yöresi dağlarından gelen Akçay Harpasos ve Çine Çayları Marsyas da sularını Büyük Menderes Irmağı'na boşaltır. Bu akarsular dışında havzada sularını Büyük Menderes Irmağı'na boşaltan 50'den fazla akarsu, dere ve çay vardır(1).

Van-Urmiye Kültürüne (M.Ö. II. Binyıl) Ait Ayakkabı Biçimli Kaplar

Belleten · 2002, Cilt 66, Sayı 245 · Sayfa: 35-48 · DOI: 10.37879/belleten.2002.35
Tam Metin
Pişmiş topraktan yapılmış olan kaplar bazen ayak biçimli oluşlarıyla dikkat çekicidirler. Anadolu'da Geç Neolitik Çağ'dan beri bilinen(1) bu türde kaplar özellikle Orta Tunç Çağı'nda yaygın bir kullanım alanı bulmaya başlamış gibidir. Samsun/İkiztepe(2) İlk Tunç Çağ I ve Boğazköy'den(3) İlk Tunç Çağ III'e tarihlenen birer örneğin yanısıra M.Ö. II. binyıla ait Kültepe, Alişar ve Boğazköy'den ayakkabı biçimli kaplar bu türün en güzel örnekleri arasında sayılabilirler. Benzer durum Transkafkasya ve Doğu Anadolu bölgeleri için de geçerlidir. Bu bölgelerde Orta Tunç Çağ ile birlikte başlayan ve "VanUrmiye Boyalıları" denen boya bezemeli çanak çömlek geleneğinde ayakkabı biçimli kapların özel bir önem taşıdığı oldukça belirgindir. Aşağıda müzelerimizdeki bu türde bazı örnekler ele alınarak özellikleri üzerinde durulacaktır. Aslında bu konu çok önceleri Azarpay(4) tarafından etraflıca ele alınmakla birlikte, o tarihlerde Transkafkasya ve Doğu Anadolu yüksek yaylasının Orta ve Son Tunç Çağ kültürleri hakkında yeterli bilgiler mevcut değildi.

İskitli Okçuların Atina'ya Getiriliş Tarihi Üzerine Yeni Bir Yorum (M.Ö. 5. Yüzyıl)

Belleten · 2001, Cilt 65, Sayı 244 · Sayfa: 905-910
Tam Metin
İskitli okçuların özellikle M.ö.5. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Atina şehrinin düzenini sağlayan bir polis gücü olarak kullanıldıkları bir gerçektir(1). Yakın geçmişte yapılan çalışmalar sonucunda İskitli okçuların Atina'ya tam geliş tarihinin belirlenmesinin zor olduğu ortaya konmuştur(2). Bu okçuların Atina'ya geliş tarihiyle ilgili yorum yapılabilecek tek gözlem, Atinalı politikacı ve mahkeme konuşması yazarı Andokides (M.ö.440-390)'in Peri tês pros Lakedimoniouseirênês (Spartalılarla Barış Hakkında)(3) başlıklı konuşmasında geçmektedir.

Osmanlı Hukukunda Mahkeme Kararlarının Kontrolü (Klasik Devir)

Belleten · 2001, Cilt 65, Sayı 244 · Sayfa: 959-1006
Tam Metin
Bu makalede Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan Tanzimat Fermanı'nın ilan edildiği 1839 yılına kadar devam eden ve hukuk tarihi bakımından klasik devir olarak bilinen zaman zarfında mahkeme kararlarının kontrol usul ve teşkilatı incelenmeye çalışılmıştır. Öncelikle belirtilmelidir ki Osmanlı hukuku, İslâm hukuku tatbikatından başka bir şey değildir ve bu hukukun usul ve prensipleri Osmanlı Devleti'nde de aynen ve hatta geliştirilerek uygulanmıştır. Ülkemizde İslâm hukukunda olduğu gibi, Osmanlı uygulamasında da mahkeme kararlarının kontrolü ile ilgili müstakil hiç bir çalışma yapılmadığı, ancak genel tarih ve kurumlar tarihi ile ilgili araştırmalarda konuya kısaca değinildiği görülmektedir. Arşiv vesikaları da bu konuyu yeterince aydınlatıcı durumda değildir. Öyle ki, arşivlerdeki hükümlerde yalnızca dâvânın safahatı özetlenip tarihçesinden bahsedilmediği için, hükmün birinci derecede mi, yoksa istinafen mi verildiğini anlamak imkânı ne yazık ki çoğu zaman bulunmamaktadır. Bununla beraber yeri geldikçe gerek İstanbul Şer'iyye Sicilleri ve gerekse bilhassa Başbakanlık Osmanlı Arşivi'ndeki vesikalardan olabildiğince istifade edilmiştir. Ayrıca teşkilât tarihleri, siyasetnâmeler, adaletnâmeler, hâtıratlardan faydalanılmış, yakın devirlerde konuyla ilgili kaleme alınan eserlere başvurulmuştur. Makalenin birinci bölümünde klasik devir Osmanlı adliyesi hakkında genel bilgiler verilmiş; ikinci bölümde ise Osmanlı hukukunda mahkeme kararlarının kontrolü mâhiyet bakımından incelenerek bu iş için getirilmiş usullerin özellikleri üzerinde durulmuştur. Üçüncü bölümde mahkeme kararlarının kontrol mercileri, son bölümde ise mahkeme kararlarına itirazın etkisi anlatılmıştır.

PAVEL DOLUKHANOV, Eski Ortadoğu'da Çevre ve Etnik Yapı, (Çeviren Suavi Aydın), İmge Kitabevi, Ankara, 1998. 122 şekil ve harita, 14 tablo [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2001, Cilt 65, Sayı 244 · Sayfa: 1145-1158
Tam Metin
Ortadoğu, siyasal bilimciler açısından olduğu kadar tarih ve coğrafya araştırmacıları için de üzerinde çalışılması oldukça zor coğrafi bölgelerdendir. Ortadoğu'nun sınırları üzerinde dahi bir fikir birliği yoktur. Eski SSCB Bilimler Akademisi Arkeoloji Enstitüsü üyelerinden Pavel Dolukhanov'un bu eserinde Ortadoğu, Anadolu dahil olmak üzere Doğu Akdeniz kıyıları, Arabistan Yarımadası, Mezopotamya, Kafkasya, İran ve Eski SSCB'nin güney kesimleri kabul edilmiştir. Giriş kısmında yazar akademik yaşamından alıntılar yaptıktan sonra ilk uygarlıkların neden Ortadoğu'da çıktığına yönelik sorusuna cevap aramaktadır. Childe tarafından 1920 ve 1930'larda ileri sürülen "Doğunun Üstünlüğü" (Ex Oriente Lux) düşüncesinin artık değişmeye başladığını, Avrupa'da çok sayıda yeniliğin doğudan gelmeyip Avrupa'da keşfedildiğini belirtmektedir.

Turco-French Struggle for Mastery in Cilicia and the Ankara Agreement of 1921

Belleten · 2001, Cilt 65, Sayı 244 · Sayfa: 1079-1114
Tam Metin
French occupation of Cilicia following the First World War was mainly strategic and economic in character. The French committed all the errors of wicked military occupation. The Turkish Nationalists, on their part, fiercely resisted the foreign occupation of the region. By May 1920 the military weakness of the French had compelled them to surrender Maraş, Urfa and Pozantı. Defeat on battleground forced the French to conclude an armistice with the Turks. This act was considered as a serious blow to the prestige of the Allies and as the first big step towards the recognition of the Turkish Nationalists as a government controlling Anatolia. Resumption of the armed operations by the Turks produced considerable alarm at Paris. The French eventually concluded that the consts of controlling Cilicia outweighed dthe benefits of this venture and decided to approach Ankara for settlement. France was impressed by Turkish victory over the Greeks in the Sakarya battle in August-September 1921. Negotiations were therefore entered into with the Turks and an agreement was signed on 20 October 1921. This agreement was the greatest Turkish diplomatic victory so far. It had very significant bearings. Ankara Agreement's terms were criticised by Britain, French colonial party and Syrian nationalists.

Tepedelenli Ali Paşa ve Mal Varlığı

Belleten · 2001, Cilt 65, Sayı 244 · Sayfa: 1035-1078
Tam Metin
Ondokuzuncu yüzyıl, Osmanlı Devleti'nde hızlı gelişmelerin yaşandığı, sonuçları oldukça dramatik olan olayların meydana geldiği bir dönemi temsil etmektedir. Profesör İlber Ortaylı'nın imparatorluğun en uzun yüzyılı olarak nitelendirdiği bu dönemde, özellikle Balkanlarda siyasi istikrarsızlık artmış; bağımsızlık eğilimleri güçlenmiş, devlet otoritesi ancak yerel güçlerin (ayanların) vasıtasıyla belli ölçüde tesis edilebilir hale gelmiştir. Yerel unsurlardan siyasi istikrarın sağlanması amacıyla geniş ölçüde yararlanılmış olmasına rağmen II. Mahmut döneminde belirginleşen merkezileşme eğilimi, bu güçleri bertaraf etme çabalarını artırmıştı. İşte bu devlet politikasını söz konusu dönem için test edebileceğimiz ilginç bir örnek Tepedelenli Ali Paşa hadisesidir.

XVI. Yüzyılda Osmanlı Beylerbeyileri I Temerrüd Ali Paşa

Belleten · 2001, Cilt 65, Sayı 244 · Sayfa: 1007-1034
Tam Metin
XVI. yüzyılda yaklaşık otuz yıl beylerbeyilik yapan ve birçok hayır eseri bırakan Temerrüd Ali Paşa pek az bilinen bir tarihi şahsiyettir1. 1986 yılında Tokat Ali Paşa Cami ile ilgili yaptığımız bir araştırmada2 karşımıza çıkan bu beylerbeyi hakkındaki incelemelerimize aradan geçen yıllarda devam ettik ve XVI. yüzyılın fazla tanınmamış simalarından olan Temerrüd Ali Paşa'nın hayatını önemli ölçüde aydınlatabilecek duruma geldik. Temerrüd Ali Paşa Bosnalı olup, Enderun'dan yetişmiştir3. Hayatının ilk yılları hakkındaki bilgilerimiz kesin bir doğruluk taşımamaktadır. Temerrüd lakabı ile beylerbeyilik yıllarında karşımıza çıktığı için bu yıllardaki hayatını ve faaliyetlerini takip etmek mümkündür.