4009 sonuç bulundu
Yayınlayan Kurumlar
- Türk Tarih Kurumu 4009
Yazarlar
- Salâhi R. Sonyel 45
- TAHSİN ÖZGÜÇ 43
- ARİF MÜFİD MANSEL 42
- SEMAVİ EYİCE 40
- Mahmut H. Şakiroğlu 38
- İ. HAKKI UZUNÇARŞILI 37
- U. BAHADIR ALKIM 36
- İlber Ortaylı 32
- AYDIN SAYILI 31
- Mücteba İlgürel 31
Anahtar Kelimeler
- Tarih 337
- Osmanlı 272
- Osmanlı İmparatorluğu 173
- Türkiye 148
- Osmanlı Devleti 138
- Türkler 137
- Anadolu 131
- Ottoman Empire 114
- Mustafa Kemal Atatürk 103
- Ottoman 99
Birinci Romen-Türk Sempozyumu (6-8 Kasım 2000)
Belleten · 2001, Cilt 65, Sayı 242 · Sayfa: 375-386
Özet
Tam Metin
"Tarih Alanında Birinci Romen-Türk Sempozyumu" 6-8 Kasım 2000 tarihinde Moldova Cumhuriyeti'nin başkenti Kişinev'de yapıldı. Bu sempozyuma Türkiye'den Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu'nun riyasetinde on kişilik bir heyet katıldı. Heyette İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nden Prof. Dr. Erdoğan Merçil, Prof. Dr. Abdülkadir Donuk, Prof. Dr. Feridun Emecen, Prof. Dr. İdris Bostan ve misafir Romen Prof. Dr. Mihay Maksim, Ankara Hacettepe Üniversitesi'nden Prof. Dr. Ahmed Yaşar Ocak, İzmir Ege Üniversitesi'nden Prof. Dr. Bozkurt Ersoy, Kayseri Erciyes Üniversitesi'nden Doç. Dr. Mustafa Argunşah ile Türk Tarih Kurumu Sekreteri Nurettin Özdur bulunmaktaydı.
Azerbaycan'ın Mereze Köyü'nde Diri Baba Türbesi
Belleten · 2001, Cilt 65, Sayı 243 · Sayfa: 583-590
Özet
Tam Metin
20 Temmuz 1997 tarihinde Azerbaycanlı bilim adamı Prof. Dr. Süleyman ELİYARLI ve müzeci eşi Mira hanım, Sanat Tarihçisi Tülin ÇORUHLU ve Yüksek Lisans öğrencimiz İslam HÜSEYNOV ile birlikte Şamahı şehrine bir ziyaret gerçekleştirdik. Şamahı yolu üzerindeki duraklarımızdan birisi Mereze Köyü idi. Bu köydeki çok ilgi çekici bir mimari eseri ziyaret etmek ve son durumu üzerinde incelemelerde bulunmayı istiyorduk. Şamahı'ya giden ana yoldan ayrılan ve bir vadiye doğru yönelen yolu takib ederek Mereze Köyü'ne ulaştık. Mereze Köyü aynı zamanda önemli bir halı merkezi idi. Burada Şirvan halıları grubuna giren Mereze halıları dokunmaktaydı. Toprak yolun bir tarafında yer alan sahada köy evleri, diğer tarafta ise genel görünüşü ile Ahlat mezarlığını hatırlatan büyük bir Türk (Oğuz / Türkmen) mezarlığı bulunuyordu. Mezarlığın ve köyün arkasında, bir vadi ve sözü edilen köy mezarlığı ile vadiye bakan yamaçta da Diri Baba Türbesi olarak anılan mezar anıtı yer almaktaydı.
Haçlı Ordularının Anadolu'da Geçtiği Yollar
Belleten · 2001, Cilt 65, Sayı 243 · Sayfa: 571-582
Özet
Tam Metin
Haçlı Seferleri döneminde (1096-1291) Doğu'ya dokuz büyük sefer düzenlenmiştir. Bu seferler sırasında yalnızca Birinci Haçlı Seferi orduları 1097'de Anadolu'yu çapraz kesen yolu geçerek güneye inmeyi başarmışlardır. 1101 Yılı Haçlı Seferleri orduları Türkiye Selçuklu Devleti ve Danişmendli topraklarından geçmeye teşebbüs etmişler, fakat Sultan I. Kılıç Arslan tarafından Orta Anadolu'da imha edilmişlerdir. İkinci Haçlı Seferi orduları 1147/48'de yine Türkiye Selçuklu Devleti'nin topraklarından geçmeye çaba göstermişlerse de bunu başaramamışlar, ancak Bizans'a ait Ege bölgesi topraklarından geçerek Antalya'ya ulaşabilmişlerdir. Üçüncü Haçlı Seferi'ne katılan Alman ordusu ise 1190'da kısmen Türk topraklarından kısmen de Bizans arazisinden geçerek güneye Silifke'ye inmiştir. Bu çalışmamızda bahsedilen Haçlı ordularının Anadolu'daki yürüyüş yollarını kaynaklara dayanarak ve bu konudaki araştırma eserlerinde verilen bilgileri de göz önüne alarak açıklamaya çalışacağız.
MOLLY GREENE, A Shared World, Christians and Muslims in the Early Modern Mediterranean (Paylaşılan Dünya, Erken Modern Akdeniz Dünyası'nda Hristiyanlar ve Müslümanlar), Princeton University Press, Princeton - New Jersey 2000, XIV-228 sahife. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 2001, Cilt 65, Sayı 242 · Sayfa: 415-418
Özet
Tam Metin
Eserin ana konusu Venedik'ten Osmanlı'ya geçen Girit adasında 1720'ye kadarki sosyal, iktisadî ve kültürel değişimin sonuçlarını tahlil etmektir. Giriş, Sonuç, Bibliyografya kısımları dışında altı bölümden oluşmaktadır. Molly Greene, Giriş (s.2-12) kısmında önce geçen yüzyılın iki büyük Akdeniz Tarihçisi'nden bahs eder. Bunlardan birincisi Belçika'lı Henri Pirenne'dir. Les villes du moyen âge adlı eserinde Roma İmparatorluğu'nun yıkılışı ile Eski (antik) medeniyetin sona ermediğini, İtalya'yı, İspanya'yı, Fransa'yı istilâ eden kavimlerin bu medeniyetin tesirinde kaldıklarını, şehirlerde, köylerde hemen hiçbir şeyin değişmediğini, Akdeniz ticaretinin eskisi gibi devam ettiğini, ancak VII. yüzyılda Arap istilâsından sonra, yani İslam'ın Kuzey Afrika'ya ve İspanya'ya yayılışından sonra, eskinin yerini yeni bir düzenin aldığını kanıtlamaya çalışır.
DARIUS KOLODZIEJCZYK, Ottoman-Polish Diplomatic Relations (15th-18th century). An annoted edition of ‘Ahdnames and other documents, Leiden-Boston-Köln 2000, XVIII-721 sayfa ek XXXII faksimile ve 3 harita. Hollanda'daki Brill Yayınevi'nin: The Ottoman Empire and its Haritage. Politics, Society and Economy, dizisi içinde, 18. cildidir. A VI 845. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 2001, Cilt 65, Sayı 242 · Sayfa: 411-414
Özet
Tam Metin
Türk-Polonya ilişkileri her zaman Osmanlı Tarihi içinde canlı bir yer edinmiştir. Bu ilişkilerin uzantısı olan kıymetli tarih kalıntıları da her zaman dikkat çekti ve araştırmaların yaratılmasına yol açtı. Uzantı, Türkiye Cumhuriyeti zamanında da devam etti ve yeni devletimizin başkentinde ilk açılan elçiliklerden birisi de Polonya'nın ki olup bir sanat şaheseri olarak, kıymetli ve müstesna anıyı devam ettirir. Polonya'da yetişen değerli ilim adamları da kendi tarih ve kültürlerinin ayrılmaz bir parçası olan bu tarihî mirası ilmî metodlar yolu ile korumayı bildiler ve çeşitli alanlarda eserler yarattılar. Türk arşiv ve kütüphaneleri de bu ülke ile ilgili zengin kayıtlarla doludur.
Perikles'in Karadeniz Seferi Üzerine Yeni Bir Yorum
Belleten · 2001, Cilt 65, Sayı 243 · Sayfa: 529-540
Özet
Tam Metin
Klasik Çağ'da Atina döneminin (M.Ö. 454-404) önemli olaylarından biri de Atina'nın önde gelen devlet adamlarından general Perikles'in Karadeniz Seferidir. Bize Karadeniz Seferi konusunda bilgi veren tek kaynak eskiçağ biyografi yazarı Plutarkhos (M.S. 50-120)'a aittir ve bu sefer ile ilgili iki yeni çalışma yapılmıştır. Birinci çalışmada, Plutarkhos'un seferle ilgili gözlemlerinin yanlış olduğu ön görülerek, Atinalılar'ın Perikles'in seferi sonucu Karadeniz'e herhangi bir koloni göndermediği ana fikri tartışılır. İkinci çalışmada daha da ileri gidilerek Plutarkhos'un Karadeniz Seferi ile ilgili gözlemlerinin Atina'da Hellen birliği fikrinin çok güçlü olduğu M.Ö. 4. yüzyılda uydurulmuş olabileceği, dolayısı ile Plutarkhos'un Atinalılar'ı bu seferi düzenlemiş gibi göstererek bizleri yanılttığı öne sürülmektedir.
Tire-Ayaklıkırı'ndan Bir Lagynos
Belleten · 2001, Cilt 65, Sayı 243 · Sayfa: 541-546
Özet
Tam Metin
Ayaklıkırı Köyü Tire ilçe merkezinin batısındadır. Yakınında bulunan Hasançavuşlar, Kurşak, Kumtepe ve Darmara köyleri ile civarlarında nekropol alanları, tümülüsler ve yerleşimlere ait yapı kalıntıları saptanmıştır. Söz konusu lagynos Tire Müzesi'ne 779 envanter numarası ile kayıtlıdır ve Tire'nin Ayaklıkırı Köyü'nde bulunmuş olup Fahri Bulgurcu tarafından müzeye hediye edilmiştir. Tire'nin Ayaklıkırı Köyü'nde bulunmuş olan bu lagynos 13, 1 cm. yüksekliğe, 3 cm. ağız çapına ve 6, 3 cm. kaide çapına sahiptir. Kiremit rengi ve mikalı hamuru vardır. Hafif dışa çekik ağızlı, ince-uzun boyunlu ve yivli kulpludur. Gövdenin en geniş yeri ortadadır. Kaide halka biçimlidir. Omzunda fırça vuruşlarıyla yapılmış oranj renkte girlandlar, gövdenin en geniş yerinde kalın bir bant ve gövde altında ince tek bir bant yer alır. Kaide tek bir bant halinde boyanmıştır. Büyük bir kısmı kireçle kaplı olan lagynos tamdır.
Doç. Dr. Mürüvvet Kurhan: Hacettepe Üniversitesi Tarih Bölümü’nün Vakitsiz Kayan Yıldızı
Belleten · 2001, Cilt 65, Sayı 242 · Sayfa: 419-422
Özet
Tam Metin
Sevgili arkadaşım Mürüvvet Kurhan'ın aramızdan ayrılışının birinci yılında, emeği geçtiği Belleten'de anılması, büyük bir anlam taşımaktadır. Sadece meslek hayatındaki nitelikli düzeyi ile değil, her şeyin de ötesinde, müstesna kişiliği ile, kendisini tanıma mutluluğu ve onuruna erişen herkesin gönlünde ve zihninde derin izler bırakan Doç.Dr. Mürüvvet Kurhan, resmî kayıtlarda 29.3.1943 olarak gözükse de, kendisinden öğrendiğime göre, 15.7.1945 tarihinde Adana'da doğdu.
Dicle ve Fırat Nehirlerinde Nakliyat
Belleten · 2001, Cilt 65, Sayı 243 · Sayfa: 655-660
Özet
Tam Metin
1963 senesinde İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi'nde Cengiz Orhonlu ve Turgut Işıksal'ın aynı konuda bir makalesi yayımlanmıştı. Tam 25 sene önce, çok vakitsiz olarak, bir bilim adamı için çok erken bir yaşta kaybettiğimiz C. Orhonlu ve T.Işıksal zengin Osmanlı Arşivi malzemesinden, bazı İngilizce seyahatnamelerden, Evliya Çelebi'nin Seyahatname adlı ünlü eserinden, Helmuth von Moltke'nin Türkiye Mektupları gibi bazı kitaplardan faydalanmışlardı. Yayımlanmasından sonra hemen hemen 40 yıllık süre geçmesine rağmen bu makale alanında örnek bir çalışma olarak kaldı. Bu uzun zaman içinde İstanbul'da Başbakanlık Osmanlı Arşivi Dairesi'nde yeni tasniflerin okuyucuya sunulması neticesinde, ortaya konu ile ilgili yeni belgeler çıktı. Vaktiyle gözden kaçmış görülememiş yayınlara da göz atmak imkânı oldu. Bu bakımdan aşağıda bu iki kıymetli araştırıcıyı anmak, verdikleri bilgiler kısmen tamamlanmak istenmektedir. C. Orhonlu ve T.Işıksal önce Fırat nehri üzerinde Birecik'te gemi inşaatına temas ediyorlardı. Bunların sayısı XVI.yüzyılın ikinci yarısında 1560'ta 60, 1565'te 400 kadar olup, 150'si zahire, 250'si asker gemisi olarak niteleniyordu. Birecik'te 1734'te 20 firkate ile 40 daha ufak nakliye aracının yapıldığı, Hindistan'dan Basra'ya gelen bir kısım ticari malların nehir gemileri ile Birecik'e kadar nakl edildiği, oradan da gelen malların deve kervanları ile Halep, İskenderun, Trablus ve diğer istikametlere sevk edildiği belirtiliyordu.
İlk Osmanlı Tarihçilerinde Süreklilik Niteliği Taşıyan Öğeler
Belleten · 2001, Cilt 65, Sayı 243 · Sayfa: 591-606
Özet
Tam Metin
Mükrimin Halil Yinanç, "Tanzimat'tan Meşrutiyet'e Kadar Bizde Tarihçilik" başlıklı araştırmasının girişinde Osmanlı tarihçiliğinin başlangıcının bir değerlendirmesini yaparken ilk Osmanlı tarihçilerinin "nakilci, hikayeci, tasvirci" olmaktan ileri gidemedikleri üzerinde durmuştur. Günümüzdeki, hattâ 1940'lı yıllardaki tarih anlayışına göre bu yargılarda haklılık payı bulunabilir. Bu da son derece doğaldır. Günümüzden beş yüz yıl önce yaşamış insanların bizim gibi düşünmelerini beklemek yanıltıcı olur. Çünkü tarih zamanın çocuğudur. "L'histoire est fille de son temps". Bu nedenle günümüz tarihçisi geçmişi değerlendirirken içinde bulunduğu zamanın sosyal, ekonomik yapısından, dünya görüşünden ve kültürel birikiminden yola çıkar. Bu açıdan bakınca geçmişin zihniyetini olduğu gibi yakalamanın zorluğu da ortadadır. XV. yüzyıl tarihçileri de kendi dönemlerinin dünya görüşünden yola çıkarak eserlerini yazıyorlardı. Daha doğrusu kendi yaşadıkları çağın zihniyetinden yola çıkıyorlardı.