4034 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

EVLİYÂ TCHELEBİ, La Guerre des Turcs-Recits de batailles-extraits du Livre de Voyages-Traduit du turc otoman, presente et annote par Faruk Bilici, Sindbad Actes Sud, 2000, 338 s. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2001, Cilt 65, Sayı 244 · Sayfa: 1179-1182
Tam Metin
Müterciminin ifadelerini kullanarak belirtmek gerekirse, yazılışından üçyüz yıl sonra, bir kaç yazma nüshasının yaygınlaşmasından iki buçuk yüzyıl sonra, Joseph von Hammer tarafından bazı seçme parçalarının İngilizce neşrinden bir buçuk yüzyıl sonra, Osmanlıca yayımlanmaya başlanmasından bir yüzyıldan biraz daha uzun bir süre sonra, Osmanlı seyyahı Evliya Çelebi'nin Seyâhatnâme'sinden yapılan oldukça geniş üç alıntı, ilk defa Fransız kamu oyuna yukarıda künyesi verilmiş olan bir kitap hâlinde sunulmuştur.

Osmanlı Coğrafya Literatürü Tarihi (History of Geographical Literature During the Ottoman Period), Ed. Ekmeleddin İhsanoğlu, Haz. Ekmeleddin İhsanoğlu, Ramazan Şeşen, M. Serdar Bekâr, Gülcan Gündüz, A. Hamdi Furat, 2 cilt, İstanbul 2000 [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2001, Cilt 65, Sayı 244 · Sayfa: 1183-1184
Tam Metin
İslâm, Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi (IRCICA) kuruluşundan (1980) beri özellikle Osmanlı Kültür, Medeniyet ve Tarihi üzerinde yaptığı yayınlar ve düzenlediği kongre ve panellerle büyük hizmetlerde bulunmaktadır. Osmanlı Bilim Literatürü Tarihi Serisi'nden yayımladığı Osmanlı Astronomi Literatürü Tarihi (2 cilt 1997) ile Osmanlı Matematik Literatürü Tarihi (2 cilt 1999) adlı eserlerden sonra Osmanlı Coğrafya Literatürü Tarihi, hiç şüphesiz tarihçiler ve coğrafyacılar için çok önemli bir el kitabıdır.

Yirminci Yüzyılda Vakıf Çalışmaları: Durum Tespiti

Belleten · 2001, Cilt 65, Sayı 244 · Sayfa: 1115-1144 · DOI: 10.37879/belleten.2001.1115
Tam Metin
Vakıf çalışmaları - İslâmî hayır kurumu - genellikle İslâm çalışmalarının geniş bir bölümünü oluşturmuştur. Bununla beraber konuya uzunca bir süredir daha az önem verilmekte ve konu nispeten az sayıda öğrenci ve araştırmacının ilgisini çekmektedir. Yirminci yüzyıl sonu itibari ile bu durum artık tersine dönmüş bulunmaktadır. Son yirmi yılda ve özellikle 20. yüzyıl öncesinde hiç olmazsa vakfa yönelik bazı müracaatlar yapan İslâm dünyasının herhangi bir bölgesinin ekonomik, sosyal, görünümü ile ilgili - çalışmalarda, kültürde, İslâm tarihinde - üniversitelerin uzmanlaşmış, ilgili bölümlerinin müfredatları ve İslami hayır kurumu vakıf konusunda hayli yol kat etmişlerdir.

İslam Müelliflerine Göre Ortaçağ'da Oş Şehri

Belleten · 2001, Cilt 65, Sayı 244 · Sayfa: 911-920 · DOI: 10.37879/belleten.2001.911
Tam Metin
Fergana vadisi Orta Asya'nın en eski yerleşim merkezlerindendir ve doğal olarak Orta Asya'nın en köklü şehirlerinden bazıları da bu bölgede yer almıştır. Yıllardır yapılan arkeolojik kazıların sonuçları bölgede tarımla uğraşanların ilk yerleşme yerlerinin üç bin yıl önce meydana geldiğini ortaya koymuştur(1) ve bu eski meskun yerlerden biri de günümüzde üç bininci yıldönümünü kutlamakta olduğumuz eski Oş şehrinin en eski çekirdeğini teşkil etmiştir(2).

1997-1999 Yılları Yüzey Araştırmalarında İncelenen Samsun-Amasya İlleri İ.Ö. 2. Binyılı Yerleşmeleri

Belleten · 2001, Cilt 65, Sayı 244 · Sayfa: 873-904 · DOI: 10.37879/belleten.2001.873
Tam Metin
Bu yazıda 1997, 1998 ve 1999 yıllarında Samsun ve Amasya illeri sınırları içinde "İlk Tunç Çağı II Öncesinde Orta Karadeniz Bölgesi'nin Kültürel Gelişimi (İkiztepe Çanak-Çömleği ve Küçük Eserleri Işığında)" konulu doktora tez çalışmamla ilgili olarak geliştirmiş olduğum yüzey araştırması(1) sırasında incelediğim merkezler içinde İÖ 2. Binyılı yerleşmeleri içerenler ve buluntuları tanıtılmaktadır.

Hint Biliminin Günümüz Bilimine Katkılarının Kısa Bir Değerlendirmesi

Belleten · 2001, Cilt 65, Sayı 242 · Sayfa: 63-74
Tam Metin
Hint Uygarlığı dendiğinde aklımıza M.Ö. 5000'lerden başlayarak, gelişip serpilerek, bilimin çeşitli dallarında önemli çalışmaların yapılmış olduğu, ve bu çalışmalarla günümüz bilimini önemli ölçüde etkilemiş olan bir uygarlık akla gelmektedir. Hint bilim ve kültür tarihi ele alınıp incelenirken, beş döneme ayrılarak incelenir. Bunlardan ilki prevedik dönem, ki buna arkeolojik dönem de diyoruz; ikincisi vedik dönem, üçüncüsü post vedik dönem ya da budik dönem, dördüncüsü İslam Dünyası'yla etkileşim içinde bulunduğu dönem ve beşincisi ise on yedinci yüzyıl sonrası olarak ayırıyoruz. Bu yazıda Hint Uygarlığı'nın, İslam Dünyası'na kadar olan dönemindeki bilimsel çalışmaların, bilim tarihi açısından ne anlam taşıdığını, bir başka ifade ile, günümüz bilimine katkısı açısından kısa bir değerlendirmesi yapılacaktır.

Burdur Müzesi’ndeki Side Tetradrahmi Definesi

Belleten · 2001, Cilt 65, Sayı 242 · Sayfa: 37-62
Tam Metin
Burdur Müze Müdürlüğü tarafından 1995 yılında Dudu Özmen'den satın alınmış olan bu define, Burdur İli, Yeşilova İlçesi, Çeltek Köyü'nde (batı Pisidia, Kibyratis ve güney batı Phrygia sınırında, Phrygia'nın Eriza, Pisidia'nın Olbasa ve Palaipolis antik kentlerinin ortasına düşen bir yerde) bulunmuştur. Define 33 adet erken baskılı Side tetradrahmisinden oluşmaktadır. Side'nin M.Ö. 205 - 190 tarihli darpları olan bu definede 12 farklı magistrat (sikke basımından sorumlu yetkili memur) ismine rastladık. Sikkelerin arka yüzünde yeralan bu yetkili memur isim kısaltmaları bize bu sikkelerin 205 ile 190 tarihleri arasındaki 12 yıl süresinde basılmış olduklarını (genellikle sikke basımından sorumlu memurlar bir yıllığına göreve geliyorlardı) göstermektedir.

Orta Karadeniz Bölgesi Protohistorik Çağ Maden Sanatının Kökeni ve Gelişimi

Belleten · 2001, Cilt 65, Sayı 242 · Sayfa: 1-36
Tam Metin
Orta Karadeniz Bölgesi'nde Protohistorik Çağ'da yani İÖ 4500 ile İÖ 500 yılları arasını kapsayan yaklaşık 4000 yıllık bir zaman süreci içinde maden sanatının ortaya çıkışı ile nasıl bir gelişim gösterdiğinin ayrıntıları ile araştırılması ve bu bölge maden sanatının Anadolu maden sanatıdaki yeri ile komşu ülkelerin çağdaş kültürlerinin maden sanatları ile ilişkilerinin ortaya konması amaçlı proje ile çerçevesindeki çalışmalar 3 aşamalı olarak 1997, 1998 ve 1999 yıllarında gerçekleştirildi.

Osmanlı Döneminde Anadolu Şehirlerinin Gelişmesinde Devletin Rolü: Karahisar Örneği

Belleten · 2001, Cilt 65, Sayı 242 · Sayfa: 161-192
Tam Metin
Tarih boyunca medeniyetler şehirlerde kurulmuş ve gelişmiş, medeniyetlerin çöküşü de şehirlerin gerilemesine paralel bir çizgi takip etmiştir. Medeniyet ve şehir arasındaki bu yakın ilişki dolayısıyla, medeniyetler, şehir ile özdeşleştirilmiştir. Osmanlı Sultanı II. Mehmed'in (1451-1481), İstanbul'un fethini "gazay-ı asgar" olarak niteleyip, "gazay-ı ekber"in şehrin imarı ile yeni başladığını belirtmesi ve hemen ardından İstanbul ile birlikte Anadolu ve Balkanlar'da şehirlerin gelişmesi ve yayılması için gerekli düzenlemelere başlanması, ancak medeniyetlerin yükselişi ile şehirlerin gelişmesi arasındaki sıkı ilişkinin iyi kavranmış olmasıyla açıklanabilir. İstanbul'un fethi ile Osmanlı Devleti bir İmparatorluğa dönüşmüştür. Ancak, özelde İstanbul'u, genelde ise, diğer şehirleri geliştirme ve şehirleşmeyi yaygınlaştırma politikası, II. Mehmed döneminde başlatılan, sonraları da devem ettirilen bir süreç olarak benimsenmeseydi, devlet gerçek manada bir İmparatorluk olabilir miydi? Tabii ki, hayır. Bu cevabın ardında, devletin şehirleri ve şehirleşmeyi teşvik ettiği ve bu amaca yönelik çeşitli politikalar geliştirdiği varsayımı yatmaktadır. Bu varsayım, yalnızca tarafımızdan geliştirilen bir düşünce olmayıp, sanayi öncesi toplumlarda, şehirlerin kurulması ve yayılması için, yalnızca ticaretin yeterli olmadığı, direk veya dolaylı şekilde devletin desteğinin gerektiği tezi ile yakından ilgilidir. Bu tezden hareketle, örnek durum olarak Karahisar ele alınmakta, fethedildiğinde yalnızca bir kale ve bir grup gayrimüslim nüfustan ibaret, küçük bir kasaba görünümünde olan bu yerleşim biriminin, zaman içinde gelişerek şehir haline gelişini mümkün kılan süreç ve bu süreçde devletin uyguladığı politikalar tespit edilmeye çalışılmaktadır.

Doğu Karadeniz'de Âyânlık: Tirebolulu Kethudazâde Mehmed Emin Ağa

Belleten · 2001, Cilt 65, Sayı 242 · Sayfa: 193-214
Tam Metin
Osmanlı sosyal tarihinin en dikkat çekici dönemini, XVIII. yüzyılda taşradaki mahalli güçlerin yükselişi oluşturur. Bilindiği gibi söz konusu döneme bazı araştırıcılarca "Ayânlar Çağı" dahi denilmiş ve bu ad genel mahiyetteki kitaplara da yansımış ve tarihçi kesim arasında umumi bir kabul görmüştür. İmparatorluğun gerek Anadolu ve gerekse Rumeli yakasında ortaya çıkan ve gittikçe güçlenip hükümet merkezine ve onun taşradaki temsilcilerine karşı bir bakıma denge unsuru haline gelen âyân hakkında, zamanımızdaki değişmelerin ve yeni fikrî akımların etkisiyle farklı izahların yapıldığı; merkezî karekterli, koyu devletci anlayışla bu zümreleri "mütegallibe" kategorisinde vasıflandırma temelinde ele alınan konunun, zamanla değişik yönlerden yapılan çalışmalar ve bilhassa daha serbest bir tarihçilik anlayışının da tesiriyle giderek farklı bir çerçevede takdim edilmeye başlandığı dikkati çekmektedir. Her ne şekilde olursa olsun "âyânlık, eşkıyalık, mütegallibe" üçgeninin birbirinden çok ince çizgilerle ayrılan yanlarını ortaya koyabilmek, ayrıca bu zümrelerin ortaya çıkış sebeplerini layıkıyla anlayabilmek, derinliğine yapılacak araştırmaların rehberliğine muhtaçdır.