4034 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Babaîler İsyanından Kızılbaşlığa: Anadolu'da İslâm Heterodoksisinin Doğuş ve Gelişim Tarihine Kısa Bir Bakış

Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 239 · Sayfa: 129-160
Tam Metin
Alevîliğin tarihi, dünya tarihindeki benzeri birçok olgu gibi kökü uzun yüzyıllara dayanan bir süreç oluşturur. Bu süreç, uzun ve belli bir kronolojik boyutta, belli bir mekânda bazen çok yavaş ta olsa değişime uğrayarak bugüne kadar gelen çok ta homojen olmayan bir toplumsal yapının ürünüdür. Dolayısıyla bu tarihin bütün yönleriyle analizi, sistemli bir biçimde kavranması, anlaşılması ve anlatılması hayli çetin ve güç bir konu olarak böyle bir makale çerçevesinde tabii ki tam anlamıyla mümkün olamayacaktır. Bu makalenin amacı da, böyle bir iddiadan olabildiğince kaçınarak, bugünkü durumda tarihsel ve aktüel boyutlarıyla ortada duran Alevîlik olgusunu anlamaya yardımcı olabilecek genel bir tarihsel perspektif vermeyi denemektir.

Bartınlı İbrahim Hamdi ve Atlas'ı

Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 239 · Sayfa: 69-88
Tam Metin
XVIII. yüzyıla gelindiğinde, Osmanlı coğrafya yazıcılığı alanında, İslâm coğrafyasının temel eserleri incelenerek bunların tercüme ve şerhleri yapılmış, Menâzırü'l-avâlim ve Cihânnümâ gibi standart eserler yazılmış, Ebubekir Efendi ve İbrahim Müteferrika'nın mesaisiyle coğrafya ilminde hayli mesafe alınmıştı. Bu arada batı menşeli eserler de gözden geçirilerek bu alandaki yeni gelişmelerden de haberdar olunmuştu. İşte bu zemin üzerinde yeni eserler kaleme alındı. Ancak bu yüzyıldaki coğrafya çalışmaları orijinal eserler olmaktan çok Batı'da kaleme alınan eserlerin Türkçe'ye tercüme edilmesine hasr edilmişti. Fakat bunlar arasında İbrahim Hamdi Efendi'nin Atlas'ı, kitabî kaynaklar yanında yazarın müşahede ve duyduklarına da dayanması sebebiyle önem taşımaktadır.

Türkiye Selçukluları Devrinde Türkçe'nin Resmî Dil Olmasını Kim Kabul Etti?

Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 239 · Sayfa: 51-58
Tam Metin
Son yıllarda devletin de kabul ettiği "Dil Bayramı" kutlamalarında (13 Mayıs) yanlış bir değerlendirme görülmekte ve Türkiye Selçukluları döneminde Türkçe'nin resmi dil olarak Karamanoğlu Mehmed Bey (1261-1278) tarafından gerçekleştirildiği ifade edilmektedir. Nitekim "Dil Bayramı" kutlamalarında gerek medyada ve yazılı metinlerde, gerek ders kitaplarında bu şekilde açıklamalar yapılmaktadır. Peki bu durum nasıl ortaya çıkmıştır veya bu konudaki değerlendirmeyi kim başlatmıştır?

Kayseri'nin Yazır Köyü'nde Bir Selçuklu Mescidi: Yazır Camii

Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 239 · Sayfa: 59-62
Tam Metin
Kayseri'nin merkez köylerinden, şehrin 15 km kuzeyinde olan Yazır Köyünde, bugüne kadar yıkılmadan kalmış bulunan cami, şimdiye kadar ilgililerce görülememiş ve bu sebeple herhangi bir neşriyata da girmemiştir. Bu yazımızda bilinmeyen bu küçük mescidi tanıtacağız.

35. Uluslararası Asya ve Kuzey Afrika Araştırmaları Kongresi (The 35th International Congress of Asian and North-African Studies) Budapeşte, 7-12 Temmuz 1997

Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 239 · Sayfa: 223-230
Tam Metin
7-12 Temmuz 1997'de Budapeşte'de yapılan 35. Uluslararası Asya ve Kuzey Afrika Araştırmaları Kongresi'ne ancak 7 Temmuz Pazartesi günü akşamı katılabildim. Bu aslında fiilen katıldığım gün değildi. Zira biraz geriye gidip hikâyeyi baştan almak gerekir. Anladığım kadarıyla CIEPO (Osmanlı Öncesi ve Osmanlı Araştırmaları) Başkanı Jean Louis Bacque-Grammont, bu kongre içinde bir CIEPO seksiyonu açabilmek için beni ve CIEPO'ya üye bazı kişileri gerek Türkiye'den ve gerekse diğer ülkelerden davet etmişti. Bu çerçevede hem bildiri başlığımı hem de bildiri özetimi gönderdim. Ancak daha sonra arzedeceğim gibi Budapeşte'ye vardığımda listede adımı bulamadım. Davetiyeyi aldıktan sonra kongreye katılma kararı verdim ve gerekli girişimlerde bulundum. Ancak Budapeşte'ye hareket etmeme bir kaç gün kala yeşil pasaporta dahi Macaristan'ın vize uyguladığının haberini almış, buna üzülmemin yanında, Türkiye'nin bize vize uygulayan tüm ülkelere neden vize uygulamadığına içerlemiştim. Ancak böyle bir uygulamanın olmadığını öğrenince kendimi Budapeşte'de buldum.

JOHN COVEL, Dr. John Covel Voyages en Turquie 1675-1677, Texte établi, annoté et traduit par Jean-Pierre Grélois avec une préface de Cyril Mango, Paris 1998 437 Sayfa. Dizi başlığı: Realités Byzantines 6. [A.VI/655] [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 239 · Sayfa: 239-240
Tam Metin
XVII. yüzyıl içinde Osmanlı Devleti sınırları içinde bir gezi yapan ve bir de eser kaleme alan seyyahın eseri, şimdi geniş bir şekilde ve gerekli notlarla ilim âlemine sunulmuştur. Başarılı bir rönesans ve barok dönem adamı olan Covel'in eseri bir bütün halinde yayınlanma şansı bulamadı ise de, kıymetini bilen araştırıcılar muhtelif çalışmalarında yazma nüshadan parçaları incelediler ve eserlerinde kullandılar. Şimdi de Fransa İçinde yetişen ilim adamları bu müstesna külliyata sahip çıkarak, ülkelerinde geliştirdikleri bir geleneği, kıymetli bir eser ile süslemiş bulunuyorlar: kitap her seyahatnâme edebiyatının değerini göstermesi hem de eski çağ tarih ve kültürünün kalıntılarının bunlara sonraki asırlarda katkılar yapan Bizans'ın batılı ilim adamları tarafından dikkatle incelendiğini de belli etmektedir. Eserin yayına hazırlanmasını sağlayanlar konu üzerindeki çalışmaların geçmişini ve şimdi kendi devirlerindeki durumunu belirtmektedirler. Hem eserin özgün dilini hem de yayınladığı ülkenin dilinde yayınlamakta ve değerli tamamlayıcı notlar sayesinde, kıymetli bir de kaynak kazandırmaktadırlar.

Prof. Dr. Hüseyin Gazi Yurdaydın'ın Hayatı ve Çalışmaları

Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 239 · Sayfa: 241-252
Tam Metin
Hüseyin G. Yurdaydın, 10 Temmuz 1923'te Eskişehir ili Seyitgazi İlçesinin Akin köyünde doğdu. O sırada köyünde ancak üç sınıflı bir ilkokul bulunmakta idi. Burayı 1932'de bitirdi. Bir yıl aradan sonra kendi köyünün yakınında bulunan Kırka nahiyesinde beş sınıflı Bölge Yatılı İlkokulu açılmış bulunduğundan, bu okulun dördüncü sınıfına kaydolarak 1935 yılında burayı bitirdi. Daha sonra, dedesi yerindeki büyük amcasının teşvikiyle Eskişehir'e giderek Eskişehir (Atatürk) Lisesi'nin orta kısmını 1938'de tamamladı. Lise öğrenimini ise, Millî Eğitim Bakanlığı hesabına İstanbul Erkek Muallim Mektebi'nde yatılı olarak 1941'de tamamladı. Bu sırada bir yıl Kars ili merkez Gazi İlkokulu'nda öğretmenlik yapan Yurdaydın, açılan sınavları kazanarak 1942-43 ders yılında Gazi Eğitim Enstitüsü Tarih-Coğrafya Bölümü'ne girdi, 1944'te buradan mezun oldu ve Millî Eğitim Bakanlığı'nca Malatya Akçadağ Köy Enstitüsü'ne Tarih-Coğrafya öğretmeni olarak tayin edildi. Ancak aynı senenin Ekim ayında Millî Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulunun bir kararından yararlanarak Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih -Coğrafya Fakültesi'nin Tarih Bölümü'nün üçüncü sınıfına kaydoldu. Fakat Hüseyin G. Yurdaydın'ı burada bir sürpriz bekliyordu.

Küçük Kaynarca Antlaşması’nda ‘Dosografa’ Kilisesi

Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 239 · Sayfa: 213-222
Tam Metin
Osmanlı İmparatorluğu'nun Rusya tarafından feci bir yenilgi almasına sebep olan 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması'yla Ruslar İstanbul'da Galata semtinde bir kilise inşa etme hakkını elde ettiler. Ayrıca antlaşma, kilisenin Bab-ı Âlî'de temsilciliğini yapabilecek Rus elçinin himayesi altında olmasını da belirledi. Bu kilise ve Rusya'nın onu himaye etme ve temsilciliğini yapma hakkı, Rus hükümetlerinin sonraki yıllarda Rum Ortodoks kilisesini, hatta Sultan'ın hakimiyeti altındaki Rum Ortodoks halkını himaye etme hakkını dayandırdığı iddianın temelini oluşturdu. İddialar abartıldı, fakat İstanbul'daki kilise antlaşmanın 14. maddesinde yazıldığı gibi 'Rum âyin şeklini' kullanmaktaydı, bu yüzden bağlantı mantıkî gözükmekteydi. Ancak, antlaşmanın Türkçe metni, Cevdet Paşa tarihinde yeniden aktardığı gibi, 'Rum âyin şeklini' kullanan bir kiliseden bahsetmemektedir. Bunun yerine, 14. madde bu kiliseye Dusugrafa veya Dosografa Kilisesi denildiğini belirler.

Bademağacı Kazıları 1997 ve 1998 Yılları Çalışma Raporu

Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 239 · Sayfa: 187-212
Tam Metin
Bademağacı Höyüğü kazılarının 5. dönem çalışmaları, 1 Ağustos/16 Eylül 1997 tarihleri arasında, bizim başkanlığımızda, Doç. Dr. Gülsün Umurtak (Başkan Yardımcısı), Sinan Kayı (Arkeolog-Y.Mimar) ile Turhan Birgili'den (Arkeolog-Fotoğraf Uzmanı) oluşan, bir kurul tarafından yürütüldü. İ.Ü. Edebiyat Fakültesi, Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi Anabilim Dalı öğrencileri Sabahattin Ezer, Candan Pakdamar, Işıl Kayı, Serap Demir, Hititoloji Anabilim Dalı'ndan Serkan Başol ile Koruma ve Onarım Bölümü'nden Mehmet Uğuryol arazi çalışmalarına katıldılar. Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü, kazıya Denizli Müzesi araştırmacılarından Salim Yılmaz'ı temsilci olarak atamıştı. Bakanlık temsilciliği görevini son günlerde, Antalya Müzesi'nden Ünal Çınar yaptı.

Alevi Identity: Cultural, Religious and Social Perspectives, ed. by T. Olsson - E. Özdalga - C. Raudvere, Swedish Research Institute in İstanbul 1998 [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 239 · Sayfa: 237-238
Tam Metin
Alevî kimliği, yaklaşık son on yılı içinde, son yıllarda sık kullanılan bir analiz yöntemine göre, Sünnî çoğunluğun karşısındaki "öteki" kimliği içinde değerlendirilen bir kesim olarak Türkiye'nin gündemine ağırlıklı olarak yerleşti. Bu süre içinde konuya, siyasetçi kesimi başta olmak üzere, her iki kimlikle de organik bağlanası bulunmayan "laik" çevreler, Sünnîler ve bizzat Aleviler de dahil muhtelif kesimlerce çok çeşitli açılardan bakıldı; birbiriyle taban tabana zıt tanımlamalar yapıldı; bu arada Alevi kesimin kendi kendini tanımlamalarına şahit olundu. Yalnız Sünni kesimin Alevi kimliğine bakışında değil, bu sonuncu kesimin de kendi kendini tanımlamakta, sanıldığı gibi tek bir bakış açısı, tek bir kimlik tanımı, tek bir söylem kullanmadıkları, kısaca kendi içinde de çok çeşitli "kesimler" oluşturduğu görüldü.