4009 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Kilikia-Aigeai Baskılı 3.Gordianus'un Ünik Sikkesi

Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 240 · Sayfa: 415-418 · DOI: 10.37879/belleten.2000.415
Tam Metin
Kilikia'daki Aigeai (Adana İli - Yumurtalık İlçesi - Ayas Beldesi) şehrine ait ve Gordianus III'ün Caesarlığı'nda (imparator adayı - veliaht iken)) 238 yılının Nisan ve Temmuz ayları arasındaki bir dönemde bastırılmış olan bu ünik bronz sikke, Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nce 1997 yılında satın alınmıştır. Müzemizin, 79 - 2/2 - 97 envanter numarasına kayıtlı olan bu ünik sikkemiz, 12.80 gr. ağırlığında, 28 mm. çapında ve 6 yönünde olup, triassaria olarak birimlendirilmektedir.

Urartu Bahçeleri

Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 240 · Sayfa: 395-406 · DOI: 10.37879/belleten.2000.395
Tam Metin
Eskiçağ'da gerek Doğu ve gerekse Batı dünyasında bağ bahçe sahibi olmak bir gurur kaynağı ve bir ayrıcalık göstergesiydi. Bu yüzden krallar, beyler, soylular ve tapınaklar büyük gayretler göstererek çeşitli bağ, bahçe ve koruluklar kurmaya özen gösterirler, ozanlar onlardan övgüyle söz ederlerdi. Tevrat'ta (Vaiz 2:4-6; Wiseman 1983: 143) Süleyman'ın Kudüs'teki üzüm bağları, meyve bahçeleri ve parkları anlatılıyor, Homeros'ta ise Phaiak kralı Alkinoos'un bahçesi (Odysseia VII 111 vd.) ve bağı (VII 137 vd.) uzun uzun betimleniyordu.

Bademağacı Kazıları 1999 Yılı Çalışma Raporu

Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 240 · Sayfa: 583-598 · DOI: 10.37879/belleten.2000.583
Tam Metin
Bademağacı Höyüğü kazılarının 7. dönem çalışmalarına, 25 Temmuz/15 Eylül 1999 tarihleri arasında devam edildi. Başkanlığını yaptığımız kazı kurulu, Doç.Dr.Gülsün Umurtak (Başkan Yardımcısı ve arazî çalışmaları sorumlusu) ile Nuran Salar (Doktora öğrencisi), Angela Bell (Yüksek Lisans öğr.), Sabahattin Ezer (Y.L. öğr.), Işıl Demirtaş (Arkeoloji lisanslı), Murat Nabi Durmaz (Arkeoloji lis.), Nilüfer Sayıt (öğr.), Nurhayat Cinli (öğr.). Doğan Güneş (öğr.), ve Nilüfer Kızık'tan (restorasyon öğr.) oluşuyordu. Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü temsilci olarak, Antalya Müzesi Uzmanlarından Nermin Çolak'ı görevlendirmişti. Kazı fotoğraflarının bir kısmı ile, küçük buluntularının resimleri, İstanbul Arkeoloji Müzelerinden, Fotoğraf Uzmanı, meslektaşımız Turhan Birgili tarafından çekildi. Kazıyı gerçekleştirmede emeği geçen tüm ekip üyelerine en içten teşekkürlerimi sunuyorum.

"Decima Musarum": Anna Komnena'nın Aleksias'ı Üzerine Bir Değerlendirme

Belleten · 2000, Cilt 64, Sayı 239 · Sayfa: 43-50 · DOI: 10.37879/belleten.2000.43
Tam Metin
1651 yılında Paris kraliyet basımevi Anna Komnena'nın (1083-1144?) ünlü eseri Aleksias'ın açıklamalı ve Latince tam çevirisini yayınlar. Çeviriyi yapan ve baskıya hazırlayan kişi, Pierre Poissin adında humanist bir cizvittir. Aslında, önceki yüzyıllarda, özellikle 15. ve 16. yüzyıllarda, Aleksias, bazı Rönesans humanistlerince ele alınmıştır; ayrıca, eserin özgün Yunanca baskıları, Venedik Aldine ve Basel Frobenius gibi büyük Rönesans yayınevleri tarafından yayınlanmıştır.

Gök-Türklerin Sonu ve Belgeleri

Belleten · 1999, Cilt 63, Sayı 236 · Sayfa: 23-42
Tam Metin
II. Gök-Türk Devleti'nin sonu yani Bilge Kagan'ın ölümünden yıkılışına kadar olan devre müstakil bir çalışma olarak ele alınmadığı gibi çeşitli araştırmalarda sadece bir kaç cümle ile değerlendirilmiştir. Bunun sebebi hiç şüphesiz yaklaşık on yıllık zaman dilimini ihtiva eden 734-744 yılları arası ile ilgili kaynakların az bilgi vermesidir. Bilindiği gibi, Orhun Abidelerindeki bilgiler Bilge Kagan'ın ölümüyle kesilmektedir. Diğer taraftan, her zaman Gök-Türk tarihi hakkında zengin malzeme taşıdığını söylediğimiz Çin kaynakları da artık yetersizleşmektedir. Sadece CTS 194A ve HTS 215B'nin yanında Wang Chung-ssu adlı bir kumandanın biyografisinde bir sayfayı geçmeyen bilgiler vardır. İmparator kayıtlarında da (Pen-chi) bir kaç cümle bulunmaktadır.

Kıbrıs'ın Siyasî Tarihi İle İlgili Bir Belgenin Değerlendirmesi

Belleten · 1999, Cilt 63, Sayı 236 · Sayfa: 165-228
İnsan toplulukları, tarih boyunca uzun bir gelişme sonucunda, bugünkü milletler haline gelmişlerdir. Çağımızda milletlerin, ayni tekâmül seviyesine eriştiklerini iddia etmek, mümkün değildir. Ancak, her milletin geçmişteki tecrübelerinden edinilmiş birtakım tarih görüşü olup, bu görüşün geleceğe yönelik tutulması gerektiği, muhakkaktır. Bilindiği üzere başarıya ulaşmanın ilk şartı, yeni kuşakların, mücadelenin temelinde yatan gerçekleri doğru kavraması ve mücadeleyi sürdürebilmesi için gerekli manevi gücü oluşturan, inanç ve azmi kazanmasında yatar. Hiçbir zaman hatırdan çıkartılmaması gerekir ki, şans, tarihin yapısında yoktur. Tarih, hiçbir çağda kumar masası olmamıştır ve de olmayacaktır.

Niğde-Bor Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi

Belleten · 1999, Cilt 63, Sayı 236 · Sayfa: 95-122
Tam Metin
Osmanlı İmparatorluğu'nun güçlü devlet adamı Sokullu Mehmet Paşa, Niğde'nin Bor ilçesinde 1574 yılı civarında cami, bedesten-arasta ve mektepten oluşan bir külliye inşa ettirmiş, fakat mektep günümüze gelmemiştir. Sokullu'nun hazinedarı Tavâşî Hasan Ağa da aynı tarihlerde bu yapıların yanına çifte hamam yaptırarak külliyeye dahil etmiştir. Sokullu Mehmet Paşa (1505-1579); Kanunî Sultan Süleyman (1520-1566), II. Selim (1566-1574) ve III. Murad (1574-1594) dönemlerinde sadrazamlık yapmış ünlü devlet adamıdır.

Türkiye Selçuklu Devleti'nde Siyaseten Katl (1075-1243)

Belleten · 1999, Cilt 63, Sayı 236 · Sayfa: 43-94
Tam Metin
Türkler'de devletin başında bulunan hükümdarların mutlak yetkilerine, örf-siyaset haklarına dayanarak verdikleri en ağır ceza, şüphesiz ölüm'dür. Bilindiği gibi ölüm, hükümlünün yaşamına çeşitli biçimlerde son vermek suretiyle uygulanan bedenî bir cezadır. Türk-İslâm devlet anlayışı, hükümdarın bu yetkisine bağlı olarak gelişen kurumu "siyaseten katl" olarak adlandırmıştır. "Siyaset"kelimesi de hükümdarın daha ziyade devlet yönetimi ile politika gerekleri dolayısıyla verdiği ölüm cezası manasına gelmektedir. Türk örf hukuku ile devlet geleneğinde, mutlak bir otoriteye sahip olan hükümdarın, kudretinin son sınırı olarak ölüm cezası verebilme yetkisinin bulunduğu kabul ve ifade edilmiştir.

Basra Körfezi'nde Bir Arap Aşireti: Acman Urbanı (1820-1913)

Belleten · 1999, Cilt 63, Sayı 236 · Sayfa: 123-164
Tam Metin
Osmanlı Devleti Arap Yarımadası'nı hâkimiyetine aldığı 1517 yılından itibaren karşılaştığı en önemli problem, genellikle göçebe olarak yaşayan bedevi Arap kabile ve aşiretlerini bir düzene sokmak olmuştur. Osmanlı Devleti'nin bölgeyi ele geçirdiği sıralarda zaten meskün ahâli ve şehirlerin eskidenberi devam eden belli bir düzeni vardı. Bundan dolayı devlet bu düzeni, bir takım yenilikler ilave etmek suretiyle hemen hemen aynen muhafaza etmişti. Ancak başlangıçta bedevî hayatının özelliklerine bütünüyle vakıf olamayan Osmanlılar, uzun zaman bedevi Arap kabilelerini düzene sokmakla uğraşmıştır.

Fethiye Müzesi'ndeki Erken Likya Stater Definesi

Belleten · 1999, Cilt 63, Sayı 236 · Sayfa: 1-8
Tam Metin
Bu define, 19 adet gümüş sikkeden oluşmuştur. Tüm sikkelerin tipleri aynı olmakla birlikte, çok farklı kalıp özellikleri taşımaktadır. Likya'nın en erken sikke darplarından olan bu tipteki sikkeler, Likya'ya özgü olup, 9.50 gr. ağırlıktadır. Stater olarak isimlendirilen bu birimdeki sikkelerin, ön yüzünde sağa bazen sola yürüyen yaban domuzu ve arka yüzde ise, kare çukur içerisinde deniz kaplumbağası betimlenmiştir.