4009 sonuç bulundu
Yayınlayan Kurumlar
- Türk Tarih Kurumu 4009
Yazarlar
- Salâhi R. Sonyel 45
- TAHSİN ÖZGÜÇ 43
- ARİF MÜFİD MANSEL 42
- SEMAVİ EYİCE 40
- Mahmut H. Şakiroğlu 38
- İ. HAKKI UZUNÇARŞILI 37
- U. BAHADIR ALKIM 36
- İlber Ortaylı 32
- AYDIN SAYILI 31
- Mücteba İlgürel 31
Anahtar Kelimeler
- Tarih 337
- Osmanlı 272
- Osmanlı İmparatorluğu 173
- Türkiye 148
- Osmanlı Devleti 138
- Türkler 137
- Anadolu 131
- Ottoman Empire 114
- Mustafa Kemal Atatürk 103
- Ottoman 99
Prevesa During The Tanzimat Era (1864-1895)
Belleten · 1998, Cilt 62, Sayı 233 · Sayfa: 147-156
Özet
Tam Metin
The sandjak Prevesa has witnessed some of the most characteristical developments of the Tanzimat period. It had remained outside of the boundaries of the Hellenic kingdom as it was established in 1829, but still it was the closest contact point of the Ottoman empire with Greece both from commercial and geographical aspects.
İbn Tumart ve Muvahhid Davası'nın Oluşumu
Belleten · 1998, Cilt 62, Sayı 234 · Sayfa: 403-424
Özet
Tam Metin
Çağının büyük adamı çağının iradesini dile getiren, ona bu iradenin ne olduğunu söyleyip gerçekleştirendir. O'nun yaptığı şey çağının özü ve kalbidir; çünkü O, çağını somutlaştırmaktadır. Hegel (Philosophy of Right, 1948) Dini liderleri tarafından yönlendirildikleri çağlar hariç, Berberler, aslında dünya tarihinin hiçbir döneminde önemli bir rol oynamadılar. Reinhart Dozy (Histoire des Musulmans d'Espagne, 1932) "İslamcı Siyasal Hareketler" başlıklı makalesinde, Bernard Lewis, İslam'ın geleneksel yönetim anlayışını şu şekilde açıklıyor. Bir Müslüman için, din ve devlet bütünlük oluşturur. Bu iki kavram, ayrı ya da ayrılabilir kurumları ifade etmez. Aynı şekilde, karmaşık bir yapı oluşturan insan davranışlarını kesin çizgilerle birbirinden ayırıp bazılarını din ile, bazılarını da devletle ilintilendirmek mümkün değildir. Çağımızın en önde gelen Oryantalistinin sözlerinde ifade bulan bu anlayış, tarih boyunca siyasi temelli İslami hareketlerin ana gündemini teşkil etmiştir. İslamın doğduğu dönemdeki ilk siyasal cemaatin oluşumundan, Humeyni'nin 1979'da İran'da giriştiği hareket ve başta Çeçenistan ve Afganistan olmak üzere 1990'lara damgasını vurmuş modern örneklere değin birçok gelişme, bin beşyüz yıllık İslam tarihi boyunca bu görüşün geçerliliğinden pek bir şey yitirmediğini doğrular niteliktedir. Oldukça uzun dönemli bu tarihsel sürecin bugün İslam dünyasının farklı köşelerindeki tezahürlerini daha iyi anlayabilmek için, konuyla ilgili geleneksellik kazanmış bakış açımızı genişletmeye ve aydınlatmaya yarayacak önemli tarihsel gelişmeleri yeniden ele alıp incelememiz gerekmektedir.
Amerikan İstihbarat Belgelerine Göre Kurtuluş Savaşı'nın Bunalım Dönemindeki Türk Dış Politikası ve "Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal Bey'le Yapılan Görüşmeler"
Belleten · 1998, Cilt 62, Sayı 234 · Sayfa: 495-528
Özet
Tam Metin
Kongreler devresinde Ulus'a maledilen ve Son Osmanlı Meclis-i Mebusân'ınca betimlenen "Ulusal Ant" ödün verilmez bir biçimde ortaya konulmuş, Ulus, Meclis ve Ordu bütünüyle bu amaca kilitlenmişti âdeta... Bağlaşık Devletlerin Mondros'la açmış oldukları karta, aynı platformda, koşulları bile tartışılmayacak bir biçimde yanıt verilmişti. Makro seviyede ortaya konulan bu amaçlar doğrultusunda, Türk Dış politikasının genel ilkeleri çerçevesinde örgütlenilerek, dış platformda da, Yeni Türk Devletinin kurumsallaşmasına hız verilmişti. Mondros'tan bu yana 21 ay geçmiş, hilâfet, saltanat ve hanedanın ayrıcalıkları ile hakları uğruna, Osmanlı Devleti'nin paylaşılması demek olan "Doğu Sorunu"nun bütün vecheleri uygulama alanına sokulmuş, ülke bütünlüğünden ödün verilmek suretiyle, Sevr Antlaşması imzalatılmıştı. Türk Kurtuluş Savaşı Sevr'den ödün verdirilmesi için yapılmıyordu, "Ulusal Ant" ile ortaya konulan fizikî coğrafî hedefe adım adım yaklaşılıyordu.
Yukarı Kızılırmak Havzası Tunç Çağları ve Demirçağ Yerleşim Tarihi
Belleten · 1998, Cilt 62, Sayı 234 · Sayfa: 299-336
Özet
Tam Metin
Son buzul çağından itibaren insanlar, çevre koşullarının el verdiği ölçüde yerleşmeye uygun bölgelerde yaşamlarını sürdürmüşlerdir. İnsanların bu çağlardan kalan izlerinden arkeolojik kazılar ve yüzey araştırmaları yoluyla elde edilen bulgularının değerlendirilmesi, eski insanın dönem dönem gelişen ve farklılaşan yaşam tarzı hakkında bilgi edinilmesini sağlamaktadır. Yüzey araştırmaları yoluyla toplanan ve çoğunluğu seramik parçalarından oluşan yüzey buluntularından edinilen bilgilerin yanı sıra, yerleşmelerin konumları ve yüzeyden tanımlanabildiği kadarıyla boyutları ve nitelikleri de, bazı dönemlerde insanların yaşam tarzlarının belirlenmesinde önem taşımaktadır. Bu bilgilerin değerlendirilmeleri ile, eski dönemlerde hüküm süren çevre koşullarının, politik uygulamalarının, tarihi olayların ve o dönem insanının eriştiği teknoloji düzeyinin insanların yaşam tarzını ne oranda etkilediği ortaya konulabilmektedir. Bu çalışmada Orta Anadolu Platosu ile Doğu Anadolu Dağlık Bölgesi arasında kalan, kuzeyden İçkaradeniz Dağları, güneyden ise Doğu Toroslar'ın başlangıcını oluşturan yüksek platoların ve dağ sıralarının sınırladığı Yukarı Kızılırmak Havzası ele alınacaktır.
1830 Osmanlı-Amerikan Antlaşması'nın Gizli Maddesi ve Sonuçları
Belleten · 1998, Cilt 62, Sayı 234 · Sayfa: 457-466
Özet
Tam Metin
Bağımsızlığını kazandıktan çok kısa bir süre sonra, Amerika Birleşik Devletleri (A.B.D.) Akdeniz Bölgesi'nde ticaret yapan yurttaşlarını korumak ve onlara birtakım ayrıcalıklar sağlamak maksadıyla, Osmanlı Devleti ve özellikle onun Kuzey Afrika'daki topraklarıyla yakın ilişkiler içine girmeye çalışmıştır. Akdeniz'de seyreden Amerikan bandıralı gemilerden vergi alan Fas, Tunus, Cezayir ve Trablus Beyleriyle temasa geçen Amerikalılar, önce bu beylerin talep ettiği vergileri ödemişler, ancak bir süre sonra yeni kurdukları donanmalarını Akdeniz'e yollayarak, bir dizi savaştan sonra kendi tacirlerinin güvenliğini silah zoruyla sağlamışlardır. 1801-1815 yılları arasında meydana gelen ve Amerikan tarihinde "Berberi Savaşları" adıyla anılan bu mücadelelerden sonra, Akdeniz'in büyük bölümünde serbestçe dolaşmaya başlayan Amerikan tacirleri, yavaş yavaş, kendileri için büyük bir hammadde kaynağı ve pazar olan Anadolu topraklarına yönelmişlerdir.
Siedlungsgeschichte des Oberen Kızılırmak-Gebietes von der Frühbronze-bis zur Eisenzeit
Belleten · 1998, Cilt 62, Sayı 234 · Sayfa: 337-390
Özet
Tam Metin
Seit der letzten Eiszeit gründeten die Menschen ihre Siedlungen in den Gebieten, in denen günstige klimatische und ökologische Bedingungen herrschten. Die archäologische Auswertung der menschlichen Hinterlassenschaften aus diesen Epochen läßt die Entwicklungen und Änderungen ihres Lebensweisen erkennen. Die Oberflächenfunde, hauptsächlich Keramik, die Lage der Siedlungen im Gelände tmd zueinander und - soweit an der Oberfläche erkennbar - Größe und Form der Orte, erlauben Schlüsse auf Wirtschafts-und Lebensweisen der früheren Einwohner. Die Kenntnis der damaligen Umweltbedingungen, der politischen Praktiken, der historischen Ereignisse und des technologischen Stands tragen ebenfalls dazu bei, Licht in eine noch schwach erforschte Region zu bringen. In dieser Arbeit wird das obere Kızılırmak-Gebiet behandelt, das zwischen dem zentralanatolischen Plateau und dem ostanatolischen Bergland liegt. Im Norden begrenzen die ostpontische Gebirge das Gebiet und im Süden Plateaus und die westlichen Ausläufer der osttaurische Gebirge.
PROF. DR. ABDÜLKADİR ÖZCAN (Hazırlayan), Defterdar Sarı Mehmed Paşa, Zübde-i Vekayiât, Tahlil ve Metin (1066-1116/1656-1704), Türk Tarih Kurumu Yayınları, III. Dizi-Sa.11, Ankara 1995, I-XCVIII-907. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 1998, Cilt 62, Sayı 233 · Sayfa: 237-240
Özet
Tam Metin
Doktora tezi olarak hazırlanmış bulunan Zübde-i Vekayiât, bu kabil eserlerin yayımlanmasında uzman ve yol gösterici merhum Prof.Dr. Bekir Kütükoğlu'na ithaf edilmiştir. Bu sûretle Osmanlı tarihine ait yazma kaynak eserler birer birer kütüphane raflarından indirilerek araştırıcıların istifadesine sunulmaktadır. Elimizdeki bu eser, bahsedilen kaynak eserlerin en kıymetlilerindendir. Nitekim ilk olarak Vakanüvis Râşid 5 ciltlik tarihinin ilk iki cildini yazarken Zübde-i Vekayiât'tan geniş şekilde istifade etmiştir. Hammer de bu eserin önemini ilk anlayıp kullananlardandır. İşte bu önemli eserin tahlilini ve ilmî edisyonunu yapan Prof. Özcan tarih literatürümüze katkıda bulunmuştur.
Aşıklı (Aksaray) Neolitik Çağ Erkeğinde Demir Eksikliğinden Kaynaklanan Rahatsızlık
Belleten · 1998, Cilt 62, Sayı 234 · Sayfa: 391-402
Özet
Tam Metin
Aşıklı Höyük Aksaray ili sınırları içinde yer alan akeramik neolitik çağa ait bir köy yerleşmesidir. İstanbul Üniversitesi'nden Prof. Dr. Ufuk Esin başkanlığında 1989 yılından beri düzenli olarak kazılan höyükte 1995 yılı kazı çalışmalarında 50 yaşlarında ölmüş bir erkeğe ait iskelet gün ışığına çıkarılmıştır. İlgili bireyin kafatasında, özellikle parietal ve frontal bölgelerde yoğunlaşan gözenekli yapıya (porotic hyperostosis) rastlanmıştır. Bu patolojik oluşumun belirgin olduğu kısımlarda diploe kalınlaşması vardır. Ayrıca, korunmuş olan sol orbit tavanında cribra orbitalia gözlenmiş, uzun kemiklerin gövdelerinde iltihap izleri saptanmıştır.
XVI. Yüzyılda Rumkale
Belleten · 1998, Cilt 62, Sayı 234 · Sayfa: 425-456
Özet
Tam Metin
Klasik Ortaçağda "kale", "hisar" ve "palanga" gibi savunma sistemine sahip alanlar çok büyük önem arz eder. Öyleki, umumiyetle şehirler, ancak kale gibi korunma özellikleri bulunan alanlar etrafında kurulmuş ve gelişme imkanı elde edebilmiştir. Hatta, sarp kalelere sahip şehirlerin bile zaman zaman istilacılar tarafından tahrip edildiği, bundan da öte yıkıldığı görülmektedir. Bununla birlikte, Ortaçağda özellikle savaş ve anarşinin hüküm sürdüğü dönemlerde insanların can güvenliğini emniyet altına aldıkları yegâne iskan mahalli kale vs. gibi korunma sistemine sahip yerlerdir.
İngiliz Belgelerinde İstanbul'un İşgali (16 Mart 1920)
Belleten · 1998, Cilt 62, Sayı 234 · Sayfa: 467-494
Özet
Tam Metin
İstanbul'un 16 Mart 1920 günü İtilâf Devletleri tarafından işgali, Millî Mücadele'nin bir dönüm noktasını teşkil ettiği kadar, hem Atatürk'ün 19 Mayıs 1919'dan bu tarihe kadar olan kurtuluş faaliyetlerinin işgalci devletler üzerindeki etkisini göstermesi ve hem de, işgalci devletler arasındaki, rekabet ve menfaat mücadelelerini ortaya koyması bakımından, Millî Mücadele'nin önemli bir olayını teşkil etmektedir.