4009 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

The Ottoman Emirate (1300-1389), Institute for Mediterranean Studies, Halcyon Days in Crete I. A symposium held in Rethymnon 11-13 January 1991 (edited by Elizabeth Zachariadou), Crete University Press Rethymnon 1993, IX-XV+242 sayfa. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1996, Cilt 60, Sayı 227 · Sayfa: 233-234
Tam Metin
Elimizdeki eser 11-13 Ocak 1991 günleri arasında Girit Adası'nın Rethymnon (Resmo) şehrinde toplanmış olan sempozyumdaki konuşmaları yayımlayan E.A. Zachariadou'nun bir önsözü (IX-X) ile başlamaktadır. Yazar, bu kitapta, Bizans'ın güneydoğu sınıflarında ortaya çıkan küçük Osmanlı Beyliği'nin, Bizans'ı bertaraf ettikten sonra kudretli bir imparatorluk haline gelmesi ile Hıristiyan dünyasında yüzyıllarca etkili olmasını çeşitli bakımlardan ele alan değişik yazarlara ait görüşleri, ayrı ayrı makaleler halinde bilim dünyasına sunmaktadır.

Amerikan Belgelerinde 27 Mayıs Olayı

Belleten · 1996, Cilt 60, Sayı 227 · Sayfa: 203-226
Tam Metin
27 Mayıs askerî darbesinin, Cumhuriyet tarihimizde önemli ve ilginç bir yeri vardır. Olay, 1950'de gerçek anlamı ile işlemeye başlayan genç demokrasimizin ilk "kesintisi" olduğu kadar, Büyük Atatürk'ün, Ordu ile Politika'yı birbirinden ayırdığı 1924 sonundan beri, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ilk defa olarak, bir siyasal olayın aktif unsuru haline gelmesidir. Ordunun, siyasal bir süreç içinde yer alması, 1961 Ekim seçimleriyle sona ermemiş, 1980 Eylülüne kadar devam eden dönemde, "Ordu faktörü", Türk iç politikasında bazan "silik", bazan da ön plâna çıkan bir nitelikte, yaklaşık 20 yıl kadar devam etmiştir.

XX. Yüzyılda Tatarlarda Millî Kimlik Sorunu

Belleten · 1996, Cilt 60, Sayı 227 · Sayfa: 191-202
Tam Metin
"Tatar" adı: VIII. y.y.'a ait Orhun-Yenisey yazıtlarında "Türk" (kuvvet, güç) adının dışında "Tokuz Tatar" ve "Otuz Tatar" tamlamalarında "Tatar" adına da rastlamaktayız. Buna göre, 9 veya 30 kabileden müteşekkil bu halk, Radloff ile Thomsen'in ifadelerince "Moğol", Barthold'un fikrince "muhtemelen gayr-ı Türk" idi. Avrupalılar ve bilhassa Ruslar, Çıngız devrinden itibaren Türk-Moğol devletine "Tatar" İmparatorluğu ve halkına da (Türk ve Moğolları birbirinden ayırma gereğini duymadan) "Tatar" demişlerdir. Sonraları Ruslar, zaptettikleri Kazan, Astırahan, Kırım, Sibir, Türkistan ve Kafkasya gibi ülkelerde karşılaştıkları Türk boylarını da umumiyetle "Tatar" tesmiye etmişler, fakat bu adı hiçbir zaman "Moğol" anlamında kullanmamışlardır.

The Evaluation of the Words Türk-Etrak, Kürd-Ekrad as the Appear in the Ottoman Documents

Belleten · 1996, Cilt 60, Sayı 227 · Sayfa: 147-154
Tam Metin
The various words and terms used in the Ottoman archival documents most of the times have connotations that differ from their actual meaning. One, therefore, should use such words and terms that are vital for making research on the social life in the Ottoman Empire carefully. Otherwise grave mistakes can not be avoided in carrying out such researches. The words of this type such as Türk and its plural Etrak and Kürd and its plural Ekrad used in various figurative meanings in the Ottoman documents. One often comes across the words mentioned above in the Ottoman archival documents, in particular in the Tahrir Defters that have very important statistical information, and in the kanunnames.

Die Urformen Der Börse Und Inflation In Anatolien Und Ein Gestein, Dessen Ausfuhr In Der Zeit Der Kolonie Aus Anatolien Verboten Ist (1970-1750 v. Chr.)

Belleten · 1996, Cilt 60, Sayı 228 · Sayfa: 237-242
Tam Metin
In Anatolien, wo die Metalle wie Gold, Silber und Kupfer reichlich zur Verfügung stand, gab es im 3. Jahrtausend Betriebe, die sich mit genannten Metallen beschaftigten und man war auf dem Gebiet der Landwirtschaft technisch sehr fortgeschritten; das alles lenkte die Aüfmerksamkeit der in südöstlichen Anatolien und Nordmesopotamien ansassigen assyrischen Kaufleute auf sich. Aus diesem Grunde kamen zwischen 1970 und 1750 v. Chr., also in einem Zeitraum von etwa 200 Jahren, die assyrischen Kaufleute nach Anatolien und liessen eine Epoche, die man als Zeitalter der Handelskolonien der Assyrier nennt, anfangen.

Osmanlı-Ukrayna Münasebetlerinin Başlaması

Belleten · 1996, Cilt 60, Sayı 227 · Sayfa: 155-164
Tam Metin
Osmanlı Devleti'nin Rumeli'deki fetihleri, bu devletin büyümesini sağlarken değişik milletlerle de teması gündeme getiriyordu. Bu fetihler devam ettikçe birçok Balkan milleti Osmanlı Devleti câmiasına katılıyordu. Bu yüzden devlet büyüyor ve sınırları genişliyordu. XVI. yüzyılda Osmanlı Devleti, bünyesinde değişik ırkları bulunduran bir imparatorluk haline gelmişti. Bu ırklar aynı zamanda değişik din ve mezheplere de mensup bulunuyorlardı. Osmanlı Devleti'nin fethettiği ülkelerin halkını hoş tutması, dinî serbestiyet tanıması bu yayılmayı kolaylaştırdı. Böylece köylü ve kilise Osmanlı himayesine de alınmış, aynı zamanda halkın gönlü de hoş tutulmuştu.

Tarih ve Hatırat

Belleten · 1996, Cilt 60, Sayı 227 · Sayfa: 227-232
Tam Metin
Tarih, yaşanan günlerle ilgisi bulunmayan, geçmiş, gerilerde kalmış ve çoğu nüfuz edilmesi imkânsız gibi görünen bir sisle örtülü yılların ve asırların üzerine eğilen bir araştırma dalıdır. Bu araştırmanın ilmî hüviyet kazanması ve tarihin bir sosyal ilim dalı olarak kabul edilmesi, araştırmada kullanılan metot ve tekniğin gelişmesi sayesinde mümkün olmuştur.

Artemis'in Memelerinin Sırrı

Belleten · 1996, Cilt 60, Sayı 228 · Sayfa: 243-250
Tam Metin
Yıl 1954, Efes'te kazılar uzun bir aradan sonra tekrar başlar. Kazıların tüm sorumluluğu yine Avusturya Arkeoloji Enstitüsü'ndedir. Otto Bendorf ve Josef Keil dönemi kazılarının devamını bu kez Franz Miltner sürdürecektir. Fakat Miltner'in 1959 yılında erken ölümüyle çalışmaları Fritz Eichler, Prof. Wetters yürütürler. 1969 yılında John Tod Wood'un aramaya koyulduğu Artemis Tapınağı'nın bulunmasından sonra çeşitli duraklamalara, kesintilere karşın yine de pek çok şey yapılmıştır Efes'te. St. John Kilisesi, Meryemana Kilisesi, Liman Yolu, Agora, Serapis Tapınağı, Selsus Kütüphanesi, Tiyatro, Odeon, Pritanaion, Domitian Tapınağı, Mermer Cadde ve Kuretler Caddesi kazılıp ortaya çıkarılmıştır. Pritanaion'un yani o zamanın Belediye Sarayı'nın kazısı sırasında (1956) tüm kazı ekibini hayretler içinde bırakan bir olayla karşılaşılmıştır. Toprağın derinliklerinde sarılıp sarmalanmış bir heykele ulaşılır. Heykel sanki ölümsüzlük uykusuna yatırılmış gibi özenle gömülmüştür. Büyük olasılıkla bilerek isteyerek oraya saklanmıştır. Bu heykel hemen hepimizin bildiği, hatta yakından tanıdığı "Çok Memeli" denilen Artemis heykelidir.

Vâdilmehâzin Savaşı (4 Ağustos 1578)

Belleten · 1996, Cilt 60, Sayı 228 · Sayfa: 271-388
Tam Metin
Her monarşide onu yükselten, ayakta tutan ya da onu uçuruma götüren, ister fizîkî olsun, isterse moral (ahlâki), genel sebepler vardır. Bütün olaylar bu sebeplere boyun eğmektedir. Eğer tesadüfen bir savaş, yani özel bir neden, bir devleti yokoluşa götürmüşse; işte bu devleti tek bir savaşla mahvedecek mutlaka genel bir nedenin olması da kaçınılmazdır. Bu bakış açısının Vadilmehâzin Savaşı'nın değerlendirilmesinde önemi oldukça büyüktür. 4 Ağustos 1578 Pazartesi günü, XVI. yüzyıl askerî tarihinin en çok kan dökülen, öldürücü savaşlarından birisi olan "Vâdilmehâzin Savaşı" kavurucu bir sıcak atmosferinde, Kasr el-Kebir şehrine yaklaşık üç fersah mesafede, Vâdilmehâzin nehrinin sol kıyısı ve Vadi Lukos'un sağ kıyısı arasında kalan geniş bir alanda cereyan eder.

RİFA'AT 'ALİ ABOU-EL-HAJ, Formation of the Modern State: The Ottoman Empire sixteenth to eighteenth centuries, yay. State University of New York Press, Albany, New York 1991, XII+155 sahife. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1996, Cilt 60, Sayı 228 · Sayfa: 485-488
Tam Metin
Tanıtımı yapılan bu esere önsöz yazan Suraiyet Faroqhi bir makalesinde ("In Search of Ottoman History", The Journal of Peasant Studies, 18/34, April/July 1991, London, s. 211) "Modern uslup" ve "Cumhuriyet tipi" diye adlandırdığı 1920'lerin Osmanlı tarihçiliğinden bu yana Türkiye'de ki Osmanlı tarih araştırmalarının Avrupa tarih yazıcılığının iddialarına cevap bulma açısından bir takipçisi olduğunu ve dolayısıyla kendine model seçtiğini iddia etmektedir. Fuat Köprülü ile başlıyan bu akımın Ö. L. Barkan ve diğer bazı tarihçiler ile devam ettiği kanısındadır. Bu yaklaşımın ödünleri büyük olmuştur. Rıfat'at 'Ali Abou-El-Haj işte bu ödünleri eserinde dile getirmektedir.