4034 sonuç bulundu
Yayınlayan Kurumlar
- Türk Tarih Kurumu 4034
Yazarlar
- Salâhi R. Sonyel 45
- TAHSİN ÖZGÜÇ 43
- ARİF MÜFİD MANSEL 42
- SEMAVİ EYİCE 40
- Mahmut H. Şakiroğlu 38
- İ. HAKKI UZUNÇARŞILI 37
- U. BAHADIR ALKIM 36
- İlber Ortaylı 32
- AYDIN SAYILI 31
- Mücteba İlgürel 31
Anahtar Kelimeler
- Tarih 338
- Osmanlı 273
- Osmanlı İmparatorluğu 173
- Türkiye 148
- Osmanlı Devleti 139
- Türkler 137
- Anadolu 132
- Ottoman Empire 114
- Mustafa Kemal Atatürk 103
- Ottoman 100
Höyücek Excavations, 1990
Belleten · 1994, Cilt 58, Sayı 223 · Sayfa: 745-750 · DOI: 10.37879/belleten.1994.745
Özet
Tam Metin
The second season of excavations at Höyücek was conducted from July 21 to September 8, 1990. We started the campaign by opening Squares J/5 and J/7-8, which had yielded no architectural features what soever in the previous season. Upon recognizing a fair quantity of architectural remains immediately below the surface, we opted to open Squares K/5-6 as well; we thus worked over an area of 400 m2, removing an overall average of two meters of deposit (PI.1/1). This year we were able to distinguish two architectural phases: "The Sanctuaries Phase" and "The Shrine Phase".
Süleyman Şah ve Anadolu Selçuklu Devleti'nin Kuruluşu
Belleten · 1993, Cilt 57, Sayı 218 · Sayfa: 71-80
Özet
Tam Metin
Nâsıru'd-Devle Ebu'l-Fevâris Süleyman Şah (?-1086), Anadolu Selçukluları Devleti'nin kurucularından olup, Bizans kaynaklarından Skylitzes'e göre Kutalmış'ın beş oğlundan biridir. Bunlardan dördünün adı, muhtelif vesilelerle Bizans ve Doğu kaynaklarında geçer. Süleyman'ın kardeşlerinin adları Mansur, Alp İlek veya Alp Yülük, ve Devlet veya Dolat idi. Bildiğimize göre, bu şehzadelerden biri, ilk defa babalarının, büyük Selçuklu Sultanı Alp Arslan ile yaptığı mücadele sırasında (Kasım 1064) esir düşmesi münasebetiyle, "kardeşlerden en büyüğü olan Kutalmış oğlu" şeklinde geçer. Bunun Mansur olduğu muhakkaktır. Öteki kardeşlerinin, bu arada Süleyman'ın babaları Kutalmış ile birlikte olduklarını, savaşın mağlûbiyetle sonuçlanmasından sonra, onların da şu veya bu şekilde Alp Arslan'ın eline geçtiğini kabul etmemek için hiçbir sebep yoktur. Zira, bu Selçuklu hükümdarının, zaferden sonra Kutalmış'ın bütün oğullarını ve akrabalarını öldürmek istediği, vezir Nizamü'l-Mülk'ün, bu hareketin devlete hayır getirmeyeceği mülâhazası ile mâni olduğu, bütün kardeşlerin, Alp Arslan'ın saltanatı boyunca, Güney-Doğu Anadolu (Suriye, Fırat havzası)'da bir nevi sürgün veya mekûbiyet hayatı yaşadıkları bilinmektedir.
Niksar-Tokat-Gümenek ve Kayseri-Palas'ta Üç Kitabe
Belleten · 1993, Cilt 57, Sayı 218 · Sayfa: 81-88
Özet
Tam Metin
I. Niksar'da Süleyman Şah Kitabesi Anadolu Selçuklu sultanlarından II.Süleyman Şah'a ait, daha önce Niksar Kalesi üzerinde iken kaleden düşerek Melik Gazi Türbesine, oradan da Tokat Müzesine alınan kitabe, bugüne kadar okunuş ve tarih olarak farklı şekillerde yayınlanmıştır. II. Tokat-Gümenek'te Gazan hanın ismi geçen türbe kitabesi. Tokat Gümenek'te bir türbeye ait iken, buradan Tokat Müzesine getirilen 60x60 cm. ebadında mermer üzerine mükemmel sülüsle yazılmış, en üstteki "Gazan Han" ismi dahil beş satırlık kitabedir. III. Kayseri'nin Sarıoğlan ilçesine bağlı Palas Kasabasındaki Çeşme Kitabesi. Kayseri'nin Tuzla gölü kenarındaki ovada bulunan Palas Kasabasında eski camiin avlu kapısı üzerine sonradan yerleştirilmiş birçeşme tamir kitabesi bulunmaktadır.
Çin Seddi'nin Yapılış Nedeni Hakkında Değişik Bir Görüş
Belleten · 1993, Cilt 57, Sayı 218 · Sayfa: 27-40
Özet
Tam Metin
Çin Seddi denilince, dağların üzerinde uyuyakalmış bir ejderha gibi uzayıp giden bir yapı aklımıza gelir. Belki Çin'e gidip, bu görkemli yapıyı görenlerimizin sayısı pek fazla değildir. Ama, mutlaka bir resmini görmüşüzdür. Çin hakkında fazla bir şey bilmeyen bir kişi bile, en azından Çin Seddi'nin varlığından haberdardır. Ancak, bu görkemli yapı hakkında bildiklerimiz çok kısıtlıdır. Orta Asya Türk tarihi ile birlikte sıkça adı geçen bu yapı hakkında bildiklerimiz ne yazık ki, ansiklopedik bilgilerle sınırlıdır.
Osmanlı Devleti'nin Kuruluş Devrinde Rumeli'de Uyguladığı İskân Siyâseti ve Neticeleri
Belleten · 1993, Cilt 57, Sayı 218 · Sayfa: 89-112
Özet
Tam Metin
Osmanlı Devleti'nin kuruluş devrinde yayılışı ve yerleşmesini açıklayan tarihî gerçeklerden biri, bunun bilhassa ekonomik-demografik bir baskı neticesi olduğu ve yoğun bir Türk göç ve iskân hareketi ile birlikte yürüdüğüdür. Bu vâkıanın en ilginç örneklerini Rumeli fütûhâtı sırasında görmekteyiz.
Rum-Ermeni-Hoybun İşbirliği ve Anadolu'daki Toplu Mezarlar
Belleten · 1993, Cilt 57, Sayı 218 · Sayfa: 241-248
Özet
Tam Metin
Tarihte azınlıklara, kendi dininden, ırkından, kültüründen olmayanlara, kendi dilini konuşmayanlara Türkler kadar müsamahalı davranan tek bir millet gösterilemez. Bunun biri, Orta Asya'dan beri çeşitli iklimler ve zaman dilimleri içinde gelen, diğeri de İslâmiyetle kazanılan, mükemmelleşen iki ana kaynağı vardır. İster 1020, ister 1071, isterse 1461 veya 1571 olsun, bu hoşgörüyü Kafkaslar'da, Anadolu'da Kıbrıs'ta görmek, yaklaşık bin yıllık dönem içinde müşahede etmek, tavsik etmek mümkündür. Hatta, yine hiçbir millette görülemeyecek derecede, bu toleransın taştığını ve azınlıkların Türklerden çok daha fazla haklara sahip olduklarını, çoğaldıklarını, zenginleştiklerini, müreffehleştiklerini bile söylemek bir mübalağa olmayacaktır. Osmanlı Devleti'nin son ikiyüz yıl içindeki durumu buna bir örnek teşkil etmektedir.
İstanbul Rasathanesi'nde Yapılmış Olan Gözlemler
Belleten · 1993, Cilt 57, Sayı 218 · Sayfa: 161-172
Özet
Tam Metin
XVI. yüzyılın üçüncü çeyreğinde, Takiyüddin bin Maruf (1521 - 1585) tarafından İstanbul'da kurulan rasathanede kullanılmış olan rasat aletlerinin türleri ve vasıfları hakkında yapılmış olan araştırmalar, İstanbul Rasathanesi'nin Ay ve Güneş rasatlarının yanında diğer gezegenlerin ve sabit yıldızların rasatlarının da yapılabilmesine imkân tanıyacak şekilde donatılıdığını göstermişti. Ancak, Takiyüddin'in zîclerinden sadece Sidretü'l-Müntehâi'l-Efkâr fi Melekûti'l-Feleki'd-Devvâr'ın dikkate alınmış olması sebebiyle, İstanbul Rasathanesi'nde yapılmış olan gözlemlerin Ay ve Güneş rasatları ile sınırlı kaldığı ve hatta Güneş rasatları tamamlandığı halde Ay rasatlarının tamamlanmadığı şeklinde yanlış bir kanaatın oluşmasına neden olunmuştur. Biz, bu makalemizde, bu kanaatın yanlışlığını ispat ederek, Takiyüddin'in, İstanbul Rasathanesi'nde yapmış olduğu rasatlar hakkında genel bir malumat vermek istiyoruz.
Selânikî Mustafa Efendi, Tarih-i Selânikî (971-1003/1563-1595)*, LIV-432 (1003-1008/1595-1600)**, LXXXV-576 (Hazırlayan Prof. Dr. Mehmet İpşirli), İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi yayınları No. 3371, İstanbul 1989. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 1993, Cilt 57, Sayı 218 · Sayfa: 297-298
Özet
Arşiv belgeleri birinci elden kaynaklar olarak kabul edildiğine göre vekayinâmeleri de ikinci elden kaynaklar olarak kabul etmemiz yerinde olacaktır. Elimizdeki eser 1563-1600 (971-1008) yıllarına âittir. Bilindiği gibi bu devir arşiv belgelerinin nisbeten kıt olduğu bir devirdir. Bu yüzden eserin önemi bir kat daha artmaktadır. Geniş Osmanlı tarihinin vekayinâmelerinin peyderpey yayına hazırlanması sevindiricidir. Hele Selânikî Tarihi gibi, araştırılmasına büyük ihtiyaç duyulan bir devre âit eserin sağlam bir zemine oturtularak yayına hazırlanmış olmasında isabet vardır. Böylece Osmanlı Tarihinin uzun bir devri bu eserle ortaya konmuştur.
Busbecq'in "Türklere Karşı Savaş Tasarısı"
Belleten · 1993, Cilt 57, Sayı 218 · Sayfa: 113-160
Özet
Tam Metin
Osmanlı İmparatorluğu ile Avusturya arasında doğrudan doğruya askerî ve siyasal ilişkiler 1526 Mohaç savaşından sonra kurulmuş ve giderek yoğun bir gelişme göstermiştir. Bu ilişkilere bağlı olarak Osmanlı başkentine birçok elçilik kurulları gelip gitmeye başlamış ve 1547 yılından sonra da İstanbul'da sürekli bir Avusturya elçiliği kurulmuştur. XVI. yüzyılın ikinci yarısı boyunca Türkiye'ye gelen Avusturya elçilerinin gerek kendileri, gerekse onların maiyetinde yer alan diplomat, gezgin ve sanatçıların bıraktıkları gezi yazıları, raporlar, resim ve gravürler o dönem Türk toplumunu çeşitli yönlerden tanımamıza büyük katkıda bulunmaktadır.