262 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
  • Son 5 yıl
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

A Terracotta Appliqué Relief Mould From Parion

Höyük · 2022, Sayı 10 · Sayfa: 19-36 · DOI: 10.37879/hoyuk.2022.2.019
Tam Metin
The ancient city of Parion lies on the coast of the Dardanelles in Turkey and is blessed with two natural harbours; it thus sits in an extremely important geopolitical location. The city experienced a golden age in the imperial Roman period as a religious and cultural centre. In 2006 a terracotta figure mould was found on the surface in the vicinity of Taşkule. The mould produces an Apollo figure. . According to Strabo and Apollon Aktaios legend seen on the local coins dated to 165-160 BC, the existence of an Apollo cult at Parion is known. In addition to its important association with the cult of Apollo at Parion, the mould also offers some information about ceramic production in the city. No other evidence related to the production of ceramic or terracotta figures has been discovered since excavations commenced in 2005. The mould is also stylistically important. The stylistic features indicate a date in the late Classical period. On the basis of its iconography and stylistic features, the figure may represent Apollo Patroos.

Kelenderis Odeion’u ve Belgeleme Çalışmaları

Höyük · 2022, Sayı 10 · Sayfa: 129-144 · DOI: 10.37879/hoyuk.2022.2.129
Tam Metin
Kelenderis Kazılarının 2020 yılı projesi kapsamında odeion’un belgelenmesi Türk Tarih Kurumu desteğiyle gerçekleştirilmiştir. Bu proje ile ilgili olarak, son yıllarda yapılan kazılarda gün yüzüne çıkarılan bu yapının görünür kalıntılarının ölçümleri yapılarak, sahne, orkestra gibi bölümleri ile oturma alanlarının alt ve üst bölümlerinin bugünkü hâlleri çizilmiş, ardından restitüsyon ve restorasyon projeleri hazırlanmıştır. Ne yazık ki kazılar öncesinde yapının dolaşma yeri (diazoma) olarak kullanılan yarım daire biçimli büyük ve kalın bir duvar dışında görünürde başka kalıntısı yoktu. 1989 yılında bu duvarın içindeki alanda başlayan kazılarla yapının bazı bölümleri gün ışığına çıkarılmış, ortaya çıkan kalıntılar ışığında yapı theatron olarak adlandırılmıştı. Bu ilk sezonda, alanın dolgusunu oluşturan toprakta yakındaki 19. yüzyılda inşa edilmiş küçük bir kilisenin mezarlığına ait olduğu anlaşılan birkaç gömü de ortaya çıkarılmıştı. 2001-2005 ve 2019-2020 yılları arasında gerçekleştirilen kazılarda ise, yapının kapladığı alandaki tüm mezarlar temizlendi, dolgu kaldırılarak yapının kalıntıları büyük oranda gün ışığına çıkarıldı. Kazılar aynı zamanda yapının nasıl tahrip olduğu hakkında veriler sundu. Mezarların oluşturduğu tahribat dışında, yapının doğusunda, kuzey güney yönlü olarak uzanan Orta Çağ surlarının sahne binasını büyük oranda yok ettiği anlaşıldı. Yapının birinci katına ait oturma sıralarının neredeyse tamamının sonraki dönemlerde alındığı ve geride moloz taş ve harçtan oluşan alt yapısının kaldığı görüldü. İkinci oturma alanına sadece dış destek duvarı dışında hemen hemen hiçbir kalıntı günümüze ulaşmamıştır. Bu yazıda, odeion olarak adlandırdığımız ve MS 2. yüzyılda inşa edildiğini düşündüğümüz bu yapının plan şeması ve diğer mimari özellikleri tanıtıldıktan sonra yapının özgün biçimiyle ilgili önerilerle ve onarımıyla ilgili önerileri içeren projeler sunulmaktadır.

Silifke Kalesi’nde Ortaya Çıkan Bir Grup Sikke

Höyük · 2022, Sayı 10 · Sayfa: 191-211 · DOI: 10.37879/hoyuk.2022.2.191
Tam Metin
Mersin ili, Silifke ilçesinde bulunan “Silifke Kalesi” hac ve ticaret yolu üzerinde yer almaktadır. 186 metre yüksekliğinde bir tepe üzerinde yer alır. İlk yerleşim Orta Kalkolitik Çağ’da başlamıştır. Hitit ve Asur Dönemi’nde de iskânın görüldüğü Silifke Kalesi’nde ilçeye ismini de veren Selefkoslar (MÖ 321 - MS 95) Dönemi’nde kale ve şehir büyük bir gelişim sağlamıştır. Kalenin Romalılar (MÖ 95 - MS 395) Dönemi’nde, akropol olarak kullanıldığı da bilinmektedir. Kalenin ana şeklinin Roma Dönemi’ne ait olduğu, günümüze ulaşan hâlinin ise büyük oranda Bizans Dönemi’ne ait olduğu bilinmektedir. Roma, Bizans, Ermeni, Rodos Şövalyeleri, Karamanoğlu ve Osmanlı Dönemlerinde de kaleye eklemeler ve onarımlar yapılarak kullanılmıştır. Kale geçirdiği onarım ve değişiklikler sonucu bugün bir Orta Çağ kale-kenti görünümündedir. Prof. Dr. Ali Boran başkanlığında 2011 yılından beri devam eden kazı çalışmalarında, kale burçlarının bir kısmı, Camii, konut olarak kullanılan mekânlar ve sarnıçlar gün yüzüne çıkarılmıştır. 2020 yılı kazı çalışmaları kalenin Kuzey-Batı bölümünde B4 mekânı güneyinde yer alan Hisarpeçe ve A2 mekânı arasında kalan alanlarda gerçekleştirilmiştir. Bu alanda yapılan kazı çalışmalarında farklı dönemlere ait sikkeler çıkarılmıştır. Kazılar sonrası farklı mekânlar da Roma, Bizans, Kilikya Tâbi Ermeni Baronluğu, Karamanoğlu Beyliği, Osmanlı Devleti ve Avrupa sikkelerinin yer aldığı 186 eser ele geçirilmiştir. Ortaya çıkarılan sikkelerin temizliği ve konservasyonundan sonra tanımlama ve değerlendirmeleri yapılmıştır. Araştırmanın temel amacı 2020 kazı döneminde özgün örnekler olarak gün yüzüne çıkarılan bu sikkelerin tanımlanması, benzer örneklerle karşılaştırılarak dönem özelliklerinin belirtilmeye çalışılarak literatüre kazandırılmasıdır.

Seramik Buluntuları Işığında Perre İşliklerinin Kullanım Evreleri Üzerine Bir Ön Değerlendirme

Höyük · 2022, Sayı 10 · Sayfa: 145-175 · DOI: 10.37879/hoyuk.2022.2.145
Tam Metin
Bu çalışmanın konusunu oluşturan seramikler, Perre Antik Kenti’nin güneyinde bulunan kayalık alandaki işliklerden ele geçmiştir. Söz konusu kayalık alan daha çok kentin nekropolisi olarak kullanılmış olmasına karşın, taş ocağı ve işlikler için de kullanılmıştır. İşlikler, topografyaya uygun olarak ana kayanın oyulmasıyla oluşturulmuştur. Söz konusu işliklerin bir bölümü, 2001-2009 yılları arasındaki Müze kazılarında ortaya çıkarılmıştır. 2020 yılında yeniden başlayan kazılarda nekropolisin yanı sıra işlik bölgesinde çalışmalar yapılmış ve çok sayıda seramik ele geçmiştir. Tabak, çanak, testi, maşrapa, çömlek ve amphora gibi farklı formlardan oluşan seramiklerin en erken örnekleri, MÖ 1. - MS 1. yüzyıllar arasına tarihlenen Doğu Sigillata A ve B grubu seramiklerdir. Daha sonra, genel olarak MS 3. - 7. yüzyıllar arasına tarihlenen Brittle Ware seramikleri ile MS 5. - 7. yüzyıllara tarihlenen Kuzey Suriye Amphoraları gelmektedir. Doğu Sigillata A ve B grubu örneklerinin oldukça az sayıda ele geçmiş olması, işliklerin ilk kullanım evresi için yeterli veri sunmaktan uzaktır. Ancak MS 3. - 7. yüzyıllara tarihlenen çok sayıdaki Brittle Ware seramiği, işliklerin MS 3. yüzyıldan itibaren kullanımda olduğunu düşündürmektedir. MS 5. - 7. yüzyıllar arasına tarihlenen Kuzey Suriye Amphoraları ise işliklerin bu dönemde yoğun kullanıldığını ve MS 7. yüzyılda Arap Akınları sonucunda üretimin sekteye uğradığını ortaya koymuştur. Mevcut seramikler, sadece işliklerin üretim evreleri hakkında bilgi sunmamış aynı zamanda kentin Kilikia, Suriye ve Doğu Akdeniz ile ticari ilişkilerde bulunduğunu göstermiştir.

Olympos 3 No.lu Kilise Duvar Mozaikleri ve Kent Tarihi İçin Önemi

Höyük · 2022, Sayı 10 · Sayfa: 177-190 · DOI: 10.37879/hoyuk.2022.2.177
Tam Metin
Bu makalede Olympos Antik Kenti arkeolojik kazı çalışmaları[1] kapsamında yer alan 3 No.lu Kilise kazılarında ele geçen, duvar yüzeyleri ve kemer karınlarına ait mozaik parçalarının figür-motif değerlendirmesi yapılmakta ve tarihlendirme önerisinde bulunulmaktadır. İnsan figürlerine ait parçalar kilisenin apsis, naos ve eksedrasında birbirinden bağımsız olarak bulunmuş olup toplamda kaç figür bulunduğuna dair net bir fikir vermemektedirler. Bulunan parçalar arasında figürlerin etrafında yer aldığı düşünülen yazıt ya da isimlere ait harf parçaları da yer almaktadır. Az sayıda olmakla birlikte mozaik parçaları üzerinde bitkisel motiflere de rastlanmaktadır; parçaların çoğunluğu ise geometrik motifler barındırır. Ele geçen parçalar duvarlardaki ve kemerlerdeki mozaik dekorasyonunun tam olarak yeniden canlandırılmasını sağlayacak boyut ve nitelikte olmamakla birlikte teknik ve stil özelliklerine dair önemli bilgiler sunmaktadır. Bu sayede benzer örneklerle karşılaştırmalı olarak tarihlendirme önerisinde bulunmak ve stil değerlendirmesi yapmak mümkün olmuştur. Sonuç olarak Olympos 3 No.lu Kilise duvar mozaiklerinin Geç Antik-Erken Bizans Dönemi Akdeniz kültür havzası içerisinde değerlendirilmesi gerektiği ve 6. yüzyılın ilk yarısında tamamlanmış oldukları düşünülmektedir. Figürlü duvar mozaiklerinin varlığı ve üzerlerinin sonradan kapatılmış olduğuna dair herhangi bir iz bulunmuyor oluşu da bugüne kadar tespit edilen diğer verilerle birlikte Olympos’un İkonoklast Dönem öncesinde terk edilmiş olduğu ve sonrasında kentsel bir yerleşimin kurulmadığına dair görüşleri doğrular niteliktedir.

Yerel ve Devşirme? İki Kimlik: Hemithea ve Eileithyia

Belleten · 2022, Cilt 86, Sayı 306 · Sayfa: 427-467 · DOI: 10.37879/belleten.2022.427
Tam Metin
Çalışmanın amacı, Karyalı Bozburun Yarımadası’nın kuzey ve güneyinde (Bybassos ve Phoinix) karşımıza çıkan; iki farklı isim gibi görünmekle birlikte benzer işleve sahip Hemithea ve Eileithyia’nın bağlantısını, tanrıçalarla doğrudan ilişkili olan yazıt külliyatı (adak yazıtları), antik metinler, mitsel kurgular ve kısmen tarihsel coğrafyaya dayalı etimolojik olasılıklar ışığında sorgulamaktadır. Özellikle antik Akdeniz’de farklı lakaplar alan yeryüzü tanrıçalarıyla bağlantılı yerleşkelerin etimolojik ve topografik bağlamda irdelenen kökenleri göstermektedir ki Anadolu coğrafyasına yayılmış uzak hafızalar, gittikleri yerlerde ortak bazı kodların yansıması olmalıdır. Hatta farklı coğrafyalara ait olmalarına rağmen kutsiyet atfedilmiş olan sosyal buluşma/pazar işlevli ve “dişil” kimlikli kentçikler (Hemithea ile özdeş Kastabos ve Hemite yakınlarındaki Kastabala), böylesi bir hafızanın temsilcileri addedilebildiği gibi Anadolu’nun eski halklarının görünmeyen bağlarına (Geç Bronz Çağı’ndan itibaren) işaret ediyor dahi olabilir. Bozburun Yarımadası, Kilikya gibi görece uzak bölgelerdeki etnobotanik bulguların desteklediği bitkisel uygulamalardan anlaşıldığı gibi, tıbbi değeri yüksek flora zenginliğine bağlı olarak kendi çapında sağaltım ve sağlık alternatifleri sunan bir bölge olmalıydı. Sağlıkla ilişkisi kuzey ve güney sektörleriyle kısıtlı olmayıp orta alandaki Syrna ve Hydas gibi diğer tüm demoslarda çözümlerin sunulduğu bir bütün olarak ele alınmalıdır. Göründüğü kadarıyla kadın ve çocuk sağlığı, üreme, düşük, vb. konularda veya rahat bir doğum gerçekleştirmek isteyenler için yerel çözümler sunan belli başlı merkezlere sahipti. Bu merkezlerde özel reçeteler kullanılıyor, sedatif preparatlarla uygulanan enkoimesis, psikoterapi, bir trans ilah olan Artemis’in farklı tezahürleri Hemithea ve Eileithyia, hatta Apollon adına yapılan şifalı büyü gibi uygulamalar gerçekleştiriliyor olmalıydı. Bu kapsamda, erken dönemlerde karşımıza çıkan Hemithea, zamanla ismini, işlevini ve şöhretini Eileithyia’ya devretmiş olabilir.

Kazova’da (Dazimonitis) Yeni Keşfedilen Basamaklı Tünelli Bir Pontos Krallığı Kalesi: Dereköy Kalesi

Belleten · 2022, Cilt 86, Sayı 306 · Sayfa: 399-426 · DOI: 10.37879/belleten.2022.399
Tam Metin
Strabon’un, içinden Iris’in aktığı ve verimli bir ova olarak tanımladığı Dazimonitis bugünkü Kazova’nın Antik Çağ’daki adıydı. Dazimonitis Hellenistik Dönem’in başlarında Pontos Krallığı’nın, bu dönemin sonlarına doğru ise Roma’nın sınırları içerisine dâhil edilse de belirtilen bu tarihi süreçlerde yarı-özerk statüye sahip Komana tapınak devletinin mülküydü. Ancak Dazimonitis’in, Pontos Krallığı ile Roma arasında yaşanan mücadelede bir rolü olduğu da bilinmektedir. Bu bağlamda III. Mithradates-Roma Savaşı sırasında, VI. Mithradates tarafından ovanın sunmuş olduğu erzak tedariki imkânı ortadan kaldırılarak Roma ordusu yıpratılmaya çalışılmıştı. Dazimonitis’in sadece bu amaca hizmet etmediğini, Kazova’nın güneyindeki dağlık kesimde yer alan ve Pazar ilçesini Artova üzerinden Sivas iline bağlayan stratejik bir yol üzerindeki bir tepede konuşlandırılmış ve şimdiye kadar herhangi bir bilimsel çalışmanın konusu olmamış olan Dereköy Kalesi kanıtlamaktadır. Kazova’nın üzerine kurulu olan Pazar ilçesinde 2019 yılında gerçekleştirdiğimiz arkeolojik yüzey araştırması sırasında inceleme fırsatını bulduğumuz Dereköy’de bulunan ve köyün adıyla anılan kale, basamaklı bir tünele sahip olmasıyla dikkatleri üzerine çekmektedir. Böylece Dazimonitis’te yeni bir Pontos Krallığı Kalesi keşfedilerek bu dönemdeki savunma sisteminin atar damarları olan kaleler ağının şimdiye kadar bilinmeyen bir parçası bölge tarihine kazandırılmıştır. Bu çalışmayla söz konusu kalenin Hellenistik Dönem’deki yeri, önemi ve işlevi açığa çıkartılmaya çalışılacaktır.

Antalya Kaleiçi Panhagia Kilisesi ve Câmi-i Cedid

Belleten · 2022, Cilt 86, Sayı 306 · Sayfa: 533-566 · DOI: 10.37879/belleten.2022.533
Tam Metin
Bizans döneminde piskoposluk merkezi olan Antalya Kaleiçi Panaghia Kilisesi, câmiye dönüştürüldüğü XVI. yüzyılın başlarına kadar Hristiyan cemaatinin ibadetine açık kaldı. Kilise, Sultan II. Bayezid’in emriyle câmiye çevrildikten sonra Câmi-i Cedid (Yeni Câmii) adını almıştı. Ne var ki İslam egemenliği döneminde uzun süre kullanılan ve Rum nüfusun meskûn olduğu bir semtte bulunan kilisenin câmiye dönüştürülmesi, kentin demografik yapısında yaşanan değişimin de etkisiyle bir süre sonra cemaatler arası çekişmelere neden oldu. Panaghia Kilisesi câmiye dönüştürüldükten sonra yaklaşık dört asır boyunca ibadethane işlevi görmüş, XIX. yüzyılın sonunda yanarak tahrip olmuş, daha sonra da terk edilmiştir. Bu makale Panaghia Kilisesi’nin ve dönüştürüldükten sonraki adıyla Câmi-i Cedid’in Osmanlı dönemindeki dönüşümünü ve terk edilmesiyle sonuçlanan sürecin nedenlerini anlamayı amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda konuya ilişkin mevcut literatür eleştirel bir analize tabi tutulmuş, tarihi kaynaklar yeniden değerlendirilmiştir. Ayrıca, kaynakların yetersiz olduğu koşullarda, yapının kentin dinî manzara’sı içindeki yerinden ve kentin nüfus yapısından hareketle câminin tarihi ve ona atfedilen önem yorumlanmaya çalışılmıştır.

Çivi Yazılı Kayıtlardan Antik Yunan Kaynaklarına Efsaneleşen Anadolulu Kral Adı Mita/Midas

Belleten · 2022, Cilt 86, Sayı 306 · Sayfa: 469-498 · DOI: 10.37879/belleten.2022.469
Tam Metin
Eski Anadolu uygarlıkları içerisinde Anadolu kültür mirasına Muškiler/Frigler, başkentleri Gordion (Polatlı-Ankara) ve onların ünlü kralları Mita/Midas oldukça derin etkiler bırakmıştır. Özellikle Hellenistik dönemle birlikte efsanevi yönleriyle mitoslara konu edilen Frig Kralı Midas, hem Frigler’in Anadolu siyasi tarihindeki varlığı hem de kralın icraatları açısından ayrıca merak konusu olmuştur. Kral Mita/Midas adıyla ilişkili olarak erken veriyi Orta Hitit dönemi sonlarına tarihlenen Hitit çivi yazısıyla kaydedilmiş Pahhuwalı Mita metinleri sağlamıştır. Bu metinlerin ardından Mita kral adına MÖ 8. yüzyıl ortalarından sonra Asur çivi yazılı kayıtlarda rastlanılmıştır. Bu kayıtlarda Muškili Mita olarak geçen kral Anadolu siyasetinin belirleyicilerinden, güçlü bir lider figürü olarak aktarılmıştır. Yine aynı döneme tarihlenen Hiyeroglif Luvice kayıtlarda Mita olarak yazılan kral adı, Eski Frigce yazıtlarda Mida olarak anılmış ve kral Mida genellikle inanç pratiklerine ait metinlerde kaydedilmiştir. Anadolu kökenli bir kral adı olan Mita’nın temelde birincil kaynaklarla tarihi ve dilbilimsel açıdan irdelenmesinin amaçlandığı bu çalışmada, Mita/Midas adını kullanan kralların tarihi süreç içerisinde hem siyasi hem de efsanevi varoluşuna dair aktarımlara da yer verilmiştir.