4034 sonuç bulundu
Yayınlayan Kurumlar
- Türk Tarih Kurumu 4034
Yazarlar
- Salâhi R. Sonyel 45
- TAHSİN ÖZGÜÇ 43
- ARİF MÜFİD MANSEL 42
- SEMAVİ EYİCE 40
- Mahmut H. Şakiroğlu 38
- İ. HAKKI UZUNÇARŞILI 37
- U. BAHADIR ALKIM 36
- İlber Ortaylı 32
- AYDIN SAYILI 31
- Mücteba İlgürel 31
Anahtar Kelimeler
- Tarih 338
- Osmanlı 273
- Osmanlı İmparatorluğu 173
- Türkiye 148
- Osmanlı Devleti 139
- Türkler 137
- Anadolu 132
- Ottoman Empire 114
- Mustafa Kemal Atatürk 103
- Ottoman 100
XVI. Yüzyılda Sosyal, Ekonomik ve Demografik Bakımdan Balkanlarda Bazı Osmanlı Şehirleri
Belleten · 1989, Cilt 53, Sayı 207-208 · Sayfa: 637-678
Özet
Osmanlı Devleti Rumeli'de ilk fütuhata başladığı andan itibaren ele geçirdiği şehir ve köylerde sistemli bir iskan politikası takip etmiştir. Özellikle fütuhat esnasında köy ve kasabalarını terkederek başka bölgelere kaçanların yerine Anadolu'dan büyük ölçüde Türk unsur nakletmiş ve zamanla buralar han, hamam, köprü, medrese, zaviye, imaret, tekke, câmi gibi İslâm kültür varlıkları ile de süslenmiştir. Bu kolonilerin teşekkülünden sonra ise yeni nakiller yapılarak bölge bir Türk yurdu halini almıştır. Anadolu'dan Rumeli'ye geçen ilk Türk gurubunun ise Selçuklular zamanında Konya bölgesinden giden "Konyarlar" olduğu hakkında kayıtlar bulunmaktadır.
Glass Vessels Exhibited in the Bölge Museum-Adana
Belleten · 1989, Cilt 53, Sayı 207-208 · Sayfa: 583-594
Özet
Tam Metin
From April II to May 1, 1980 I had the opportunity to study the ancient glass vessels on exhibit it the Bölge Museum at Adana. After having verified the inventory numbers of circa one hundred vessels which I sketched in the summer of 1979, I drew and described all remaining vessels on display, excepting one bowl of reticella glass and sixteen core-glass vessels of the Greek and Hellenistic periods. Wherever it was possible, the inventory or acquisition numbers were identified, including those of the core-glass vessels. I did not study the numerous glass beads, bracelets and other objects in the museum.
Bulgaristan'daki Türk Vakıflarının Durumu (XX. Yüzyıl Başları)
Belleten · 1989, Cilt 53, Sayı 207-208 · Sayfa: 679-708
Özet
Osmanlılar, Rumeli'de ilk fethettikleri yerlerden biri olan Bulgaristan'da adil bir idare kurmuşlar, yerli halkı pek çok ağır vergi ve angaryalardan kurtararak rahata kavuşturmuşlardır. Ayrıca burada bir çok sosyal, kültürel ve dini tesisler meydana getirerek kısa bir süre sonra bu toprakları Anadolu'daki şehirlerden farksız bir hüviyete kavuşturmuşlardır. XIV. asırda Osmanlı topraklarına katılan Bulgaristan'da huzur ve sukunet asırlarca fasılasız devam etmiştir.
Gazi Nazrûl İslâm
Belleten · 1989, Cilt 53, Sayı 207-208 · Sayfa: 853-882
Özet
Tam Metin
Atatürk, (Mustafa Kemâl Paşa) olarak dünyâya yaygın büyük ününü, kuşkusuz, Çanakkale savaşlarında yarattığı (Anafartalar Destanı) ile kazanmışdır. Târihin en büyük kahramanlık destanlarına beşiklik etmiş bulunan Anadolu'ya, Türklerin bin yıllık yurduna saldıran Avrupa emperyalistlerine karşı (Mustafa Kemâl Paşa)'nın elinde yükselen meş'ale, sömürgecilik çizmesi altında inleyen Asya'lı ve Afrika'lı birçok milletlere kurtuluş yollarını aydınlatan ilâhi bir ışık olmuştur. Mevlânâ Abdul Bahri ve Mevlânâ Muhammed Ali-Şevket Ali Kardeşler başta, pekçok Müslüman mücâhid gibi, Hindistan'ın en ünlü evlâtları Rabindranath Tagore (7 Mayıs 1861-7 Ağustos 1941), Mahatma K. Gandhi (2 Ekim 1869-30 Ocak 1948), Pandid Cevâhir-i-lâl Nehrû (14 Kasım 1889-27 Mayıs 1964) ve Bengalli büyük kadın şâir Sarojini Naidu (13 Şubat 1879-3 Mart 1949)'nun da dâhil bulundukları yüzlerce seçkin Hindû lider, her türlü İngiliz baskı ve terörünü hiçe sayarak, Anafartalar'da destanlaşan Mustafa Kemâl Paşa ile O'nun büyük milletini Anadolu'da sömürgecilere karşı savaş verdikleri sırada desteklemişlerdir. Şahsen tanımak mutluluğuna erdiğim Nehrû'nun 14 Kasım 1963 Perşembe günü, Yeni Delhi'deki -bugün Nehrû Müzesi bulunan- mâlikânelerinde bana bizzat söylediklerine göre, bütün bu Hindli İstiklâl Mücâdelecileri'nin yüreklerine (SEMBOL KAHRAMAN) diye yerleşmiş (Mustafa Kemâl Paşa)'ya duyulan sevgi ve tutkuyu onlara ilk üfleyen, aşılayan değerli şâir: Gazi Nazrûl İslâm olmuşdur.
İslâm Dünyasında İktisat Tarihi ve Sosyal Sınıfların Tarihi
Belleten · 1989, Cilt 53, Sayı 207-208 · Sayfa: 883-902
Özet
Takriben bir asırdan beri tarihçilerin gitgide iktisadi ve içtimai tarihi dikkatle inceleme, global tarih dinamiğinde iktisadi ve içtimai olgulara gittikçe ehemmiyet atfetme eğilimi, sonunda bir hayli gecikmeyle, islam dünyası tarihi sahasında da kendini hissettirdi. Aslında, İslam dünyası sahasında bile, bu meselelere duyulan ilgi eskidir, ve Claude Cahen'in ifadesiyle "Sylvestre de Sacy, Von Kremer, Van Berchem, Becker, Barthold, Mez, ölenler ve yaşayanlar arasından daha birçokları, sözkonusu sahada incelemelerimize katkılarda bulundular. Bu katkıların ehemmiyetini hiçkimse inkâr edemez". Fakat, çok az zamandan beri, tam olarak 1955'te Claude Cahen'in manifesto niteliğindeki makalesinden beri, eğilim daha çok ve daha hususi incelemelere doğru, ve bu incelemeler de daha derinleştirilmiş bir ihtisaslaşmaya doğru güç kazanmıştır ve bu konferans söz konusu eğilimin açık bir işaretidir. Hususi çalışmalarla bu eğilimin çok daha büyük bir gelişme kaydedeceği umulabilmektedir. İslam araştırmacılarının, çağlar boyunca müslüman toplumun varolan tarihi ve bünyevi meselelerinin anlaşılması için daha genel bir tarzda iktisadinin ve sosyalin ehemmiyetini kabul edecekleri de beklenebilir. Böylece islam araştırıcıları, Batının tarihçilerinin epey zamandan beri ulaşmış oldukları görüş noktasına kavuşacaklardır. Bu yöndeki tekâmül son derece cesaret vericidir.
Industriearchäologie im Osmanischen Reich
Belleten · 1989, Cilt 53, Sayı 207-208 · Sayfa: 829-852
Özet
Tam Metin
Über das Thema "Industrie-Archäologie" in osmanischer Zeit zu sprechen bedarf einiger einleitender Bemerkungen, um den hier verwendeten Begriff "Industrie-Archäologie" zu klären. Entstanden ist er in den 50er Jahren in England, wo man den Begriff "Archäologie" immer etwas weiter gefaẞt hat als auf dem Kontinent. In der Sache geht es -wie bei allen anderen Gattungen des weiten Feldes Archäologie, der orientalischen, klassischen oder Mittelalterarchäologie, so auch hier um die materiellen Relikte einer früheren Zeit, um Erzeugnisse menschlicher Kunst-und Handfertigkeit, um Bauten-mit dem einzigen Unterschied gegenüber den zuvor genannten Zweigen des groẞen Komplexes Archäologie, daẞ es sich hier um relativ viel jüngere Gegenstände handelt. Hier geht es um den weiten Bereich aller jener Dinge, die im Gefolge der industriellen Revolution des 18. Jhs. in bis dahin unbekannter Zahl auftauchten und die Alltagswelt zunächst Europas, bald aber auch anderer Länder langsam, aber sicher umgestalteten.
Osmanlı Devletinin 1700-1709 Kuzey Savaşı Yıllarındaki Tutumu
Belleten · 1989, Cilt 53, Sayı 207-208 · Sayfa: 903-966
Özet
Kuzey savaşının sürdüğü yıllar boyunca, Osmanlı İmparatorluğu, Avrupa devletlerinin Rusya'ya karşı çevirdikleri entrikaların merkezi haline gelmişti. Gerçi, Rusya aleyhtarı bu güçler, Kuzey savaşının başlamasından önce de, İstanbul'da alenen faaliyette idiler. Fakat, Osmanlı Devletiyle barış andlaşmasını imzalamağa yetkili kılınan, Rusya Duma Meclisi üyelerinden Emelyan İgnatyeviç UKRAİNTSEV'in Osmanlı başkentine gelişi ile, bu faaliyetler özellikle canlılık kazanmış oldu. Rusya'nın 1698 Karlofça Kongresinde Babıâli ile aktolunmuş iki yıllık bir mütarekesi vardı. Güneydeki komşu ile sağlam bir barışın, ya da uzun süreli bir mütarekenin "Bir miktar zayiatla bile olsa" akdi, Rusya'nın Kuzey savaşına girebilmesinin başta gelen ve kaçınılmaz şartını teşkil etmekte idi.
Mühendishâne-i Berrî-i Hümâyûn Başhocası İshak Efendi. Hayatı ve Çalışmaları Hakkında Arşiv Belgelerine Dayalı Bir Değerlendirme Denemesi
Belleten · 1989, Cilt 53, Sayı 207-208 · Sayfa: 735-768
Özet
Tam Metin
18. asrın sonu ile 19. asrın başında, Osmanlı Devleti'nde yenileşme teşebbüsleri içinde kurulan ve geliştirilmeye çalışılan Mühendishâne-i Bahrî-i Hümâyûn ve Mühendishâne-i Berrî-i Hümâyûn gibi askeri teknik eğitim kurumlarında, asırlar boyu Osmanlı eğitim müesseselerinde okutulan klâsik dönem İslam biliminin devamı ve tekrarı niteliğindeki bilim yerine, Batı'da gelişen ve genel olarak Osmanlı toplumunun yabancısı olduğu bilimlerin eğitimine başlandığı görülmektedir.