4034 sonuç bulundu
Yayınlayan Kurumlar
- Türk Tarih Kurumu 4034
Yazarlar
- Salâhi R. Sonyel 45
- TAHSİN ÖZGÜÇ 43
- ARİF MÜFİD MANSEL 42
- SEMAVİ EYİCE 40
- Mahmut H. Şakiroğlu 38
- İ. HAKKI UZUNÇARŞILI 37
- U. BAHADIR ALKIM 36
- İlber Ortaylı 32
- AYDIN SAYILI 31
- Mücteba İlgürel 31
Anahtar Kelimeler
- Tarih 338
- Osmanlı 273
- Osmanlı İmparatorluğu 173
- Türkiye 148
- Osmanlı Devleti 139
- Türkler 137
- Anadolu 132
- Ottoman Empire 114
- Mustafa Kemal Atatürk 103
- Ottoman 100
Silifke Kalesi’nde Ortaya Çıkan Bir Grup Sikke
Höyük · 2022, Sayı 10 · Sayfa: 191-211 · DOI: 10.37879/hoyuk.2022.2.191
Özet
Tam Metin
Mersin ili, Silifke ilçesinde bulunan “Silifke Kalesi” hac ve ticaret yolu üzerinde yer almaktadır. 186 metre yüksekliğinde bir tepe üzerinde yer alır. İlk yerleşim Orta Kalkolitik Çağ’da başlamıştır. Hitit ve Asur Dönemi’nde de iskânın görüldüğü Silifke Kalesi’nde ilçeye ismini de veren Selefkoslar (MÖ 321 - MS 95) Dönemi’nde kale ve şehir büyük bir gelişim sağlamıştır. Kalenin Romalılar (MÖ 95 - MS 395) Dönemi’nde, akropol olarak kullanıldığı da bilinmektedir. Kalenin ana şeklinin Roma Dönemi’ne ait olduğu, günümüze ulaşan hâlinin ise büyük oranda Bizans Dönemi’ne ait olduğu bilinmektedir. Roma, Bizans, Ermeni, Rodos Şövalyeleri, Karamanoğlu ve Osmanlı Dönemlerinde de kaleye eklemeler ve onarımlar yapılarak kullanılmıştır. Kale geçirdiği onarım ve değişiklikler sonucu bugün bir Orta Çağ kale-kenti görünümündedir.
Prof. Dr. Ali Boran başkanlığında 2011 yılından beri devam eden kazı çalışmalarında, kale burçlarının bir kısmı, Camii, konut olarak kullanılan mekânlar ve sarnıçlar gün yüzüne çıkarılmıştır.
2020 yılı kazı çalışmaları kalenin Kuzey-Batı bölümünde B4 mekânı güneyinde yer alan Hisarpeçe ve A2 mekânı arasında kalan alanlarda gerçekleştirilmiştir. Bu alanda yapılan kazı çalışmalarında farklı dönemlere ait sikkeler çıkarılmıştır. Kazılar sonrası farklı mekânlar da Roma, Bizans, Kilikya Tâbi Ermeni Baronluğu, Karamanoğlu Beyliği, Osmanlı Devleti ve Avrupa sikkelerinin yer aldığı 186 eser ele geçirilmiştir. Ortaya çıkarılan sikkelerin temizliği ve konservasyonundan sonra tanımlama ve değerlendirmeleri yapılmıştır.
Araştırmanın temel amacı 2020 kazı döneminde özgün örnekler olarak gün yüzüne çıkarılan bu sikkelerin tanımlanması, benzer örneklerle karşılaştırılarak dönem özelliklerinin belirtilmeye çalışılarak literatüre kazandırılmasıdır.
Seramik Buluntuları Işığında Perre İşliklerinin Kullanım Evreleri Üzerine Bir Ön Değerlendirme
Höyük · 2022, Sayı 10 · Sayfa: 145-175 · DOI: 10.37879/hoyuk.2022.2.145
Özet
Tam Metin
Bu çalışmanın konusunu oluşturan seramikler, Perre Antik Kenti’nin güneyinde bulunan kayalık alandaki işliklerden ele geçmiştir. Söz konusu kayalık alan daha çok kentin nekropolisi olarak kullanılmış olmasına karşın, taş ocağı ve işlikler için de kullanılmıştır. İşlikler, topografyaya uygun olarak ana kayanın oyulmasıyla oluşturulmuştur. Söz konusu işliklerin bir bölümü, 2001-2009 yılları arasındaki Müze kazılarında ortaya çıkarılmıştır. 2020 yılında yeniden başlayan kazılarda nekropolisin yanı sıra işlik bölgesinde çalışmalar yapılmış ve çok sayıda seramik ele geçmiştir. Tabak, çanak, testi, maşrapa, çömlek ve amphora gibi farklı formlardan oluşan seramiklerin en erken örnekleri, MÖ 1. - MS 1. yüzyıllar arasına tarihlenen Doğu Sigillata A ve B grubu seramiklerdir. Daha sonra, genel olarak MS 3. - 7. yüzyıllar arasına tarihlenen Brittle Ware seramikleri ile MS 5. - 7. yüzyıllara tarihlenen Kuzey Suriye Amphoraları gelmektedir. Doğu Sigillata A ve B grubu örneklerinin oldukça az sayıda ele geçmiş olması, işliklerin ilk kullanım evresi için yeterli veri sunmaktan uzaktır. Ancak MS 3. - 7. yüzyıllara tarihlenen çok sayıdaki Brittle Ware seramiği, işliklerin MS 3. yüzyıldan itibaren kullanımda olduğunu düşündürmektedir. MS 5. - 7. yüzyıllar arasına tarihlenen Kuzey Suriye Amphoraları ise işliklerin bu dönemde yoğun kullanıldığını ve MS 7. yüzyılda Arap Akınları sonucunda üretimin sekteye uğradığını ortaya koymuştur. Mevcut seramikler, sadece işliklerin üretim evreleri hakkında bilgi sunmamış aynı zamanda kentin Kilikia, Suriye ve Doğu Akdeniz ile ticari ilişkilerde bulunduğunu göstermiştir.
Olympos 3 No.lu Kilise Duvar Mozaikleri ve Kent Tarihi İçin Önemi
Höyük · 2022, Sayı 10 · Sayfa: 177-190 · DOI: 10.37879/hoyuk.2022.2.177
Özet
Tam Metin
Bu makalede Olympos Antik Kenti arkeolojik kazı çalışmaları[1] kapsamında yer alan 3 No.lu Kilise kazılarında ele geçen, duvar yüzeyleri ve kemer karınlarına ait mozaik parçalarının figür-motif değerlendirmesi yapılmakta ve tarihlendirme önerisinde bulunulmaktadır. İnsan figürlerine ait parçalar kilisenin apsis, naos ve eksedrasında birbirinden bağımsız olarak bulunmuş olup toplamda kaç figür bulunduğuna dair net bir fikir vermemektedirler. Bulunan parçalar arasında figürlerin etrafında yer aldığı düşünülen yazıt ya da isimlere ait harf parçaları da yer almaktadır. Az sayıda olmakla birlikte mozaik parçaları üzerinde bitkisel motiflere de rastlanmaktadır; parçaların çoğunluğu ise geometrik motifler barındırır. Ele geçen parçalar duvarlardaki ve kemerlerdeki mozaik dekorasyonunun tam olarak yeniden canlandırılmasını sağlayacak boyut ve nitelikte olmamakla birlikte teknik ve stil özelliklerine dair önemli bilgiler sunmaktadır. Bu sayede benzer örneklerle karşılaştırmalı olarak tarihlendirme önerisinde bulunmak ve stil değerlendirmesi yapmak mümkün olmuştur. Sonuç olarak Olympos 3 No.lu Kilise duvar mozaiklerinin Geç Antik-Erken Bizans Dönemi Akdeniz kültür havzası içerisinde değerlendirilmesi gerektiği ve 6. yüzyılın ilk yarısında tamamlanmış oldukları düşünülmektedir. Figürlü duvar mozaiklerinin varlığı ve üzerlerinin sonradan kapatılmış olduğuna dair herhangi bir iz bulunmuyor oluşu da bugüne kadar tespit edilen diğer verilerle birlikte Olympos’un İkonoklast Dönem öncesinde terk edilmiş olduğu ve sonrasında kentsel bir yerleşimin kurulmadığına dair görüşleri doğrular niteliktedir.
Teos Dionysos Kutsal Alanı Propylonu
Höyük · 2022, Sayı 10 · Sayfa: 75-96 · DOI: 10.37879/hoyuk.2022.2.075
Özet
Tam Metin
18. yüzyılın başından itibaren birçok gezgin ve araştırmacının ilgisini çekmiş olan Teos’taki Dionysos Kutsal Alanı’ndaki yapılar topluluğu 2010 yılından itibaren sürdürülen araştırmalarla ancak anlaşılabilmiştir. Hellenistik Dönem’in ünlü Mimarı Hermogenes’in eseri olduğu kabul edilen Dionysos Tapınağı, yamuk biçimli temenos’u, temenos’u dört bir taraftan çevreleyen dor, ion ve dor-ion karışık düzenli stoa’ları, çeşitli anıtlar, doğusundaki merdivenli altarı ve son olarak kutsal alana ana girişi sağlayan propylon’un keşfiyle Dionysos Temenos’undaki yapılar topluluğu tamamlanmış olur. Dionysos Temenos’unda MÖ 3. yüzyılın son çeyreğinde başlayan imar faaliyetlerinin MS 120-130 yıllarına kadar devam ettiği hem yapı yazıtı hem de mimari bezemeden anlaşılmaktadır. Dionysos kutsal alanındaki bu uzun yapı faaliyetlerine İmparator Augustus’un temenos stoa’larının yenilenmesi/tamamlanması ve kutsal alanın ana giriş kapısının (propylon) inşasıyla destek verdiği bu makalede ele alınmıştır. Kentteki birçok yapı faaliyeti nedeniyle İmparator Augustus, Teos sikke darplarında ktistes (kentin kurucusu) olarak adlandırılmış olmalıdır. Latince yapı yazıtı çok parçalı olarak korunmuş olsa da hem yapı yazıtı hem de korinth başlığının stili, Dionysos Propylon’unu MÖ 3 yılına tarihlemeyi mümkün kılar ve böylece Anadolu’daki Roma Dönemi yapılarına kesin tarihli yeni bir yapı daha eklenmiş olur.
Asia Minor’da İyi Korunmuş Erken Hellenistik Çağ Tiyatro Örneği: Assos
Höyük · 2022, Sayı 10 · Sayfa: 37-59 · DOI: 10.37879/hoyuk.2022.2.037
Özet
Tam Metin
Klasik Çağ’da Atina’da en parlak dönemini yaşayan tiyatrolar, mimari bir yapı tipi olarak Hellenistik Çağ’da Asia Minor’da gelişmiştir. Roma İmparatorluk Dönemi’nde mevcut tiyatrolara bazı eklentiler yapılarak kullanılmaya devam edilmiştir. Bundan dolayı Hellenistik Çağ tiyatrolarını tarihlemede zorlanan araştırmacılar skene binasının işlevi ve mimarisi üzerine odaklanmışlardır. Asia Minor’da iyi korunmuş bir Yunan polisi örneği olan Assos’taki tiyatro, Hellenistik Çağ mimarisi için önemli bir yere sahiptir. Araştırmacılar tarafından MÖ erken 2. yüzyıla tarihlenen tiyatronun yapım evrelerini yeniden gözden geçirmek üzere, skene binası içinde kazı yapılmıştır. Bu kazıda skene binası altında, içinde seramik kaplar, dokuma ağırlıkları ve diğer eşyaların yer aldığı bir konut tespit edilmiştir. Deprem veya başka bir zorunlu nedenden dolayı MÖ 4. yüzyılın son çeyreğinde aniden terk edilen konutun üzerine kısa bir süre sonra skene binası inşa edilmiştir. Yeni bulgular Assos tiyatrosunun bu güne kadar önerilen tarihin aksine daha erken bir zamanda (Erken Hellenistik Çağ) inşa edildiğini ortaya koymuştur
Patara’dan Manus Fica ve Phallus Betimli İki Amulet
Höyük · 2022, Sayı 10 · Sayfa: 61-74 · DOI: 10.37879/hoyuk.2022.2.061
Özet
Tam Metin
Nazarın varlığına olan inanç ve insanların kendilerini ondan koruma düşüncesi Antik Dönem’e kadar uzanmaktadır. Dualar ya da koruyucu anlam yüklenen belli hareketlerin yanı sıra, amuletler gibi bazı objelerin de kişinin üzerinde taşınmasının kem gözü uzak tutacağına inanılmıştır. Bu koruyuculuğa olan inanç sadece yaşamla sınırlı kalmamıştır. Mezar hediyesi olarak da birçok örneğin bulunması öteki dünyada da koruyuculuğun devam ettiğinin düşünüldüğünü göstermektedir. Patara’da bulunmuş olan iki kemik amulet bu makalenin konusunu oluşturmaktadır. Amuletlerin bir ucu manus fica diğer ucu phallus şeklinde biçimlendirilmiştir. Başparmağın işaret parmağı ile orta parmak arasına yerleştirilmesiyle oluşturulan manus fica hareketinin genel olarak Antik Dönem’de insanları nazara karşı koruduğuna inanılmaktadır. Manus fica betiminin amuletler üzerinde tek başına tasvir edilmesinin haricinde, Patara buluntularında olduğu gibi bir diğer apotropaik sembol olan phallus ile kullanıldığı çift uçlu örnekler de bulunmaktadır. Roma İmparatorluğu’nun batı eyaletlerinde sıklıkla kullanılmış olan bu amuletlerin Patara kazısında bulunmuş olan örnekleri manus fica ve phallusun çift taraflı kullanımları sebebiyle Anadolu için nadirdir.
A Terracotta Appliqué Relief Mould From Parion
Höyük · 2022, Sayı 10 · Sayfa: 19-36 · DOI: 10.37879/hoyuk.2022.2.019
Özet
Tam Metin
The ancient city of Parion lies on the coast of the Dardanelles in Turkey and is blessed with two natural harbours; it thus sits in an extremely important geopolitical location. The city experienced a golden age in the imperial Roman period as a religious and cultural centre. In 2006 a terracotta figure mould was found on the surface in the vicinity of Taşkule. The mould produces an Apollo figure. . According to Strabo and Apollon Aktaios legend seen on the local coins dated to 165-160 BC, the existence of an Apollo cult at Parion is known. In addition to its important association with the cult of Apollo at Parion, the mould also offers some information about ceramic production in the city. No other evidence related to the production of ceramic or terracotta figures has been discovered since excavations commenced in 2005. The mould is also stylistically important. The stylistic features indicate a date in the late Classical period. On the basis of its iconography and stylistic features, the figure may represent Apollo Patroos.
James Howard-Johnston, The Last Great War of Antiquity
Belleten · 2022, Cilt 86, Sayı 306 · Sayfa: 755-758 · DOI: 10.37879/belleten.2022.755Kazova’da (Dazimonitis) Yeni Keşfedilen Basamaklı Tünelli Bir Pontos Krallığı Kalesi: Dereköy Kalesi
Belleten · 2022, Cilt 86, Sayı 306 · Sayfa: 399-426 · DOI: 10.37879/belleten.2022.399
Özet
Tam Metin
Strabon’un, içinden Iris’in aktığı ve verimli bir ova olarak tanımladığı Dazimonitis bugünkü Kazova’nın Antik Çağ’daki adıydı. Dazimonitis Hellenistik Dönem’in başlarında Pontos Krallığı’nın, bu dönemin sonlarına doğru ise Roma’nın sınırları içerisine dâhil edilse de belirtilen bu tarihi süreçlerde yarı-özerk statüye sahip Komana tapınak devletinin mülküydü. Ancak Dazimonitis’in, Pontos Krallığı ile Roma arasında yaşanan mücadelede bir rolü olduğu da bilinmektedir. Bu bağlamda III. Mithradates-Roma Savaşı sırasında, VI. Mithradates tarafından ovanın sunmuş olduğu erzak tedariki imkânı ortadan kaldırılarak Roma ordusu yıpratılmaya çalışılmıştı. Dazimonitis’in sadece bu amaca hizmet etmediğini, Kazova’nın güneyindeki dağlık kesimde yer alan ve Pazar ilçesini Artova üzerinden Sivas iline bağlayan stratejik bir yol üzerindeki bir tepede konuşlandırılmış ve şimdiye kadar herhangi bir bilimsel çalışmanın konusu olmamış olan Dereköy Kalesi kanıtlamaktadır.
Kazova’nın üzerine kurulu olan Pazar ilçesinde 2019 yılında gerçekleştirdiğimiz arkeolojik yüzey araştırması sırasında inceleme fırsatını bulduğumuz Dereköy’de bulunan ve köyün adıyla anılan kale, basamaklı bir tünele sahip olmasıyla dikkatleri üzerine çekmektedir. Böylece Dazimonitis’te yeni bir Pontos Krallığı Kalesi keşfedilerek bu dönemdeki savunma sisteminin atar damarları olan kaleler ağının şimdiye kadar bilinmeyen bir parçası bölge tarihine kazandırılmıştır. Bu çalışmayla söz konusu kalenin Hellenistik Dönem’deki yeri, önemi ve işlevi açığa çıkartılmaya çalışılacaktır.
Yerel ve Devşirme? İki Kimlik: Hemithea ve Eileithyia
Belleten · 2022, Cilt 86, Sayı 306 · Sayfa: 427-467 · DOI: 10.37879/belleten.2022.427
Özet
Tam Metin
Çalışmanın amacı, Karyalı Bozburun Yarımadası’nın kuzey ve güneyinde (Bybassos ve Phoinix) karşımıza çıkan; iki farklı isim gibi görünmekle birlikte benzer işleve sahip Hemithea ve Eileithyia’nın bağlantısını, tanrıçalarla doğrudan ilişkili olan yazıt külliyatı (adak yazıtları), antik metinler, mitsel kurgular ve kısmen tarihsel coğrafyaya dayalı etimolojik olasılıklar ışığında sorgulamaktadır.
Özellikle antik Akdeniz’de farklı lakaplar alan yeryüzü tanrıçalarıyla bağlantılı yerleşkelerin etimolojik ve topografik bağlamda irdelenen kökenleri göstermektedir ki Anadolu coğrafyasına yayılmış uzak hafızalar, gittikleri yerlerde ortak bazı kodların yansıması olmalıdır. Hatta farklı coğrafyalara ait olmalarına rağmen kutsiyet atfedilmiş olan sosyal buluşma/pazar işlevli ve “dişil” kimlikli kentçikler (Hemithea ile özdeş Kastabos ve Hemite yakınlarındaki Kastabala), böylesi bir hafızanın temsilcileri addedilebildiği gibi Anadolu’nun eski halklarının görünmeyen bağlarına (Geç Bronz Çağı’ndan itibaren) işaret ediyor dahi olabilir.
Bozburun Yarımadası, Kilikya gibi görece uzak bölgelerdeki etnobotanik bulguların desteklediği bitkisel uygulamalardan anlaşıldığı gibi, tıbbi değeri yüksek flora zenginliğine bağlı olarak kendi çapında sağaltım ve sağlık alternatifleri sunan bir bölge olmalıydı. Sağlıkla ilişkisi kuzey ve güney sektörleriyle kısıtlı olmayıp orta alandaki Syrna ve Hydas gibi diğer tüm demoslarda çözümlerin sunulduğu bir bütün olarak ele alınmalıdır. Göründüğü kadarıyla kadın ve çocuk sağlığı, üreme, düşük, vb. konularda veya rahat bir doğum gerçekleştirmek isteyenler için yerel çözümler sunan belli başlı merkezlere sahipti. Bu merkezlerde özel reçeteler kullanılıyor, sedatif preparatlarla uygulanan enkoimesis, psikoterapi, bir trans ilah olan Artemis’in farklı tezahürleri Hemithea ve Eileithyia, hatta Apollon adına yapılan şifalı büyü gibi uygulamalar gerçekleştiriliyor olmalıydı. Bu kapsamda, erken dönemlerde karşımıza çıkan Hemithea, zamanla ismini, işlevini ve şöhretini Eileithyia’ya devretmiş olabilir.