4034 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Kuruçay Höyüğü Kazıları 1983 Çalışma Raporu

Belleten · 1985, Cilt 49, Sayı 195 · Sayfa: 593-606 · DOI: 10.37879/belleten.1985.593
Tam Metin
Kuruçay Höyüğü kazılarının 6. dönem çalışmalarına 31 Temmuz - 11 Ekim 1983 tarihleri arasında devam edilmiştir. Kazı alanına batıda F-G/7-8, kuzeyde H-I/5 karelerinin eklenmesiyle 2500 m2 yi aşan bir genişliğe ulaşılmış, bu arada D-E/7-9 ve J-I/3-5 plan karelerindeki eski yıllardan biriken atık toprak yığınları, toprak makinalarıyla eteklere yayılmış ve kazı alanı çok düzenli bir görünüm almıştır.

Simcurîler IV

Belleten · 1985, Cilt 49, Sayı 195 · Sayfa: 547-568 · DOI: 10.37879/belleten.1985.547
Tam Metin
Sîmcûrîler'in dördüncüsü olan Ebû Ali'yi daha babası Ebu'l-Hasan'ın sağlığında siyaset sahasında faal olarak görüyoruz. O, babasının Sâmânîler'in Horasan sipehsâlârı Hüsâm ed-Devle Taş ile olan mücadelesine karışmış ve Herât vâlisi olmuştu. Ebû Ali daha sonra karışıklıkları sona erdirmek üzere Sistan'a gönderilmişti.

ELIZABETH A. ZACHARIADOU, Romania and the Turks, (c. 1300-c.1500), London, 1985. Variorum reprints, XXVII + 304 s. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1985, Cilt 49, Sayı 195 · Sayfa: 697-698
Tam Metin
Onbirinci yüzyılın hemen başlarında, Anadolu'yu yurt edinmeye başlayan Türkler, karşılarında sürekli gerilemek durumunda kalan Bizans'ı bulmuşlardır. Türkiye Selçukluları, Beylikler ve nihayet Osmanlılar kimi zaman savaş yoluyla, kimi zaman da müttefikleri olarak Bizans topraklarını ele geçirmişlerdir. 1453 yılında Fatih Sultan Mehmed tarafından İstanbul'un feth edilmesiyle Bizans son bulurken, Osmanlıların Balkanlar'daki ve Anadolu'daki toprakları merkezi bir yönetim altında birleştirilerek İmparatorluğun kuruluş dönemi tamamlanmış oluyordu. Ondördüncü yüzyılın başında Türklerin karşısına Bizans'tan başka Venedik ve Ceneviz gibi Latin Devletleri çıkmışlardır. Anadolu'da İlhanlı egemenliğinin çökmeye başlaması ve Bizans'ın da zaafından yararlanan Türkmen uç Beyleri fethettikleri bölgelerde birer Beylik kurmuşlardır. Batı Anadolu'da Menteşe ve Aydın-oğulları Beylikleri'nin kurulmasından sonra, bu Beyliklerden gaziler Romania'ya (Ege havzasındaki topraklar) akınlarda bulunmaya başladılar. Romania'nın büyük ölçüde görünümünü değiştirecek olan bu akınlar, Venedik ve Ceneviz'in tepkisi ile karşılaştı. Bir yandan Türklere karşı Haçlı Seferleri düzenlenirken diğer yandan-zaman zaman kesintiye uğramakla beraber-ticari ilişkiler sürdürüldü. Türklerin Anadolu, Balkanlar ve Romania'da yayılmaları incelenirken, ilişkide bulunduğu Bizans ve Lâtin Devletlerin kaynaklarına başvurmak kaçınılmazdır. Burada tanıtmaya çalışacağımız kitap, başlıca bu iki kaynak grubuna dayanılarak hazırlanmıştır. "Romania and the Turks" başlığını taşıyan eser, E. Zachariadou'nun çeşitli makalelerinin Variorum yayınevi tarafından bir araya getirilmesiyle meydana gelmiştir.

Türk Filozofu Farabi ve Düşüncesi

Belleten · 1985, Cilt 49, Sayı 194 · Sayfa: 273-286 · DOI: 10.37879/belleten.1985.273
Tam Metin
Farabi'nin dedesinin adı Uzluk, babasının adı Tarhan'dır. Ayrıca O, Türklerin oturduğu bölgede dünyaya gelmiştir. Kaynaklarda kendisinden, al-Feylesof at-Türkî diye söz edilir. Maveraünnehir'de Farab ilinin Vesic köyünde H. 257 / M. 870 yılında doğmuştur. Bir süre Merv'de tahsil görmüştür. Daha sonra Bağdat'ta, Harran'da ve Şam'da dolaşmıştır. Felsefe öğrenimini Bağdat'ta iken Ebu Bişr Metta b. Yunus'tan ders alarak geliştirmiştir. Ayrıca Harran'da Yuhanna b. Haylan'dan mantık ve felsefe dersi aldı. Daha sonra Halep ve Şam dolaylarının Sultanı olan Seyf ad-Devle'nin çağrısı üzerine Şam'a yerleşti. Birçok dil biliyordu. Çok zeki ve çalışkan bir insandı. Zamanında felsefe, mantık, psikoloji, musiki, matematik ve tıpta büyük bir bilgin olarak tanındı.

Büyük Devletlerin Osmanlı İmparatorluğunu Parçalama Çabalarında Hıristiyan Azınlıkların Rolü

Belleten · 1985, Cilt 49, Sayı 195 · Sayfa: 647-656
Tam Metin
Türkler, Müslümanlığı dinleri olarak kabul ettikleri gün, İslâmı kendi varlığı için büyük bir tehlike sayan Hıristiyanlık dünyasınca damgalı bir halk olarak görülmeye başlanmışlardı. Papa II. Pius'un çabalarına karşın, Türklerin Hıristiyanlığı kabullenmemeleri; siyasî ve dinî sahada büyük ölçüde bir çatışma niteliğinde olan Haçlı seferlerinde İslâm davasına (sav) katkıda bulunmaları, onları Batı Hıristiyanlarına hiç de sevdirmemişti. Din uğrundaki bu savaşlar, Müslümanlık ve Hıristiyanlık arasında yüzyıllarca süren kin, nefret ve düşmanlık yaratmıştı. Hıristiyanlık, İslâmı bir sapıklık, bir umacı olarak görüyor, onun, İsa'nın verasetini ortadan kaldırmak amacı güttüğüne inanıyordu; dolayısıyla, halifeliği üstlenerek (deruhte) İslâmın davasını benimseyen Osmanlı Türkleri, Hıristiyanlığın bu nefret ve düşmanlığına hedef olmuşlardı.

Ölümünün 1250. Yıldönümü Münasebetiyle Bilge Kagan

Belleten · 1985, Cilt 49, Sayı 194 · Sayfa: 261-272 · DOI: 10.37879/belleten.1985.261
Tam Metin
Gök (Kök)-Türkler, bilindiği üzere, Türk milletine ad veren bir Türk zümresi olarak tarihimizde şerefli bir mevkie sahiptir. Kendilerine ve devletlerine Türk ( = güç-lü, kuvvet-li) diyen bu kütle milâddan önceki yüzyıllardan beri Asya'nın hâkimleri Hunlar soyundan olup, başbuğ Bumın'ın 552 senesinde Ötüken yaylasında (Baykal gölü'nün güneybatısında: 47. enlem, 101. boylam. Orhun ırmağının kaynak bölgesi) tahta çıkması ile, yukarı Çin sınırlarından Karadenize kadar uzanan sahada büyük bir hakanlık kurmuşlardı. Bu geniş sahada devlet doğu ve batı olmak üzere ikili teşkilat halinde idi.

Osmanlı Amerika Araştırmaları XVI. Yüzyıla Ait Tarih-i Hind-i Garbi Adlı Eserin Kaynakları ile İlgili Bir Araştırma

Belleten · 1985, Cilt 49, Sayı 195 · Sayfa: 667-692 · DOI: 10.37879/belleten.1985.667
Tam Metin
İtalya'nın ve Kutsal Roma İmparatorluğunun doğusunda, Yeni Dünya hakkında ilk kitabın, yaklaşık 1580'lerde İstanbul'da yazılıp çoğaltıldığı anlaşılmaktadır. Bu kitap, bugün Tarih-i Hind-i Garbî adı ile tanınmaktadır. Yüz yaprak kadar olan eser, henüz, kimliği kesin olarak belirlenmemiş bir yazar tarafından kaleme alınmış Columbus'dan Pizarro'ya, yapılan keşifler ve fetihlerin olağanüstü öykülerini anlatmaktadır.

GEOFFREY BARRACLOUGH, Main Trends in History, New York-London (Holmes and Meier Publishers), 1979, 259 sayfa. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1985, Cilt 49, Sayı 195 · Sayfa: 693-696
Tam Metin
Tarih metodolojisi ile ilgili çalışmaları ve özellikle History in a Changing World (1955) ve An Introduction to Contemporary History (1964) başlıklı eserleri yoluyla tanınan, dünya tarihçiliğinde oldukça önemli bir yeri bulunan İngiliz tarihçi G. Barraclough'ın Main Trends in History adını taşıyan bu çalışması yirminci yüzyılda - bilhassa II. Dünya Savaşı'ndan sonraki dönemde - gelişen tarih akımlarını ele almaktadır. Çalışmanın en belirgin özelliği, tarihin artık belli tekellerden çıkmış olduğunu dile getirmesi ve tayin edilen devre içinde, sosyal bilimlerin bu alana kazandırdığı dinamizm içinde ve sadece Avrupa - Amerika'da değil, Asya, Afrika ve Lâtin Amerika'daki gelişmeleriyle birlikte ortak değerlendirmiş olmasıdır.

The Role of Christian Minorities in Efforts by the Great Powers to Dismember the Ottoman Empire

Belleten · 1985, Cilt 49, Sayı 195 · Sayfa: 657-666
Tam Metin
When the Turks made the fateful decision of embracing Islam as their religion, they became a marked people in the eyes of the Christian World, which saw that religion as a great danger to its very existence. The Turks failure, or refusal, to accept Christianity, despite the efforts of Pope Pius II, did not endear them to the Christians of the West; nor did their contribution to the Muslim cause during the great politico-religious upheaval of the Crusades. These religious wars created bitterness, hatred and hostility between Islam and Christianity, which were to last for centuries. Christendom saw Islam as a deviance, a bogey, which, it believed, aimed at eradicating the Christian heritage; and therefore the Ottoman Turks, who had espoused the cause of Islam by taking over the Caliphate, became the object of that Christian hatred and hostility.

La Lecture du Texte hiéroglyphique de Karatepe

Belleten · 1985, Cilt 49, Sayı 194 · Sayfa: 233-260 · DOI: 10.37879/belleten.1985.233
L'inscription bilingue de Karatepe constitue un document d'une exceptionnelle importance pour notre connaissance du "Hittite Hiéroglyphique" (en abbrégé: H.H.). Grâce à l'aide du texte phénicien et à la parenté de la langue avec les langues "protoindoeuropéennes" d'Anatolie: hittite, louvite, etc..., on a pu découper le texte hiéroglyphique en phrases, en obtenir une lecture approchée et en comprendre le sens.