4009 sonuç bulundu
Yayınlayan Kurumlar
- Türk Tarih Kurumu 4009
Yazarlar
- Salâhi R. Sonyel 45
- TAHSİN ÖZGÜÇ 43
- ARİF MÜFİD MANSEL 42
- SEMAVİ EYİCE 40
- Mahmut H. Şakiroğlu 38
- İ. HAKKI UZUNÇARŞILI 37
- U. BAHADIR ALKIM 36
- İlber Ortaylı 32
- AYDIN SAYILI 31
- Mücteba İlgürel 31
Anahtar Kelimeler
- Tarih 337
- Osmanlı 272
- Osmanlı İmparatorluğu 173
- Türkiye 148
- Osmanlı Devleti 138
- Türkler 137
- Anadolu 131
- Ottoman Empire 114
- Mustafa Kemal Atatürk 103
- Ottoman 99
N. A. BASKAKOV: Russkie familii Tyurkskogo proishojdeniya (Türk Kökenli Rus Soyadları) Moskva 1979 Glav. red. vost. Lit-rı izd-va "Nauka". 279 s. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 1980, Cilt 44, Sayı 175 · Sayfa: 582-583
Özet
Tam Metin
Yazarın belirttiğine göre, tarih boyunca, Türk ve Slav dillerinin birbirini karşılıklı olarak etkilemesi o denli sürekli ve yoğun olmuştur ki, bu dillerin sözcük dağarcığı, deyimleri ve kısmen de fonetik ve gramerinde derin izler kalmıştır. Türk dillerinin sözcük dağarcığı, grameri ve fonetiğinde Rusça'dan alınmış söz ve deyimler üzerine çok sayıda incelemelere rastlanmasına karşın, Rus ve öteki Slav dillerinde bulunan, Türk dillerinden alınmış söz ve deyimler üstüne yeterli sayıda incelemeye rastlanmamaktadır. Türk fonetik ve gramerinin, Rus dilinin bazı lehçelerinin fonetik ve grameri üzerindeki etkisine ilişkin incelemeler yok denecek kadar azdır. Yazar, Rusça'da pek çok Türk kökenli soyadı bulunmasına karşın, bu soruna ilişkin özel bir incelemenin bugüne dek yapılmadığını belirtmektedir. İşte bu nedenle, söz konusu kitap bu alanda büyük bir boşluğu doldurmaktadır.
T. HODJANİYAZOV: Denejnoe obrasçenie v gosudarstve Velikih Sel' djukov (Büyük Selçuklu Devletinde Para Tedavülü) Aşkabat 1977 "Ilım". 120 S. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 1980, Cilt 44, Sayı 175 · Sayfa: 583
Özet
Tam Metin
Bu kitapta Büyük Selçuklu Devleti'nde ilk sikke basımından başlayarak, Sultan Sencer'in ölümüne dek, para tedavülünün tarihi ve nümizmatik verileri ışığı altında ülkenin siyasal tarihi incelenmektedir. Kitap şu bölümlerden oluşmaktadır: Selçuklu Devleti'nin ortaya çıkışı ve ilk sikkelerin basılışı ; XI. yüzyılın ikinci yarısında Selçuklu Devleti'nde para tedavülü (1063-1092); Melikşah'ın ardılları zamanında para tedavülü; Büyük Selçuklu Devleti'nde iç karışıklıklar ve devletin parçalanması; İç karışıklıklar döneminde para tedavülü; Sultan Sencer döneminde para tedavülü; Sonuç. Kitabın sonunda ise ekler, tablolar ve bunlara ilişkin açıklamalar; sikkelerin basıldığı darphaneler ve basılış tarihleri; Büyük Selçuklu sultanlarının ünvanları ve kısaltmalar listesi yer almaktadır.
Türk Tarih Kurumu'nun Genel Kurul Toplantısı
Belleten · 1980, Cilt 44, Sayı 175 · Sayfa: 591-628
Özet
Tam Metin
Türk Tarih Kurumu'nun 1980 yılı Genel Kurul toplantısı 19 Nisan 1980 Cumartesi günü saat 10 da Kurum merkezinde yapıldı. Kurum üyeleri saat 9,30 da Kurumun kurucusu Atatürk'ün Anıtkabrini ziyaret ederek saygı duruşunda bulundular ve bir çelenk koydular. Kurum Başkanı Ord. Prof. Enver Ziya Karal şeref defterine şunları yazdı : "Atatürk, Kurmuş olduğun Türk Tarih Kurumu'nun üyeleri olan bizler, her yıl yaptığımız gibi bu yıl da sana olan şükranlarımızı sunmak ve bağlılık duygularımızı tekrarlamak için geldik." Saat onda Kurum merkezine dönen üyeler Genel Kurul toplantısına katıldılar. Yoklama yapıldı. 30 üyenin hazır bulunduğu anlaşıldığından başkan oturumu açtı. İki toplantı arasında kaybettiğimiz asıl üyelerimizden Ord. Prof. Ömer Lütfi Barkan ve Ord. Prof. Hikmet Bayur için iki dakikalık saygı duruşunda bulunuldu. Yeni üyeler bulunmadığı için gündemin dördüncü maddesi geçilerek beşinci madde uyarınca Genel Kurul konuşmalarını idare etmek üzere başkanlığa Prof. Dr. Coşkun Üçok, ikinci başkan Prof. Dr. Fikret Işıltan, yazmanlıklara da Prof. Dr. Jale inan ve Prof. Dr. Yaşar Yücel seçildiler.
Kayseri'nin İncesu ilçesinde Şeyh Turesan Zaviyesi
Belleten · 1980, Cilt 44, Sayı 174 · Sayfa: 271-278 · DOI: 10.37879/belleten.1980.271
Özet
Tam Metin
Kayseri'nin İncesu İlçesi ile Ergüp'ün Başköy'ü arasında bulunan ve Tekke Dağı adıyla anılan sarp tepeler üzerinde, halk tarafından "Tekke" diye bilinen, Birinci Alaaddin Keykubad'ın zevcesi Mahperi Huand Hatun tarafından yaptırılmış olan bir Selçuklu binası vardır ki buraya ulaşmanın zorluğu sebebi ile eserin bugüne kadar neşri yapılmamıştır. Söz konusu yere gitmek üzere, tekkeye ismini veren Şeyh Turesan'ın ahfadından olduğunu söyleyen Kayseri Müzesi memuru Kemal Şeyhoğlu'nun kılavuzluğunda, binanın planlarını çizecek olan Kayseri Müzesi Heykeltraşı Tevfik Elkovan ve fotoğrafları çekecek müze asistanı Ali Yeğen ile birlikte hareket ettik. Kılavuzumuz bizi Başköy'ün kuzeyinde - zaviye vakfiyesinde ismi geçen- Sultanım mevkiine getirdi. Burada otomobili terk edip kuzey istikametine İncesu'ya doğru, kalıntılardan eski bir yol olduğu anlaşılan -vakfiyede geçen ve halen söylenen ismi ile "Ulu yol"- vâdiden dağa tırmanmağa başladık. İki kilometre kadar bu istikamette gittikten sonra, tepenin İncesu'ya doğru tekrar dere şeklinde alçaldığı yerde eski yol izinden ayrılarak batıya dönüp 1,5 kilometre kadar bir tepe daha tırmanarak -Tekke Dağı- buradaki en yüksek tepeler arasında bulunan zaviyeye gelebildik. Geçtiğimiz güzergâh yürünmesi zor şekilde taşlık ve kayalarla örtülü olup kısmen patika şeklinde idi. Tekkenin bulunduğu vadiye halk "Durağım" demekte ve bu konuda bir efsaneden bahsetmektedir.
Kurtuluş Savaşında Talat Paşa ile Mustafa Kemal'in Mektuplaşmaları
Belleten · 1980, Cilt 44, Sayı 174 · Sayfa: 301-346 · DOI: 10.37879/belleten.1980.301
Özet
Tam Metin
Son yıllarda İttihat ve Terakki tarihi üzerinde bir ilgi yoğunlaşması oldu. Yapılan birçok yeni araştırma İttihat ve Terakki hareketinin farklı dönemlerine aydınlık getirdi. Bu araştırmaların en az aydınlattığı konu, İttihat ve Terakki önderlerinin, Birinci Dünya Savaşı yenilgisinden sonra Türkiye'yi terk ederek Avrupa'ya gittiklerinde, orada nasıl bir çaba gösterdikleri, örgütlenmeye girdikleridir. İttihat ve Terakki önderlerinin ülkeyi terk etmeleri başarılı olamamış siyasetçilerin bir "inzivaya" çekilmesi demek değildi. Ülke dışında olsalar da, Türkiye'nin kurtuluş uğraşında etkin bir rol oynamak ve kurtuluş sonrasında, ülkede siyasal önderliği tekrar ele geçirmek istiyorlardı. İktidara gelişinden beri İttihat ve Terakki önderleri arasında süregelen yarışma ve gerilimler bu dönemde de sürmüştür. İttihat ve Terakki'nin önderleri çeşitli Avrupa ülkelerinde ayrı ayrı şehirlerde küçük gruplar halinde örgütlenerek çalışmışlardır. Önderler arasındaki bu görüş ayrılıklarına ve gerilimlere karşın, yine de hareketin bir bütünlüğü vardır. Bu bütünlük, Kurtuluş Savaşı sonrasında ülkede siyasal önderliğin İttihat ve Terakki'nin kontroluna geçmesi etrafında kurulmaktadır.
L'Architecture Ottomane
Belleten · 1980, Cilt 44, Sayı 174 · Sayfa: 287-300 · DOI: 10.37879/belleten.1980.287
Özet
Tam Metin
Je ne crois pas 'qu'il y ait plus beau sujet â traiter, lorsqu'on park d'art ottoman comme on doit le faire au cours de cette semaineT que celui d'une architecture qui constitue â elle seule l'un des plus eminents titres de gloire de cet art. Ceux - l memes qui apprecient en effet leur juste valeur les reussites ottomanes en matiere de ceramique, de tapis, de miniature, de calligraphie, c'est-â-dire dans tous les arts dits mineurs qu'il est peut-etre moins desobligeant de qualifier d'industriels ou de somptuaires, ne peuvent oublier le cadre architectural dans lequel on vivait â cette epoque. Ce sont les monuments ottomans qui occupent en premier la pensee de quiconque veut evoquer la puissance de l'Etat ottoman et la vitalite economique de son empire sans en trouver preuves plus tangibles que les vestiges imposants et durables de ses edifices sultaniens. Ce sont ces monuments qui ont fonde et fondent encore la celebrite des villes qui sont devenues â certains egards des villesmusCes comme les anciennes residences souveraines d'Iznik, Bursa, Edirne, Amasya et surtout Istanbul. Ce sont eux qui marquent encore en Europe comme en Asie ou en Afrique, tout autour de la Mediterranee, le paysage d'innombrables localites et cites ayant jadis ete modelees par le goût et la passion meme de bâtir qui animaient, dans les moindres chefs - lieux, l'action des administrateurs ottomans.
NICOLAI TODOROV, Balkanskii Gorod XV-XIX Vekov "XV-XIX yüzyıllarda Balkan Şehri" Izdatelstvo Nauka, Moskova 1976, 515 S. (A 111/ 7523) [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 1980, Cilt 44, Sayı 174 · Sayfa: 371-372
Özet
Tam Metin
Kitabda, giriş bölümünde araştırma alanı ve yöntem üstünde durularak, birinci bölümde (s. 23-s. 84) Balkan şehirlerinin Osmanlı öncesi yapısal özellikleri ve Osmanlı dönemindeki değişimi (XV-XVI yüzyıllar) tasvir ediliyor. Nicolai Todorov burada Osmanlı toplum yapısı üzerindeki kuramları da tartışmakta ve bunların analiz ve eleştirisini yaparak, Osmanlı kentlerini feodal bir toplum tipi içinde inceleyeceğini belirtmektedir. Yapıtın ikinci bölümünde (s. 84-s. 126), Osmanlı Devlet sisteminde Balkan şehirlerinin (XVI-XVII yüzyıllar) yapısı incelenmektedir. Todorov özellikle ekonomik faaliyetler ve nüfus hareketlerine eğilmekte, mevcut literatürün yanında geniş ölçüde Bulgar arşivlerindeki Osmanlı kayıtlarını kullanarak modelini geliştirmektedir. Burada Balkan ülkelerindeki Osmanlı tarihi araştırmalarından da geniş ölçüde yararlanıldığı gözlemlenmektedir. Bu bölümde ticaret hayatı, pazar ilişkileri (s. 101-s. 112) ve esnaf teşkilatının yapısı üzerinde (s. 112-s. 124) etraflıca durulmaktadır. Profesör Todorov 18. ve 19. yüzyıllarda Balkan ülkeleri ve Bulgaristan'daki ticaret ve manifaktürdeki gelişmelerin bu yapının değişiminden ileri geldiğini ileri sürmektedir.
The Emergence of the Prototype of the Modern Hospital in Medieval Islam
Belleten · 1980, Cilt 44, Sayı 174 · Sayfa: 279-286 · DOI: 10.37879/belleten.1980.279
Özet
Tam Metin
Piety and Philanthropy cannot very well be divorced in medieval Islam, but by observing the Moslem hospitals and other institutions of charity and social welfare it is seen quite clearly that the idea of public assistance had developed beyond what piety alone could have produced. A discriminating and comprehensive consideration of the necessity of public assistance and social welfare, beyond mere religiosity, may be said to have been responsible for the qııality and quantity of the hospitals of Islam. Moreover, the humanitarian features of the Islamic medieval hospital must not be allowed to eclipse its high medical standing per se. The hospital was one of the most developed institutions of medieval Islam and one of the highwater marks of the Moslem civilization. The hospitals of medieval Islam were hospitals in the modern sense of the word. In them the best available medical knowledge was put to practice. They were specialized institutions. Unlike the Byzantine hospitals, they did not have a mixed function of which the treatment of the sick was only one part.
Türkistan Tarihinin Yazımında Karşılaşılan Sorunlar
Belleten · 1980, Cilt 44, Sayı 174 · Sayfa: 347-370
Özet
Tam Metin
Sayın bayanlar ve baylar! Avrupalı tarih yazarları kadar aralarında Köprülü'nün bulunduğu Türk tarih yazarlarınca da savunulmuş olan ve Osmanlı İmparatorluğu'nun yedi yüzyıl kadar önce Moğol saldırısı dolayısıyla Türkistan'dan kopup Anadolu'ya sığınmış bir oymak beyi tarafından yüz kadar çadırı geçmeyen halkı ve dört yüz devesiyle kurulduğunu ileri süren göreneksel ve eskimiş görüş, günümüz Türk tarihçilerini artık tatmin etmemektedir. Buna karşılık Türk ulusunun ta Çin'e ve Kore'ye sarkmış Hindistan'a kadar uzamış büyük imparatorluklar kurduğu Orta Asya'dan, başka bir söyleyişle Sibirya enginlerinden ve Batı Çin'den geldiğine yıllardan beri bilinçle işaret edilmektedir. Türk tarihçileri, birçok Türk budunun Orta Asya'dan kalkıp Batı'da Macaristan'a, Kuzeyde Estonya ile Finlandiya'ya kadar göç ettiklerini yazar. Bu akınlardan biri de Anadolu'ya ulaşmıştır.
Ala el-Din Keykubad'ın Meliklik Devri Sikkeleri
Belleten · 1980, Cilt 44, Sayı 174 · Sayfa: 265-270 · DOI: 10.37879/belleten.1980.265
Özet
Tam Metin
Ala el-Din Keykubad I. Gıyas el-Din Keyhusrev'in ortanca oğlu ve I. İz el-Din Keykavus'un halefi ve kardeşidir. Onun devri Anadolu Selçuklu İmparatorluğunun en şa'şa'alı ve mes'ut zamanlarından birini teşkil eder. Zamanını iki devreye ayırmak mecburiyetindeyiz: 1. Meliklik 2. Sultanlık Biz burada Ala el-Din Keykubad'ı n, sadece Meliklik devrinde basılan sikkelerinden söz edeceğiz. İstanbul Arkeoloji Müzesi İslami Sikke Kabinesinde ve bazı hususî koleksiyonlarda Keykubad'ın, aşağıda izah edilecek olan tipte, bakır bir sikkesi görülmektedir. Bu sikkenin kesim yeri ve tarihi yoktur. 30 mm. kutra ve 9,85 gr. ağırlığa maliktir.