456 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
  • Son 10 yıl
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

The Ahhiyawa Question: Reconsidered

Belleten · 2021, Cilt 85, Sayı 303 · Sayfa: 333-359 · DOI: 10.37879/belleten.2021.333
Tam Metin
Since Hrozny deciphered the Hittite language, nearly thirty thousand Hittite texts have been translated. About thirty of these texts directly or indirectly refer to the “Ahhiyawa” Kingdom and its king. Upon learning of the existence of an Ahhiyawa Kingdom in the Late Bronze Age, deliberations as where and when it existed, its geographical boundaries, its culture, its kings, and whether the Ahhiyawa king was the “Great King” and whether he was equal to the Hittite king began. To date, in line with their specialties, many scientists including Hittitologists, archaeologists, philologists, proto–historians, Near Eastern archaeologists, and classical archaeologists have given their opinions about the “Ahhiyawa Question”. However, as these proposals present some problems, it became necessary to prepare this study and to re–evaluate the “Ahhiyawa Question”.

Türkiye Mezar Taşı Tipleri 1: Güneş Tepelikliler

Belleten · 2021, Cilt 85, Sayı 303 · Sayfa: 645-689 · DOI: 10.37879/belleten.2021.645
Tam Metin
Merkezdeki küçük çiçekten çıkan ışın kolları biçimli daire tepeliklere güneş tepelikli denilmiştir. Tezler ve yayınlardaki 33911 mezar taşı içinde 311 tane belirledik. Tarihli 261 örnek 1810-1952 yıllarındandır. 19. yüzyılın ikinci yarısında yaygınlaşmıştır. Gövde yatay kesiti olarak yuvarlak kesitli bir tanesi dışındakiler dikdörtgen kesitlidir. Tepelikleri 6, kol düzenlemelerini 7 alt grup içinde ele aldık. Genel biçim 141 tanesinde güneş ışınları, 152 tanesinde bitkisel düzenlemeye yakındır. %91’i kadınlar için yapılmıştır. 1 paşa ve 26 paşa yakını, 1 şeyhülislam oğlu için yapılan dışında çoğu serbest meslek sahipleri, azı orta düzey devlet görevlileri yakınlarına aittir. İncelediğimiz örneklere göre bu tipin Türkiye geneline oranı yüzde birdir. Türkiye’de Selçuklu mimarisi ve paralarında güneş motifleri biliniyor. Çok uçlu yıldız, çok kollu yıldız geçmeleri Selçuklulardan itibaren yaygındır. Osmanlı mimarisinde 19. Yüzyıldaki güneş ışınlı bezemeler ise 17-18. yüzyıl Avrupa mimarisindeki biçimlere benzemektedir. Osmanlı mimarisinde 18. yüzyıl başından beri yaygın olan Avrupa etkili istiridye kabuğu ve kolları düz işlenen yelpaze motifi, 19. yüzyıldaki güneş tepeliklilere esin kaynağı olabilir. Sandık mezar yüzlerine çokça işlenen kare, oval, dikdörtgen biçimli güneş motiflerinin mimarideki örneklerinde tuğra merkezdedir. Bunun Osmanlı arması ile biçim benzerliği mezar taşlarında da bu düşüncenin olabilirliğini akla getirmektedir. Ancak örneklerin çoğu orta düzey görevli ve serbest meslekten kişilerin yakını kadınlara aittir. Geneli itibarıyla ana tip ve alt tiplerinin tarih dilimleri, bu tipteki tarihsiz örnekleri tarihlemede bir ölçü oluşturmaları bakımından da önemlidirler.

The Medici’s Influence: Revival of Political and Financial Thought in Europe

Belleten · 2021, Cilt 85, Sayı 302 · Sayfa: 29-51 · DOI: 10.37879/belleten.2021.29
Tam Metin
The history of the European Renaissance has been written in many versions. The move from medieval to Renaissance period in world history shows clashes between empires and human nature. The contemporary scholars have many variants of history to choose from and form their own views about what actually transpired during the historical period. The most significant role of the Medici family was in the new era of European history that witnessed the art of administration on the Medici Bank in Florence/Italy. This paper portrays the point of view of the influence of Islamic Arab scholars as scribes in the re-introduction of Greek-Aristotelian philosophies to Renaissance Europe. This view is being increasingly challenged. The Islamic-Arab scholars such as Averroes and Avicenna were not mere scribes. Better translations of Arabic and Persian historical treasures reveal that the Islamic-Arab scholars during the golden age of Islam were globally accepted literary giants who made profound changes to the ideological shaping of Renaissance Europe.

Yeniçeri Teşkilâtına Dair Bir Risale (Değerlendirme-Karşılaştırmalı Metin)

Belleten · 2020, Cilt 84, Sayı 301 · Sayfa: 983-1044 · DOI: 10.37879/belleten.2020.983
Tam Metin
Yeniçeri Ocağı’nın tarihini ve kanunlarını incelemek, araştırmak için mümkün mertebe ilk el kaynakların tespit edilip tetkik edilmesi, ocağın tarihî gelişimini ve değişimini takip etmek açısından mühimdir. Bu hususta ulaşılacak her kaynak bu amaç doğrultusunda araştırmacılara ışık tutacaktır. Bu eserlerden biri de şimdiye kadar tespit edilememiş olan, TTK (Türk Tarih Kurumu) Kütüphanesi Y/228 katalog numarası ve Avusturya Seferine Dair Bir Risale başlığıyla kayıtlı olan Yeniçeri teşkilâtına dair bir risaledir. Müellif veya müstensihini, yazılış tarihini tam olarak tespit edemediğimiz bu risale, Kanuni Sultan Süleyman’ın Avusturya seferine dair kısa bir giriş ile başlamakta, ordunun içinde bulunduğu durumdan hareketle bir takım ocak kanunları, ocağın bünyesindeki iyileştirme ve tamir gibi imar faaliyetleri, muhtelif merasimler, terfi ve azillere dair anlatılar, kışlaların et ihtiyacı, ihtisap ağalığı vb. gibi hususları küçük ve çarpıcı hikâyelerle örneklendirerek anlatmaktadır. Risalenin bir nüshası, Süleymaniye Kütüphanesi’nde Esad Efendi No: 3622’de kayıtlı bir mecmua içerisinde yer almaktadır. İkinci nüsha ise, İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi No: 3293’te kayıtlı bir mecmua içerisinde bulunmaktadır. Bu eser, risalenin bir nüshası olduğu bilinmeksizin çeşitli araştırmalarda kaynak olarak kullanılmıştır. Şimdiye kadar tespit edilemeyen TTK nüshası ise, araştırmacılar tarafından bilinmediği için herhangi bir çalışmada zikredilmemiştir. Biz bu çalışma vesilesiyle, İstanbul Üniversitesi nüshası ve TTK nüshasını tespit ederek bilim âleminin istifadesine sunduk, hem de mevcut nüshaların metin karşılaştırmasını yaparak, risalede değinilen konuları birinci ve ikinci el kaynaklardan faydalanarak detaylı olarak izah etmeye çalıştık.

Savaş ve Propaganda: 1683 Viyana Kuşatması Üzerine Bir Değerlendirme

Belleten · 2020, Cilt 84, Sayı 301 · Sayfa: 1045-1096 · DOI: 10.37879/belleten.2020.1045
Tam Metin
Propaganda, insanları istenen şekilde düşünmeye ve davranmaya ikna etmek için tasarlanmış bir yöntemdir. Geçmişi, insanların birbirleriyle ilk iletişim kurmaya başladığı zamana dayanmaktadır. Bu doğrultuda propaganda, kişisel çıkarlara hizmet eden ve sık başvurulan bir yöntem olmuştur. Tarih boyunca insanlar, propaganda faaliyetlerinden çeşitli şekillerde yararlanmışlardır. Özellikle savaş zamanlarında etkin bir şekilde kullanılan propaganda faaliyetleri, bu süreçte insanları ikna etmek, cesaretlendirmek ve savaşı desteklemek konusunda önemli bir role hizmet etmiştir. Bu bağlamda, bir savaşın başlamasından bitmesine kadar uygulanan propaganda faaliyetleri, bu kavramla savaşın birbirinden ayrılmaz bir şekilde bağlantılı olduğunu göstermektedir. Bu çalışma, XVII. yüzyılın son çeyreğinde ortaya çıkan, Türk ve Avrupa tarihinin en önemli siyasî hadiselerinden birisi olan 1683 Viyana Kuşatması’ndaki propaganda faaliyetlerine odaklanmaktadır. Sonuçları itibarıyla, gerek Osmanlı Devleti’ni gerekse Habsburg İmparatorluğu’yla birlikte diğer Batılı devletlerin geleceğini şekillendiren bu savaş, siyasî, sosyal ve iktisadî açıdan pek çok kez ele alınmıştır. Fakat savaşın öncesinden sonuna kadar gerçekleştirilen propaganda faaliyetleri pek ele alınmamıştır. Bu noktadan hareketle çalışma, her iki tarafın savaşın karar aşamasından sonuçlanmasına kadar geçen süreçte başvurdukları propaganda yöntemlerini ortaya koymaktadır. Çalışmada, Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın, çeşitli propaganda faaliyetleriyle devlet erkânını savaşa ikna etmek, ordunun moralini yüksek tutmak ve düşmanın maneviyatını kırmak gibi propaganda faaliyetlerine giriştiği görülmektedir.

Geleneksel Kazak Kültüründeki Koç Kültüyle İlgili Etnoarkeolojik İncelemeler

Belleten · 2020, Cilt 84, Sayı 301 · Sayfa: 907-958 · DOI: 10.37879/belleten.2020.907
Tam Metin
Kazak ve diğer Türk soylu halkların dünya görüşünde koç oldukça önemli bir kült hayvanı olarak kabul edilmiştir. Eski Kazak mezar taşlarına (koytas, koşkartas) çeşitli koyun/koç tasvirlerinin işlenmiş olması bu uygulamanın arkeolojik kazılarda ortaya çıkan kilden yapılmış koç figürleri ve kaya resimlerindeki (petroglif) çeşitli koyun/koç resimlerinde görülen geleneğe bağlandığını ve bu kültün köklerinin çok eski devirlere dayandığını ortaya koymaktadır. Antik çağlara ait kap kulplarının hayvan biçimli veya özellikle koyun/koçbaşı şeklinde biçimlendirildiği görülmektedir. Koyun/koç ile ilgili kültler, Eskiçağ’da Saka ve Kangli, Ortaçağ’da ise Oğuz ve Kıpçak boylarının yaşamlarında önemli yer tutmuştur. Koçun insanın ruhani düşüncesiyle ve yaşamının dönüşüm anlarıyla ilgili kutsal bir bağa sahip olduğu düşünülmektedir. Halk arasındaki efsane ve inançlara göre koç, gök ve ateşten yaratılmıştır. Bu inanç, birçok eski doğu halkları arasında İslamiyet öncesinde yaygın olan doğa tapınışı ile ilgilidir. Türk soylu halkların inancına göre koyun/koç, koruyucu özelliğinin yanı sıra kutsallara kurban edilebilecek kutsal bir hayvan niteliğindedir. Kazaklar ve Türk soylu halklar arasında evcil hayvanlara ait bazı kemiklerin mucizevî özelliklere sahip olduğu şeklinde, ilginç gelenekler, batıl inançlar ve efsaneler yaygındır. Koyun/koç boynuzu (koşkarmüyüz) şeklindeki süslemenin bu halklar için bereketi ve zenginliği sembolize ettiği anlaşılmaktadır.

Jews of Sarajevo and Their Place in the Ottoman Society of Bosnia

Belleten · 2020, Cilt 84, Sayı 301 · Sayfa: 1097-1114 · DOI: 10.37879/belleten.2020.1097
Tam Metin
The first reports about presence of Jews in Sarajevo are dated to the middle of 16th century since when they started gradually to integrate into economic and social streams in Sarajevo and Bosnia. It is very probable that they initially were settling on individual basis as merchants and just only from the beginning of 17th century they start to settle with families and organize as residential community. Choosing of Sarajevo was also a result of pressure that was imposed upon Jews in Dubrovnik, Venice and other merchant places of the West. Since then reports about Jews in Bosnia and their activities are more frequent, and in 17th century they constituted a distinguished economic community in Sarajevo with significant investment in business connection to Dubrovnik and Venice. Their primary occupation in relations with the West was trade followed by banking business. Research results show that at least 22% of Jews in Sarajevo performed some kind of trade, what is very high percentage if we take into account size of the community. This enabled Jews to position themselves in the most elite part of Sarajevo and they are the only social community that as a whole has lived in the most elite economic and professional area of the city. Towards the end of Ottoman rule, Jews of Sarajevo have been transformed into very respectable community that had 9% of share in the whole population of the city. Analysing some sources we see that they used 30% of storerooms and 16% of shops in the biggest trading buildings what additionally shows how important was their share in the economy of the city.

II. Gök Türkler Devrinde Sarı Baş (Gök) Türk 黃頭突 Meselesi

Belleten · 2020, Cilt 84, Sayı 301 · Sayfa: 959-982 · DOI: 10.37879/belleten.2020.959
Tam Metin
Eski Türk Tarihinde birçok çözülmemiş sorunlar bulunmaktadır. Gök Türk Tarihi ile ilgili Türkçe yazıtlar olmasına rağmen Çince kayıtlarındaki bazı sorunlara yeterince yardımcı olamamaktadır. T’ang Sülâlesinin veziri Chang Chiu-ling’in (673-740) eserinde geçen “Huang-tou (Sarı Baş) Türkler” ibaresi bu problemlerden biridir. Araştırmanın sonucunda Sarı Baş Türklerin “Sarı (Gök) Türkler” olduğunu, aslında İkinci Gök Türk Devletinin kurucusu İlteriş Kağan’ın (682-692) ailesinin kastedilmiş olduğu anlaşılmıştır. Sarı renkde eski Türk kültüründe “merkezi” ve “meşru” anlamına gelmektedir. “Sarı Baş Türkler” incelenirken, Gök Türk tarihindeki bir dizi iktidar kavgası da ortaya çıkarılmış bulunmaktadır. İlteriş Kağan öldükten sonra çocuklarının yaşları küçük olduğu için kardeşi Mo-ch’uo Kağan (Kapgan Kağan, 692-716) iktidarı eline geçirmiştir. Mo-ch’uo Kağan’ın ölümümden hemen sonra İlteriş Kağan’ın oğulları (Bilge Kağan ve Kül Tigin) iktidara darbe yolu ile el koymuştur. Ancak Bilge Kağan ölünce Mo-ch’uo Kağan neslinden olanlar hâkimiyete başkaldırmışlar ve neticede iki taraf uzlaşmışlardır. Fakat bu güç dengesi uzun sürmemiştir.

Acemhöyük Fayans ve Frit Eserleri Üzerine Arkeolojik ve Arkeometrik Değerlendirmeler

Belleten · 2020, Cilt 84, Sayı 301 · Sayfa: 837-886 · DOI: 10.37879/belleten.2020.837
Tam Metin
Bu makalede Acemhöyük’te bulunmuş Eski Tunç Çağı ve Asur Ticaret Kolonileri Çağı’na tarihlenen fayans ve frit buluntular ele alınmıştır. Anadolu ve yakın komşularındaki benzerleri ile arkeolojik olarak karşılaştırılan eserlerin, kimyasal içerikleri ve renklendirici kullanımları taşınabilir X-ışını floresansı (p-XRF) yöntemiyle tespit edilmiştir. Bu analizler, Acemhöyük’te bulunmuş vitrifiye mallarının renklendirilmesinde mavi renk için bakır, siyah renk için ise manganez kullanıldığını ortaya koymuştur. Buluntuların elementel analiz sonuçları, Acemhöyük’te vitrifiye objelerin en az iki farklı üretim merkezinden geldiğine işaret etmektedir. Arkeolojik ve arkeometrik verilerin beraber değerlendirilmesi ile ortaya konan veriler, MÖ İkinci Binyıl’ın erken dönemlerinde vitrifiye malzemeler için Anadolu’da bir üretim atölyesinin varlığı ihtimalini güçlendirmektedir.