4034 sonuç bulundu
Yayınlayan Kurumlar
- Türk Tarih Kurumu 4034
Yazarlar
- Salâhi R. Sonyel 45
- TAHSİN ÖZGÜÇ 43
- ARİF MÜFİD MANSEL 42
- SEMAVİ EYİCE 40
- Mahmut H. Şakiroğlu 38
- İ. HAKKI UZUNÇARŞILI 37
- U. BAHADIR ALKIM 36
- İlber Ortaylı 32
- AYDIN SAYILI 31
- Mücteba İlgürel 31
Anahtar Kelimeler
- Tarih 338
- Osmanlı 273
- Osmanlı İmparatorluğu 173
- Türkiye 148
- Osmanlı Devleti 139
- Türkler 137
- Anadolu 132
- Ottoman Empire 114
- Mustafa Kemal Atatürk 103
- Ottoman 100
Khorsabad Kıral Listesi ve Kronoloji
Belleten · 1978, Cilt 42, Sayı 166 · Sayfa: 171-200 · DOI: 10.37879/belleten.1978.171
Özet
Bu liste, Asur imparatoru II. Sargon'un (M. Ö. 722-705) yeni kurduğu idare merkezi DUR Şarru - kin (Khorsabad=Husrevabad) şehri harabelerinde Chicago Üniversitesi adına 1932/33 senelerinde Chiera ve Frankford başkanlığında yapılan kazılarda bulunmuştur. Fakat ancak on sene sonra Arnold Poebel tarafından JNES I (1942) ve JNES II (1943)de bütün teferruatı ile yayınlanmıştır. Tabletin neşrinden önce bir gazetede çıkan fotoğrafını büyülten E. Weidner, ilk defa Af0 XIV 5/6 (1944) S. 362 v.d. da, sonra da Af0 XV (1946- 51)de listenin arka yüzündeki kırallar ve kronolojileri hakkında bilgi vermiştir. Daha sonra B. Landsberger de aynı suretle liste üzerinde çalışmış ve eleştirmiştir. KKL, alt yazısına (colophon) göre, Arbel (Erbil) mabedi kâtiplerinden Kandilanu isminde biri tarafından Arahalbu ayının 20. günü ve Asur valisi Adad-Engin'in ikinci Limu'luğu zamanında, yani III. Tiglatpiles'in 7. senesinde (M. Ö. 738) yazılmış olan esas tabletin bir kopyesidir. Bu kopyede 107 kıral adı vardır. Tabletin ön ve arka yüzünde ikişer sütün ve her satırda iki isim vardır. Poebel KKL nin daha önceden malûm olan AKL ve onun duplikatı olan B kıral listesi ile karşılaştırarak listeyi Asur imparatorluğunun son kıralı II. Assuruballite kadar tamamlamıştır.
Examples of Offering Plaques from Giyimli (Hırkanis)
Belleten · 1978, Cilt 42, Sayı 166 · Sayfa: 221-237 · DOI: 10.37879/belleten.1978.221
Özet
Tam Metin
Ten kilometres west of the town of Gürpınar in the County of Van and about 250 metres south west of Giyimli (Hırkanıs) in the arca locally known as "Serbartepe", the local populace, while excavating rock for the construction of a mosque, discovered a large group of plaques of bronze with figures on them executed in relief. These were later dated to the Urartian period. A year later in the summer of 1972, a group under the leadership of Prof. Dr. Afif Erzen conducted an excavation in this area which brought to light much new information concerning the Giyimli Urartian bronze teasure. As far as has been ascertained, the Giyimli bronzes consist of about 2000 pieces, of which about 250 are in the Adana museum, and consist of offering plaques, pieces of belts and quivers, pendants and bridle head-pieces. 150 or so more pieces are collected in the Van Regional Museum, the Ankara Museum of Anatolian Civilisations, the İstanbul Archaelogy Museum, and in the Konya, Karaman, Gaziantep and Kahraman Maraş Museums, and it is known that an even greater number of these pieces has been taken abroad. For example, it is very possible that the Urartian hieroglyphic offering plaque in the Budin collection is of Giyimli origin.
JOSEF MATUZ, Krimtatarische Urkunden im Reichsarchiv zu Kopenhagen (Kopenhag Kraliyet arşivindeki Kırım - Tatar vesikaları) Freiburg 1976, Klaus Schwarz Verlag, mimeograph 348 s. XXX levha, Islamkundliche Untersuchungen 37. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 1978, Cilt 42, Sayı 167 · Sayfa: 503-504
Özet
Tam Metin
Josef Matuz, bu çalışmasıyla Osmanlı imparatorluğunun imtiyazlı emirliklerinden Kırım Hanlığı'nın kançılarya sistemini ve Danimarka Krallığı ile olan dış ilişkilerini aydınlatmayı amaçlıyor. Bunun için Danimarka arşivlerinde bulunan Kırım hanlarına ve Kalgay, Nureddin gibi önde gelen yöneticilere ait 27 adet vesikayı tahlil ediyor. Yazar 17. yüzyılda Kırım hanlığının yönetim örgütünü tasvir eden bir giriş yapıyor. Bu girişte yazar sorun yaratacak bazı açıklamalarda bulunuyor. Bunlardan birincisi Kırım'ın güney sahillerinde yaşayan tat adını alan bir guruptur. Burada yazar Minorsky'ye başvuruyor ama Oğuz gurubuna dahil Türkçe kullanan bu ahalinin niçin "Tat" diye adlandırıldığı sorusu bu açıklama (s. 4) ile cevaplandırılmış değil. İkinci nokta; Han'ın birinci dereceden veliahdı sayılan "Kalgay"ın J. Matuz tarafından "Kalğa" olarak telafuzunun nedeni de bu konuda kaynak olarak gösterdiği makaleye rağmen aydınlanmış değildir.
JOSEF MATUZ, Das Kanzleiwesen Sultan Süleymans des Prächtigen (Muhteşem Süleyman'ın Kançılaryası). Wiesbaden 1974 Franz Steiner Verlag GMBH. VIII+ İ 72 sah. ve XVI Levha. Freiburger Islamstudien Band V. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 1978, Cilt 42, Sayı 167 · Sayfa: 502-503
Özet
Tam Metin
Osmanlı diplomatik'i üzerinde yaptığı çalışmalarla tanınan yazar burada konuyu Sultan Süleyman'ın (Kanuni) orijinal vesikaları üzerinde yoğunlaştırarak, bunlar üzerinde bazı analizler yapıyor. Eser esas itibariyle bu dönemdeki Osmanlı kançılaryası yapısı ve çalışma usullerini aydınlatmağa yöneliktir. Osmanlı kançılaryası ilk zamanlarındaki basit kuruluşunu çabuk terk etmiş ve Kanuni devrine gelmeden yüksek bir gelişim evresine ulaşmıştır (s. 18). İki yüzyıl içinde Osmanlı emirliğinin bir imparatorluk haline gelip, İber yarımadasından Hind adalarına kadar bütün dünya ile ilişkilere geçmesi, kançılarya hizmetlerinin nicel ve nitel olarak gelişmesine neden olmuştur. Yazar Divan-ı Hümayun üyelerini ve Divan-ı Hümayuna bağlı ofisleri sayıyor. Vardığı yargıya göre Sultan Süleyman (Kanuni) devrinde Divan-ı Hümayun ofislerinin manzumesi bir saray kançılaryasından çok, bir devlet dairesinin özelliklerini taşıyordu (s. 20).
Türk Tarih Kurumu'nun Genel Kurul Toplantısı (25 Nisan 1978)
Belleten · 1978, Cilt 42, Sayı 167 · Sayfa: 513-552
Özet
Türk Tarih Kurumu Genel Kurulu'nun 1978 yılı olağan Genel Kurul toplantısı 25 Nisan 1978 Salı günü saat 10'da Kurum merkezinde yapıldı. Kurum üyeleri saat 9.30'da Kurumun kurucusu Atatürk'ün Anıtkabrini ziyaret ederek saygı duruşunda bulundular ve bir çelenk koydular. Türk Tarih Kurumu Başkanı Ord. Prof. Enver Ziya Karal şeref defterine şunları yazdı: "Atatürk! Andımızı tekrarlamak için bir kez daha huzuruna geldik. Ülküne bağlı kalacağız, her şeye rağmen seni unutmayacağız." Kurum merkezine dönen üyeler saat ı o'da Genel Kurul toplantısına katıldılar. Yoklama sonunda 27 üyenin hazır bulunduğu anlaşıldığından, Başkan Ord. Prof. Enver Ziya Karal kısa bir konuşma ile oturumu açtı. 1977 yılı içinde sonsuzluğa göçen üyelerimizden Ord. Prof. İsmail Hakkı Uzunçarşılı ile Prof. Dr. Cemal Tukin'in anıları için saygı duruşunda bulunuldu. Diploma alacak üye bulunmadığından gündemin 5. maddesine geçilerek Genel Kurulu idare etmek üzere Başkanlık divanı seçimi yapıldı. Genel Kurul Başkanlığına Prof. Dr. Coşkun Üçok, ikinci başkanlığa Prof. Dr. Fikret Işıltan, yazmanlıklara da Prof. Dr. Jale İnan ve Prof. Dr. Tahsin Yazıcı seçildiler.
Türk Tarih Kurumu Kitaplığına Yapılan Bir Bağış
Belleten · 1978, Cilt 42, Sayı 167 · Sayfa: 505-512
Özet
A. Ü. Fen Fakültesi 1976 yılı mezunu, Kemal Sayın adlı Kıbrıslı bir soydaşımız Prof. Dr. Afet İnan'a yazdığı 31. X. 1976 günlü bir mektupta II. Dünya savaşında Rusya'dan ayrılarak Kıbrıs'a gelen Sovyet asıllı Türk soyundan Kurban Sonat adlı bir Türkoloğun aileyi nedenlerle Türkistan'a geri dönerken kitaplarını kendisine emanet ettiğini, aradan geçen 15 yıl içinde kendisinden herhangi bir haber alamadığı için bu kitapları uygun bir kitaplığa teslim etmek istediğini yazdı. Prof. Dr. Afet İnan, bu konuyu etraflıca düşünüp ilgililerle görüştükten sonra kütüphane ve okuyucu bakımından Türk Tarih Kurumu Kütüphanesi'ni bu amaca en uygun olarak gördüğünü bildirdi. Bu öneriyi benimseyen Kemal Sayın, Lefkoşe Maslahatgüzarı Sayın Büyükelçi Candemir Önhon'un yardımlarıyle kitapları Türk Tarih Kurumu'na ulaştırdı.
ANDRÉ GUILLOU, La civilisation byzantine (= Bizans Medeniyeti) [Collection "Les Grandes Civilisations" XIV, dirigée par Raymond Bloch]. Paris, Arthaud yaymevi 1974, 620 sahife, metin dışı 206 siyah- beyaz (héliogravure) resim, renkli 8 levha, 42 plân ve harita, ciltli. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 1978, Cilt 42, Sayı 166 · Sayfa: 305-318
Özet
Tam Metin
Bizans medeniyetini çeşitli dalları ile toplu olarak ortaya koyan kitaplar oldukça çok sayıdadır. Hayli yıl önce 1904'te, Bizans sahasında başka yayınlarını bilmediğimiz P. Grenier adında bir fransız, büyük çapta bir çalışma yayınlamıştı. İki cilt içinde Bizans medeniyetini inceleyen P. Grenier, Bizans imparatorluğunun sosyal ve politik gelişmesini özetlediği bu kitabının birinci cildinde Bizans'ın sosyal varlığı (L'étre social), ikinci ciltte ise siyasi varlığı (L'étre politique) ele almıştı. Tam bir medeniyet tarihi olan bu kitap nedense fazla bir ilgi uyandıramamış pek yaygın bir şöhreti olmadığı gibi pek çabuk da unutulmuştur. Buna karşılık bu kitaptan daha kısa ve daha özet halindeki bir yayının daha çok tanınması biraz şaşırtıcıdır. Leyden Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. D. C. Hesseling, Hollanda dilinde bu konuda bir deneme yapmış ve küçük eseri yazanın kontrolünden de geçerek az sonra 1907'de fransızca olarak da bastırmıştı. Yazar bu küçük kitabının başlığına deneme (=essai) terimini eklemeği lüzumlu görmüş, böylece böyle geniş bir konuyu iddialı olarak ele almağa henüz cesareti olmadığını belirtmişti. Bizans medeniyeti hakkında bunun arkasından değişik memleketlerde toplu birer sentez karakterinde başka kitaplarda basıldı. Tanınmış Alman bizantinisti H. Gelzer'in 1909'da yayınlanan Bizans Kültür Tarihi, başlığının aksine tam bir medeniyet tarihi değildi. Zaten bu küçük kitap yazarın son eseri olmuş ve müsvedde, onun ölümünden sonra oğlu tarafından bastırılmıştı. Ancak bu eserde hiçbir kaynak ve referans gösterilmediği gibi genel bir bibliyografya bile yoktur. Ayrıca bunun içinde Bizans medeniyetinin bazı konularından (mesela: sanatı) tek kelime ile olsun bahsedilmemiştir. N. Turchi'nin İtalyanca Bizans Medeniyeti ise 1915'de yayınlanmıştır.
Balkan Savaşında Türk Filosunun Durumu
Belleten · 1978, Cilt 42, Sayı 165 · Sayfa: 95-104 · DOI: 10.37879/belleten.1978.95
Özet
Tam Metin
2 nci Meşrutiyet döneminde, Türk Bahriyesinde uzman olarak görevli İngiliz Amirali Artür Limpüs'ün Balkan Harbinde Donanmanın durumu ve Akdeniz'de Yunan donanması ile çarpışması konusunda 15 ocak 1913 de Sadrazam Kamil Paşa'ya gizlice sunduğu bir yazının tercümesini ve fotokopisini yazımızın sonunda göz önüne koyuyoruz. Bu belgeyi incelemeden önce şu yönü belirtmekte fayda vardır: deniz uzmanı rahmetli Ali Haydar Emir 1932 de yayınladığı "Balkan Harbinde Türk Filosu" adlı kitabında "(s. 26) Bahriyemizde bulunan İngiliz heyetinin, seferberlik ilâniyle beraber, faal sahadan çekilerek tarafsız vaziyet aldığı ve her işde bizi kendi vukuf ve ihtisasımızla yalnız bırakdığını" yazmıştı. Oysa sözü geçen belgenin açıkladığı durum, bunun tam tersini göstermektedir'. Lüleburgaz bozgunundan sonra, 30 ekimde, iktidara gelen Kamil Paşa'ya Limpüs 2, ertesi günü (31 ekimde) sunduğu bir yazıda "Osmanlı Donanmasının Yunan Donanmasiyle başarılı bir surette karşılaşmaya muktedir olduğu yolundaki düşüncelerini bildirdiğini kaydeder ve bu kez de (yani 15 Ocak 1913 de sunduğu yazıda) Donanmanın Akdeniz'de Yunan Donanmasını arayıp çarpışmasını önerir ve şunları ilave eder: "Zatı Devletleri, beni bu konular hakkında daha ayrıntılı görüşlerimi dinlemek üzere, hususi surette görmek isterlerse şimdi yahut yarın sabah erkenden veya kendileri için münasip olacak zaman ve mekânda emirlerine amadeyim. Bu yazıyı okur okumaz ve ondan arzu ettikleri notları alır almaz aslını bizzat imha etmelerini rica ederim."
Troas'ta Aşağı Kara Menderes Ovası Çevresindeki Şehirler
Belleten · 1978, Cilt 42, Sayı 165 · Sayfa: 1-52 · DOI: 10.37879/belleten.1978.1
Özet
Tam Metin
Çanakkale yarımadası eski çağların Troas'ını kapsar. Bu yarımadaya Osmanlı çağındaki adı ile Biga yarımadası da denir; Biga o çağda sancak merkezi idi. Bu, kuzeyde Gönen çayı - eski çağlarda adı Aisopos - ağızından güneyde Edremit körfezi içine çekilecek bir çizginin batısında kalan yarımadadır. Güneyden kuzeye, doğudan batıya doğru alçalan bir dağ kitlesi ve eteklerindeki kıyı ovaları ile vadilerden oluşur. Dağın eski çağlarda adı İda dağı idi. Bugün hem dağ kitlesine, hem de dağın en yüksek doruğuna Kazdağı deniyor: Yüksekliği 1700 m.dir. Vadilerle parçalanmış şeklinden dolayı bu yarımadayı M. Ö. 1 inci yüzyılda coğrafyacı Strabon (XIII, 1,5) kırkayağa benzetmiştir. Gerçekten bu benzetiş dağın genel şeklini çok güzel yansıtıyor. Yarımadanın batı kesiminde Kara Menderes - eski çağlarda adı Skamandros - Kazdağı'ndan çıktıktan sonra önce batı yönünde, sonra kuzeye doğru akıp Çanakkale boğazı ağızında denize dökülür. Orta Menderes ve aşağı Menderes vadileri Troas'ın iki büyük ovasıdır. Kuzeyde Marmara kıyılarında Sinekçi ve Gönen ovaları vardır. Güneyde Kazdağı Edremit körfezi boyunca dik bir duvar gibi yükselir ve eteklerinde Küçükkuyu'dan Edremit'e kadar bir riviera meydana getirir. Küçükkuyu'dan Bababurnu'na ve oradan Marmara'ya kadar kıyı, yer yer vadi ve derelerle kesilmiş, girintisi çıkıntısı az, yüksek kıyılar halindedir.
Osmanlı Devleti Maliyesinin Kuruluşu ve Osmanlı Devleti İç Hazinesi
Belleten · 1978, Cilt 42, Sayı 165 · Sayfa: 67-94 · DOI: 10.37879/belleten.1978.67
Özet
Osmanlı devleti maliye teşkilatı Batı Moğolları denilen İlhani teşkilatından alınmıştır. Orta Asya'da geniş bir hududa sahip olan Büyük Selçuk imparatorluğu bütün devlet ve maliye teşkilatım Samaniler, Gazneliler ve Abbasiye hilafetinden aldıkları gibi Moğol İmparatorluğu da teşkilâtını ihtiyaca göre ilavelerle istilâ ettikleri Büyük Selçuki devletinin kabul ve tatbik ettikleri teşkilatından almışlar ve bilhassa istifa (maliye) hususunda mükemmel bir teşkilat vücuda getirmişlerdir. Büyük Moğol devleti kurulup bunların İslamiyeti kabullerinden itibaren hattâ biraz daha evvel kurdukları devletin sahasının dörtte üçü İslam devletleri sahası olması ve kültürün de Islami bulunması cihetiyle gelişmiş olan bu İslami sahalarda teşkilatı da İslam teşkilatı üzere vücude getirmeleri tabii olduğundan mali işlerinde de Selçukilerde olduğu gibi siyakat yazı ve rakamlarım kullanmışlardır. Moğol devleti genişleyerek Anadolu Selçuki devletini de nüfuzu altına aldığı onüçüncü asrın ortalarından itibaren Orta Anadolu'da İlhanilerin yani Batı Moğollarının mali usulleri tatbik edilmeğe başlanmıştır. Bu tebeddülde Anadolu Selçukileriyle İlhanilerin teşkilatları arasında bazı isim değişiklikleriyle beraber esasta bir değişiklik olmamakla beraber, maliye işlerinde bazı farklar olduğu görülmektedir.