4009 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

P. R. S. MOOREY, Catalogue of the Ancient Persian Bronze in the Ashmolean Museum. Oxford, at the Clarendon Press., 1971; 343 sayfa, 85 levhada 541 resim, metin içinde 20 sayfada 526 buluntu ve 2 adet terminoloji çizimi, XIV-XXI sayfalar arasında; resimlerin listesi, levhaların listesi, kısaltmalar ve kısa bir teknik sözlük. Arkada bibliyografya, analiz tablosu, konkordans ve indeks. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1977, Cilt 41, Sayı 164 · Sayfa: 773-780
Tam Metin
Kitap giriş ve sonuç bölümü dahil dokuz kısımdan oluşur. Giriş kısmında yazar Batı İran bronzlarının Ashmolean müzesine nasıl ve ne zaman geldikleri hakkında bilgi verdikten sonra bu tür çalışmaların zorluk ve problemlerini içeren bir açıklama yapar. Sayfa 4'den itibaren yazar Batı İran ve özellikle Luristan bronzlarının ilk kez ortaya çıkışlarını ve Avrupa müzelerine gelişlerini anlatır. Bu kısımda Rostovtzeff'in 1922 yılında yaptığı kıyaslama neticesinde Louvre ve British Museum'daki bazı bronzların Kappadokya kökenli olduğunu iddia etmesi ve bunların Kappadokya ve Ermenistan'ın "Irak-İran" halklarının verileri olduğunu söylemesi ilginçtir. Ancak Moorey'in de belirttiği gibi (s. 4) Kappadokya'dan çıkan hayvan figürlü bronzlar Hellenistik ya da Roma devrine aittir. Son otuz yılda doğu Anadolu'dan bu tip hiçbir bronz eser çıkmamış olmasına karşın böyle zoomorfik eserlerin o senelerde Türkiye kökenli kabul edilişinin nedeni Kappadokya'dan çıkan eserlerin yanlış yorumlanışına bağlanmalıdır. Rostovtzeff'in kitabının yayımlanmasından sonra Luristan ve güney Kürdistan'da sistematik mezar soygunculuğunun başladığını belirten yazar bu yörede 1931 yılından itibaren yapılan ve yöneticileri arasında Upham Pope, Andr Godard, Erich Schmidt, Potratz, Schaeffer, Vanden Berghe, Deshayes ve Ghirshman'ın da olduğu araştırma ve kazılar hakkında etraflı bilgi verir (s. 6-10).

HANSGERD HELLENKEMPER, Burgen der Kreuzritterzeit in der Grafschaft Edessa und im Königreich Kleinarmenien (= Edessa Kontluğu ve Küçük Ermenistan Krallığında Haçlı seferleri devrine ait kaleler), (Geographica Historica I), Bonn, Rudolf Habelt Verlag 1976, XX+304 sahife, ayrıca 91 levha ve plân, 1 harita. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1977, Cilt 41, Sayı 164 · Sayfa: 765-772
Tam Metin
Geçen yüzyılın ikinci yarısında Batı Avrupalı sanat tarihçileri Yakındoğu'daki Haçlı ve Latin yapıları bilhassa kaleleri ile ilgilenmeğe başlamışlardı. Bu ilginin bu anıtları tanıtan birtakım eserlerin doğmasına yol açtığını biliyoruz. G. Rey'in Suriye ve Kıbrıs (1871), C. Enlart'ın Kıbrıs ve Kudüs (1899 ve 1925 - 28), Deschamps'ın Suriye ve Filistin'in çeşitli yerlerindeki Latin kaleleri hakkındaki araştırmaları (1929 - 1930 ve 1934) bunların başlıcalarıdır. İlk Dünya savaşında İngiliz ajanı olarak Türklere karşı acımasız bir mücadeleye girişen meşhur T. E. Lawrence (1888 - 1935)'in de gençliğinde, 1910 yılında Oxford Üniversitesine Yakın-doğu'da Haçlı kaleleri ile ilgili bir tez sunduğuna bu vesile ile işaret edilebilir. Anadolu'nun Güney ve Güney-Doğu bölgesindeki kaleler de Haçlılar ile ilgileri dolayısiyle ötedenberi yabancı araştırıcıların dikkatlerini çekmiştir. Genellikle Küçük Ermenistan (veya Kilikya Ermenistan'ı) devrine ait olan bu kalelerden bazıları üzerinde çalışılarak, bunlar yayınlanmıştır. Nitekim çok yıl önce E. Herzfeld ile S. Guyer, Korykos ( = Gorgos) kalesi ile önündeki adacık üstündeki Kızkalesini incelemiş ve tanıtmışlar.

ULUĞ İĞDEMİR: "Yılların içinden" (Makaleler, Anılar, İncelemeler). Ankara 1976 Türk Tarih Kurumu Basımevi. Türk Tarih Kurumu Yayınları XVI. Dizi - Sa. 31. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1977, Cilt 41, Sayı 164 · Sayfa: 785-800
Tam Metin
Gerçek yaşayıştaki ya da doğadaki bir durumu veya bir olayı saptayan yazılar, belgesel türden oluyor; üzerinden zamanın geçmesiyle de tarihsel nitelik kazanıyor. Bu tür yazıları okurken, eski günler bir kez daha yaşanıyor, hayal gücümüzde de olsa, geçmiş günlerin olayları bir kez daha gözlerimizin önüne seriliyor; çoğu kez de bizi düşünmeğe ve ister istemez o günleri, yaşamakta olduğumuz günler arasında belli bir karşılaştırma yaptırıyor ve belli bir sonuca varmağa yöneltiyor; çünkü bunlar, bizi olayların tarihsel ve sosyal değerlerini görmeğe ve ekonomik incelemelerini oluşturmağa zorluyor. Böylelikle de eski günlerde ve yıllarda saptanmış olan olayların bir değerlendirmesini yapmış oluyoruz. İşte Uluğ İğdemir'in "Yılların İçinden" adı altında bir araya getirmiş olduğu yazıları, bu değerde belgesel yazılardır. Zamanında yazılmış, ama dağınık bir halde gazete, dergi ve ansiklopedilerde çıkmış olan bu yazılar; anı, araştırma, inceleme ve eleştirmeler, geçmiş yılların devrimci olaylarını, bu olaylar içinde iken duyulanları ve özlenilenleri yansıtıyor. O devri yaşamış olanlara bile çoğu kez bilemedikleri yanlarım aydınlatıyor. Yazılar, okuyucuya yorumlar yaptırıyor, zaman zaman geriye baktırıyor, zaman zaman da günümüze getiriyor, çeşitli olayları dünü ile bugünü, dolayısiyle de nedenlerini gün ışığına çıkartıyor.

Naturkatastrophen in Anatolien im 2. Jahrtausende V. chr

Belleten · 1977, Cilt 41, Sayı 163 · Sayfa: 447-472 · DOI: 10.37879/belleten.1977.447
Seit den frühesten Zeiten beeinflussen oder gefaehrden Naturereignisse das Dasein des Menschen in vielfaeltiger Art und Weise. Denken wir an Katastrophen wie Dürre, überschwemmung, Erdbeben, Erdrutsch, Gewitter, Brand, Hitze, Kaelte, massive Schneefaelle, Lawinen, Hagel, Hungersnot, Pest, Viehseuchen, verschiedene Pflanzenkrankheiten, Heuschrecken und andere Pflanzenschaedlinge, Vulkanausbruch (zuletzt im 7. Jahrtausend in Çatalhöyük l) und Meteoriteneinschlag, von denen viele auch heute noch in weiten Teilen. Kleinasien.s jaehrlich Not und Leid verursachen und viele Menschenleben fordern, so kann man sich vorstellen, um wieviel mehr die Menschen im hethitischen Kleinasien ohne jegliche technische Schutz- und Abwehrmassnahmen und ohne Kenntnis der Naturvorgaenge von den Naturgewalten abhaengig gewesen sein müssen. Dies umso mehr, als die Ökonomie der Hethiter hauptsaechlich auf Ackerbau und Viehzucht basierte. Hinsichtlich klimatologisch bedingter Katastrophen ist zu bemerken, dass Zentralanatolien z. Zt. der Hethiter viel bewaldeter war als heute und deswegen mehr Regen und Vegetation hatte la, jedoch dürfte dies keinen allzugrossen Unterschied bedeutet haben.

Türk Tarih Kurumu'nun VIII. Kongresi

Belleten · 1977, Cilt 41, Sayı 164 · Sayfa: 805-808 · DOI: 10.37879/belleten.1977.805
Türk Tarih Kurumu'nun VIII. Kongresi 11-15 Ekim 1976 tarihleri arasında Ankara'da yapıldı. Bu çalışmalara aralarında 300 yabancı uzman Türkoloğun da bulunduğu 900 delegeden fazla şahıs katıldı. Bulgaristan'ı Sofya Üniversitesi'nden Bistra Cvetkova ile Bulgar Bilim Akademisi nezdinde Balkan incelemeleri bölümü araştırmacı yetkililerinden Stefan Velikov ve Dzengis Hakov temsil ettiler. Kongre, Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın F. Korutürk'ün himayelerinde düzenlendi. Korutürk, açılış oturumundaki demecinde: "Türk tarihinin yanlış bilgilerden arınmasının gerekliliğine" dikkati çekti. Türk Tarih Kurumu Başkanı, Prof. Enver Ziya Karal raporunda, tarih biliminin önemine ve tarihçilerin sorumluluğuna değindikten sonra, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu olan Atatürk'ün "Tarih bir hayal mahsulü değildir" sözlerini anımsattı. Kongrenin çalışmaları beş bölüm halinde sürdürüldü: 1. Eski Anadolu ve Yakın Doğu; 2. Türklerin Orta Asya ve Ortaçağ Tarihleri ve Türkiye Tarihi; 3. Osmanlı Tarihi; 4. Birinci Meşrutiyet rejimi; 5. Türkiye Cumhuriyeti Tarihi ve Türk Devrimi.

Martti Räsänen

Belleten · 1977, Cilt 41, Sayı 164 · Sayfa: 749-764
Tam Metin
Geçen yılın Eylül ayında Finlandiya büyük dil bilgini ve gerçek Türk dostu Martti Räsänen sessizce bengülüğe göçüp gitti. O Fin kavimleri ile Türklerin aynı menşeden geldiğini bilim yolu ile isbata çalışan bir türkolog idi. Kendisi ile Macaristan'da tahsilde bulunduğum sırada tanışmıştım. 1925 de Fin-Ugor bilim derneği bursu ile, Anadolu'daki ağızları incelemek üzere Türkiye'ye geldiğinde Hars, âsarı-atika ve kütüphaneler müdürü sıfatıyle, eski dosta kılavuzluk etmem gerekiyordu. O tarihlerde Ankara'da otel bulmak güç olduğundan, Samanpazarı semtinde, Maarif Bakanlığının memurları için kiraladığı yarı ahşap evde kendisine yer ayırttım. Hars dairesi eski Sultanî'nin bahçesindeki barakalarda birkaç oda işgal ediyordu. Kadrosu hademelerle birlikte yedi-sekiz kişiden ibaretti. M. R. gibi biz de, yukardan aldığımız irşada göre, yurt sahası çerçevesi içinde anketlere dayanarak ulusumuzun kültürüne dair bilgi topluyor, yarının Müze ve Kütüphaneleri için parlak programlar hazırlıyorduk. Yokluk içinde, bir bakanlığın zor başarabileceği sorunlarla meşgul olduğumuzu gören Martti Räsänen bir aralık "Sizin her parmağınızda on iş var" demekten kendini alamadı.

M. Ö. II. Binyıl Anadolu'sunda Doğal Afetler

Belleten · 1977, Cilt 41, Sayı 163 · Sayfa: 423-446 · DOI: 10.37879/belleten.1977.423
İnsan yaşamı, en eski devirlerden beri çeşitli nedenlerle ortaya çıkan ve onun varlığını tehlikeli bir biçimde etkileyen doğal âfetlerle sıkı sıkıya bağlıdır. Burada, bugün dahi Anadolu'nun büyük bir kısmını kasıp kavuran su baskım, fırtına, yıldırım, çığ, kar, soğuk, sıcak, kuraklık, deprem, yer kayması, meteor düşmesi, volkan patlaması (en son M. Ö. VII. binyılda Çatal Höyük'te), yangın, açlık, veba, hayvan hastalıkları, çeşitli bitki hastalıkları, çekirge salgını ve diğer haşereler v.s, gibi felâketleri anımsadığımızda; teknik önlem ve korunma bilgilerinden yoksun olan Hititlerin., doğal güçlerden bugünkünden daha fazla etkilenmiş oldukları kolaylıkla çıkarılabilir. Ekonominin temelini tarım ve hayvancılığın oluşturduğu böyle bir toplumda, doğal güçler herhalde çok daha etkili olmuştur.

Leyla A. Turgut, Ruinenstadte rund um Kuşadası, İstanbul 1975, Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu yayını, 182 s. 7. kroki, 61 siyah-beyaz, 19 renkli fotoğraf. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1977, Cilt 41, Sayı 164 · Sayfa: 784
Tam Metin
Kuşadası merkez olmak üzere oradan kolaylıkla gidilebilecek 9 antik ören yerini anlatan bu kitap turistler için bölgesel bir rehber niteliğindedir. Kuşadasına geleceklere, yakın çevredeki Efes, Magnesia, Priene, Milet Didyma, Nysa, Aphrodisias, Laodiceia, Hierapolis anlatılmaktadır. Magnesia ve Didyma dışındaki diğer 7 ören yerinin planları verilmiş ve anlatımı kolaylaştıran fotoğrafları eklenmiştir. Kitaptaki siyah-beyaz fotoğraflar yeteri kadar iyi değilse de renkli levhalar çok mükemmeldir. Kitap bir bakıma Prof. E. Akurgal'ı n Türkiye çapındaki kitabını hatırlatıyor (E. Akurgal, Ancient Civilizations and Ruins of Turkey, İstanbul 1973). Eser yalnız turistlere değil o bölgede seyahat edecek arkeologlara da faydalı olacak niteliktedir. Bu nedenle o bölgenin ihtiyacını karşılayacak böyle olumlu bir rehberi hazırlayan sayın L. A. Turgut'u ve bunu yayın alanına koyan Türkiye Turing ve Otomobil Kurumunu kutlarız.

Osmanlı Tarihinde Gizli Kalmış veya Şüphe ile Örtülü Bazı Olaylar ve Bu Hususa Dair Vesikalar

Belleten · 1977, Cilt 41, Sayı 163 · Sayfa: 507-554 · DOI: 10.37879/belleten.1977.507
Devletin nüfuz ve kudretine, Padişahın otoritesinin derecesine yine hükümdarın ahlak ve karakterine, devleti idare eden vezir-i azamın (sadr-ı azamın) zekâ ve kiyasetine ve padişahın mukarrib ve musahiplerinin tesir ve oyunlarına göre birçok dikkate şayan mühim hâdiselerin değişik şekilde tarihe aksettirildiği belgelerin incelenmelerinde meydana çıkmaktadır. İşte bu sebeple vak'a-nüvis tarihlerinde gördüğümüz belgelerin siyasi kısım hariç bir kısmının hakikate uymadığı ve hattâ bir kısım ferman-ı hümayunların olaya aykırı bulunduğu görülmektedir. Bilindiği gibi Osmanlı idaresinde ferman padişahın mührünü (tuğrasını) havi emri demektir; fakat bu emir cereyan eden şekline göre Divan-ı Hümayundan yazılan ve nişancı tarafından tuğralanan sadr-ı azamın bilgisi ile yazılmış yazıdır. Bu yazı, olayın şekline ve muhatabının şahsiyetine gerek sadr-ı âzam, gerek sarayda padişahın mukarriblerinin telkin ve tesirlerine ve nihayet padişahın bunlardan birini kabul edip etmemesine bağlıdır. Sadr-ı âzam çok kuvvetli, otoriter ise padişah ona itimaden Divan-ı Hümayundan yazılan fermanı kabul eder, eğer hükümdarın çevresindeki en nüfuzlu ve sevimli olanlar - mesela silâhdar, çuhadar, musahip gibi - tesiri altında ise onun telkini üzere ferman yazılırdı. Bu hususa ait vesikalar çoktur. Bilhassa padişah bizzat alâkadar olmayıp Divan-ı Hümayundan gelen fermanı kabul eden fermanlar görülür. Padişah herhangi bir mesele hakkında olayı takip etmekte ise, onun vereceği emirle ferman yazdın

Yeni Tip Mermer idoller

Belleten · 1977, Cilt 41, Sayı 163 · Sayfa: 473-476 · DOI: 10.37879/belleten.1977.473
Tam Metin
Afyon Arkeoloji Müzesinde teşhir edilmekte olan beyaz mermerden yapılmış iki idol, başlarının şimdiye kadar bilinenlerden değişik biçimde işlenmiş olmaları bakımından arkeoloji ile ilgilenenler yanında ziyaretçilerin de dikkatlerini üzerlerinde toplamaktadır. Söz konusu idollerin her ikisi de tesadüfi buluntu olup, birincisi Afyon filmin 16 km. kadar kuzeyindeki Susuz Höyükte (Lev. 1 Res. 1 ) ve ikincisi ise Kusura'da (Lev. 1 Res. 2) sistematik kazıların kapanmasından çok sonra adı geçen müze tarafından satın alma yoluyla ele geçirilmiştir°. Gerek ölçüleri, gerekse yapılışları bakımından Eski Tunç Çağı idollerinden hiçbir ayrılık göstermeyen bu eserlerin başlarının bir yanına birer çıkıntı işlenmiştir. Bu yönden de paralellerinden ayrılık göstermektedir. Kusura örneğinde daha az belirtilmiş olan bu çıkıntıların, idollerde saç veya bir çeşit başlığı mı temsil ettiklerine karar vermek oldukça güçtür, çünki bu çağ Anadolu'sunda idoller, insan biçimli kaplar ve bir heykelcik dışında (örneğin Hasanoğlan ve Horoztepe) insan tasvirlerini yansıtan eserler yoktur. Diğer taraftan, bu çıkıntıların dinsel inançlarla ilgili olabileceği düşünülebilir. Ancak, eldeki veriler bu konuyu aydınlatacak düzeyde değildir. Bununla beraber, bu idollerin genellikle adı geçen çağ insanının dinsel inançlarını yansıtan semboller olarak kabul edilmeleri 4nedeni ile başlarda görülen bu çıkıntıların da dinsel inançlara bağlı bir özelliği yansıttığı göz önünde bulundurulabilir.