4009 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Yeniçeri Kışlaları

Belleten · 1976, Cilt 40, Sayı 160 · Sayfa: 589-594 · DOI: 10.37879/belleten.1976.589
Tam Metin
Bizde asker ocağı çok esaslı bir kuruluşa sahiptir. Memleketimizde bu teşkilat çok itibar görmüş ve İmparatorluğun, Romeli, Orta Şark ve İslam dünyasında büyümesinde büyük hizmetler görmüştür. XVI. asırda muteber bir tarikat olan Bektaşiliğe intisap edilmiş. Lâkin bu tarikatın yetkililerce anlatıldığına göre hurufîlerin buraya sızmaları mensuplarım çığırından çıkarmış ve bittabi bu tarikata giren Yeniçeriliği de hedefinden uzaklaştırmış ve içinden dejenere olmuş ve memleketi XVII. asırdan itibaren ihtilallerle hariçte sarsmış ve imparatorluğun üç asırda perişan olmasında bir fesat ocağı halini almıştır. Adli Sultan Mahmut zamanında memleketimizin çok sarsılmasına ve gerilememize yol açan buhranlarda en büyük tehlike kaynağı olunca tarihlerimizin yazdığı ve onlardan alınan ve arşivlerimizde mevcut vesikalarına dayanarak yazılan, makale, broşür ve kitaplarda bütün ayrıntıları ile yazılmıştır

Selânik'in Venedik idaresine Geçmesi ve Osmanlı - Venedik Savaşı (1423 - 1430)

Belleten · 1976, Cilt 40, Sayı 160 · Sayfa: 573-588 · DOI: 10.37879/belleten.1976.573
Tam Metin
Bizans İmparatorluğunun ikinci önemli şehri olan Selanik, XIV. yüzyılın sonunda Osmanlılar tarafından zaptedilmişse de, 1403 yılında İmparator Manuel'in desteğini sağlamak isteyen Süleyman Çelebi tarafından Bizanslılara geri verilmiştir. 1403-1408 yılları arasında VII. Johannes Paleologus, 1408-1415 arasında da Demetrius Leontaris Selanik idarecisi olmuşlardır. II. Murad zamanında şehrin tekrardan kuşatılması ve bu zamanda sadece İstanbul, Terkos, Silivri, Misivri, Halkidikya, Selanik ve çevresi, ile Mora Despotluğundan ibaret kalan Bizans'ın çökmekte olması nedeniyle, çaresiz kalan İmparator Manuel'in oğlu Selanik Despotu Andronikos'un, Şehri, Venediklilere teslim ettiği görülür. Ayrıca Andronikos'un, Venedik' e böyle bir teklifte bulunmasından önce, şehrin gelirlerinin üçte birinin kendisine verilmesi şartı ile Türklere de bu şekilde bir öneride bulunduğu ve kabul olunmadığı konusunda lorga'da bir kayıt bulunmaktadır.

An Ivory Box and a Stone Mould from Acemhöyük

Belleten · 1976, Cilt 40, Sayı 160 · Sayfa: 555-560 · DOI: 10.37879/belleten.1976.555
Tam Metin
The excavations at Acemhöyük, started in 1962 under the auspices of the Turkish Historical Society, Ankara University and the General Directorate of Antiquities and Museums, have been continuing annually. The results of the campaigns of 1962 - 1965 have appeared. More recent exploration has focused on the monumental buildings at the site; some work also took place in other parts of the mound and in the lower city. We now have gained a basic understanding of Acemhöyüks' status and importance in the context of Anatolian archaeology. A general volume, now in preparation, will present the finds from the palaces as well as those from other buildings on the mound or in the lower city; objects of metal, ivories, terracottas, stone vases, and notably the rich collection of bullae with cylinder and stamp seal impressions will be published in this volume. The present article selects two samples from the wealth of material: an ivory box and stone mould for a lead figürine.

Erythrai için Attik Dekret

Belleten · 1976, Cilt 40, Sayı 160 · Sayfa: 565-568 · DOI: 10.37879/belleten.1976.565
Tam Metin
Elimize maalesef parça olarak geçen bu dekretin konusu 394.- 386 yılları arasında Ionya şehirlerinde geçen olaylardan ve bunların neticelerinden oluşmaktadır. Yazıtı kendi tarihi gerçekliği içinde tanımak ve değerlendirmek amacıyla, bu devrin konumuz açısından önem taşıyan olaylarını burada kısaca özetlemeyi uygun buluyorum Peloponnes savaşının bitimiyle birlikte Ionya'da birçok şehir Atina'dan kopup Isparta'ya bağlanırlar. Erythrai bu işi daha M. Ö. 413 yılında yapmış ve o tarihten beri de Ispartalı harmosteslerin yönetiminde bulunmaktadır. 394 yılında Atinalı komutan Konon'un Isparta donanmasını Knidos yakınlarında kesinlikle yenmesinden sonra, birçok Küçük Asya şehirlerinde olduğu gibi Erythrai'da da yeniden demokratik yönetim kurulur, harmostesler ve oligarchlar sürülürler.

Ein attisches Dekret für Erythrai

Belleten · 1976, Cilt 40, Sayı 160 · Sayfa: 569-572 · DOI: 10.37879/belleten.1976.569
Tam Metin
Gegenstand dieser leider nur fragmentarisch erhaltenen Inschrift sir.d Ereignisse in ionischen Stüdten zwischen den Jahren 394 und 386. Um die Inschrift unter dem Gesichtspunkt ihrer historischen Begebenheiten zu verstehen, fasse ich Ereignisse dieser Zeit hier kurz zusammen. Am Ende des peloponnesischen Krieges fielen viele ionische Stüdte von Athen ab und schlossen sich Sparta an. Erythrai wandte sich schon im Jahre 413 an Sparta 3und stand seit diesem Datum unter spartanischen Harmosten. Erst nach dem Sieg des athenischen Admirals Konon im Jahre 394 bei Knidos wurde auch in Erythrai, wie in vielen anderen Stüdten Kleinasiens, das demokratische Regierungssystem eingeführt.

1911 - 1912 İtalyan Savaşı'nda Geçmiş Garip Bir Olay

Belleten · 1976, Cilt 40, Sayı 160 · Sayfa: 595-598 · DOI: 10.37879/belleten.1976.595
Tam Metin
İstanbul'da Dışişleri eski arşivinde bu kez yaptığımız araştırmalar sırasında, örneğine az rastlanabilen bir aldatma olayının belgeleriyle karşılaştık. Bilindiği gibi İtalya savaşı, İtalyan hükümetinin Trablusgarbı kendi ülkesine katmak amacı ile Osmanlı hükümetine verdiği ültimatomun reddi ile 29 Eylül 1911 de başlamış ve 20 Ekim 1912 de Uşi antlaşması ile sona ermişti. Savaşın hareketli günlerinden birinde ismi gizli tutulmuş bir adam Berlin Büyük Elçimiz Osman Nizamî Paşa'ya başvurur, İtalyan donanmasını havaya uçurmak imkânına sahip olduğunu söyler. Adam bu gibi işlerde usta bir kişi olmuş olacak ki kullandığı dil ile büyükelçimizi kandırır ve teklif gizli olarak Hariciye Nezaretine şifre ile bildirilir. Bu kez, kanan yalnız Osman Nizami Paşa değil o zaman devlet yönetiminin zirvesinde yer almış olan ünlü kişiler de bu durumda olurlar. Teklifi öğrenince, en ziyade Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşa'nın etkilendiği anlaşılmaktadır. Çünkü İtalyan donanması havaya uçurulunca Akdenize hâkim olacak donanmamız ile Paşa az mı iş görecekti? Nihai zafer cebinde demekti. Çekilen 4/17 Aralık 1911 günlü şifre tel de onun imzasını taşıyordu

Cengiz Orhonlu 1927 - 1976

Belleten · 1976, Cilt 40, Sayı 160 · Sayfa: 669-686
Gökyüzündeki yıldızların sayısını henüz erbabı bile öğrenememiş, insanoğlu bunların arasından çok azının ismini saptayabilmişken, her zaman saydıklarımızın da bir elin parmaklarını geçmediğini yakından biliriz. Çevremize baktığımız zaman da ilgilendiğimiz alanda aklımıza gelen isimlerin sayısının ne kadar az olduğunu anlayınca endişe ederiz. Bunu da kusur olarak ya hafızamızda ararız veya toplumun çabuk unutma alışkanlığına bağlarız. Aslında hayatında meydana getirdiği ile gerçekten çevresine yararlı olan acaba kaç kişi geldiğini merak edebilir miyiz? Siyaset alanında, spor alanında ve hatta ilim alanında işgal ettiği mevkiin tam değerini veren kaç kişi ortaya çıkar? Rastlantıların, hatır ve iltimasların hak etmediği yere getirdiği insanların zaman çarkının sona ermesinden sonra unutulmanın korkunç girdabına, bazan yaşarken bile kapıldığım görünce kusur aranılması gereken hususlar çok daha başkadır. Sağladıkları olanakları cömertçe harcayanların, bulundukları zemini iyi seçememelerinde hem kendileri hem çevreleri ne kadar kusurlu sayılırsa sayılsınlar veya rastlantı desinler kendi bilecekleri husustur. Fakat kişi kendisine tevdi edilen rütbe ve seviyenin tam hakkını verirse, hem hayatta hem de kendisinden sonra anılan bir ad bırakması doğaldır. İşte Haziran ayının ortalarında kaybedip ebedi istirahatgâhına yolcu ettiğimiz Cengiz Orhonlu, sahip olduğu mevkilere emin adımlarla ilerleyip, her zaman daha iyisini vermeğe ve yaratmağa çalışan bir isim olarak Türk tarihçiliği alanında imzasını ebedileştiren bir kişi idi.

Türkiyenin Irk Tarihi

Belleten · 1976, Cilt 40, Sayı 159 · Sayfa: 387-402 · DOI: 10.37879/belleten.1976.387
Belleten'in bu sayısında Almanca metin olarak yayınlanan bu yazının Türkçe kısa bir özetini yapmadan önce bir açıklama gerekiyor: Türkiye'nin ırk tarihi (Rassengesciehte der Türkei), Münich Üniversitesi antropoloji ve insan genetik'i enstitüsü (Institut für Anthropologie und Humangenetik) direktörü müteveffa Ord. Prof. Dr. Karl Saller'in nezareti altında onbir ciltte yayınlamayı planladığı ve R. Oldenbourg Verlag - München und Wien basım evi tarafından yayınlanacak olan, insanlığın Irk Tarihi (Rassengeschichte der Menseheit)'in 2. cildinde yer alacak ve basılacaktı. (yalnız I. cildin bir fasikülü 1968 yılında basılmıştır). Bu vesile ile belirtmek isterim ki bu büyük yapıt 34 bilim adamı tarafından dünyanın çeşitli coğrafik bölgelerindeki 22 ülkenin Irk Tarihi üzerine antropolojik çalışmaları kapsayacaktı. Ancak değerli bilginin vakitsiz ölümü geri kalan yazıların bu arada benim Prof. K. Saller'in isteği üzerine yazmış olduğum bu çalışmanın yayınlanmasına olanak bırakmadı.

İdeal bir Sumer Annesi

Belleten · 1976, Cilt 40, Sayı 159 · Sayfa: 403-422 · DOI: 10.37879/belleten.1976.403
M. Civil JNES 23 (1964) te 50 satırı aşkın "Ludingirra'run annesine haberi" olarak isimlendirilebilecek değişik bir Sumer kompozisyonunu yayınladı. Hemen tam olan metin A, B, C, ve D olarak gösterilen dört nüshaya dayanmaktadır. M. Civil'in metin üzerindeki bu çalışması, en iyi Sumerologları dahi tatmin edecek nitelikte olup fevkalâde bir makale, derinliğine inilmiş, açıklayıcı ve güvenilir bir çalışmadır. Fakat şu muhakkak ki, birçok Sumer edebi kompozisyonlarında kelimelerin, kelime guruplarının, satırların ve bölümlerin küçümsenmeyecek bir kısmı değişik ve belirgin değildir. 1968 yılında J. Nougayrol Ug (aritica) V de, Ugarit kazılarında bulunmuş büyük bir tablet üzerinde (R. S. 25, 421) bu kompozisyonun normal ve fonetik Sumerce ile yazılmış, Akatça ve Hititçeye çevrilmiş tam metnini yayınlamıştır. M. Civil'in henüz baskıda olan yazısını, KUB 4, No. 2 (E olarak gösterilmiştir) ve KUB 4, No. 97 (F olarak gösterilmiştir) kullanmak suretiyle J. Nougayrol'un çok dikkatli bir şekilde yapmış olduğu çalışma, bu metnin anlaşılması için pek çok katkıda bulunmuştur.

Türk Kurtuluş Savaşı'nın Tarihsel Konumu ve Niteliği

Belleten · 1976, Cilt 40, Sayı 160 · Sayfa: 599-616 · DOI: 10.37879/belleten.1976.599
Tam Metin
Tarihçi için en güç iş, yakın geçmiş üzerinde kalem oynatabilmektir. Hele bu, bir de kendi ulusunun yakın geçmişi ise, nesnel kalma gerekliliğinin bilincinde olan tarihçinin durumunu daha da zorlaştırır. örneğin, yakın geçmişin sorumluluğunu taşıyan kişilerin ya da onların kuşağından muvafık-muhalif hatta minnettar-kindar insanların tüm duygu ve düşünceleriyle yeni kuşakları etkileyerek ya da karşılarına alarak yaşamakta ve kavgalarını sürdürmekte bulunması, olayların akışındaki yavaşlamalar, sapmalar, çapraşmalar ve kesintiler dolayısıyla toplum çoğunluğunun bir türlü ağırlığı siyasada ve yönetimde duyulan ortak bir bulunçsal yargıda birleşememiş olması, kurumların ve yasaların henüz objektif görüşler belirtilmesini hoş gören bir niteliğe kavuşmaktan uzak ve gerçeklere ışık tutacak en önemli resmi belgelerin hala kilitli kasalarda sır olarak kalması gibi nedenler, ciddi tarihsel incelemeler ve değerlendirmeler yapmayı olanaksız kılan etkenler olur.