4034 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Bir Âyan'ın Muhallefatı

Belleten · 1977, Cilt 41, Sayı 161 · Sayfa: 41-78 · DOI: 10.37879/belleten.1977.41
Arşivlerimizde bulunan "muhallefat kayıtları" Türk iktisadi ve sosyal tarihinin aydınlığa kavuşturulması bakımından çok değerli belgeler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunlar üzerinde yapılacak çalışmalar, herşeyden önce ölenlerin servetleri ve her türlü ilişkileri hakkında değerli bilgiler sağlıyabileceği gibi, bir fiyat tarihinin yazılabilmesi için de bunlar önemli birer kaynak olma özelliğine sahiptirler. Öte yandan söz konusu muhallefat kayıtları müsadere olayı ile birlikte ele alındığında, bunlardan iktisat tarihçisinin sağlıyacağı faydanın alam daha da genişlemekte ve böylece Osmanlı mali politikasındaki önemli bazı noktaları aydınlatabilmek olanakları doğmaktadır. Tarihimiz için genel ve sağlıklı sonuçların elde edilebilmesi muhakkak ki uzun yılları gerektiren ve mümkün olduğu kadar çok veriye dayanan araştırmaların tamamlanmasına bağlıdır. Yoksa, muhallefat defterleri ve müsadere olayı üzerinde yapılacak gelişigüzel çalışmalar tarihimizin iktisadi yorumu için faydalı olmak şöyle dursun, yanıltıcı sonuçlar elde edilmesine yol açabilir. Nitekim bazı kişilere ait muhallefat defterleri üzerinde yaptığımız çalışmalar bize bunların, imparatorluğun genel bünyesi içinde olduğu kadar kendi sosyal sınıfları içinde de atipik örnekler olabileceği izlenimini vermiştir.

Osmanlılar Zamanında Saraylarda Musiki Hayatı

Belleten · 1977, Cilt 41, Sayı 161 · Sayfa: 79-114 · DOI: 10.37879/belleten.1977.79
Osmanlı devletindeki umumen musiki cereyanlarına dair Osmanlı tarihinin ikinci, üçüncü ve dördüncü ciltlerinde kitabın hacmine göre yeteri kadar bilgi vermiştim. Topkapı Sarayındaki belgeleri tetkik ederken bununla alâkalı diğer kaynaklardan da bulabildiğim kadar bilgileri de eklemek suretiyle Osmanlı Sarayı musikisini yazacak mütehassıslara faydalı olur diye bir fihrist hazırlamağı uygun bularak bu makaleyi hazırladım. Osmanlı Sarayı musikisi pâdişahlar da dahil olmak üzere bu devletin hayatı boyunca sevgi ile sevilerek devam etmiştir. Yalnız o musiki âlemlerinin artması veya eksilmesi çeşitli sebeplerle inip çıkmıştır. Bu hususta muharebelerin tesiri, hükümdarın ordusunun başında bulunmasının musiki zevkinin bu hareketini muvakkat olarak durdurmuş olmasının müessir olduğu görüldüğü gibi bunun aksine olarak seferden dönen pâdişahın girdiği yerlerdeki şehir ve kasabalarda bulduğu muhtelif sınıftan güzel sanat erbabını ve bu arada musiki üstadlarından bir haylisini beraberinde devlet merkezine getirdiği görülür.

Karl Teply, Die kaiserliche Grossbotschaft an Sultan Murad IV. im jahre 1628 - des Freiherrn Hans Ludwig von Kuefsteins Fahrt zur Hohen Pforte, (= 1628 yılında Sultan IV. Murad'a imparatorluk Büyük elçisinin gidişi - Freiherr Hans Ludwig von Kuefstein'ın Bâbıâliye seyahati) Verlag A. Schendl, Wien (1976), 151 sahife. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1977, Cilt 41, Sayı 162 · Sayfa: 405-416
Tam Metin
Eski ve köklü bir geçmişi olan Avusturya, Osmanlı tarihi araştırmaları dalının bugün temsilcileri arasında R. F. Kreutel ile K. Teply yer almaktadır. Yurdumuza da gelerek, Avusturya Kültür Ofisi'nde seyahatnamelerinde Türkiye'den bahseden Avusturyalı veya Alman eski seyyahları hakkında konferans veren K. Teply, Osmanlı Tarih ve medeniyetine dair yazılarından başka, birkaç kitabı da yayına hazırlamıştır. Bunlardan biri XVI. yüzyılda İstanbul'a gelen Bretten'li Michael Heberer'dir Bugün bulunması imkansız olan bu değerli kitabı, 1967'de tıpkıbasım olarak eskisinden daha ufak ölçülerde bastıran K. Teply, yayının başına yazar ve eseri hakkında bilgi veren etraflı bir de önsöz eklemiştir (s. V-XLII). Çeşitli elçilerin seyahatnamelerinden derlediği parçaları da bir cilt halinde 1968'de yayınlayan K. Teply, bir antoloji biçimindeki bu kitabı ile XVI. yüzyılda Batılılarca Osmanlı İmparatorluğunun ve Türklerin nasıl görüldüğünü özetlemeğe çalışmıştır. Bu yayınlar yazarın Osmanlı devri tarihi için tarihler ve arşiv kaynakları bakımından bir hazine olan Avusturya'da seyyahlar ve elçilik Ruznâmeleri üzerinde uğraşmağı tercih ettiğini gösterir.

H. Kocabaş Koleksiyonunda Bulunan Attika Geometrik Kapları

Belleten · 1977, Cilt 41, Sayı 161 · Sayfa: 1-22 · DOI: 10.37879/belleten.1977.1
Tam Metin
Bugün İstanbul'da Hüseyin Kocabaş koleksiyonunda saklanan Attika kökenli geometrik çağ kaplan, 1940 - 1941 yılları arasında Türkiye'ye Atina'dan gelmiştir. Sayın Hüseyin Kocabaş'ın arkeolojiye olan büyük tutkusu sonucunda, paralellerine Kerameikos ve Atina Agorası geometrik buluntuları arasında rastlıyacağımız kaplar, en iyi biçimde korunmuş Attika örnekleri olarak Türkiye'ye kazandırılmıştır. II. Dünya savaşı sırasında İstanbul'a getirtilen bu kaplar üzerinde bana çalışma olanağı veren Sayın Hüseyin Kocabaş'a bu satırlarda teşekkürlerimi sunmayı bir borç bilirim. Burada inceleme olanağına kavuştuğumuz yedi kap, Kerameikos ve Atina Agorası mezar buluntuları ile stil, biçim ve bezeme yönünden çok yakın ilişkiler kurmaktadır. Aşağıda yapacağımız karşılaştırmalarla söz konusu olan özelliklere yaklaşım kolay olacaktır.

Mediaeval Sgraffiato Ware from Anemurium in Cilicia

Belleten · 1977, Cilt 41, Sayı 161 · Sayfa: 29-40 · DOI: 10.37879/belleten.1977.29
Tam Metin
Anemurium is a coastal town in Rugged Cilicia (Cilicia Tracheal) near Cape Anamur, the southernmost point in Asia Minor. The site of the city is about 5 kilometers west of the modern town of Anamur, and about 125 kilometers by road west of Silifke (the ancient Seleucia on the Calycadnus). Anemurium was built and inhabited mainly in the Roman period. Parts of the town were stili inhabited during the mediaeval period, at which time it belonged to the kingdom of Little Armenia. During the times of conflict in the eastern parts of Cilician Armenia, Anemurium enjoyed a relative peace owing to the natural protection on three sides by the Taurus Mountains and on the fourth by the sea. Anemurium is mentioned in the chronicles of the Constable Sempad who compiled a list of castles and fortifications, together with the residing seigneurs under Leo II at the time of his crowning as king of Cilician Armenia in 1198.

Mainz Üniversitesi Türkoloji Semineri Yayınları [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1977, Cilt 41, Sayı 162 · Sayfa: 417-418
Tam Metin
Prof. Dr. Johannes Benzing'in seminere katılan öğrencilerine dağıtmak üzere hazırladığı beş-on yapraklık risaleler, ilk bakışta önemsiz görünürse de gerçek hiç sanıldığı gibi değildir. Bundan önceki 156 sayılı Belleten'de çıkan yazımda, Ruhr Üniversitesi Türkoloji Bölümünün yayınladığı dergiyi tanıtırken, öğrencilerin dar bir çerçeve içinde kalmayarak, çalıştıkları konu ile ilgili ülkeler hakkında geniş görüşe sahip olmaları hedefinin gözetiltiğini arz etmiştim. Üstelik dünyanın her yerinde, henüz istihsale geçmeyen öğrenci sınıfı fakirdir. Hayır derneklerinden ya da hükümetlerden burs alanlar dahi pahalı kitaplarla bir ihtisas kitaplığı kuramazlar. Öğrenci derneklerinin teşebbüsü ile notlardan çoğaltılan risaleler yeterli değildir. Akademik konularla karşılaşınca bocalayan ve henüz kritik çağda olan öğrencinin kılavuza ve yardıma ihtiyacı vardır. Öğrenci ihtisas kitaplığını kendisi kuracaktır.

Hattiler, Hititler ve Güneş Kursu

Belleten · 1977, Cilt 41, Sayı 162 · Sayfa: 419-421
Ankara Belediye Başkanı Vedat Dalokay'ın başkentin Sıhhiye meydanında diktirmekte olduğu "güneş kursu" çeşitli yorumların yapılmasına yol açtı. Bu konuda birbirine ters düşen bazı demeçler ve bunların yanı sıra büsbütün ayrı anlam taşıyan eleştiriler konuya güncel bir nitelik kazandırdı. Tartışmalara bir uzmanın katılmasında ve soruna bir arkeolog ve tarihçi olarak yaklaşmasında yarar olduğu düşüncesindeyiz. Söz konusu anıt, Anadolu'da M.Ö. 2500 - 2000 arasında yaşamış olan Hatti krallarının egemenlik "alem"lerinden birinin büyütülmüş bir örneğidir. Anıta örneklik yapan bronz eserleri her Türk aydını okul tarih kitaplarından tanımaktadır. Onları Atatürk'ün başlattığı ilk Türk Tarih Kurumu kazılarından biri olan Alacahöyük'te Remzi Oğuz Arık ve Hamit Koşay gün ışığına çıkarmışlardır. Şimdi Ankara'daki "Anadolu Medeniyetleri Müzesi"nde yer almaktadırlar.

Attic Geometric Vases Kept in Istanbul

Belleten · 1977, Cilt 41, Sayı 161 · Sayfa: 23-28 · DOI: 10.37879/belleten.1977.23
Tam Metin
Between the years of 1940 - 1941, a number of vases of Attic origin from the Geometric Period had come to İstanbul to the Hüseyin Kocabaş collection from Athens. The decoration and shape of seven vases from this collection have close contacts to the grave findings at Kerameikos and the Athenian Agora.

Rusya'nın Mikenos Adasında Konsolosluk Kurma Teşebbüsü ve Bununla ilgili Vesikalar

Belleten · 1977, Cilt 41, Sayı 161 · Sayfa: 125-136 · DOI: 10.37879/belleten.1977.125
Tam Metin
1774 yılında imza edilen Kaynarca andlaşması, maddelerindeki tutarsızlık bir yana, büyük bir zaaf içinde bulunan Osmanlı imparatorluğuna çeşitli mükellefiyetler de yüklemiş bulunuyordu. Bu andlaşmaya dayanarak İstanbul'da bulunan Rus elçileri muhtelif sebeplerle ve çeşitli tekliflerle Osmanlı hükümetini tazyik altında tutmakta idiler. Rusların bu teklif ve tazyikleri, esasen 1768 - 1774 Türk - Rus savaşından perişan çıkmış, mali, idari ve sosyal yapısı bakımından yıpranmış bulunan devleti zor durumlara sokmakta idi. Osmanlı Devlet adamları Rusların çeşitli baskıları karşısında şaşırmışlar ve tekrar bir savaşa dönülmesini önlemek amacı ile Rus elçilerinin tekliflerini ister istemez kabul etmek zorunda kalmışlardı. Bu arada Rus çarlığının Akdeniz (Ege denizi) adalarında bir konsolosluk kurmak yolundaki teşebbüsleri de aynı mahiyette bir tazyik vasıtası olmuş ve Türk sorumluları meseleyi iyice tetkik etmek suretiyle bu teklifin reddedilmesi gerektiği sonucuna varmakla beraber, Rusya'nın barışı bozacağı endişesi ile Rus elçisinin teklifini istemeseler de kabul etmek mecburiyetinde kalmışlardır.

Tehcir ve "Kırımlar" Konusunda Ermeni Propagandası Hıristiyanlık Dünyasını Nasıl Aldattı?

Belleten · 1977, Cilt 41, Sayı 161 · Sayfa: 137-156 · DOI: 10.37879/belleten.1977.137
Tam Metin
Türkiye, Birinci Dünya Savaşı sırasında ve bu savaşın hemen sonunda, düşmanlarına karşı bir ölüm-kalım mücadelesi yürütürken, kendi sınırları içinde, öteki "milletlere" kıyasla oldukça müreffeh bir hayat süren Ermenilerden bazılarının, yabancılarca kışkırtılan, çıkar düşkünü önderlerince aldatılarak, kendi yurtları Türkiye'ye karşı nasıl ihanet ettikleri, bir süre önce Türkçe ve İngilizce olarak Ankara ve Londra'da yayımlanan dört eserimde belgesel olarak saptanmıştır. Bu yazımda, son günlerde Londra'da İngiltere Dışişleri Bakanlığı Arşivi (Public Record Office) 'de bulduğum bazı önemli belgeleri incelemeye çalışacağım.