4009 sonuç bulundu
Uygulanan Filtreler
  • Türk Tarih Kurumu
Dergiler
Yayınlayan Kurumlar
Yayın Yılı
Yazarlar
Anahtar Kelimeler

Tımar Sisteminin Macaristan'da Tarımsal Üretime Etkisi

Belleten · 1974, Cilt 38, Sayı 151 · Sayfa: 499-508 · DOI: 10.37879/belleten.1974.151-499
Tam Metin
Budin'in işgalinden (1541) kısa bir süre sonra Sultan Süleyman'ın çıkardığı kanuna göre, ayni ondalık [âşâr] ve öteki vergilerin ödeneceği ekili topraklar herkesin elinde bırakılacak; ancak bunlar, ev, bahçe ya da bağ gibi sahibinin mutlak mülkiyetinde olmayıp, öteki eyaletlerdeki gibi "hazinenin mülkü" olacak, işleyenlere yalnızca kullanım (tasarruf) hakkı verilecekti. Bağ ve bahçe parselleri de bozulduğunda bu duruma gelecek, böylece hiç kimse bu parselleri kendi mutlak mülkü sayamıyacaktı. Bu hükmün, Macaristan'ın işgal edilmiş kesiminde uygulanması, o güne değin süregelen feodal düzeni derhal ortadan kaldırmış, eski derebeylerinin bütün mülkleri Osmanlı hazinesinin malı olmuştur. Bu gelişimin sonuçlarını iki yönden incelemek istiyoruz: birincisi, Osmanlı hazinesinin kendi malı olan mülklerden gelir ve ondalık [âşâr] vergilerini nasıl topladığı, ikincisi ise, yeni uygulanan sistemin, nüfusun ekonomik ve toplumsal gelişimi üstünde ne gibi etkileri olduğudur.

Kitaplardan Haber [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1974, Cilt 38, Sayı 151 · Sayfa: 517-526
ANDREEV, MIHAIL - CRONT, GHEORGHE : Loi de jugement, Compilation attributée aux empereurs Constantin et justinien. Bucharest, 1971. 192 S. 8° = Association Internationale d'Études du Sud-est Européen, Études et documents concernant le Sud-est Européen, 4. A III 6985. [Kitap Tanıtımı] Bu kitap, tarihçilerin "Iustinianus Kanunu" olarak bildikleri "Yargı Kanunu" nun, Sofya Ulusal Kitaplığı'ndaki, 293 (63) No.11, XVII. yüzyıla ait Slavca metni ile Romanya Sosyalist Cumhuriyeti Akademi Kitaplığı'ndaki 3093 No.11 Romence metninin asıllarını ve Fransızca çevirilerini kapsamaktadır. Metinler, Mihail Andréev ve Gheorghe Cront tarafından düzenlenmiştir. İmparator Constantinus ve Iustinianus'a atfedilen bu derlemenin bazı Şlavca nüshaları Soudatz başlığını taşımaktadır. Romence versiyonuna ise Cartea judecatii, yani "Yargı Kitabı" denmektedir. Bizans hukuk kaynaklarına dayalı olduğu söylenen bu derleme, büyük ölçüde Slav ve Romen örfi hukuk kurallarını içermektedir. Bu kurallar, ceza hukuku, medeni hukuk ve diğer hukuk alanlarını kapsamaktadır. İçerik bakımından aynı olmakla birlikte, Romence ve Slavca metinler arasında bazı ayrılıklar göze çarpmaktadır. Bunlar, söz konusu hukuk kurallarının Romen ve Slav toplumsal gerçeklerine uygulanmasından, ya da kaynakta yer alan belli kavramların yanlış anlaşılmasından ileri gelmektedir.

Türk Tarih Kurumu Genel Kurul Toplantısı (13 Nisan 1974)

Belleten · 1974, Cilt 38, Sayı 151 · Sayfa: 527-561
Türk Tarih Kurumu Genel Kurulunun olağan toplantısı 13 Nisan 1974 Cumartesi günü saat onda Kurum merkezinde yapıldı. Üyeler saat 9,30 da Anıtkabire giderek Kurum'un kurucusu Atatürk'ün huzurunda saygı duruşunda bulundular ve bir çelenk koydular. Daha sonra Kurum merkezine dönen üyeler Genel Kurul toplantısına katıldılar. Yoklama sonunda 32 üyeden ikisinin hastalıkları dolayısıyla toplantıya katılamadığı, 30 üyenin girişteki listeleri imzaladıkları anlaşıldı. Başkan Ord. Prof. Enver Ziya Karal kısa bir konuşma ile çoğunluğun bulunduğunu söyleyerek toplantıyı açtı. Başkan bu yıl aramızdan ayrılan üyemiz Sayın Tahsin Öz'ün anısına bir dakika saygı duruşunda bulunulmasını rica etti. Hastalıkları dolayısıyla bu toplantıya katılamayan Sayın Ord. Prof. Dr. Arif Müfid Mansel'e, Sayın Prof. Tayyib Gökbilgin'e birer telgraf çekilerek Genel Kurul'un acil şifa dileğinin iletilmesine karar verildi.

Mustafa Kemal Arıburnu'nda Sergisi

Belleten · 1974, Cilt 38, Sayı 151 · Sayfa: 562
Türk Tarih Kurumu büyük tarihi olayları canlandıran sergilerinden bir yenisini 25 Nisan 1974'de Kurum merkezinde düzenlemiştir. Arıburnu savaşlarının 59. yıldönümüne rastlayan bu sergi Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi profesörlerinden operatör Dr. Demir Uğur tarafından hazırlanmıştır. Atatürk'e beslediği derin sevgi ve bağlılığın etkisi ile Arıburnu savaşlarının stratejik ve taktik yönlerini inceleyerek renkli haritalar, krokiler ve kabartmalarla canlandıran ve çeşitli kaynaklardan çok değerli bilgi toplayan ve hele son erine kadar şehit olan 57. alayın komutan ve subaylarının adlarını Genel Kurmay arşivlerinden saptayan Sayın Prof. Demir Uğur'un bu orijinal ve anlamlı sergisi, büyük ilgi gördü.

Türk Tarih Kurumu Kitap Sergisi

Belleten · 1974, Cilt 38, Sayı 151 · Sayfa: 562
Yapı ve Kredi Bankası Kültür ve San'at hizmetleri arasında düzenlemekte olduğu sergilerden 113. sünü Kurumumuzun yayınlarına ayırmış ve Galatasaray'daki Merkez binasının sergi salonunda 22 Nisan - it Mayıs 1974 tarihleri arasında sergiyi açık bulundurmuştur. Sergiyi gezenler Kurum yayınlarını gerek konu ve gerekse baskı bakımından çok beğenmişlerdir. Yapı ve Kredi Bankasının Kurumumuza karşı gösterdiği bu yakın ilgiye en içten teşekkürlerimizi sunmak isteriz.

Prof. Dr. Semâvi Eyice Belçika Akademisine Üye Seçildi

Belleten · 1974, Cilt 38, Sayı 151 · Sayfa: 562
Üyelerimizden ve İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi profesörlerinden Dr. Semavi Eyice, Belçika Bilim, Edebiyat ve Güzel Sanatlar Akademisine, Akademinin Güzel Sanatlar bölümünün 6 Haziran 1974 tarihinde yaptığı toplântıda üye seçilmiş ve durum kendisine 14 Haziran 1974 tarihli bir belge ile duyurulmuştur. Arkadaşımızı en içten duygularla kutlar ve bilim yaşamında daha büyük başarılar dileriz.

Atatürk'ün Sofya Ataşeliğine Kadar İttihat ve Terakki Cemiyeti ile Olan Münasebetleri ve Bu Hususla Alâkalı Bir Belge

Belleten · 1974, Cilt 38, Sayı 150 · Sayfa: 263-294 · DOI: 10.37879/belleten.1974.150-263
Tam Metin
Mustafa Kemal Atatürk, 11 Ocak 1905 tarihinde, Harb Akademisi'ni kurmay yüzbaşı olarak bitirdikten sonra, 30. Süvari Alayı'nda staj görmek üzere, merkezi Şam'da bulunan 5. Ordu emrine verildi. Fakat kendisi buraya bazı hadiseler üzerine sevk olunduğu için, Mustafa Kemal'e gittiği alayın kumanda makamında pek yer vermek istemezler; türlü müşkülâtlar çıkarırlar. Şam'da, Mustafa Kemal'in başından geçen olaylar, neticede birkaç arkadaşı ile beraber, Vatan ve Hürriyet Cemiyeti'nin kurulmasını sağlar. Ancak Kudüs'te Yafa'da ve Hayfa'da, bu yolda yapılan çalışmalar Mustafa Kemal'i tatmin etmeyince, O, bu cemiyeti, daha hareketli bir yer olan Makedonya'da dahi faaliyete geçirmek arzusu ile Yafa'dan kaçak olarak Selanik'e gider ve 1906 yılı ilkbaharında, Vatan ve Hürriyet Cemiyeti'nin Makedonya'da şubesini açmaya muvaffak olur. Lakin bu esnada, İstanbul tarafından, hakkında takibata geçildiğini öğrenince, Selanik'te fazla kalamaz; süratle 5. Ordu'daki görevine döner ve Akabe meselesinin zuhuru dolayısıyle de, merkezin soruşturmasından kurtulur. Nihayet, 20 Haziran 1907 tarihinde kolağası olan Mustafa Kemal Bey, 13 Ekim 1907 tarihinde de, Selanik'te bulunan 3. Ordu Maiyyet-i Müşiri Kurmay Heyetinde resmen vazife alır.

GÜLERSOY, ÇELİK: Köprü ve Galata. İstanbul, (1971). 140 s., 67 siyah-beyaz, 11 renkli resim. 80 = Çağlar Boyunca İstanbul Görünümleri, 1. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1974, Cilt 38, Sayı 150 · Sayfa: 299-302
Tam Metin
Bir süreden beri Sayın Avukat Çelik Gülersoy "İstanbul Kitaplığı" dizisinden İstanbul'un yakın geçmişi ile ilgili kitaplar yayımlamakta, bu arada geçen yüzyılda Alphonse de Lamartine gibi yabancıların İstanbul ile ilgili yazılarının çevirilerini sağlayarak bunları dilimize kazandırma yolunda gayret sarfetmektedir. Bu defa da Galata Köprüsü, Galata ve Rıhtım'ı konu olarak alan bir çeşit "açıklamalı albüm" yayımlamış bulunmaktadır. Altı sayfa tutan önsözünden öğrendiğimize göre bu eser İstanbul'un değişik semtlerini ayrı ayrı ele alacak olan dizinin bir bakıma deneme maksadıyle yayımlanan ilk cildini teşkil etmektedir. Bu sebeple de İstanbul görünümlerini tertip eden Gülersoy, şehrin en canlı noktası olan Galata Köprüsü ile diziye başlamış bulunmaktadır. Şehrin diğer iki yakasını, Asya ve Avrupa'yı birleştiren ve şüphesiz şehrin görünüşünü temelden değiştiren Boğaz Köprüsünün yapımının bittiği bu sırada bu teşebbüs ilginç olduğu kadar, bu dönemde yapılması gerekli tespit için bir bakıma ilk adımı teşkil etmektedir. Renkli kuşe bir kapak içinde metin ve resimlerle birlikte iyi kağıda basılmış 140 sayfa tutan kitabın Türkçeden başka İngilizce, Fransızca ve Almanca çevirileri de birlikte verilmiştir. Dizinin ileride yayımlanacak ciltlerinde metnin yalnız bir yabancı dildeki çevirisini vermek hem ekonomik hem de yeterli olacaktır.

Zur Griechischen Kunst. Hansjörg Bloesch zum 60. Geburtstag (Neuntes Beiheft zur Halbjahresschrift "Antike Kunst", herausgegeben von der Vereinigung Antiker Kunst), Francke Verlag, Bern 1973, 114 S. [Kitap Tanıtımı]

Belleten · 1974, Cilt 38, Sayı 150 · Sayfa: 295-298
Tam Metin
Zamanımızın tanınmış arkeologlarından H. Bloesch 1939'da Münih'te E. Buschor'un nezdinde Attika kâselerinin şekillerine dair bir tez hazırlayıp doktora sınavını verdikten sonra, 1943'te Bern Üniversitesinde doçent, 1948'de aynı üniversitede arkeoloji yardımcı profesörü olmuş, 1951'de ise Zürich Üniversitesinde arkeoloji kürsüsü ve enstitüsünün başına getirilmiştir. Prof. Bloesch'ün araştırmalarının ağırlık merkezini antik vazolar ve sikkeler teşkil etmektedir. Genç yaşlarından beri İsviçre'nin çeşitli şehirlerinde sergiler tertiplemiş, akademik çalışmalarında ise vazoların resimlerinden ziyade onları yapan çömlekçiler ve vazo şekilleri ile meşgul olmuş, kendisinin geliştirmiş olduğu bir usule göre vazoları terkip etmek, onların resim ve kesitlerini vücuda getirmek ve mükemmel fotoğraflarını çekmek imkânlarını sağlamıştır. Vazoların şekillerine dair yıllardır topladığı zengin malzeme büyük bir eser halinde yayımlandığı zaman Yunan vazolarının tasnifi ve tarihlenmesi hiç şüphesiz yeni ve verimli bir safhaya girmiş olacaktır. Prof. Bloesch, bu masabaşı ve laboratuvar çalışmaları yanında, kazılarla da meşgul olmuştur. İsviçre'de Winterthur'da 1949-1951 yıllarında yaptığı kazı ve araştırmaları 1971'den beri Yunanistan'da yürüttüğü Eretria kazıları izlemiştir.

Çapanoğulları

Belleten · 1974, Cilt 38, Sayı 150 · Sayfa: 215-262 · DOI: 10.37879/belleten.1974.150-215
Tam Metin
On sekizinci asır ortalarına ait vesikalarda bu ailenin soyadları Çapar olarak geçmekte olup sonradan aynı manada olarak Çapan denilmiş daha sonra Çapar'daki p ler b ye çevrilerek Arapça Cebbar şeklini almış ve ailenin en şöhretlisi olan Süleyman Bey'in vakfiyesine Abdülcebbar olarak kaydedilmiştir. Fakat halk arasında bu isimlerden Çapan şekli taammüm ederek aile (Çapan Oğulları) diye şöhret bulmuş ve aynı isim darb-ı mesel olarak kullanılmıştır. Çapan Oğulları ailesi tarihinde ilk gördüğümüz zat Çapar Oğlu Ahmed Paşa'dır. Babasının adı Çapar Koca Ömer Ağa'dır. Mahalli ananeye göre doğu taraflarından gelmiş olan bir Türk aşirete mensup olan bu aile eskiden ormanlık olan Yozgat taraflarına çadır kurmuşlar ve orada yerleşmişlerdir. Yine mahalli rivayetlere göre Çapar Oğlu Ahmed, bir düğün münasebetiyle İstanbul'a soytarı denilen oyuncu götürerek bir müddet orada kalmış imiş. Fakat Çapan ailesinin Mamalı Türkmen aşiretine mensup ve bu aşiretin beylerinden olduğu anlaşılıyor.