4009 sonuç bulundu
Yayınlayan Kurumlar
- Türk Tarih Kurumu 4009
Yazarlar
- Salâhi R. Sonyel 45
- TAHSİN ÖZGÜÇ 43
- ARİF MÜFİD MANSEL 42
- SEMAVİ EYİCE 40
- Mahmut H. Şakiroğlu 38
- İ. HAKKI UZUNÇARŞILI 37
- U. BAHADIR ALKIM 36
- İlber Ortaylı 32
- AYDIN SAYILI 31
- Mücteba İlgürel 31
Anahtar Kelimeler
- Tarih 337
- Osmanlı 272
- Osmanlı İmparatorluğu 173
- Türkiye 148
- Osmanlı Devleti 138
- Türkler 137
- Anadolu 131
- Ottoman Empire 114
- Mustafa Kemal Atatürk 103
- Ottoman 99
Hitit Tapınağı Samuha Nerededir?
Belleten · 1972, Cilt 36, Sayı 144 · Sayfa: 463-468 · DOI: 10.37879/belleten.1972.144-463
Özet
Tam Metin
Samuha M.Ö. ikinci binyılda Hurri tanrıçası Hepat'a adanan tapınağın bulunduğu şehir ve "Üst ülke"nin siyasi merkezlerinden biridir. Bu yer adı Kültepe metinlerinde de geçer. Hititler, Hurri panteonundan Hepat ile birlikte onun eşi ve fırtına tanrısı Teşup'u da almışlardır. Samuha, bir kült merkezi (dini merkez) olması yanında, Hitit tarihinde önemli olaylara da sahne olan bir yerdir. Ancak Samuha'nın nerede olduğu henüz kesin olarak bilinmemektedir. Boğazköy metinlerinde, yerinin tespiti hususunda ipucu verebilecek malzeme şunlardan ibarettir : 1- Samuha, Hitit devletinin "Yukarı ülkesi"ndedir. 2- Samuha bir nehir kıyısında olup oraya Pittiark'tan gemilerle (kayık veya sallarla) erzak sevk edilmektedir (Bu tabletler, çok eksik oldukları için çeşitli yorumlar yapılmıştır). Bunlara ilaveten Samuha'nın Hititlerin ilk başkenti Kuşşar'dan fazla uzakta olmadığı da bilinmektedir.
1897 Osmanlı-Yunan Savaşı için Yeni Belge
Belleten · 1972, Cilt 36, Sayı 143 · Sayfa: 313-332 · DOI: 10.37879/belleten.1972.143-313
Özet
Tam Metin
Şimdiye kadar elimizde, 1897 Osmanlı-Yunan savaşının deniz olaylarına ilişkin, tek bir kaynak vardı: Bu savaştaki Osmanlı Donanması Komutanı Müşir Amiral (Büyük Amiral) Hasan Rami'nin yayınladığı hatırası... Bu kaynak da deniz olaylarının tarih üzerindeki etkisini ortaya koymaktan uzaktı. Çünkü hatıralar, tarihin yazılmasına hizmetten çok, yazarın kendisini kamuoyunda temize çıkarmak için yayınlanmıştı. Halbuki 1897 Osmanlı-Yunan savaşının Osmanlı tarihinde önemli bir yer tutması gerekiyordu. Bir kez, Sultan Hamid II'nin istibdat dönemine rastlamıştı. Sonra, bu savaşın yanlış mütalea edilen sonuçları İkinci Meşrutiyet hükümetlerinin bile deniz politikalarını etkilemişti. Böyle bir incelemenin savaştan hemen sonra yapılmaması Osmanlı Devleti için büyük bir talihsizlikti. Ne çare ki Haliç'te materiyel ve denizci kültürü bakımından çürütülen Osmanlı Donanması hiç bir savaş görevi yapamazken kara kuvvetlerinin üç hafta içinde zafer sağlaması hükümdarın prestijini çoğalttığı için deniz savaşındaki sorumluları araştırmak lüzumsuz sayılmıştı . Çünkü sorumlu araştırmak hükümdarın prestijini ters yönden etkileyebilirdi.
Brief Mustafa Kemals an Admiral Brock
Belleten · 1972, Cilt 36, Sayı 144 · Sayfa: 541-544 · DOI: 10.37879/belleten.1972.144-541
Özet
Tam Metin
Nach der totalen Niederlage von Dumlupınar am 30 August 1922 erkannte die Athener Regierung die Notwendigkeit, ganz Anatolien zu rumen. Zu diesem Zweck hat sie durch ihren Hochkomissar Simopoulosl die alliierten Hochkommissare Pelle, Rumbold und Garroni um ihre Vermittlung. Diese authorisierten die Admirale und Generalkonsuln in İzmir, sich über gute Dienste bei der Übergabe der Stadt an die türkische Armee zu verständigen. Zu einer solchen Beratung kam es aber nicht mehr, weil sich die Ereignisse überstürzten. Schon am nächsten Tage (9. September) zog die siegreiche Nationalarmee in İzmir ein. Der britische Generalkonsul Sir Harry Lamb 3trat auf den Führer der Kavalleriespitze Yüzbaşı Şerefeddin zu und begrüsste ihn auf französisch mit der Nachricht, dass die Stadt von griechischen Truppen frei sei. Dieser antwortete ebenfalls auf französisch: "Da Sie die alliierten Mächte vertreten, bin ich befugt, Sie zu ersuchen, mit uns zusammen bis zur Ankunft der eigenen Gendarmerie für die polizeiliche Ordnung in der Stadt zu sorgen. Mustafa Kemal Paşa selbst wird bald hier sein".
Mustafa Kemal'in Amiral Brock'a Mektubu
Belleten · 1972, Cilt 36, Sayı 144 · Sayfa: 535-540 · DOI: 10.37879/belleten.1972.144-535
Özet
Tam Metin
Atina hükümeti, Yunan ordusu 30 Ağustos 1922'de Dumlupınar'da tamamiyle yenildikten sonra tüm Anadolu'yu boşaltmanın gerektiğini anladı. Bunun için Yüksek Komiseri Simopoulos vasıtasıyle Müttefik Komiserler Pelle, Rumbold ve Garroni'den aracılıkta bulunmalarını rica etti. Bunlar, İzmir'deki amiral ve başkonsoloslarını şehrin Türk ordusuna tesliminde anlaşmayı sağlamak üzere görevlendirdiler. Fakat olaylar çok çabuk geliştiğinden böyle bir görüşme yapılamadı. Daha ertesi gün (9 Eylül) muzaffer Milli Ordu, İzmir'e girdi. İngiliz Başkonsolosu Sir Harry Lamb, öncü kumandanı Yüzbaşı Şerefeddin'in yanına gidip Fransızca konuşarak şehrin Yunan ordusundan kurtarılmış olduğuna dair haberiyle onu selamladı. O da Fransızca şu cevabı verdi: "Müttefik devletleri temsil etmeniz dolayısıyle sizden kendi jandarmamız gelinceye kadar şehirde bizimle birlikte zabıta nizamını sağlamamamızı rica etmeğe yetkili bulunuyorum. Mustafa Kemal Paşa yakında buraya varacaktır".
İngiliz Belgelerine göre Medine Müdafii Fahrettin Paşa
Belleten · 1972, Cilt 36, Sayı 143 · Sayfa: 333-376 · DOI: 10.37879/belleten.1972.143-333
Özet
Tam Metin
Birinci Dünya Savaşı'ndan yenilgiyle çıkan Osmanlı Hükümeti, 30 Ekim, 1918'de Mondros Bırakışmasını imzalamak zorunluğunda kaldı. Bırakışmanın 16'ncı maddesine göre Hicaz, Asir, Yemen, Suriye ve Irak'taki tüm Osmanlı garnizonlarının "en yakın Bağlaşık komutanına teslim olması" gerekiyordu. Bu husus, Osmanlı Hükümeti tarafından 31.10.1918'de Medine Garnizonu Komutanı Fahrettin Paşa'ya gönderilen bir telyazısında açıklanmıştı, fakat İngiltere'nin Kahire Yüksek Komiseri Sir Francis R. Wingate'in 15.11.1918 de İngiliz Hariciyesine bildirdiğine göre, Fahrettin Paşa'nın, Hükümetinden aldığı direktiflere itaat etmemesi yüzünden, "Medine garnizonunun teslimiyle ilgili müzakereler iyi gitmiyordu". Sir R. Wingate, bu konuda Hükümetine şunu öneriyordu: "Türk Yönetiminden, daha önceki direktiflerini Fahri'ye, bildiği bir şifre ile tekrarlaması ve ona, en yakın Bağlaşık Komutanı olan Emir Ali'ye teslimini emretmesi istenmelidir."
Perge Şehri Su Yolları
Belleten · 1972, Cilt 36, Sayı 143 · Sayfa: 289-292 · DOI: 10.37879/belleten.1972.143-289
Özet
Tam Metin
1971 yılı Perge kazısı çalışmalarında Prof. Arif Müfit Mansel Perge suyollarını araştırmak ve tespit etmekle beni görevlendirdi. Bugün Perge'de direkli caddelerin ortasındaki kanallar nymphaeumler (anıtsal çeşmeler), ve hamamlar gibi su ile ilgili pek çok yapı vardır. Bu yapılar birbirlerine yer yer rastlanan toprak üstü su kanalları ve su köprüleri ile bağlanır. Şehrin suyu, 1970 yılında kazısına başlanmış olan Nymphaeum'dan dağılır. Bu Nymphaeum Akropol'un güney yamacında, şehrin diğer yapılarından daha yüksek bir yerdedir. Şehirdeki caddelerin ortalarındaki su arkları da buradan başlar. Palestra, hamamlar ve çeşmelerin su dağıtımının ayrı bir konu olarak incelenmesi gerekmektedir. Bunun için bu raporda biz sadece Perge şehrinin suyunun nereden geldiğini açıklamakla yetiniyoruz. Perge'de batı sur duvarı dışında, batı hamamının güneyinde su ile ilgili olduğunu düşündüğümüz bir yapı kalıntısına rastlanır. Yapının, içinden geçen künkler dolayısiyle, bir su terazisi olabileceği akla gelmektedir. Bu yapıdan itibaren sur dışında sura paralel olarak toprak üstünde güneye doğru uzanan suyolu izleri görülür.
Birinci Uluslararası Trakoloji Kongresi Hakkında Rapor
Belleten · 1972, Cilt 36, Sayı 144 · Sayfa: 561-564
Özet
Uluslararası güneydoğu Avrupa Araştırmaları Birliğinin himayesi altında Bulgar Trakoloji Ulusal Komitesi tarafından organize edilen "Birinci Uluslararası Trakoloji Kongresi 5-8 Temmuz 1972'de Sofya'da toplanmış, kongreyi 9-10 Temmuz tarihlerinde yapılan güney Bulgaristan gezisi izlemiştir. Açılış töreni 5 Temmuz Çarşamba günü saat 10'da Sofya Üniversitesinin tören salonunda yapılmış, organizasyon heyeti başkanı tanınmış filolog Prof. Vladimir Georgiev'in nutkundan sonra çeşitli delegasyon başkanları temsil ettikleri üniversiteler ve akademiler adına kısa konuşmalar yapmışlar, ondan sonra Georgiev'in "Trakolojinin bugünkü durumu" adlı konferansıyle törene son verilmiştir. Kongreye, büyük çoğunluğu Bulgarlar teşkil etmek üzere, batı ve doğu Almanya, Avusturya, Belçika, Birleşik Amerika, İngiltere, Yunanistan, Italya, Polonya, Macaristan, Çekoslavakya, Romanya ve Yugoslavya'dan 230 kadar delege katılmıştır. Türkiye'yi Ord. Prof. Arif Müfid Mansel (İstanbul Üniversitesi), Ord. Prof. Ekrem Akurgal (Ankara Üniversitesi) ve Prof. Afif Erzen (İstanbul Üniversitesi) temsil etmişlerdir. Kongre 3 seksiyon halinde çalışmıştır: 1- Arkeoloji ve sanat tarihi; 2- Tarih ve kültür tarihi; 3- Lengüistik. Kongreye 130 kadar tebliğ sunulmuş, hemen hemen her tebliğ üzerine bazen oldukça uzun, hatta sert tartışmalar olmuştur.
Günümüze Kadar Bilinmeyen Beş Saz şairimiz
Belleten · 1972, Cilt 36, Sayı 143 · Sayfa: 293-312 · DOI: 10.37879/belleten.1972.143-293
Özet
Mercan İdâdisi'nin üçüncü sınıfında ve henüz onbeş yaşında bulunduğu sırada, 1905'de basılan bir şiiriyle san'at hayatına ilk adımını atmış bulunan Fuad Köprülü'nün, 1908'de günün siyasi mes'elelerini ele alarak musâhabeler de yayınlamaya başladığını görüyoruz. 1913 yılına kadar muhtelif gazete ve mecmualarda siyasi, iktisadi, hukuki, v.b. hemen her sâhada telif ve tercemeleri, bilhassa edebiyat ve san'at, edebiyat tarihi, tahlil ve tenkidlerini içine alan bibliyografya sahasında musâhabe ve araştırmaları yayınlanmıştır; fakat onun, ilmi bakımdan mühim çalışmaları, bu hazırlık devresinden sonra, 1913'de İstanbul Darü'l-Fünûnu Türk Edebiyatı Tarihi profesörlüğüne getirilmesinden sonradır. Bu sebeple, 1913 yılı, Fuad Köprülü'nün ilim hayatında daha esaslı mes'elelere yöneldiği dönüm noktası sayılabilir. Halk edebiyatı üzerindeki ciddi çalışmaları da bu sırada başlamıştır.
Prof. Dr. AFET İNAN : Devletçilik ilkesi ve Türkiye Cumhuriyeti'nin Birinci Sanayi Planı, 1933. Ankara: T.T.K. Basımevi, 1972. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 1972, Cilt 36, Sayı 144 · Sayfa: 545-560
Özet
Tam Metin
Eser, çifte başlığı ve yazarının kimliği yönlerinden, büyük önem taşır. Sayın Prof. Dr. Afet İnan eserini Türkiye Cumhuriyeti'nin 50. ve ilk beşyıllık planın 40. yıldönümlerinin anısına adamaktadır. Eseri, Türk Tarih Kurumu, XVI. Seri ve Sayı 14 altında, kendi basımevinde bastırmıştır. Bu gibi önemli konuların bütün yönleri ile işlenip gelecek kuşaklara bırakılması, bizde gelenek olmayan, çok güzel bir davranıştır. Bu anlayışla da, hem eserin yazarını, hem de Türk Tarih Kurumunu candan kutlamak istiyorum. Hele konu Atatürk gibi büyük bir varlık ile ilgili olursa.
THEODOR WIEGAND, Halbmond im letzten Viertel. Archäologische Reiseberichte. Herausgegeben und erläutert von Gerhard Wiegand (= Son Çeyreğinde Yarımay. Arkeolojik gezi haberleri. Yayınlayan ve yorumlayan G. Wiegand), München, Bruckmann-Verlag, 1970, 8°, 295 sayfa metin, 15 resim, 1 harita. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 1972, Cilt 36, Sayı 143 · Sayfa: 389-402
Özet
Tam Metin
Alman arkeologlarından Th. Wiegand Berlin Müzelerinin antik eserler bölümü müdürü ve İstanbul'daki temsilcisi olarak Anadoluda büyük çapta teşkilâtlandırdığı ve yürüttüğü kazılar ve Berlin 'de kurduğu "Bergama Müzesi" (Pergamon-Museum) sayesinde kendine büyük bir ad yapmış nadir bilginlerden biridir. Kendisi Anadolu arkeolojisinde birinci derecede bir rol oynamakla beraber hakkında türkçe olarak, bazı yazılardaki atıflardan başka, hiçbir eser yazılmamıştır. Bundan ötürü bugün ele aldığımız bu eserin üzerinde etraflıca duracak ve kendisinin kişiliği hakkında bir fikir vermeğe çalışacağız. Wiegand tarafından karısına, annesine ve yakın dostlarına yazılmış mektuplardan ve bunlara verilen cevaplardan meydana gelen bu eser iki ana kısma bölünmüştür. Birinci kısım 1895 ile 1911 yılları arasında yazılmış mektupları kapsamakta ve Wiegand'ın Anadolu'da, Priene, Miletos, Didyma ve Sisam adasında yaptığı kazılar ve araştırmalar hakkında bilgi vermektedir. İkinci kısım mektupları ise Wiegand'ın 1916-1918 yılları arasında dördüncü ordu eski eserleri koruma başmüfettişi olarak Suriye ve Filistinde'ki bilimsel faaliyeti ve gezilerinden bahsetmektedir. Mükemmel bir teşkilâtçı, temsil ettiği Berlin müzelerinin çıkarlarını daima gözönünde bulunduran iyi ve tali'li bir hâfir, yaptığı kazılar için başta Alman imparatoru II. Wilhelm olmak üzere Berlin'deki yüksek makamların ve bilhassa müzeler genel müdürlüğünün ve İstanbul'daki Alman sefaretinin desteğini sağlamasını ve bu desteğe dayanarak Türkiye'deki müze erkânından devamlı olarak tavizler koparmasını bilen usta bir diplomat, Berlin'de "Bergama Müzesi"nin inşası ve tanzimi vesilesiyle meydana gelen "müze savaşı"ndan muzaffer olarak çıkan bir aksiyon ve mücadele adamı olan Wiegand'ın kişiliği ve yaptığı işlere dair bu mektuplar ve oğlu Gerhard Wiegand'ın yorumları sayesinde canlı bir fikir edinmek mümkün oluyor