4022 sonuç bulundu
Yayınlayan Kurumlar
- Türk Tarih Kurumu 4022
Yazarlar
- Salâhi R. Sonyel 45
- TAHSİN ÖZGÜÇ 43
- ARİF MÜFİD MANSEL 42
- SEMAVİ EYİCE 40
- Mahmut H. Şakiroğlu 38
- İ. HAKKI UZUNÇARŞILI 37
- U. BAHADIR ALKIM 36
- İlber Ortaylı 32
- AYDIN SAYILI 31
- Mücteba İlgürel 31
Anahtar Kelimeler
- Tarih 337
- Osmanlı 272
- Osmanlı İmparatorluğu 173
- Türkiye 148
- Osmanlı Devleti 139
- Türkler 137
- Anadolu 132
- Ottoman Empire 114
- Mustafa Kemal Atatürk 103
- Ottoman 99
Geç Antik Çağ’da Tzanika’nın (Kuzeydoğu Anadolu) Sınır Savunma Sistemine İlişkin Notlar
Belleten · 2019, Cilt 83, Sayı 297 · Sayfa: 427-438 · DOI: 10.37879/belleten.2019.427
Özet
Tam Metin
Bu makale, altıncı yüzyılda Kuzeydoğu Anadolu'da yer alan Tzanika'nın sınır savunma sistemine ilişkin matbu arkeolojik bulguların yeniden değerlendirilmesi amacıyla Koç Üniversitesi'nde yürütülen ve TÜBİTAK tarafından desteklenen bir araştırma projesinin ('Unutulmuş Sınırlar Projesi') sonuçlarını sunmaktadır. Makale, Justinian'ın sınır politikasını değiştirme sebebini inceleyecek kısa bir tarihsel arka plandan sonra, altıncı yüzyılda doğu sınırının ilgili kısmında uygulanan savunma sistemine daha fazla ışık tutacak arkeolojik bulguları odağına alacaktır.
Çarlık Rusyasının Güney Kazakistan’daki Eğitim Politikası (1850–1914)
Belleten · 2019, Cilt 83, Sayı 297 · Sayfa: 665-688 · DOI: 10.37879/belleten.2019.665
Özet
Tam Metin
Güney Kazakistan'ın işgali, 1867'de Çarlık Rusyasının Türkistan Genel Valiliğini kurması ile tamamlanmıştır. Güney Kazakistan, merkezi Taşkent şehri olan yeni "Rus vilayeti"ne Sırderya ve Yedisu illeri olarak dahil edildi. Yeni iller Kazakistan'ın diğer bölgelerine göre önecellikle Kazakların yoğun yaşadığı bir sahadır. İkinci olarak, Müslümanlık ve milli şuur son derece güçlüdür. Üçüncü olarak, Rusya'nın bölgeyi işgal politikasına karşı güçlü bir direniş gösterdi. Bütün bunlara ek olarak bölgedeki göçebe Türk kabilelerinin denetimi son derece zordu. Bölgeyi Rusya'nın ayrılmaz bir parçası haline getiren Çarlık yönetimi bunu gerçekleştirmek için eğitimi en önemli araç olarak kullandı. Bu çalışma Çarlık yönetiminin bölgeyi Ruslaştırma aracı olarak eğitim politikasını nasıl yürüttüğünü incelemeyi amaçlamaktadır. Çalışmada Rus okullarının eğitim programları, yeni kurulan Rus okullarında görev yapacak öğretmenlerin yetiştirilmeleri; yeni yönetimin Müslüman eğitim kurumlarına yönelik siyaseti, Rus-Tuzem (Yerli) okullarında, yerli kız çocukları arasından Rus okulları için öğretmen yetiştirme okullarının ders programları, misyonerlik faaliyetlerinin gelişmesi meseleleri ortaya konulmaya çalışılmıştır. Veriler, Özbekistan ve Kazakistan Cumhuriyetlerinin Merkezi devlet arşivlerinde yürütülen çalışmalar sonucunda elde edilmiştir. Araştırma, Çarlık Rusyası'nın bölgedeki Ruslaştırma siyasetinde, özellikle, Rus-Tuzem okullarını temel kurumları olarak gördüğünü, mektep ve medreselere karşı alternatif olarak bu okulların sayısı arttırdığını ortaya koymaktadır. Bu okulların ders programlarında ve müfredatlarında Rusça'nın ön plana çıkarıldığı ve görevlendirmelerde Rusça bilenlerin ön plana çıkarıldığı tipik sömürgeci siyasetin uygulandığı tespit edilmiştir.
Anadolu Selçuklu Medreseleri ve Darüşşifalarında Türbe
Belleten · 2019, Cilt 83, Sayı 297 · Sayfa: 519-554 · DOI: 10.37879/belleten.2019.519
Özet
Tam Metin
Anadolu Selçuklu döneminde kentlerin tarihi dokusu içindeki en anıtsal yapıları medreseler ve darüşşifalar oluşturmaktadır. Bu dönemde medreseler ve darüşşifaların içinde ya da bitişiğinde mescit ve türbe gibi farklı işlevli birimler yer alır. Bu bağlamda medrese ve darüşşifalarda bulunan tek ya da çift katlı olan bani türbeleri özel bir gruptur. Bu çalışmada Anadolu Selçuklu döneminin farklı süreçlerinde inşa edilen medrese ve darüşşifalardan örnekler seçilerek konu incelenmiştir. Yapıların konumu, tarihi, banisi, mimari özellikleri dikkate alınarak, medrese- türbe, darüşşifa- türbe ilişkileri irdelenecektir. Eğitim ve sağlık yapıları çoğunlukla dönemin Selçuklu hükümdarı ya da devlet adamları tarafından inşa ettirilmiştir. Anadolu'da 13. Yüzyılın ikinci yarısında, İlhanlı döneminde Sivas ve Erzurum gibi şehirlerde bulunan anıtsal medreselerin çoğu dönemin emirleri ve vezirleri tarafından yaptırılmıştır. Ortaçağ Türk mimarisinde açık ya da kapalı bir avlu çevresinde kurgulanan medrese ve darüşşifalar, çoğunlukla revaklı bir avlu, avluya açılan sayıları bir- dört arasında değişen eyvanlar, öğrenci odaları, kışlık dershane odaları, mescit, türbe, kütüphane, imaret gibi birimlerden oluşmaktadır. Yapılarda türbelerin çoğu eyvanlardan birine bitişik yapılmıştır. Çok az örnekte medreselere dıştan bitişik türbeler bulunmaktadır. Yaygın olarak Anadolu Selçuklu medreselerinde ve az sayıdaki darüşşifa örneğinde gördüğümüz bu türbeler çeşitli kurguları ile özel tasarlanmış, öne çıkan yapılardır.
Orta Çağ’da Papalık Yasakları ve Müslüman Doğu: Latin Noter Kayıtları Işığında Doğu-Batı Ticareti (1162-1350)
Belleten · 2019, Cilt 83, Sayı 297 · Sayfa: 485-518 · DOI: 10.37879/belleten.2019.485
Özet
Tam Metin
Orta Çağ'da Müslüman Doğu ve Hıristiyan Batı arasındaki siyasi dinamikler akademik merakın yaygın bir konusu olmuş olsa da Latinler ve Müslümanlar arasındaki ticari ilişkiler bugüne kadar pek az tarihçi tarafından incelenmiştir. Batılı tarihçiler arasında, XII. yüzyıldan itibaren Avrupa devletlerinin Yakın Doğu ticaretini kontrol ettiğine dair yanlış bir kanı vardır. Bunun başlıca sebebi, tarihçilerin DoğuBatı ticaretini 'Avrupa merkezci' bir yaklaşım ile incelemeleridir. Bu dönemde, Latinler ve Müslümanlar arasındaki ticari ilişkiler konusunun ihmal edilen bir alt başlığı ise Papalığın Müslüman Doğu'ya uygulamak istediği ekonomik yasaklardır. Batılı tarihçiler arasında Papalığın Müslüman Doğu'ya uygulamak istediği ticari ambargoların başarılı olduğu konusunda yaygın bir görüş hâkimdir. Bu alanda yapılmış sınırlı sayıdaki çalışmalar ilişkilerin genellikle diplomatik ve ideolojik yönünü incelerken, söz konusu dönemdeki ticaret hacmi ve Müslüman tüccarların ticari faaliyetleri hakkında bilgi vermemektedir. Bu çalışma, bu tarz 'Avrupa merkezci' bir yaklaşımı reddetmekle birlikte, Papalık tarafından ilan edilen ticari yasakların ne derece etkili olduğunu ve Doğu-Batı arasındaki ticaret hacmini Latin noter kayıtları üzerinden incelemektedir. Bununla birlikte, çalışma Latin tüccarların Müslüman topraklarındaki ticari faaliyetleri ve Müslüman tüccarlarla olan sosyo-ekonomik etkileşimlerini de detaylı bir şekilde incelemektedir.
Diffusion of Power in Ottoman Iraq: Shebāna Regiments as a State Instrument in Politics of Centralization
Belleten · 2019, Cilt 83, Sayı 297 · Sayfa: 633-664 · DOI: 10.37879/belleten.2019.633
Özet
Tam Metin
With the advent of the Tanzimat reforms, the theme of centralization put its mark on the domestic policies of the Ottoman Empire in which the state apparatus of the Empire had reconsolidated its power within the provinces. Considering the struggle between centre and periphery, this article particularly aims to focus on Shebāna Regiments which were an important instrument of establishing central authority in Ottoman Iraq. On the basis that the Shebāna Regiments, as paramilitary forces, were founded on a basis of obedience to state apparatus, this article suggests that the Shebāna Regiments were the earliest version of the village guard system, rather than the Hamidiye Cavalries as claimed in earlier literature. In these terms, by emphasizing the structure, variable functions, and the socio-economic transition the Shebāna Regiments created in the region, this article aims to contribute in shedding light both on the centreperiphery relation in the early Ottoman period, and on the origins of the village guard system of the present.
Settlements and Population of the Presentday Montenegrin Polimlje in the Second Half of 15th Century
Belleten · 2019, Cilt 83, Sayı 297 · Sayfa: 555-584 · DOI: 10.37879/belleten.2019.555
Özet
Tam Metin
The term Montenegrin Polimlje in this paper refers to the territory of the following medieval nahiyas: Limski Nikšići, Ljuboviđa, Plav, Izla Rijeka, Komnin and Komarani. These nahiyas were located in the region of the present-day northern Montenegro. Bihor fortress was also located there and the villages belonging to the fortress commander have also been presented. The data from the following Ottoman Defters have been used in order to present the settlements and population of the second half of 15th century in this area: The Collective Cadastral Defter of the provincial governor Isa-Beg Ishaković of 1455 (Hicri 859 Tarihli Suret-i Defter-i Mücmel), The Summary Defter of the Sanjak of Bosnia of 1468/69 (1468/69 Tarihli Bosna Sancağı İcmal Tahrir Defteri), The Individual Defter of the Sanjak of Herzegovina Vilayet of 1475/7 (Defter-i Esami-i Sancak-ı Hersek), The Summary Defter of Pasha Sanjak of 1477/8 (Paşa Sancağı İcmal Defteri), The Summary Defter of Bosnia Sanjak of 1485 (Bosna Sancağı İcmal Defteri), The Inventory Defter of Scutari Sanjak of 1485 (İskenderiye Sancağı Mufassal Defteri) and the Comprehensive Defter of Bosnia Sanjak of 1489 (Bosna Sancağı Tapu Tahrir Defteri). This is the fi rst time these seven defters have been used together to do an exhaustive research of the title territory. The author has listed nahiyas, names of villages, their respective households, bachelors, widows, gross income and population.
Küçük Kaynarca’dan Yaş Antlaşmasına Kadar Eflak-Boğdan Üzerinde Osmanlı-Rus Nüfuz Mücadelesi
Belleten · 2019, Cilt 83, Sayı 297 · Sayfa: 605-632 · DOI: 10.37879/belleten.2019.605
Özet
Tam Metin
Küçük Kaynarca Antlaşması Karadeniz'in kuzeyinde tüm dengeleri Rusya lehine değiştiren ve Kırım Hanlığının ilhakına zemin hazırlayan bir antlaşmaydı. Bu antlaşma aynı zamanda Rusya'nın Eflak-Boğdan'da etkisini arttırabilecek nitelikteydi. Antlaşmanın yürürlüğe girmesinden itibaren Rusya ile Osmanlı Devleti önce Kırım sonrasında da Eflak-Boğdan'da nüfuz mücadelesi içine girdi. Rusya 1783'te Kırım'ı ilhak ederek hem Karadeniz hem de Balkanlara ilerleme istikametinde en önemli engeli ortadan kaldırdı. Bu tarihten sonra Eflak-Boğdan toprakları iki devlet için çok daha fazla önem kazandı. Rusya bölgeye konsolos atayarak nüfuzunu arttırmaya çalışırken, Osmanlı Devleti ise konsolosluğun açılmasına engel olamadığı süreçte Eflak-Boğdan Beyleri ve Rus konsolosunun faaliyetlerini çok daha yakından takip ederek bölgedeki nüfuzunun sarsılmasına müsaade etmemeye çalıştı. Bununla birlikte Eflak-Boğdan'daki Rus konsolosunun faaliyetleri ile iki devlet arasında yapılan savaşlardaki Rusların üstünlükleri, Eflak-Boğdan'da giderek Rus nüfuzunun artmasına neden oldu.
Yavuz Zırhlısı ve Tamirinin Türk-Yunan İlişkilerine Etkisi
Belleten · 2019, Cilt 83, Sayı 297 · Sayfa: 689-728 · DOI: 10.37879/belleten.2019.689
Özet
Tam Metin
I. Dünya Savaşı'nın hemen öncesinde Osmanlı Devleti donanmasına dâhil olan Yavuz, Türk tarihinde mümtaz bir yere sahip olan unutulmaz bir zırhlıdır. Çok kritik bir zamanda varlığıyla Osmanlı Devleti'ne güç veren bu zırhlı, savaş sırasındaki faaliyetleri ile olduğu kadar sonrasında da devlete güç ve prestij kazandırmıştır. Bu çalışmada şu konular hakkında bilgi verilmiştir; Yavuz'un Osmanlı Devleti'ne geçiş süreci, I. Dünya Savaşı sırasındaki faaliyetleri, bu faaliyetler sırasında aldığı hasarlar, tamiri için yapılanlar, tamirinin Türk-Yunan ilişkilerine etkisi ve son olarak da tamir sonrası durumu. Tamiri sürecinde Yunanlıların bir savaş tehdidi olarak gördükleri Yavuz, korkulanın aksine tamirinden sonra Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin barış siyaseti ve politikasının en önde gelen temsilcilerinden olmuştur.
Erzincan’da Osmanlı Dönemi Hamamları
Belleten · 2019, Cilt 83, Sayı 297 · Sayfa: 585-604 · DOI: 10.37879/belleten.2019.585
Özet
Tam Metin
Türk kültüründe önemli bir yere sahip olan hamamlar, mimarisi ve işlevleri bakımından sanat tarihi ve mimarlık çalışmalarında önemli bir yer teşkil eder. Erzincan'da günümüze kadar gelen dört hamam yapısı Osmanlı dönemi 16. - 19. yy. eserleridir. Arşiv kaynaklarına göre günümüze gelemeyen iki hamam yapısı daha mevcuttur. Klasik Türk hamam mimarisinin özeliklerini yansıtan hamamlar soğukluk, ılıklık, sıcaklık, su deposu ve külhan bölümlerinden oluşmaktadır. Hamamlardan üçü tek, biri çifte hamam olarak düzenlenmiştir. Soğukluk bölümü, İzzet Paşa, Nafız Paşa ve Taşçı hamamlarında ahşap kirişlemeli tavan, Çadırcı hamamında kubbe ile örtülü, ılıklık bölümü Çadırcı'da kubbe ve tonoz, İzzet Paşa ve Taşçı hamamlarında kubbe,Nafız Paşa'da tonoz, sıcaklık bölümü ise hepsinde dört eyvan ve dört halvet hücreli plan tipinde olup kubbe ile örtülüdür. Moloz taş ile inşa edilen hamamlarının üst örtülerinde tuğla malzeme kullanılmıştır.
Cumhuriyetin İlk Yıllarında Köycülük Tartışmaları ve Numune Köyler
Belleten · 2019, Cilt 83, Sayı 297 · Sayfa: 729-752 · DOI: 10.37879/belleten.2019.729
Özet
Tam Metin
19. yüzyılın sonu 20. yüzyılın başında yaşanan olaylar dünyanın birçok ülkesinde modernist toplumsal dönüşüm amaçlı yeni yönetimler ortaya çıkarmıştır. Bu yönetimlerin vurguladıkları ortak amaçları endüstrileşme-kentleşme ekseninde bir kalkınma olmakla birlikte sahip oldukları toplumsal ve teknolojik alt yapı bunun tam tersidir. Bu nedenle de birçoğunun gündeminde ekonomik, sosyal ve siyasal devamlılıklarını sağlama temeliyle sıkı sıkıya bağlı olan kırsal alan çalışmaları vardır. Bunlardan biri olan genç Türkiye'de ise kırsal alan modernleşmesi çalışmaları Cumhuriyet'in ilk yıllarından itibaren gündemde önemli bir yer tutmuştur. Oysaki Kurtuluş Savaşı sonrasında demografik ve ekonomik nedenlerle öncelikli konulardan biri haline gelen kırın modernleşmesi, geç Osmanlı Modernleşme gündeminde eğitim, savunma, sanayi vb. birçok acil reform probleminin arasında kendine oldukça sınırlı bir yer bulabilmiştir. Böylesi koşullar altında Lozan görüşmeleri ile ortaya çıkan ve Türkiye-Yunanistan arasında Batı Trakya ve İstanbul'da yaşayanlar hariç tüm Rum ve Türklerin yer değiştirmesini kapsayan nüfus mübadelesi ise iskân sorununu ülke için en acil imar faaliyetlerinden biri haline getirmiştir. Devlet mübadillerin iskân edilmesi zorunluluğunu kırsal alan modernleşme projesini yeniden ele almak için bir fırsat olarak değerlendirilince ortaya bir iskân çalışmasından çok daha fazla anlamlar taşıyan Cumhuriyet köyü ideali çıkmıştır. Bu çalışmanın amacı, Cumhuriyet'in kurulduğu ilk yıllarda mimarların Türk köyüne ve köylüsüne -dönemin yoğun kullanılan tanımıyla 'halk'a- bakış açısını, belli tercihler ve amaçlar doğrultusunda tasarlanmış yapılı çevrelerin oluşumunu ve mimarinin yeni bir halk yaratma çabalarındaki tavrını ortaya koymaktır. Bu kapsamda, bir yandan iskân baskısı diğer yandan modernleşme kaygıları altında gerçekleştirilen Cumhuriyetin ilk yıllarında köycülük çalışmalarının mekânsal kurgusu ele alınmaktadır. Böylelikle, genellikle kentleşme ve sanayileşmeye yönelik imar faaliyetleri ile bilinen Cumhuriyetin ilk yıllarında modernite projesinin, köy-kent ikileminin de tartışmaya açılması umulmaktadır.