481 sonuç bulundu
Yayınlayan Kurumlar
Yazarlar
Anahtar Kelimeler
- Osmanlı Devleti 40
- Ottoman Empire 39
- Osmanlı 37
- Ottoman 31
- Osmanlı İmparatorluğu 16
- İstanbul 12
- İngiltere 10
- Ottoman State 10
- Ticaret 10
- Türkiye 10
Fransız Diplomatik Belgelerinde Türkiye-Suriye Sınır Sorunu (1918-1940)
Belleten · 2018, Cilt 82, Sayı 295 · Sayfa: 1153-1174 · DOI: 10.37879/belleten.2018.1153
Özet
Tam Metin
Orta Doğu'daki Osmanlı topraklarını paylaştıran 1916 tarihli Sykes-Picot Antlaşması ve 1918 Mondros Mütarekesi'nin ardından; Fransız kuvvetleri Suriye ve Güney Anadolu'nun bir bölümünü işgal etmiş, ancak ulusal güçlerin direnişi ile karşılaşmışlardı. Sonunda Fransa ile Türkiye arasında imzalanan 20 Ekim 1921 tarihli Ankara Anlaşması ile, Türkiye-Suriye sınırı kararlaştırılmıştı. Bu anlaşma ile Sancak bölgesi Türkiye sınırları dışında kalmış ve daha sonra Lozan'da da bu durumu teyit edilmişti. Bununla birlikte, sınırla ilgili sorunlar bitmemiştir. 1926 Mart ayında da İskenderun Sancağı'nın bağımsızlığı ilan edilmiş, daha sonra 30 Mayıs 1926'da Fransa ile bir Antlaşma imzalanmıştır. Ancak Cizre-Nusaybin sınırının tespiti meselesi, 1930 yılına kadar sürüncemede kalmıştır. Uzun süre Fransa ile Türkiye arasında sorun olan Suriye sınırı konusu Hatay'ın bağımsız bir devlet olmasından sonra, Türkiye ile Fransa arasında 23 Haziran 1939'da Suriye ile Türkiye arasındaki antlaşma ile çözümlenmiştir.. Aynı gün Paris'te "Karşılıklı Yardım Bildirisi" imzalanmış; Hatay Devleti'nin kesin sınırları ile ilgili hükümler bu bildiride yer almıştır. 30 Mart 1940 tarihinde, Türkiye ve Suriye arasında Dostluk ve İyi Komşuluk Antlaşması imzalanarak sınır müzarekeleri tamamlanmıştır. Bu çalışmada Fransız Diplomatik belgelerinden yararlanarak, meydana gelen gelişmelerle sürecin nasıl tamamlandığı incelenecektir.
Osmanlı Devleti’nde Nüzul Vergisinin Teşkili ve Gelişimi: XVI-XVII. Yüzyıllarda Osmanlı Ekonomisini Nüzul Vergisi Üzerinden Değerlendirmek
Belleten · 2018, Cilt 82, Sayı 295 · Sayfa: 829-862 · DOI: 10.37879/belleten.2018.829
Özet
Tam Metin
Osmanlı Devleti'nde sefer ihtiyaçlarını karşılamak için zaman içerisinde çeşitli vergiler uygulamaya konulmuştur. Bunların en bilineli ve en eskisi avarız vergisidir. Literatürdeki bilgilere göre, Osmanlı Devleti'nde avarız vergisinin sefer ihtiyaçlarının karşılanmasında yetersiz kalmasının ardından, nüzul vergisi alınmaya başlanmıştır. Bu kapsamda nüzul vergisi avarız türü vergilerin ilk örneklerinden olması dolayısıyla önemlidir. Ancak bu verginin hangi koşullarda, hangi zaman diliminde Osmanlı Devleti tarafından uygulanmaya başlandığı konusunda verilen bilgiler ya güncel değildir ya da tutarsızlıklar içermektedir. Bu çerçevede yapılan çalışmada -arşiv belgeleri kullanılarak- nüzul vergisinin Osmanlı vergi sistemi içerisinde gelişiminin tespiti aranacak, verginin hangi tarihte nasıl tarh ve tahsil edildiği belirlenmeye çalışılacaktır. Ayrıca bu tespitler ortaya konulduktan sonra verginin gelişimi Osmanlı askerî-malî ve ekonomi tarihi içerisinde değerlendirilecektir.
Ermeni Araştırmalarında İhmal Edilen Kaynaklar: Ermenice Hatıratlar, Süreli Yayınlar ve Diğer Eserler
Belleten · 2018, Cilt 82, Sayı 295 · Sayfa: 1047-1076 · DOI: 10.37879/belleten.2018.1047
Özet
Tam Metin
Günümüzde Osmanlı Devleti'nde Ermenilerinin durumu ve 1915'te tehcir edilmeleri birçok araştırmacı tarafından araştırılmaktadır. Konu Ermenilerce siyasallaştırılıp uluslararası alanda Türkiye karşıtı bir propaganda malzemesine dönüştürüldüğünden bu konu ile ilgili yapılan araştırmalar her geçen gün daha da derinleşmekte, meseleyi birçok farklı devlet arşivinden belgelerle ortaya koyan araştırmaların sayısı artmaktadır. Ancak Ermenice kaynaklar ihmal edilmektedir. Ermenice bilmeyen Türk ve yabancı akademisyenler isteseler de bu kaynaklara ulaşamamakta ve okuyamamaktadırlar. Ermeni akademisyenler ise bu kaynakları içlerinde kendi tezlerinin aleyhinde bilgiler mevcut olduğu için görmezden gelmektedirler. Hatırat, süreli yayın veya arşiv belgesi olabilen bu kaynaklarda günümüzde Ermenilerce sıklıkla gündeme getirilen Ermenilerin Türkler tarafından sebepsiz yere katledildiği iddialarının aksine Ermenilerin Türklere karşı nasıl kahramanca savaştığı, Ermenilerin itilaf devletlerine yaptıkları yardımlar ve bu yardımlardan ötürü Ermenilerin Doğu Anadolu'da ve Kilikya bölgesinde kurulacak bir Ermeni devletini neden ve nasıl hak ettiklerini anlatan ayrıntılı bilgiler ve kahramanlık hikâyeleri vardır.
YUSUF ALPEREN AYDIN, Müteşebbis ve Devlet: 18. Yüzyılda Peksimetçibaşı Nureddin Ağa’nın Yükselişi, Kitabevi, İstanbul 2016. [Kitap Tanıtımı]
Belleten · 2018, Cilt 82, Sayı 294 · Sayfa: 755-758 · DOI: 10.37879/belleten.2018.755
Özet
Sanayi devrimi öncesi yüzyıllarda orduyu savaş alanına götürmek ve ordunun ihtiyaçlarını karşılayarak disiplin altında tutabilmek hükümdarlar ve komutanlar için savaşın kendisinden daha büyük çaba gerektiriyordu. 18. yüzyıla gelindiğinde orduların büyümesiyle karşılaşılan engeller de büyüdü. Bu yüzyılda özellikle Avrupa devletleri büyüyen orduları finanse edebilmek için bütçelerinin bazen tamamını harcıyor ve zaman zaman bütçelerini aşarak iç veya dış borç alımına gidebiliyorlardı.Bu noktada, devletler özellikle iki konuda büyük sorun yaşıyorlardı: taşradaki vergi kaynaklarından gelirlerin maksimum oranda toplanması ve ordunun yiyecek, mühimmat ve yem ihtiyaçlarının karşılanması. Dönemin Avrupa devletleri ilk sorunu çözebilmek için literatürde tax farming adı verilen sistemden sıklıkla yararlanırken, Osmanlı Devleti bunun benzeri olan iltizam ve malikane sistemlerini kullanmayı tercih etti.
EVREN KÜÇÜK, Türkiye-İsveç İlişkileri (1914-1938) / Turkey-Sweden Relations (1914- 1938), Publications of Turkish Historical Society, Ankara 2017. [Book Review]
Belleten · 2018, Cilt 82, Sayı 294 · Sayfa: 759-762 · DOI: 10.37879/belleten.2018.759
Özet
The purpose of this book review is to fulfi ll the absence of comprehensive study on the Turkey-Sweden relations both Sweden and Turkey yet. Turkey-Sweden Relations (1914- 1938) is an original work, which is suitable for scientifi c criteria and prepared as a doctoral thesis, receives the details of the relations of both countries for the fi rst time in detail, and sheds light on the last years of the Ottoman Empire and the early Republican period of Turkey. Very rich sources are used in this work with a simple language and style. As it is seen that in preparation of the book the sources of the foreign archives and local archives such as Sveria Riksarkivet (Sweden State Archives), Sveria Krigsarkivet (Sweden Military Archives), Kungliga Bibliotek (Sweden Royal Library), Uppsala University, Carolina Rediviva Library, The National Archives (London), League of Nations Photo Archive, Prime Ministry Republican Archives, Prime Ministry Ottoman Archives, Red Crescent Archives, Presidency Archive, Foreign Ministry Archives, Istanbul Sea Museum Archive, Turkish Revolution History Institute Archives have been used. Additionally, the book uses domestic and foreign literature, newspapers and magazines.
Geç Hitit Dönemi’nde Toroslardan Amanoslara Uzanan Bölgedeki Ekonomik Faaliyetler
Belleten · 2018, Cilt 82, Sayı 294 · Sayfa: 383-406 · DOI: 10.37879/belleten.2018.383
Özet
Tam Metin
M.Ö. 1200 yıllarında Hitit Devleti'nin yıkılışından sonra Anadolu'da ve Kuzey Suriye'de birbirinden bağımsız kent devletlerinin oluşturduğu yeni bir siyasal yapılanma görülür. Zaman içerisinde kendi kültürel ve ekonomik yapısını oluşturan bu kent devletlerinin Hititlerin devamı olduğu kabul edilir. Sahip oldukları jeopolitik konumları itibariyle Anadolu-Mezopotamya-Kuzey Suriye-Doğu Akdeniz arasında kilit noktasındadırlar. Özellikle Toroslar ve Amanoslarda bulunan geçitler bölgeler arasında etkileşimde önemli rol oynamıştır. İşte bu sebepten bölge politik ve ekonomik olarak önem kazanmıştır. Başta demir olmak üzere bakır, kurşun, çinko, gümüş açısından zengin olan bölge, yine sahip olduğu yerüstü zenginlik kaynaklarından dolayı da Assur'un ve çağdaşı olan Urartu; Frig gibi güçlü devletlerin düzenli sefer yapmasına yol açmıştır. Assur'un bölgeye yaptığı seferleri anlattığı yazılı belgeler -seferler sonucunda elde ettiği haraç adı altında aldıkları vergiler- bölgenin ekonomik faaliyetlerini anlamamız açısından önem arz etmektedir.
Tanzimat Döneminde Kıbrıs’ta Modern Belediyeciliğin Başlangıcı ve Lefkoşa Belediyesi
Belleten · 2018, Cilt 82, Sayı 294 · Sayfa: 587-626 · DOI: 10.37879/belleten.2018.587
Özet
Tam Metin
1571 itibarıyla bir Osmanlı adası olan Kıbrıs, Osmanlı yenileşme tarihinde özgün bir yer işgal eden Tanzimat döneminde, Akdeniz ticaretinde önemli bir uğrak limanı konumundadır. Devleti modernleştirme çabaları Osmanlı devletinde birçok kurumun ilk kez bu dönemde kurulması sonucunu doğurmuştur. Bunlardan bir tanesi de modern belediye idareleridir. İstanbul'da başlayan modern belediyelerin kurulması süreci kısa bir süre sonra Osmanlı taşrasını da kapsayarak gelişmiştir.Tanzimat modernleşmesinin öncelikli hedefi olan mülkî merkeziyetçiliği tesise yönelik reform çabaları, kent hizmetlerini yerine getiren geleneksel kurumların etkinliğini yitirmesi ve devletin Avrupa ekonomisine eklemlenmesi sonucunda artan ticarî faaliyetlerin zorunlu kıldığı yeni kent hizmetleri ihtiyacı, Kıbrıs'ta da belediyelerin kuruluş sürecini şekillendiren etkenler olmuştur. Bu bağlamda mevcut çalışma, Tanzimat döneminde Kıbrıs'ta modern belediye idarelerinin kuruluş şartlarını ve Osmanlı idaresinin adadaki son yıllarında Lefkoşa Belediyesi'ni konu edinmektedir. Çalışma üç temel başlık altında hazırlanmıştır. Birinci bölüm, Tanzimat öncesi dönemde beledî hizmetleri temsil eden İhtisab kurumu ve bunun Kıbrıs'taki yansımalarını içermektedir. İkinci bölümde, Tanzimat döneminde Osmanlı modern belediyeciliğinin başlangıcı çerçevesinde Kıbrıs'ta modern belediyelerin kuruluş süreci irdelenmiştir. Üçüncü ve son bölümde, 1877/1878 itibarıyla, adanın idari merkezi konumundaki Lefkoşa'da mevcut belediye teşkilatı ile işleyişi incelenmiştir. Çalışmanın temel kaynaklarını, Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Bâb-ı Âli evrakı ile KKTC Girne Milli Arşivi ve Araştırma Dairesi belgeleri oluşturmuştur. Sonuç olarak, 1862 senesine gelindiğinde Lefkoşa'da kurulmuş olan Çarşı Meclisi, adada modern belediyelerin kuruluş sürecinin başlangıcını teşkil etmektedir. Ada'nın dış ticaret limanı olması hasebiyle konsoloslar ile yabancı tüccarın konuşlandığı Tuzla'da da benzer bir erken beledî örgütlenme girişimi söz konusu olmuştur. 1870'e gelindiğinde idari merkez olması yanında adanın en büyük çarşısına sahip Lefkoşa ile birlikte Tuzla, Leymosun, Girne, Baf, Mağusa ve Değirmenlik kazalarında belediye idareleri kurulmuştur.
İkinci Meşrutiyet Döneminde Arnavutların Eğitim Çalışmalarında Önemli Bir Aşama: Elbasan Maarif Kongresi
Belleten · 2018, Cilt 82, Sayı 294 · Sayfa: 675-698 · DOI: 10.37879/belleten.2018.675
Özet
Tam Metin
İkinci Meşrutiyet'in ilanıyla birlikte Arnavutlar, ana dillerinde eğitim veren okulların açılması konusundaki taleplerinin önünde artık hiçbir engelin kalmadığını düşündüler. Bu bağlamda Arnavutluk'un çeşitli şehirlerinde birçok okul açtılar. Arnavut aydınlar, milli varlıklarının muhafazasının tek yolunun eğitim seviyesinin yükseltilmesinden geçtiğine inanıyorlardı. Bundan dolayı eğitim alanındaki faaliyetlere hız verdiler. Fakat bu gelişmeler Arnavutça eğitimin hangi alfabe ile yapılacağı tartışmalarını da beraberinde getirdi. Çünkü o döneme kadar Arnavutlar arasında farklı alfabeler kullanılmaktaydı ve bu durum, Arnavut toplumunda bölünmelere yol açıyordu. Arnavutlar; alfabe konusunda bir uzlaşıya varabilmek için bir yandan kongreler düzenlerken, diğer yandan da açılan okullarının tek merkezden kontrol edilmesi ve öğretmen ihtiyaçlarının karşılanması konularında çözüm arayışı içerisine girdiler. Nitekim bu amaçlar doğrultusunda Elbasan'da önemli bir kongre düzenlediler. Arnavutların eğitim hareketine yeni bir ivme kazandıran bu kongreyle eğitim alanında yapılacak faaliyetler masaya yatırıldı ve atılacak adımlar belirlenerek bir yol haritası çizildi. Akabinde zaman kaybetmeden alınan kararların uygulanmasına çalıştılar. Bu çalışmada, Arnavutların eğitim alanında ortaya koyduğu önemli faaliyetlerden biri olan Elbasan Kongresi, Meşrutiyet dönemi basını ve Osmanlı arşiv kaynakları üzerinden ele değerlendirilmektedir.
The Evaluation of Some Claims of Western Travelers and Researchers about the Crypto-Christions in Trabzon (Trebizond) and its Vicinity in the XIX. Century
Belleten · 2018, Cilt 82, Sayı 294 · Sayfa: 531-567 · DOI: 10.37879/belleten.2018.531
Özet
Tam Metin
XXIX. century is the period through which the Ottoman State radically went some military, admnistrative, social, cultural and economic changes. Especially, when the Tanzimat was declared in 1839, non-muslims were granted some rights such as the guarantee of life, honor and property of the subjects, the equal status between the Muslims and the non-muslims and the equality before the law. Thus, in the course of time following the Tanzimat and the Islahat Edicts, some changes took place in the social, political, economic lives of both Muslims and non-muslims. Even though some had the Muslim identity, they practiced deception and retained their old faiths and rites. Paralel to the emergence of some political, social and edonomic changes peculiar to the XIX. century, when they were granted some rights, they felt more secure under the wings of the Western powers. Subsequently, some of them declared that they are not Muslims and this time they wanted to benefi t from the advantages of being a Chrtistian. As in the case of Kurumlis living in the north of Gümüşhan in the Trabzon (Trebizon) Povince, some goups offi cially registered as Muslims openly started to declare that they are not Muslims and demanded to convert to their own faith especially following the Islahat Edict (1856) . The purpose of this study is to use the accounts of some Western travelers and researchers who came to Trabzon in the XIX. century and analyze, question and evaluate their opinions about the existence of the Crypto-Christians living in Trabzon and in its vicinity.
Kıbrıs Hala Sultan Tekkesi Şeyhleri Üzerine Bir Araştırma (1570-1878)
Belleten · 2018, Cilt 82, Sayı 294 · Sayfa: 483-510 · DOI: 10.37879/belleten.2018.483
Özet
Tam Metin
Hz. Peygamberin sütannesinin kardeşi Ümmül Harâm bint-i Milhan el-Ensâriyye'nin türbesi Kıbrıs'ın Larnaka kentindedir. Genellikle kabul edildiğine göre Müslümanların Kıbrıs'a yaptığı ilk sefere katılmış ve Kıbrıs'ı fethetmek için M. 649 yılı ilkbaharında kocası Ubada ibn-as-Samit ile birlikte Suriye'den ayrılmıştır. Ordu Kıbrıs'a çıktığı zaman bindiği katırdan düşerek gömülü olduğu yerde vefat etmiştir. Osmanlıların Kıbrıs'ı fethinin ardından, mezarının bulunduğu yere ayrı bir önem verilmiş, bazı mülkler onun türbesi için vakfedilmiş ve türbenin muhafazası için türbedarlar tayin edilmiştir. Söz konusu türbenin Osmanlı öncesi dönemde inşa edilip edilmediği kesin olarak bilinmese de türbenin ve türbedarların Osmanlı döneminde ve 17. yüzyılın ilk yıllarından itibaren var olduğu anlaşılmaktadır. Kıbrıs Türklerinin "Hala Sultan Tekkesi" olarak andığı türbe bugün de varlığını ve kutsallığını sürdürmektedir. Bununla birlikte Osmanlı döneminde Hala Sultan Tekkesinin şeyhleri hakkında yapılmış kapsamlı bir araştırma bulunmamaktadır. Bu nedenle çalışmanın amacı, adanın Osmanlı yönetiminde bulunduğu dönemde (1570-1878) türbede/tekkede görev yapan şeyhleri tespit etmek ve tekkenin/türbenin tarihinin aydınlatılmasına katkıda bulunmaktır. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi ile Başbakanlık Osmanlı Arşivi belgeleri ve Kıbrıs Şer'iye Sicilleri bu çalışmanın temel kaynakları olacaktır.